Orta Asya Edebiyatı uzmanı, Halk Bilimci Dr. Y. Emrah İlik ile gerçekleştirdiğimiz e-mülakatın üçüncü bölümünün öznesinde Manas destanı ve Şehname mukayesesi yer alyor. 

İbrahim Ethem Gören: Genelde destanlar, özelde Manas Destanı ilgi alanınıza nasıl girdi?

Dr. Y. Emrah İlik: Sohbetimizin önceki bölümlerinde halk bilimin önemine, dış politikanın gelişmesinde ve uygulanmasındaki yerine temas etmiştim. 

`height=
Dr. Y. Emrah İlik ve İbrahim Ethem Gören

Eyvallah;

Nasıl ki bir tıp doktoru hastasını tanımadan, iyi bir şekilde muayene etmeden ve hastalığa dair farklı tetkikler yapmıyorsa veya inşaat mühendisi, mimar, zemin analizi yapmadan, plansız bir şekilde bina inşaatına başlamıyorlarsa devletler de dış ilişkilerini belirlerken aynı şekilde muhatap ülke veya toplum üzerinde benzer şekilde tetkikleri, zemin analizlerini yapmaları ve bu analizlere göre planlama oluşturulmalı ve bu plan dâhilinde uzun ve kısa vadeli dış politikaya yön vermeleri gerekir. Batı ülkelerinde uzun yıllardır yapılan bir uygulama; Dış politika veya uluslararası ilişkiler konuşurken sadece siyaset bilimi üzerinden yorum yapmak hem eksik hem de istikrarlı değildir. Dolaysıyla muhatap ülkenin tarihini, folklorik algılarını, dil ve kültürünü bilmek hem bu eksiği kapatıyor hem de uzun vadeli hükümetlere göre değişmeyen, istikrarlı bir politika uygulanmasını sağlıyor. Burada benim de kendime örnek aldığım İbn Haldun ve hareket tarzından da bahsetmek yerinde olacak. 

Lütfen;

Hem devlet adamı hem de bir sosyal bilimci olarak İbn Haldun yeniden ele alınmalı ve dış politika noktasında yaptığı ve uyguladığı program günümüze tatbik edilmeli; Çünkü siyasi çalkantılar, çok ulusluluk ve doğu-batı arasında sıkışmış bir toplumda yetişen İbn Haldun`un devri ile Türkiye`nin şu anda yaşadığı durum çok ciddi benzerlik göstermektedir. Ve onun durumu bizim de toplum ve devlet olarak bulunduğumuz ortam için ciddi çözüm önerilerini barındırmaktadır. 

Sözü, Halk Bilimine getirdiniz;

Evet. Bu yönüyle bakıldığında Halk Bilimi edebiyatın konusu mudur? Ve Edebiyat Fakülteleri altında bir bölüm veya anabilim dalı olarak mı görülmelidir? Kararı size bırakıyorum. 

Şu hüküm cümlesini gönül rahatlığıyla kurabiliriz Emrah Bey: Türk üniversitelerinde Halk Bilimini ihmal edilmiştir.

Yine sohbetimizde zikrettiğim gibi farklı toplumlara ait analiz ve değerlendirmeleri yani toplumun kökenlerine inme ve o halkın davranış şekillerine, daha önemlisi milli kimliklerini oluşturan dinamiklere dair bilgi edinmemizi sağlayan en önemli folklorik unsurlar destanlar ve yerel anlatılardır. 

Milli kimlik konusu bütün toplumlar için geçerli bir kavram olarak karşımıza çıkar. Milli kimliği olmayan veya yeni oluşan toplumlar ise milli kimliklerini yeni icat ettikleri kahramanlar üzerinden, aile yapılarını da yine yeni oluşturdukları aşk hikâyeleri üzerinden oluşturmaya çalışırlar. 

