Fikir ve dava adamı, Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in talebelerinden, edebiyatçı, gazeteci, yazar, senarist, aktör, tiyatro ustası Üstün İnanç 12 Şubat 2024 Pazartesi günü İstanbul'da tedavi gördüğü hastanede vefât etti.

Üstün İnanç

13 Şubat Salı günü Fatih Camii’nde ikindi vaktinde kılınan cenaze namazının ardından
ebediyet âlemine sırlanan Üstün İnanç Ağabeyimize İttifak gazetemiz nezdinde rahmet

Tepe Edebiyat-Sanat dergisini yayınladığımız 1990'lı yılların başında mecmuamıza yazı ve
mülâkat aldığımız, ziyaret ettiğimiz, sohbetinde bulunduğumuz Üstün İnanç Ağabeyimize
rahmeti vesile kılarak vefeyat dosyası hazırladık. Dosyamıza katkıda bulunan gönül
dostlarımızdan Bekir Soysal beye, Bekir Ülker beye, Harun Yöndem beye ve Muzaffer
Doğan beye teşekkürü borç biliyorum.

Muallim, mürebbî ve bir mektep şahsiyetin ardından
Bekir Sıddık Soysal
Ebru ve temâşâ sanatları ustası
 

Bekir Sıddık Soysal

Bazı mümbit topraklar, üzerinde hayat bulan insanları hususi bir seciye ile şekillendirir.
Yüz, vücut, ses, gibi maddi unsurlar yanında mizaç, duruş, davranış ve edasıyla da
şekillendirir. Toprağın kaderi, zaman içindeki hikâyesi; insanlarının kaderi, seciyesi,
duruş, davranış ve şahsiyetlerinin teşekkülünün esas zeminidir. Derler ya, insan yaşadığı
yere benzer… Melâli, sürûru, saâdeti bu kutlu topraktan doğar adeta.
Üstün bey, İstanbul’da doğmuş, İstanbul’u gönlü ve ruhu ile temessül etmiş. Ben
İstanbul’u ve İstanbulluluğu; M. Kaya Bilgegil, M. Orhan Okay, Üstün İnanç ve Vehbi
Erdebil’den tedris ettim. Mezkûr eşhâsın her birinden İstanbul’u farklı tarafları ile
öğrendim.
Üstün Ağabey, hem kitapları, hem de sohbetleri ile adeta ruhuma ve gönlüme İstanbul
aşısı ile bu “Şehr-i Tayyibe”yi zihnime nakşetti. Özellikle Makedonya Gamzesi ile… Bir
dönem arkeolojisi adeta… Jön Türkler, Hareket Ordusu, 31 Mart Vakası. Dönemin siyasi
ve sosyal ahvâlini derinliğine anlatan; vak’a, mekân ve eşhâs sistematiği…

Osmanlı’nın sancılarını, zamanın belirsizliğini, Sultan Abdülhamid’e karşı teşkilatlanma teşebbüslerinin
tahlilleri ve insan unsuru problematiği çözümlemeleri… Romanın kahramanı Tavil Fehmi,
Erkân-ı Harbiye Riyaseti’nde İstihbarat Şube Müdürü. Bir devlet ve millet sevdalısı. Üstün
İnanç, bütün romanlarında olduğu gibi bu romanında da müşâhede ve tasvir ustalığı ile
fevkalâde bir İstanbul panoraması çiziyor. Bu panorama, aslî, otantik geçmiş zaman
resimleri tersim ediyor. Bu resimlerde kaybolan zaman ve mekân lezzetleri hissedersiniz.
Buram-buram İstanbul aşkının, kaybolanın o buruk lezzetini…
Romana isim olan Makedonya, Üsküp, Manastır, Ohri ve Selanik gibi şehirlere de
gönderme yapan bir coğrafyanın, kaybolan vatan parçaları… Üstün İnanç'taki coğrafya ve
vatan tasavvurlarını bu roman ile birlikte hemen bütün eserlerinde görebilirsiniz.
Muallim, mürebbi, usta vasıfları ile çevresindeki çok sayıda insanı sarıp-sarmalayan bir
mektep şahsiyet…
İsmi ve soy ismi ile böylesine müsemma oluş, böylesi bir mazhariyet, şahsiyetinin
temelini teşkil etti. Daim hürmet gördü.
Geçtiğimiz yılarda Karagöz Derneği'nin tertip ettiği ve bir ay süren Karagöz Festivali’nde
Onur Konuğu olarak ödül aldı. Mezkûr dernek aynı festivalde, şahsıma da Emek Ödülü
lâyık gördü. Kaderin mes’ud tecellisi ile aynı sahnede buluştuk. Ödül töreninde
teveccühleri ile beni mahcub ve mesrûr etti.

