`height=

Eğitimci- Yazar- Ekonomist-Gazeteci- Radyo Programcısı  Abdullah DAMAR ile yaptığı söyleşiye devam ediyoruz;

AY: 'Belki ÖMK`yi iptal ettiremeyeceğiz, belki öğretmen maaşlarını yoksulluk sınırının üstüne çıkaramayacağız ama hiçbir şey yapmadık da demeyeceğiz. En azından çocuklarımızın yüzüne bakabileceğiz; ' diyorsunuz; Açar mısınız!

DAMAR: Hayata bakışımızı açıklarken işleyen bir diyalektik süreçten söz etmiştim. Yaşamımız boyunca yapılması gereken hak mücadelelerinden kaçındığımızda sorunların büyüyerek karşımıza çıktığını görüyoruz. Bu konuda bir örnek vermek istiyorum '2016 yılında KHK ile ihraçedilen gençbir meslektaşım aynen şöyle demişti babam öğretmendi ve 12 Eylül döneminde mücadele etmediği için biz bugün antidemokratik uygulamalarla karşı karşıya kalıyoruz.' İşte tam da bu nedenle emek ve demokrasi mücadelesi yürütmek zorundayız. İleride çocuklarımız bizlerle ilgili 'Sorumluluklarını yerine getirmedi!' demesinler diye, onlara daha yaşanılır bir ülke ve dünya bırakmak için mücadele etmeliyiz.

AY:  Türk Milli Eğitiminin geleceği, Mesleki Eğitimde mi?

DAMAR: Tam olarak böyle düşünmüyorum. Mesleki eğitimin niteliğinin arttırılması, mesleki eğitim &ndash iş hayatı bağlantısının daha da sıkılaştırılması, çocuk sömürüsünün ortadan kaldırılması için stajyer öğrencilerin ücretlerinin yükseltilmesi önemli adımlar olacaktır. Çocuklarımızın eğitim konusunda hedef mesleki eğitimin genel ortaöğretim içindeki oranının yükseltilmesi değil, öğrencilerin beceri ve yeteneklerine göre uygun olan liselere yöneltilmesidir. Bu anlamda liselere geçiş sisteminin de yeniden ele alınması gereklidir. 

AY: Güzel Sanatlar Liseleri ve Bilim/Sanat Merkezleri hakkında görüşlerinizi de merak ediyoruz;

DAMAR: Kızım, Güzel Sanatlar Lisesi Müzik Bölümü mezunu ve yükseköğrenimden sonra şu anda bir müzik öğretmeni. Bu anlamda bu liselerin, gençlerin, beceri ve yetenekleri doğrultusunda eğitim almalarını sağlayan önemli eğitim kurumları olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda güzel sanatlar ve spor liselerinin sayılarının arttırılması gerekir. 

Bilim sanat Merkezleri de, nüfusun % 2,4`ünü oluşturan üstün yetenekli çocukların seçildiği ve yetiştirildiği merkezler olarak çok önemli bir işlev gördüğünü düşünüyorum. İlkokul çağında yapılan sınavlarla zihinsel yetenek, müzik yeteneği ve görsel sanatlar yeteneği konusunda yeteneği tespit edilen çocukların orta öğretim bitinceye kadar yetenekleri doğrultusunda eğitim aldıkları kurumlar olarak eğitim sistemimizin yüz akı kurumlarıdır.

AY: Master ve Dr.  İletişim Fak. de yaptım. Özel TV/TRT`de çok sayıda Radyo-TV program yaptım. Zevkli bir uğraş; Radyo programcısı olarak, hangi konulara değiniyorsunuz?

DAMAR: Yukarıda da söz etmiştim. Gaziantep`te 32 yıldır yayın yapmakta olan Şirinnar Radyo`da haftada iki program yapıyorum. Biri ' Eğitim Ü zerine' adlı program, diğeri 'Şirinnar Kitap Kulübü'. Eğitim Ü zerine programında, eğitim sistemimizin bütün alanlarını ilgilendiren konularını bazen biz, bazen de konuklarımızla masaya yatırıyoruz. Program süremiz bir saat. Şirinnar Kitap Kulübü' programındaysa, üçeğitimci arkadaşla birlikte bir kitabı analiz ediyoruz. Bu programımızın süresi de bir saat.

AY: Yüce Meclis de, gülerek poz veren Ak Parti MV`ne, 'bu ekonomik ortamda bu şekilde poz vermek doğru mu? bilemedim' diye tweet attım Bana fotodaki bir MV, 'Ekonomi bozuk olsa da, şarkı söylemekten vazgeçiyor musunuz?' diye yazmış.. Ben de 'iki konu ve sorumluluk aynı ise söz bitmiştir' diye yazdım; Doğru mu yapmışım?