Sözün bu yerinde dilerseniz Orta Asya`dan ABD`ye gidelim ve 'okyanus ötesi'ndeki milli kimlik oluşturma çabalarını teşrih masasına yatıralım;

Hay hay. Bu durumda Amerika milli kimliğine ve toplumdaki milli kimlik oluşturma gayretlerine kısaca değinmek istiyorum. Aslında konu konuyu açıyor fakat yeri geldiği için geçemeyeceğim. Bildiğiniz gibi Kuzey Amerika toplumunun inşası çok eskiye dayanmıyor ve bu süreçdevam ediyor. Milli kimlik çalışmalarının en fazla yapıldığı yerlerden biri olan Amerika da, kendisine toplumu birleştirecek ve bir milli kültür çevresinde bir araya getirecek kahramanlar üretiyor diye düşünüyorum. Kaptan Amerika veya diğer süper kahramanlar bunun bir göstergesi. Çoğu itibarıyla motif ve tip olarak kısmen eski Yunan mitolojine, kısmen antik Roma mitolojisine dayandırılan bu kahramanlar toplumu harekete geçirme ve ortak tarih ve kültür oluşturmada önemli bir figür olarak karşımıza çıkıyor. Ve bu kahramanların sinema filmleri yapılıyor, çocuklar için oyuncaklar pazarlanıyor, dolayısıyla milli kimlik inşası devam ediyor. Doğu toplumların ise zaten oluşmuş milli kimlikleri ve derin kültürleri var. Doğu toplumları için de bu inşa süreci hali hazırda devam ediyor. 

Dr. Emrah İlik: Milli kimlik ve süreçyaşayıp gelişen bir vakıadır.

Çünkü milli kimlik ve folklor yaşanmış ve bitmiş bir süreçdeğil hali hazırda yaşayan-yaşanan, gelişen bir kavramdır. Milli kimliğin sağlıklı bir şekilde oluşması ve analiz edilmesi de yine Halk Bilimi alanının konularından biri. Halk bilimi şemsiyesi altında destanlar ve yerel anlatılar bize, bizim bile tahmin edemeyeceğimiz bilgiler sunuyor diyebilirim. 

'Destanlar kültürel olayların dışavurumudur.'

Çünkü Destanlar, milletlerin hafızalarında yer etmiş siyasi, kültürel ve toplumsal olayların dışavurumu olarak görülebilir. Tarih sahnesinde yeri olan büyük milletler, tarihsel süreçbağlamında ortaya çıkışını merak etmiş ve başından geçen olayları destanlaştırma gereği duymuştur. Bu durumun öncelikli nedeni 'tarihî ortak bir bilinç' oluşturma amacıdır. Destanlar her ne kadar ulusal nitelikte olsa da milletlerin kaynaşması ve siyasi-kültürel ilişkileri neticesinde başka uluslarla birtakım ortaklıklar göstermiştir. İçinde bu denli zengin anlam varlığına sahip folklorun gelecek inşasında bir millet için değeri elbette yadsınamaz. Folklorda, bir milletin doğuşundan bugüne kadar var olan kültürel mirasın aktarımı ve yaşatılması söz konusudur. 

Peki, bu ögeleri yaşatmak neden önemlidir? 

Bu sorunun cevabı, aslında toplulukların geleneğe ne denli bağlı olduğunun anlaşılması ile kendini gösterir. Günümüzde eskiye dair ne varsa biriktirilmesine ve incelenmesine ihtiyaçvardır. Kütüphanelerin oluşturulması, belgelerin arşivleme çalışmaları, tarihî eserlerin günümüze kadar yaşatılması ve folklora dair akademik incelemelerin yapılması bu durumun en açık örnekleridir. 

Dr. Emrah İlik: Kendini anlama, eski-yeni bağlantısını kurma çabası ile açıklanabilir.

Kendini anlama, eski-yeni bağlantısını kurma çabası ile açıklanabilir. Özetle, insanın kendi varlığını anlamlandırması, gelenek bağıyla sıkıca kenetlenmiş millî kimlik ile özdeşleşmeye bağlıdır. 

'Manas Destanı halen yaşayan bir destan olması yönüyle dikkatimi çekti.'

Dolayısıyla Manas Destanı halen yaşayan bir destan olması yönüyle dikkatimi çekti. Çünkü 'Manas Destanı', Kırgızların üçbin yılı aşkın tarihi tecrübesini, manevi hayatını yansıtan, millî bilgeliğin altın hazinesi olarak bilinir. 'Manas Destanı' tür olarak kahramanlık destanı olarak tanımlanmasının yanı sıra, Kırgız halkının hayatındaki büyük olayları içermesi yönüyle de kahramanlık kıssalarından bir hayli hacimlidir. 

Destanın ana konusu?