Üstün İnanç Karagöz Festivali'nde Ödülünü Alırken

Bu yazı, kendi izine ve alelâde hadiselerin mahbesine düşmeden hayatı, büyük ideallerin,
fedakârlık ve ferâgatlerin yaşama alanı olarak idrak eden bir gönül adamından, bir kaç
tesbit olarak değerlendirilmelidir.
Gani rahmet ve mağfiret niyazıyla; mekânı cennet, makamı âli, menzili mübarek ola.

Bekir Ülker

Bekir Ülker
SMMM

Üstün İnanç beyi 1988 yılında Bayrak Gazetesi’nde muhabir olduğum dönemde tanıdım.
Haftalık olan Bayrak Gazetesi’nin yazarlarındandı ve sık sık gazetenin Cağaloğlu’ndaki
merkezine uğrardı. Türk Metal Sendikası’nın da basın danışmanlığını yapıyordu.
Gazetede piposunu yakar, güzel sohbetler olur, biz de dinlerdik. Çok samimiydi, gençlere
değer verirdi. Konuşurken sevgi ve samimiyetini hissettirirdi. İstanbullu idi. Fatih
Kıztaşı’nda otururdu.

Üstün bey çok yönlü bir yazardı. Tiyatro, sinema, hikâye, roman gibi bir çok alanda
eserler verdi. Yalnız Değilsiniz romanı çok ses getirmişti. Mehmet Tanrısever tarafından
film haline getirilmişti ve çok ilgi görmüştü.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Gösteri Sanatları Merkezi’nin kuruluşunu yapmıştı.
Başta Azerbaycan olmak üzere Türk Cumhuriyetlerinden çok iyi yetişmiş sanatçıları
getirip burada ders vermelerine ve eserlerini icra etmelerine imkân sağlamıştı. Bu
çalışma, Sovyetlerin çökmesinden dolayı boşta kalan, sıkıntı çeken sanatçılara da aynı
zamanda büyük destek olmuştu.
Daha sonraki az görüştüğümüz dönemlerde de Üstün İnanç beye sevgi ve saygım hep
devam etti. Hepimizin başı sağ olsun. Allah kendisine rahmet etsin. Âmin.

