`height=

Bazı filmler iki kez izlenir. Anlamamışsındır; Bazı filmler ikinci kez izlenmeyi hak eder belki de tam da seni anlatmıştır; Bazı filmlerse hem anlaşılması zordur hem de fazlasıyla anlamışsındır; Zorba böyle bir film işte; Başladığınız andan itibaren kopamadığım bir film oldu; İki saatten fazla süren bir film. Siz deyin müzikleri, ben diyeyim Anthony Quinn`in ustalığı, başkası da hikayesi desin. Hepsinin toplamında ortaya çıkan gerçek bir efsane. Özellikle de akılda bir sahne kalıyor ki çerçeveletip duvara asmalık. İki dostun kumlar üzerindeki dansı. O dans belki de bir mektuptu yarınlarına. Sevincin, kederin ve umudun renklendirdiği siyah beyaz bir kare. 1995`de Anthony Quinn ve filmin bestecisi Mikis Theodorakis`in doğaçlama bir sahne performansı var ki mutlaka izleyin derim. İzlerken gözleriniz dolabilir çünkü benim izlediğim sadece iki üçinsan değil kocaman dünyadan gelmiş kocaman bir parçadır şu hayatta... 

Thedorakis de vefat etti birkaçgün önce; Ustalara buradan selam olsun. 

Filme devam edersek 1964 yapımı olan film, Thedorakis`in güzel müziği ile başlıyor ve ardından gök gürültüsü ve yağmur karşılıyor bizi. Limandayız, yolcular yağmur altında kalıyor; Şemsiyeler açılmış olsa da eşyalar orta yerde. Valizler, sepetler, kutular; Bir sepet var ki içi kitap dolu. Sepetin sahibi kitapların ıslandığını görünce üzerine oturuyor ve şemsiyesiyle de kitaplarını korumaya çalışıyor. İşte bu adam, Zorba`nın (Anthony Quinn`in)en yakın arkadaşı olacaktır. 

Tamamen karakterler üzerine odaklanmış bir çalışma; Bazı filmler kitap okur gibi izlenir. Satır satır olmasa da sahne sahne; Her sahnede ayrı bir mana bulursunuz 'neden böyle oldu' deme lüksünüz olmaz. Zaten bir roman uyarlaması olan bu filmin kitabını da tavsiye ederim; Alexis Zorba karakterinde Anthony Quin`i görüyoruz ve o da gemiye binenlerden; Kitaplarını yağmurdan korumaya çalışan İngiliz asıllı yazar Basil ile o gemide karşılaşır. Zorba o kadar zorbadır ki, içindeki coşku her an kendini gösterir ve nasıl göstereceği de zorbanın keyfine kalmıştır. 

Herkes vapurdaki yerini almıştır. Yazar da öyle; Köylüsü, işçisi, yoksulu, fakiri hepsi aynı gemidedir. Yazar bir kitap açıp okumaya başlar. Bir an gözü cama takılır ve dışarıdan içeriye bir çift koca göz bakar. Zorba`nın gözleri! Yazar göz göze gelmiştir bir kere ama gözlerini kaçırır Zorba`dan. Belki kendince sınıfsal fark belki de yalnız kalma isteğinden;   Ama Zorba dur durak bilmeyen bir adamdır;  

İnadına yapar gibi yazarın dibinde bitiverir. Şapkasını çıkarır ve yazarın ilgisini çekmeyi başarır. Yazar isteksizce Zorba`ya bakar. 'Gideceğin yerde uzun kalacaksın' der Zorba, adam 'nereden bildin' diyince Zorba`nın yüzüne filmde bol bol göreceğiniz gülümsemesi yayılır. Yazar Girit`e gidecektir. 'Beni de al yanına' der Zorba. Yalvarmaz, boynunu da bükmez; Güçlü bir özgüven ve çocuksu bir inat görürüz bu sahnede. Yazar duygularını saklayan ketum bir adamdır ama o da Zorba`ya karşı koyamayacaktır 

Filmde o dönemin şartlarını farklı bir perspektiften görüyoruz. Sosyolojik baskıyı, yoksulluğu, önyargıları, yalnızlığı, kalabalığı ve 1964`lerin Girit`ini;  

Adam 'neden' dediğinde Zorba`nın verdiği cevaba ne karşılık verilebilirdi ki: 'insan nedensiz bir şey yapamaz mı yani?'

İzleyecek olanlara tavsiyem: filmde insanların bakışlarına çok dikkat edin. Gözlerin de konuştuğu bir filmdir bu. 

Yazarın ikram ettiği sigarayla dostluğun temelleri atılmış olur. O bir yazardır fakat Zorba da hayat tecrübesi ve farklı bakış açılarıyla karşısındakine ilginçkapılar açan bir adamdır. Çapkındır, sadıktır, sever, nefret eder, mutludur öte yandan üzülür de; Ama tüm bu duygular büyük bir coşkunlukla akar üzerinden;  

Bir sahnede sevdiği kadını elinden kaçırmaması için yazara şöyle der: 'Tanrı bu ellerimizi neden verdi? Bir şeyleri tutalım diye, git tut onu'

Zorba`dan basit gibi görünen ama içinde derin manalar barındıran çokça cümle duyacaksınız. Ve Zorba`nın aşkı ve aşkları ve Yunan müziğinin verdiği yüksek enerji ve arada edilen danslar;

İki saatten fazla süren bu filmde büyük dramlara da şahit olacaksınız mesela bir kadının suçsuz yere öldürülüşüne tanık olacaksınız. Ön yargıların, vahşetin Doğu Batı fark etmeksizin her yerde olduğunu göreceksiniz şaşkınlıkla. Umutla ve aşkla yaşayan bir kadının hüznüne ortak olurken siz de aşıracaksınız; Bir talan sahnesi var ve izlerken diyeceksiniz ki bu kadar mı? Hani ne olacaktı ama ne oldu;   Bir sahnede kavuşma var derken kaderin ördüğü ağlara takılırsınız ama Theodorakis bir nota atar ortaya, bir nota ve birkaçnota daha; Bu sevimsiz hayat birkaçadımla çekilir hale gelir işte o zaman;

İzleyin, hissederek izleyin.