Destanın ana konusunu, Kırgızların harici düşmanlara karşı hürriyet için verdikleri mücadele oluşturur.  Orta Asya Türklerinde ve dünya folklor ile edebiyatında seçkin bir yere sahip olan Manas Destanı, bir destan olmanın ötesinde Kırgızların tutum, örf, âdet ve yaşam kültürüne kılavuzluk etmesiyle de ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Kırgız halkının benlik algısını inşa ederken aynı zamanda Türk kültürünün de devamlılığını sağlamıştır. Özetle hem özelde Kırgız halkının geçmişiyle bağını kuvvetlendirmiş hem de Türk millî kimliğinin şekillenmesinde etkili olmuştur.

Kırgız coğrafyasında, Anadolu`da dahi ziyade masal anlatıcılığı misali destanlar kulaktan kulağa gönülden gönle aktarılıyor; Bu hususta neler söylemek istersiniz?

Böyle bir gelenek söz konusu. Kırgız Türkleri arasında destan söyleyenlere genel anlamda 'comokçu' denmesine rağmen, Manas Destanı`nı söyleyenler 'manasçı' olarak adlandırılır. Kırgızlar arasında Manasçıların Tanrı tarafından insana verilen bir kabiliyet olarak kabul edildiğini belirten Muhtar Avezov, (1969) Şıgarmalar adlı eserinde destan anlatıcılarının Yunan rapsodlarıyla benzerlik taşıdığından bahsetmektedir. Bu durum Türk ve Yunan milletlerinin halk kültürü sahasında birtakım benzerlikler taşıdığını gösterir. Destanlar, her ne kadar millî bilinci yansıtsa da evrensel kültürde de bazı etkileşimlerin gerçekleşmesinde etkin rol üstlenmektedir. Ben de hem Manas Destanının Afganistan varyantının bir kısmını derlediğim için hem de uzun süre Orta Asya`da kaldığım için bu konuyu çalışarak, hem destanların milli kimlik oluşumuna katkısını vurgulamak hem de halk biliminin sadece edebiyatın konusu olmadığını aynı zamanda uluslararası ilişkiler ve sosyolojinin de ilgi alanı olduğunu vurgulamak istedim.

`height=
Dr. Y. Emrah İlik in ilk kitabı İki Antik Kültür Arasında Manas Destanı ile Firdevsî`nin Şehnamesindeki Kahramanların Mukayesesi

İki Antik Kültür Arasında: Manas Destanı ile Firdevsî `nin Şehnamesindeki Kahramanların Karşılaştırması isimli kitabınızda Kırgız Türklerinin dünyaca ünlü Manas Destanı`yla 10. Yüzyıl Fars Edebiyatının başyapıtı Firdevsî `nin Şehnamesini mukayeseli olarak ele alıyorsunuz. Çalışma nasıl gündeminize geldi? Böyle bir karşılaştırmaya hangi sâiklerle yöneldiniz?

Orta Asya`da bulunduğum yıllarda diğer Türk asıllı devleri de ziyaret etme fırsatım oldu. 

Dr. İlik: Kabristan hariçbütün `istanlara`` gittim.

Hatta gittiğim ülkeleri soranlara latifeyle karışık kabristan hariçbütün `istanlara`` gittim diyorum. Fırsatım olursa şehirleri ziyaret ettikten sonra köylere de gidiyordum. Veya yolda durup bir eve girip tanışıyordum oradaki köy halkıyla. Yanımda ses kayıt cihazımı hazır tutuyor veya defterime küçük notlar alıyordum. Özellikle oranın aksakal diye tabir ettikleri yaşlı, güngörmüş insanlarıyla vakit geçirmekten zevk alıyordum. Daha sonra Afganistan`a gidince bu mülakatlarımı ve derlemelerimi daha profesyonel bir şekilde kayıt altına alma fırsatım oldu. Özellikle Afganistan`ın siyasi durumundan dolayı tehlikeli savaş bölgelerine giderken üniversite arkadaşlarımdan bana eşlik etmelerini rica ediyordum. Bu şekilde yerel derlemeler yaptım. Daha sonra bir öğrencim Kırgızların Pamir bölgesinde yaşadıklarını ve hâlâ Manas destanını yaşattıklarını ifade etti. 

Pamir bölgesi?

