`height=

Devlet Tiyatrosu Sanatçısı, Oyuncu, Müzisyen ve Seslendirme Emekçisi Boğaçhan Sözmen ile yaptığımız söyleşiye devam ediyoruz;

AY: Kurtuluş ve Kuruluş un 100. yılı onuruna sizin  yazıp anlattığınız, Musa Göçmen in müziklerini hazırlayıp orkestra şefliğini üstlendiği, '19 dan Çok Önce, 23 ten Sonsuza - Senfonik Destan' adlı eser hakkında bilgi verir misiniz? https://www.youtube.com/watch?v=k2sXQeboK8A

SÖZMEN: '19`dan Çok Önce, 23`ten Sonsuza &ndash Senfonik Destan' benim ülkeme ve onu çağdaş dünyanın bir üyesi olmak üzere bize devreden büyük adama, Mustafa Kemal Atatürk`e borcumu az da olsa ödemeye çalıştığım, hayatımın en önemli projelerinden biri. Uzun yıllar alan okumalar ve yorumlamalar bana şunu gösterdi Cumhuriyet düşüncesi bir rastlantı değil. Mustafa Kemal bunu daha askeri okullarda öğrenci iken düşlemeye başlıyor, sonra da en yakınlarından bile karşı çıkanlar hatta tehdit edenler olmasına karşın toplumbilimsel, siyasal, tarihsel ve stratejik bir deha örneği ile gerçekleştiriyor. Çok etkileyici bir gerçeklik. Biz ezberci ve eğlencesiz eğitim sistemimizde yıllar yılı konuyu sayılara, tarihlere, basmakalıp anlatılara boğduk ve bunun insana dair etkileyici yanlarını göz ardı ettik. İşte biz Musa ile birlikte bunu mesleğimizin güzelliğine dayanarak anlatıyoruz. Şarkılar, türküler, öyküler eşliğinde. Bir senfonik orkestranın eşlik ettiği bir modern meddah tadında diyebiliriz. İzleyenlerden çok etkileyici tepkilerle karşılaşıyoruz. Gençler de belli yaşın üstündekiler de kimi olayları hiçbilmediklerini anlatıyor, gelip bizimle uzun uzun paylaşmak istiyorlar. Projenin ayrıntılarına www.19dan23e.com adresinden ulaşabilirsiniz.  

AY: Çok yönlü bir sanatçısınız. Sizce hangi alanda daha iyisiniz, 'Ben bunu daha iyi yapıyorum' dediğiniz var mı?

SÖZMEN: Ben işlerime dair 'Şurada iyiyim, bunu pek güzel yaptım' demeyi doğru bulmam. Yaptığım bir işin 'kötü olmadığını' söyleyebilirim. Ya da 'bu sefer beceremedim' de diyebilirim. Bu bakışla tiyatroyu da, çalgıcılığı da, şarkıcılığı da, seslendirmeyi de genellikle kötü yapmadığımı düşünüyorum. Ama mutlaka iddialı olduğum bir alan soracaksanız, o zaman hepsinin bir araya geldiği işler derim. Müzikli ve oyunculuk isteyen işler. Her iki alanda birden benim bilgi ve deneyimimde olan insan özellikle ülkemizde çok az. Ü lkemiz koşullarında ben bu birikimi ne kadar değerlendirdim ve gereğini yapabildim, öte yandan ülke bana ne kadar olanak sağladı ve ihtiyaçduydu, bunlar başka tartışma alanları. Ü rettiklerimi az bulduğumu bir özeleştiri, sağlanan olanakların azlığını bir saptama olarak ortaya koyabilirim.

AY: Sahne, bir ekip işi mi?

SÖZMEN: Kesinlikle. Hem de her unsuru ile. Biletini satandan, salonunu temizleyenden başlayıp perdesini kapatınca kapısını kilitleyene kadar herkesin parçası olduğu bir ekip. Bu tiyatro sahnesi ise ben tüm bu unsurların tiyatrocu olduğunu düşünürüm. Tiyatrocu salt oyuncu ya da yönetmen değildir. Sahne teknisyeni, perukacısı, gişecisi, fotoğrafçısı, terzisi, marangozu, kısacası bir oyunun seyirci karşısına çıkması için emek veren herkes tiyatrocudur. Ben zaman zaman oynayan, zaman zaman yöneten olarak bunun sadece sahne üstünde, seyirci karşısında, ışıklar altında görünen kısmını yaptığım için hiçbirinden değerli ya da önemli değilim. Birlikte bir saat gibi işlemesi gereken koskoca bir sistemin, görünen akrep ya da yelkovanından öte değil yerim. İnandığım sanat eylemleri de düşünülmüş, tasarlanmış, seyirci için ince ince çalışılmış işler olduğu için bu ekip olma konusu çok daha önemli hale geliyor gözümde.