Üstün İnanç’a vedâ
Harun Yöndem

İletişimci, Yapımcı ve Sunucu 

Harun Yöndem

Üstün İnanç ismini 1970’lerde duymuştum. Kurt kapanı adlı oyunla Anadolu turnesinde
idi. Ama tanışmamız aşağı yukarı 20 yıl sonra oldu.
1994 yılında İstanbul Belediyesi, tiyatro ve sinema alanında heveslileri yetiştirmek
amacıyla bir eğitim birimi oluşturdu. Kendisiyle Gösteri Sanatları Merkezi adlı bu yapıda
tanıştık. Eğitimin ikinci yılında aktör adaylarına diksiyon eğitimi vermek üzere beni de
aralarına aldılar. Uzun bir süre devam eden bu eğitim yuvası, tiyatro ve sinema
dünyamıza yeni isimler, yeni yüzler kazandırdı. Ayrıca unutulmakta olan geleneksel
tiyatromuzu da canlandırdı. Karagöz, ortaoyunu ve kukla yeniden hayatımıza girdi.
Kendisiyle asıl yakınlığımız ise birlikte gerçekleştirdiğimiz söyleşi programlarıyla oldu. İBB
adına daha çok Tarık Zafer Tunaya ve Ali Emiri Kültür Merkezi olmak üzere çeşitli
mekânlarda etkinlikler yaptık. Başta, 50 Yıl Önce 50 Yıl Sonra adıyla takdim ettiğimiz bu
programın adını daha sonra Zamanın Ruhu olarak belirledik. Bu etkinliğimizin tiryakileri
de benim gibi tarih, kültür ve edebiyat alanında birçok bilgi edindiler.
Üstün Bey tek partili dönem, çok partili dönem, 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül
dönemlerinin tanığıydı. O yıllar gazeteci kimliği öndeydi. Bir yandan da tiyatro oyunları
yazmış, yönetmiş, oynamıştı.
Sonraki yıllarda senarist, yazar, yönetici ve eğitici olarak öne çıkan Üstün Beyden
İstanbul halk kültürü, insanlar, mekânlar ve devirler ile ilgili çok şey öğrendik.
Üstat olarak nitelediği Necip Fazıl Kısakürek’i onunla bir kez daha tanıdık, sevdik. Üstada
“sultan-üş şuara” ödülü verilirken törende Çile şiirini okumuş. Bu inşadı, üstadın da
takdir etmesi kendisi için bir gurur kaynağıydı. Bence de bu şiiri en güzel okuyan kişi
oydu.
Üstün Bey, Necip Fazıl’la ilgili anılarını yazmaya başladı, son üç dört yıldır her toplantıda
kendisine takılmama ve topluluk huzurunda söz almama rağmen maalesef
tamamlayamamış.
Ne diyelim aslında hangi yaşta olursanız olun her ölüm erken ölümdür ve bazı şeyler
yarım kalır.

“Toz Kanatlı Kelebek” ne yazık ki, kanatlanamayacak!
Muzaffer Doğan

TYB İstanbul Şubesi YK Üyesi

Muzaffer Doğan

Üstün İnanç Ağabeyi, 1970’lerin sonlarında, okuduğum gazete ve dergilerde ismen
tanıdım. 1970’lerin başında, Nevşehir Lisesi’ni bitirdiğim zaman, Üstad Necip Fâzıl’ı
eserleri ve Büyük Doğu Mecmuası ile tanıdım. Beni öyle sardı ki, Büyük Doğucu oldum.
Büyük Doğucu olunca da; Büyük Doğu fikir, sanat ve siyâset mektebinden yetişen Sezâi
Karakoç, Mehmed Şevket Eygi, Kadir Mısıroğlu, Nuri Pakdil, Câhid Zarifoğlu, Erdem
Bayazıt, Mehmed Âkif İnan, Rasim ve Alaaddin Özdenören kardeşler, Fethi Gemuhluoğlu,
Ali Nar, Hilmi Oflaz, Hasan Nâil Canat, Mustafa Miyasoğlu ve daha birçok fikir, sanat ve
siyâset adamını tanıdım. Üstün Ağabey de, bunlardan biri…
Üstün İnanç’ı, Üstad’ın “Sultan Abdülhamid Han” isimli tiyatro eseri münasebetiyle
tanıdım. Üniversiteye hazırlandığımız yıllardı. Abdülhamid Han, gözümüzde ve