Pamir bölgesi Kabil`e yaklaşık 2-3 günde arabayla 1 gün de at üzerinde gidilebilen bir yer. Çünkü belli bir yerden sonra yol yok. Ancak patika yollarda at ile devam ederek güzergâh üzerinde bulunan köylerde konaklayabiliyorsunuz.  Çin ve Tacikistan`a sınır olan bu bölgeye gitmek hem tehlikeli hem de meşakkatliydi. Bununla birlikte Kabil`de yaşanan az sayıda Kırgız halkı ile iletişime geçtim. Onların ve öğrencimin yardımıyla Pamir`den, Kırgız destanının Afgan versiyonunu derleme imkânım oldu. 

Derlemeleri yaparken Pamir`de neler gördünüz/yaşadınız?

Pek çok şey; Derlemeleri yaparken karşılaştığım olaylar ve gördüklerim ayrı bir sohbet konusu. Hayatıma yön veren ve sonraki zamanlarda bazı düşüncelerime zemin teşkil edecek kişiler tanıdım, şehirler gördüm, hadiselere tanık oldum. Yanımda aynı zamanda oranın kolluk kuvvetlerinden olan bir arkadaşım bana eşlik ediyordu. Fotoğraf makinesi veya kamera gibi cihazların halkı tedirgin edeceğini ve zor duruma düşebileceğimizi söylemesinden dolayı yanıma ses kayıt cihazım dışında bir şey almamış olmama hâlâ hayıflanıyorum. 

Pamir`de bahusus Afgan kültür unsurlarına mı eğildiniz?

Derlemelerim sadece Afganistan`da yaşayan Türklerin kültürleri, destan ve hikâyeleriyle sınırlı kalmadı. Aynı zamanda Peştun, Tacik, Hazara ve Kafiristan bölgesindeki yaşayan halkların kültürleri ve âdetleri üzerine de şekillenmiş oldu.  Bu derlemelerin arasındaki en ilginçolan destanlardan biri diğeri ise Ariyana bölgesinde Afrasiyab, Türk dünyasında Alper Tunga olarak bilinen efsanevi kahramanı da içeren Şehname`ydi. 

Sonra;

Sonra, Belh ve Mezarı Şerif ziyaretinden dönerken Kabil`e yakın ve bana Özbekistan`daki Nemangan şehrini hatırlatan Semangan şehrinde Zerduşt tapınağı olduğunu öğrendim. Bu tapınak ile ilgili bilgi alırken bu bölgede Şehname`nin kahramanlarından Zaloğlu Rüstem`inde yaşadığını ve bu tapınağı ziyaret ettiğini öğrendim. Daha önce Alp Manas`ın yaşadığı ve konakladığı yerlerde konaklamış, geceleri aynı gökyüzünü izlemiştim ve gökteki ayı onun gördüğü gibi görmüştüm. Daha sonra da Ariyana kültürü için çok önemli bir kahraman olan Rüstem`in bastığı topraklarda geziyor ve Şehname`nin anlatıldığı şehirleri ziyaret ediyordum. Bu heyecan verici durum iki kadim kültürü onların en önemli destanları ve kahramanları üzerinden karşılaştırma fikrini aklıma getirdi ve bu şekilde bu konuyu çalışmaya başladım. Bu düşüncemi Prof. Dr. Abdıllacan Ahmataliyev`e ve Kabil Ü niversitesi hocalarından değerli üstad Prof. Dr Alim Lebib`e açınca onlar da beni desteklediler.  Ben de Bişkek ve Kabil arasında mekik dokuyarak bu çalışmanın temellerini atmış oldum. 

Ne kadarlık sürede kitabı tamamlamaya muvaffak kılındınız?

Bir önceki sorunuzun cevabında bahsettiğim gibi bu kitabın ilk adımları 2010 yılında atıldı. Aslında bu kitap ve diğer derleme çalışmalarımı yaparken kendimi muhteşem bir hazinenin içinde olduğumu düşünüyor ve fırsatım varken olabildiğince derleme yapmayı ve anı kaçırmamaya özen gösteriyordum.  Ben de olabildiğince kaynak toplamayı daha sonraki yıllarda vaktim elverirse her biriyle ayrıca çalışmayı ve konuyla ilgili çalışmak isteyenlerle çalışmayı düşünmüştüm. Bu yüzden bu kitabın yayınlanması biraz uzun sürdü. Ayrıca bu çalışmayı Türkiye`de ve Kırgızistan`da Manas hakkında çalışmış, Tacikistan, İran ve Afganistan`da Şehname ile ilgili önemli eserler ortaya koymuş şahsiyetlerle mülakatlar yaparak geliştirme fırsatım oldu. 