DAMAR: Meclis ve milletvekilleri ülkeyi ilgilendiren konularda en önemli düzenlemeler olan yasa yapma görevini ifa ederler. Bu görev, ülkeyi yönetme, ülkedeki önemli gelişmelerden sorumlu olma durumunu da ortaya çıkarır. Özellikle iktidar partisine mensup bir milletvekili olarak ekonomik krizin doğrudan sorumlusu kendileridir ve bu sorumluluğun gerektirdiği ciddiyeti onlardan beklemek vatandaş olarak bizim hakkımızdır. Söz konusu milletvekilinin 'Ekonomi bozuk olsa da, şarkı söylemekten vazgeçiyor musunuz?' sözlerini hem bu sorumluluktan kaçan bir açıklama, hem de mesleğinizi-alanınızı küçümseyen bir yaklaşım olarak değerlendiriyorum

AY:  Partiler, iktidarlar değişiyor, ama halkın, çalışanın, emekçilerin sorunları bir türlü çözülmüyor. Bir ekonomist olarak nedenini açıklayabilir misiniz?

DAMAR: Çok geniş bir çözümlemeyi gerektiren kapsamlı bir soru. İçinden geçmekte olduğumuz faiz, döviz, enflasyon, dış borçve Türkiye`nin kredi risk primindeki yükseklikten kaynaklı ekonomik kriz ülkenin yönetilemez noktaya gelmesine neden oldu. Geçmiş yıllara baktığımızda da bu tür kriz dönemlerinin yaşandığını görüyoruz. 

Ekonomik kriz dönemleri de dahil olmak üzere, ülkede yaşanan iktidar değişimlerinin emekçilerin durumunu değiştirmemesinin, sorunlarının çözülmemesinin nedeni, kapitalist devlet kavramının içeriğinde saklı.  Arada kimi farklılıklar olmasına rağmen Paoluzantzas ve Jessop kapitalist devleti, göreli özerk yapıda, sınıf mücadelelerinin, sermaye fraksiyonları arasındaki çatışmaların birer izdüşümü olarak görürler. Devlet aygıtı, sermaye fraksiyonları arasındaki hegemonya mücadelelerinin sürekli sürdüğü ve dönem dönem fraksiyonlar arasındaki güçmücadelesini başat fraksiyonun hegemonyası altında birleştiren tarihsel blokun devlete hâkim olduğu bir yapıdır. 

Durağan değil, sürekli hareket halinde bir yapıdır kapitalist devlet. Sermaye fraksiyonları devlet aygıtını, yaşanan andaki sermaye birikim rejimlerine uygun hegemonya projeleri ile yönetirler. Kapitalist sistemde devlet aygıtını, değişik sermaye fraksiyonlarının oluşturduğu sermaye bloku ve onu temsil eden burjuva partileri yönetir. 

Bu anlamda, son iki yüz yıldan bu yana emekçileri temsil eden bir parti iktidar olmamıştır. Siyasal hayatımızda işçi sınıfını temsil eden parti, 70`li yılların Türkiye İşçi Partisi`dir. Bugün Cumhur İttifakı ve Millet İttifakını oluşturan partilerin tümü değişik sermaye fraksiyonlarının oluşturduğu siyasal partilerdir. Bu nedenle çalışanların durumunun düzelmesi mümkün değildir.  Çalışanların durumunun gerçekten düzelmesi, kapitalist devletin aşılarak emekçilerin hakim olduğu bir sistemin kurulması gerekir.

AY:  Asgari ücret zam oranı belli oldu. 5 bin 500 TL olan ücret 8 bin 690 TL`ye çıkıyor. Bu yeterli mi?

DAMAR: Asgari ücretin nominal anlamda artması bu enflasyonist ortamda çok anlam ifade etmez. Aslolan reel anlamda artması, satın alma gücünün artmasıdır. Ocak 2023`e iki aylık bir süre var ve söz edilen 8.690 TL bugün için bile yeterli değildir. Kalıcı çözüm ise ekonomik krizin bittiği ve ekonomik dengelerin yerine oturduğu stabil bir dönemdir. Yani enflasyon oranının tek haneli rakamlara inmesi, ekonomik büyüme oranının en az % 5 seviyesine çıkarılması ve işsizlik rakamlarının % 5`in altına düşürülmesidir. Ancak bu ekonomik koşullarda asgari ücretin yükseltilmesi anlam ifade eder.

AY: Son olarak değinmek istediğiniz konu var mı?

DAMAR: Eğitim, insanoğlunun öğrenme yeteneğinin oluşmaya başlaması ile ortaya çıkan ve yaşamı boyunca devam eden bir süreçtir. Diğer yandan eğitim bireye kişilik, değer ve yetenek kazandırdığı için bireysel bireyi toplumsallaştırdığı, toplumsal değerleri koruma, değiştirme ve yenileme işlevini yerine getirdiği için de toplumsal bir etkinliktir. 

Eğitimli insanlar ancak diğer temel haklarını kullanabilir. Bu nedenle ülkemizin en önemli sorunlarından eğitim sorunuyla ilgili çalışma yürüten bütün bireyler hem bireysel, hem de toplumsal yarar noktasında önemli işlevler görürler. Sizler ve yayın organlarınız da bu anlamda çok önemli bir sorumluluğu yerine getiriyor. Bu anlamda çalışmalarınızı takdir ediyor ve önemsiyorum.

AY: Teşekkür ediyoruz; ..

DAMAR: Bana ve görüşlerime yer verdiğiniz için asıl ben teşekkür ederim Sayın Ay, Çalışmalarınızda başarılar diliyorum.