gönlümüzde “Ulu Hakan”dı. Lise sıralarında “Kızıl Sultan” diye tanıtılan bir büyük devlet
adamının tiyatro oyununun başkent Ankara’da ve yurdun birçok yerinde sahnelenmesi,
hâdise olmuştu. Üstün Ağabeyin ismini, bu vesileyle sık sık duyar olmuştum.
O günlerde Tercüman Gazetesi’ni okuyordum. Ahmed Kabaklı ve Ergün Göze, severek
okuduğum yazarlardı. Ergün Göze’nin “Çar Tabancası” oyununu izlemiştim. Üstün İnanç,
piyeste, “Çar” rolündeydi. Şeyh Şâmil’i de, Abdullah Kars oynuyordu.
12 Eylül 1980 askerî darbesi sonrası, İstanbul’a edebiyat öğretmeni olarak tayin oldum.
Bir gurup arkadaşla, hafta sonları, Sultanahmed ve Cağaloğlu’na giderdik. Beyazıt’da
“Beyaz Saray Kitapçılar Çarşısı” uğradığımız yerlerin başında gelirdi. Birçok yazarla, o
mekânda tanıştık. Sık sık görüştüğümüz kişiler, Mustafa Miyasoğlu, Hasan Nâil Canat,
Hilmi Oflaz ve Üstün İnanç gibi sevdiğimiz kimselerdi.
O dönemde Üstad Necip Fazıl, artık evinden çık(a)mıyordu. Büyük Doğu Yayınevi de, sık
uğradığımız bir yerdi. Orada, daha çok Üstadın oğlu Ömer Ağabeyle görüşürdük. Bazen
Mehmed Ağabey de gelirdi. Büyük Doğu’ya uğradığımız zamanlarda, sürekli
karşılaştığımız bir kişi daha vardı. Büyük Doğu’da yazılarını okuduğumuz, gazeteci-yazar
Vecdi Bürün. “Eyüp”, “Nasıl Öldüler?” “Peyami Safa ile 25 Yıl” gibi kitapları olan bir
İstanbul beyefendisidir kendisi.
Üstün Ağabeyle yüz yüze o günlerde tanıştık. Rahmetli Hilmi Ağabey tanıştırdı. İlerleyen
zamanlarda, daha yakından görüşmeye başladık. Beyaz Saray Kitapçılar Çarşısı’nın üst
katında bir kıraathâne vardı. Üstün Bey, Hilmi Oflaz, Mustafa Miyasoğlu ve Hasan Nail
orada buluşurduk. Daha çok Miyasoğlu, Üstün Ağabey ve Hilmi Ağabey konuşurlardı.
Tadına doyulmaz konuşmalar olurdu.
Hatırladığım kadarıyla, Üstün Ağabeyin o günlerde, bir sendikada da görevi vardı.
1990’lardan sonra, benim Bahçelievler Belediye Başkanlığı yaptığım, Yazarlar Birliği
İstanbul Şube Başkanlığı ve İBB Kültür A.Ş.’nin yönetiminde bulunduğum dönemlerde
Üstün Ağabeyle daha çok görüşür olduk.
Üstün Ağabey, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde “Gösteri Sanatları Merkezi”
kuruculuğu ve müdürlüğü yaparken ben de Kültür Aş. yönetimindeydim.
Muzaffer Doğan: Üstün Ağabey sanat, fikir ve dava adamıdır.
Üstün Ağabey, kendisini “Büyük Doğucu” olarak tanıtmaktan hususî bir zevk duyan,
tavrını net olarak ortaya koyan bir sanat, fikir ve dâvâ adamıdır. Ben, bu yönüyle de
kendisini çok severim. Üstad’ın şiirlerini de, kendine mahsus bir tarzda ve çok güzel
okurdu.
Türk Edebiyatı Vakfı’nın, Ahmed Kabaklı’nın öncülüğünde, Üstad’a “Sultanü’ş Şuara”
unvanının verildiği törende (Mayıs 1980), Üstad’ın meşhur “Çile” şiirini, Üstün Ağabey
okumuştu ve büyük alkış almıştı.
Aynı senenin 12 Eylül’ünde de, askerî darbe yapıldı. Bir toplulukta, bana “Çile”yi
okutmuşlardı. Üstad’ın Sakarya Türküsü, Çile, Destan, Muhasebe, Zindandan Mehmed’e
Mektup ve Kaldırımlar gibi akla ilk gelen şiirleri de ezberimdeydi.
Üstün İnanç: “Muzaffer! “bir” değil, “bi” diye okuyacaksın!”
“Çile”yi okurken, Üstün Ağabey müdâhale etti ve “Gâiblerden bir ses geldi, bu adam”
mısraındaki “bir” kelimesi için, “Muzaffer! “bir” değil, “bi” diye okuyacaksın!” diye ikâz
etti. Ben de, “hayır, şiirde nasıl yazıyorsa, öyle okunmalıdır!” diye karşılık verdim. Bana,
biraz darılmıştı! Bu çıkışını hiç unutmuyorum!
Üstad Necip Fazıl hakkında bir kitap hazırlığı olduğunu söylemişti. Ben de, çok
heyecanlanmıştım. Üstad’ı yakından tanıyan ve bilen Üstün İnanç gibi bir insanın kitabı,