`height=
Dr. Y. Emrah İlik Yesevi Ocağı nda arkadaşlarıyla

Türk kültüründen irfanından bahsederken kitabı hangi mülahazalarla İngilizce yayınladınız?

Şöyle; Batıda bu iki destan ile ilgili çalışmaların az olduğunu fark edince kitabı İngilizce yayınlama kararı aldım. Yani bu kitap 10 yıllık bir emeğin ürünü diyebilirim. Çünkü bu çalışmayı yaparken sanki bir meyve bahçesine girmiş gibi hissediyordum ve hangi konuya girsem, anlatsam ve çalışmaya başlasam diye farklı bir tedirginlik yaşıyordum.  Daha önce de bahsettiğim gibi çalışmalarım sadece kendi ilgilerim neticesinde oluşuyor. Ben de o meyve bahçesinin ağaçları altında bir miktar durup o meyvelerin tadına bakıp biraz vakit kaybetmiş olabilirim. 

Kitabınızın içeriği hakkında bilgi verir misiniz?

Köklü bir geçmişi olan Türk ve Ariyana halkları asırlardır yakın ilişkide bulunmuştur. Tarihin bazı dönemlerinde ciddi gerginlikler yaşanmışsa da uzun süren bir barış ortamında yaşamayı da başarmışlardır. İki medeniyetin ilişkisi, bazen İpek Yolu ticareti sayesinde bazense akrabalık bağlar kurulmasıyla güçlenmiştir. Bu yakınlık sadece maddi-manevi olguların pekişmesinde etkisini göstermemiş, doğal olarak iki milletin sözlü ve yazılı edebiyatını da etkilemiştir. Mit ve mitoloji ile beslenen sözlü kültürden yazılı kültüre uzanan yolculukta iki milletin destanlarındaki temalar ve motifler benzerlik göstermiştir. Bu benzerliğin açıkça görüldüğü iki eser, Kırgızların gözdesi dünyaca ünlü 'Manas Destanı`yla Farisi milletlerin X. asırda boy gösteren edebi ürünlerinden Ebul Kasım Firdevsi`nin 'Şehnamesidir. 

Türk-İran hayatına dair ipuçları taşıması sebebiyle Manas Destanı ve Şehname, dünya edebiyatı tarihinde tartışmaya mahal bırakmayan bir öneme sahiptir.

Bu kitap çalışmasında ilk olarak 'Manas' ve 'Şehname' destanlarını karşılaştırmalı olarak incelemenin günümüz açısından önemini sebepleriyle ifade etmeye çalıştım. Çünkü daha önce de ifade ettiğim gibi destanların bir halkı incelemeye başlamanın ve bir toplumu analiz etme yolculuğuna çıkmanın ilk durağı olduğunu düşünüyorum. Bütün uygarlıkların yeni asrın kapısının tokmağına dokunduğu şu sıralarda geçmişin tecrübesini, dünyanın çağdaş medeniyete sahip milletlerle at başı giden, geçmişte ve günümüzde dünyaca tanınan Farisi ve Türki iki milletin mit ile efsaneye olan son derece hassas ilgisini araştırmak da bu böyle bir çalışmaya yönelme sebeplerimin başında gelmektedir. 

Bu iki milletin Kadim tarihinden haberdar olmadan güncel olayları, değişimleri değerlendirmenin ve onlardan sonuçalmanın muhal olduğu gerçeği de bu sebepler arasında yatmaktadır. Bu çalışmada temel olarak Kırgızların sözlü olarak günümüze kadar gelen Manas Destanı`yla Fars edebiyatının edebi siması Firdevsi`nin 'Şehname' poeminden yola çıkarak Kırgız ve İran halklarının medeniyetine ait mit ve efsaneleri karşılaştırma yoluyla bir sonuca ulaşmak ve aynı zamanda bu destanların milli kimlik oluşumuna sağladığı katkılara temas etmeyi amaçladım. 

Çalışmanın içeriğine de göz atalım;

İçerikle ilgili kısaca bilgi vermek gerekirse;

Gerekir!