`height=

AY: Her tiyatro sanatçısı, Seslendirme sanatçısı olabilir mi? Teknik ve bilgi olarak neleri farklı?

SÖZMEN: Olabilmesini beklerim. İşin yasal tanımı 'Mikrofon Oyunculuğu' olarak belirlendi. Bence de doğrudur. Önce eğitimli bir oyuncu olmasını beklerim seslendirmecinin. Bu arada film dublajından söz ediyorsak, 'Seslendirme Sanatçısı' kavramına da karşıyım. Seslendirme bir sanat falan değildir. Önemli bir zanaattır. Birinin günlerce, aylarca düşünüp tasarladığı, sonra ince ince ürettiği bir işi kendi dilimizde, onun yaptığı işe ihanet etmeden sesimizle yinelemeye çalışıyoruz. O kadar. Teknik olarak da mikrofon, eşzamanlama vb. konularda deneyim kazanmak, ortalama bir oyuncu için çok da uzun sürecek bir şey değil.

AY: Her tiyatro sanatçısının, iyi bir müzik ve çalgı bilgisine sahip olması gerekir mi?

SÖZMEN: Bence kesinlikle evet. Ama ne yazık ki bu konuda biz çok gerilerdeyiz. Zaman zaman tiyatro okullarının sınavlarında adayın müzik ve ritim kulağını, sesini değerlendirirken 'aman canım, şarkıcı mı alıyoruz' gibi yorumlara denk gelmişliğim var. Oysa müzik kulağı tonlamayı, rengi, yorumu anlamak ve uygulamak, ritim kulağı zamanlama, değerlendirme, bedensel eşgüdümü daha iyi sağlayabilmek demek. Bunlarsız bir oyuncu olabilir mi? Müzik bilgisi, solfej eğitimi, kişinin tüm bu alanlarda gelişmesini sağlıyor. Çalgı eğitiminin disiplininin de oyuncuya çok şeyler kazandırdığını düşünüyorum. Ama aynı şekilde müzisyenlerin de drama eğitimi alması gerekli bence. Çünkü oyunculuk o an herhangi bir duyguyu içinizde filizlendirip gerçekçi bir şekilde ifade etme yöntemi. Bu bir müzisyenin müzikalitesine ve ifadesine büyük etkiler yapacak bir beceri. Bir alanı diğerinden ayrı tutamayız sonuçolarak.

AY: Konservatuvarlarda Tiyatro Bölümleri/ASD çok az; Neden?

SÖZMEN: Aksine; Çok fazla. Ü lkede onlarca resmi tiyatro okulu var, ama hepsinin toplam sayısı kadar tiyatro öğretmeni bulamazsınız. Dikkat edin ihtiyacı kadar değil. Bölüm sayısı kadar bile yok. Bu iş bir ustalık işi ise bunu yapan ve yapmış kişiler ancak mesleği sonraki kuşaklara aktarabilir. Kaldı ki çalışma alanı da bu okulları karşılayacak genişlikte değil. Niteliksiz bir nicelik oluşmuş durumda zaten. Lütfen daha fazlası olmasın.

AY: Konservatuvarlarda ya da GSF Müzik Bölümlerinde Seslendirme Sanatçılığı Bölümü/ASD de yok. Olmalı mı?

SÖZMEN: Bence bu gerekli bir şey değil. Oyuncu 1-2 haftalık bir teknik çalışma ile seslendirme işini rahatlıkla çözebilir. Bu bir bölüm açacak düzeyde bir alan değil. Temel gereklilik oyuncu olmak.

AY: Türk müziği ve Halk Müziği eserleri sürekli solo ve koro halinde sahneye getiriliyor. Konular/metinler üzerinden sahnelenmesi çok zor mu? Yoksa, bu konuda bilgi sahibi olunmadığı için kolaya mı kaçılıyor?

SÖZMEN: Elbette çok zor değil. Bu alanda çalışacak, aklını yatıracak, tasarlayacak birileri gerekli sadece. Halkbilimciler, müzikçiler ve tiyatrocular iş birliği yaparsa çok güzel şeyler üretilebilir. Ama diğeri de bir icra yöntemi. Bunu kolaycılık olarak düşünmem. Sonuçta bir şarkı, bir türkü çalınıp söylenecek. Birinin varlığı, diğerine engel değil.

Devam edecek; .