çok önemliydi benim için. Kitabın adının “Çile”deki “Ben ki, toz kanatlı bir kelebeğim”
mısraında geçen ifâdeden ilhamla “Toz Kanatlı Kelebek” olacağını söylemişti. Ben de, her
karşılaşmamızda, her arayışımda, “Toz Kanatlı Kelebek ne âlemde, ne zaman
kanatlanacak?” diye sorduğumda, tatlı tatlı güler ve “yakında, inşaAllah” derdi.

Muzaffer Doğan Ve Üstün İnanç (1)

“Toz Kanatlı Kelebek” ne yazık ki, kanatlanamayacak!

“Toz Kanatlı Kelebek” ne yazık ki, kanatlanamayacak! Kitap, bildiğim kadarıyla, hastalığı
sebebiyle tamamlanamadı.
Üstün İnanç, her şeyden önce, bir sanat adamı ve aktördür. Bir romancıdır. “Yalnız
Değilsiniz”, “Yazıklar Çıkmazı”, “Bir Kimlik Lütfen” ve “Makedonya Gamzesi” gibi
romanların yazarı usta bir romancı. Dili ve üslûbu oturmuş usta bir yazar. ”Marmara
Kıraathânesi” müdâvimlerinden bir “marmaratör” Sözüyle, sohbetiyle, aranan ve sevilen
bir insan. Dostluklara çok değer veren bir İstanbul beyefendisi.
Üstün İnanç, bir tiyatro adamı ve dramaturg. Necip Fazıl’ın “Sultan Abdülhamid Han”
isimli eserine prolog yazdı. Bu eser, Ankara dâhil, Türkiye’nin birçok şehir ve ilçe
merkezinde, 500’den fazla sahnelendi. Ergün Göze’nin yazdığı “Çar Tabancası” isimli
oyunda, “Çar” rolünü Üstün İnanç üstlendi.
Üstün İnanç, romanlarında, toplumun temel problemlerini ele alan bir yazar olarak öne
çıkıyor. Meselâ, “Yalnız Değilsiniz” isimli romanında, ülkemizin son 50-60 yılında en çok
konuşulan, en çok tartışılan başörtüsü meselesine parmak basmıştır. Mesut Uçakan
tarafından sinemaya da aktarılan roman, temel bir inanç etrafında, son yarım asrın
hikâyesini, arayışlarını, çelişkilerini ve Batı kültürü ile İslâm medeniyeti arasındaki fikrî
mücâdeleleri ele alışıyla büyük ilgi görmüştür.