  'Manas' ve 'Şehname' destanlarındaki başkahramanların dünyaya gelmesi, çocukluk dönemi, delikanlılık çağı ve ilk askeri seferlerini karşılaştırarak incelemek, Türki milletlerle Fars (İran) medeniyetleri arasındaki benzerliği ve farklılığı ortaya koymak, adı geçen eserlerdeki mitolojik süjeleri, mitle efsanenin önemini belirtmek, iki esere dayanarak İran ve Türk kültüründeki olağanüstü olayları doğum ve ölüm ile iki kültürün evlenmeye ve kadına bakış açısını yansıtmak;

Ayrıca, kahramanların arkadaşlarıyla ilişkilerine de değinerek bazı psikolojik tahliller yapmaya çalıştım. Çünkü kahramanı anlamak için arkadaşını tanımanın önemine inanıyorum. Ve kahramanlara güçveren yanındaki yol arkadaşlarıdır. Kahramanlar bu yol arkadaşlarını hassasiyetle seçerler ve destanın oluşumuna bu arkadaş motifi yön verir. Hatta kahramanın içdünyasına, dünyaya bakışına veya ontolojik dünyasına ayna tutan bu arkadaş figürü olagelmiştir.  

İlginç;

Bu konu gerçekten çok ilginç. Burada bir parantez açarak bir hususu güçlendirecek farklı bir örnek vermek istiyorum. Eminim size de ilginçgelecek. Zaman içinde bu konuya, yani destan kahramanlarının ontolojik süje ve düşünce dünyasına karşı ilgim daha da arttı. Şöyle bir soru sordum. Bu kahramanların olağanüstü kabiliyetleri abartılı bulunabilir, eklemeler, çıkartmalar yapılabilir. Veya sonuçta olup olmadığı belli olmayan olaylar ve yaşadığı belli olmayan karakterler olarak algılanabilir. Fakat 'ya elimizde onların yaşadıkları yakın zamanlara ait yazılı kaynak varsa bu bizi daha doğru sonuçlara götürebilir mi?' şeklide bir lens ayarı yapmaya karar verdim.  Sonuçta onlar da insandı. Bizim gibi su içmek zorundalar, bizim gibi aynı yağmurun altında ıslanıyorlar, bizim gibi aynı ayı seyrediyorlardı geceleri gökyüzünde. Diğer başka destan kahramanlarına da bu nazarla bakmaya başladım. 

Neler gördünüz peki?

Onların da bazı kaygıları vardı?

Ne gibi kaygılardan söz ediyorsunuz?

Ü zülüyorlar, âşık oluyorlar gençliklerinde yaptıklarının yanında yaşlanmak onları da üzüyor muydu acaba?  Mesela hiçyağmura, aya ve hayata dair sorular sordular mı diye düşünmeye başladım ve biraz daha geçmişe gitmeye karar verdim. Aradığım, ulaşabildiğimiz ilk yazılı destan karakteriydi ki bu konular hakkında daha doğru sonuçlara ulaşabileyim. Karşıma bilinen en eski yazılı Sümer destanı Gılgamış çıktı. Gılgamış`ın bütün tabletlerinin son halini toplayıp yayınlayan Peter Jensen ve Noah Kramer`in çalışmalarını inceledim. Bu destanla ilgili özellikle kahramanların insani özelliklerine dikkat etmek istiyordum yani psikolojik ve felsefi tahliller aradığım için; Asıl uzmanlık alanı renk psikolojisi olan Harald Braem`in Gılgamış ile ilgili yaptığı çalışmalara baktım. Bu konu gerçekten beni başka bir yere doğru götürdü. Bu incelemelerimin neticesinde o kadar ilginçsonuçlara vardım ki bu da ayrı bir sohbet konusu. 

`height=
Gılgamış tabletleri, British Museum, fotoğraf Dr. Y. Emrah İlik

Eyvallah; Biraz değinelim lüften;

Kısaca bahsetmek gerekirse insan değişmiyor. Zaman, mekân değişiyor. Coğrafyalarda faklı medeniyetler kuruluyor ama insanın kaygıları ve algıları değişmiyor. Hep aynı olaylara aynı tepkileri veriyor insanoğlu. Aynı şekilde davranıyor ve aynı sorgulamaları yapıyor. Bunun en önemli örneği Gılgamış ve onun arkadaşı Endiku ile ilişkileridir. Onun hayata karşı yaptığı bu sorgulamalarda onun aynası konumunda yer alıyor Endiku. Sonra Gılgamış`ın güçten düşmesi, ölümü ve hayatı sorgulaması, arkadaşı Endiku ile yaptığı sohbetler gerçekten günümüz insanının da merak ettiği ve gece yatağa başını koyduğunda sorduğu sorulardı. 