Üstün İnanç, benim dünyamda; ağabeyliği, beyefendiliği ve Büyük Doğucu duruşuyla yer
almış bir şahsiyettir.
Üstün İnanç, bana göre, Türk Edebiyatında sağlam bir yer edinmiş bir romancı ve tiyatro
adamıdır.
Üstün İnanç, tandansını, çekinmeden belirten bir fikir, sanat ve dâvâ adamıdır. Her
yerde, çekinmeden, Millî, İslâmî, Büyük Doğucu kimliğini ortaya koymuştur. Mevcut
sistemin, böyle bir fikir ve sanat adamına sahip çıkması beklenemezdi, öyle de oldu.
Ancak, sahip çıkmasını umduğumuz ve beklediğimiz kesimin de, Üstün Ağabeye gereği
gibi sahip çıktığı
söylenemez.
Bir kadirbilirlik örneği olarak söylemeliyim ki, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) ve ESKADER
tarafından kendisine değer verilmiş ve ödüllendirilmiştir.
Kendisinden dinlediğin iki hatırayı da burada aktarmak isterim: Üstad Necip Fazıl, bir
vesile ile, bir müddet Üstün Ağabeylerin evinde kalmıştır. Üstün Ağabeye Üstad o
günlerden birinde, “Megali İdea!” diye seslenir. Üstün Ağabey önce anlayamaz! “Üstadım,
anlayamadım!” der. Üstad da, “Senin adın ‘Üstün’ yâni “Mega”, soyadın da ‘İnanç’ yâni
“İdea” diye espri yapar.
Diğeri de şudur: Üstad İstanbul’da Cağaloğlu’nda bir mekânda “İman ve Aksiyon” başlıklı
bir konferans verecektir. Üstün Ağabey, konferansa gitmek üzere yola çıkar. Babası
Hasan Fehmi Bey, Üstün Ağabeyi telaşlı bir şekilde görünce, nereye gittiğini sorar. O da,
Üstad’ın konferansına gittiğini söyler. Fehmi Bey, “ben de geliyorum!” der. Baba-oğul,
Üstad’ın konferans vereceği yere vardıklarında, oldukça az kimse ile karşılaşırlar. Fehmi
Bey üzülür ve Üstün Ağabeye, “Üstün, Üstad gibi bir adam bu bir avuç insana mı
konuşacak?”
diye sorar. Üstün Ağabey de, “biraz sonra bu salon dolar-taşar baba, biraz bekle hele!”
der. Öyle de olur. Salon dolar ve bir çok kişi de salona giremez. Üstad, konuşmaya
başlar. Fehmi Bey heyecandan, yerinde duramaz. Konferans bitince, önlerde bir yerde
oturan Fehmi Bey, Üstada yönelir ve Üstad’dan daha yaşlı olmasına rağmen Üstad’ın elini
öpmek ister. Üstad elini vermek istemez. Fehmi Bey ısrar eder. Üstad, o esnada etrafına
bakınır ve Üstün Ağabeyi görür. “-Üstün, gel buraya!” diye seslenir. Üstün Ağabey
Üstada yaklaşınca, elini uzatır ve “öp elimi!” der. Üstün Ağabey de, hemen Üstad’ın elini
öper. Üstad, Üstün Ağabeyin babasına döner ve şöyle der:“-Fehmi Bey! Elim öpülmüştür,
teşekkür ederim!.” Fehmi Bey de, Üstün Ağabey de, orada bu sahneye şahid olanlar da,
Üstad’ın dehâsına da, dehâsı çapındaki hassasiyetine de hayran kalırlar.
Üstün Ağabey için, bu dünya hayatı bitti. Kendisine, Rabbimden rahmet niyaz ediyorum.

Üstün İnanç
1937-2024

Üstün İnanç Ve Mahmut Bıyıklı

Romancı, gazeteci, yazar, senarist, aktör. 6 Ocak 1937 tarihinde İstanbul’da doğdu.
Temel eğitimini Nahiye Müdürü olan babası Hasan Fehmi Bey’in görevi dolayısıyla
bulunduğu İzmir’in Kirazlı ilçesinde tamamladı. Üstün İnanç, daha sonra İstanbul’a geldi.
İstanbul Erkek Lisesi’nden sonra girdiği Basın Yayın ve Gazetecilik Yüksek Okulu’ndan
mezun oldu.
İlk yazıları Yelken, Durum, Sanatkâr ve Büyük Doğu dergilerinde yayımlandı. Daha sonra
başka dergilerde de göründü. 1956 yılında Tercüman gazetesinde stajyer muhabir olarak
çalışmaya başladı. Bâbıâli’de Sabah, Bugün, Hergün, Son Havadis, Tercüman, Zaman ve
Yeni İstanbul gazetelerinde çalıştı. Babıâli’de Sabah gazetesi ile diğer birçok gazetede üst
düzey yöneticilik yaptı ve fıkra muharriri olarak okuyucularına hitap etti. Çağrı Reklam
Ajansı’nı kurdu ve Genel Müdürü oldu.
Üstün İnanç, ilerleyen yıllarda tiyatro ve sinema eserlerine de yöneldi. Sinema dünyasına
yönetmen Erdoğan Tokatlı ile başladı. Asistanlığını yaptı ve Son Kuşlar filminin senaryo
grubunda yer aldı.
Edebiyat ve sinema dünyasından Kemal Tahir, Tarık Buğra, Metin Erksan, Ayşe Şasa,
Halit Refiğ, Atıf Yılmaz, Yücel Çakmaklı ile dostluğu vardı.
Kendisini “Büyük Doğucu” olarak kabul eden yazar, üstat Necip Fazıl Kısakürek’in
yakınında bulundu, onunla sık sık görüştü. Meşhur Marmara Kıraathanesi’nin en sıkı
müdavimlerinden oldu.

1977 yılında MTTB’de “Milli Sinema Açık Oturumu”nu yönetti. Bu önemli toplantıya o
dönemin sinema ustalarından Halit Refiğ, Salih Diriklik, Metin Erksan, Atıf Yılmaz, Yücel
Çakmaklı ve Ayşe Şasa konuşmacı olarak katıldı.
Necip Fazıl Kısakürek’in eseri Sultan Abdülhamid Han’a prolog yazdı. Eser, 1967-1969
yılları arasında Türkiye’nin birçok şehrinde ve ilçesinde 519 defa sahnelendi. Ergun
Göze’nin kaleme aldığı “Çar Tabancası”nda ‘Çar’ rolünü oynadı. Yalçın Akçay’ın yönettiği
oyunda başrolde Şeyh Şâmil’i Abdullah Kars temsil ediyordu. Oyun Anadolu’da turneye
çıktı, birçok yerde ilgiyle seyredildi.
Üstün İnanç’ın Yalnız Değilsiniz adlı romanından Mesut Uçakan’ın yönettiği aynı adlı film,
Türkiye genelinde büyük bir ilgi uyandırdı. Bu filmin senaryosunu da kendisi kaleme aldı.
“Kanayan Yara Bosna” filminin senaryosunu yazdı; bir dönem TGRT’de dramaturg olarak
çalıştı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Gösteri Sanatları Merkezi kuruculuğunu ve
müdürlüğünü yapan Üstün İnanç, ‘oyunculuk’ ve ‘tiyatro yazarlığı’ bölümlerinde hocalık
yaptı ve genç tiyatrocuları yetiştirdi.
Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği, 29 Şubat 2009 tarihinde İstanbul’da
Üstün İnanç’a saygı toplantısı düzenledi. Kendisine, 2011 ESKADER Üstün Hizmet Ödülü,
2012 Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü, 2013 Türkiye
Yazarlar Birliği Necip Fazıl Kısakürek Ödülü ve TBMM Kültüre Hizmet Ödülü verildi.


İbrahim Ethem Gören/14.02.2024 Yazı No: 568