Konuyu tefekküre, bir adım öte tasavvufa getirdiniz;

Öyledir. Aslında tasavvufi ifadeyle bildiğimiz ilk seyri sülük yapan, felsefe terminolojisi açısından ilk ontolojik yolculuğa çıkan insan diyebiliriz Gılgamış için. Hatta Endiku`nun Gılgamış`ın arkadaşlığına hazırlanmasındaki kadın figürü ve o zamanki toplumun algısı bize o kadar ilginçbilgiler sağlıyor ki hangi birine ayrıntılı baksanız bir makale veya tez konusu olarak ele almaya değer diyebilirim. Bu arada Harald Braem`in Gılgamış kitabı Atilla Dirim tarafından Türkçeye kazandırıldığını belirtmek isterim. Ayrıca Gılgamış`ın dostu Endiku ile Alp Manas`ın arkadaşı Almambet arasında bu yönüyle çok ciddi benzerlik olduğunu da belirmek gerekiyor. Vaktim olursa Gılgamış ve Manas destanını bu yönüyle karşılaştırmak isterim veya bu röportaj vesilesiyle bu konuyu çalışmak isteyenlere de bir tavsiyede bulunmuş oldum. 

Manas ve Şehname`den buraya geldik;

Tekrar dönelim Manas ve Şehname konusuna. Bu kitaptaki asıl amacım Manas Destanı`nda ve 'Şehname' epik poeminde geçen mit ve alegoriyi kıyaslayarak incelemek ve bilimsel, derli toplu bir sonuççıkarmak, bu alandaki ilk monografik çalışmayı ortaya koymaktır. Söz edilen nedenlerden dolayı iki milletin şaşaalı epik destanlarına karşılaştırma yoluyla bilimsel tanımda bulunmanın ilgi uyandıracağı düşünüyorum. Tabii ki bu kadar geniş bir konuyu iki kitap kapağının arasına sıkıştırılamayacağının farkındayım. Yani bir başlangıçolarak kabul edilebilir ve ilim dünyasınca 'Manas Destanı' ve 'Şehname' poemindeki mitolojik ve alegorik kahramanlar tek başlarına ayrı ayrı incelenmiş olsa da onları karşılaştırmalı olarak incelemek bu alanda yapılan ilk inisiyatif olarak kabul edilebilir.  

Kitap okuyuculara başka neler vadediyor?

Anlattıklarımın dışında kitabımda 'Manas' ve 'Şehname' destanlarının Kırgız halkının ve Farisi topluluğun edebi ve manevi yaşamındaki rolü üzerinde ciddi bir şekilde durdum. Bunların yanı sıra ünlü bilim insanları Ye. E. Bertels`in, İ. S. Braginskiy`in, V. V. Bartold`un, Zabehullan Safa`nın, M. Avezov`un ve diğer bilim insanlarının konuyla ilgili teorik fikirlerinden yararlandım.

Yaptığım bu çalışmanın bu tür çalışmalara bir kapı aralayacağını ve bir fikir vereceğini düşünüyorum ve bu çalışmada 'Manas' ve 'Şehname' destanlarına ait mitolojik, askeri seferler motiflerine ekstra bir bakış açısı ve tanım kazandırılacaktır.

Ayrıca bu kitap, İran ve Türki milletlerin kültürüyle, edebiyatıyla, sözlü ve yazılı edebiyatıyla ilgili araştırma yapanlara ekstra kaynak sağlayacaktır. Doğubiliminde hatırı sayılır bilimsel araştırmanın merkezinde ve mitolojik eserlerin tarihinde Firdevsi ve 'Şehname' poeminin (şiirinin) çok önemli bir yeri vardır. Bu araştırmalardan söz ederken konuya ciddi katkılarda bulunan yazarlardan, Y. E. Bertels`i, M. N. Osmonova`yı, G. Abramyan`ı ve diğer doğubilimci bilim adamlarını anmadan geçmemek gerekir.

Mitin metodik ve metodolojik sorunlarıyla, 'Şehname'nin poetik gücüyle ilgili incelemelere Y. Loseva`nın, V. M. Meletinskiy`in, O. M. Freydenberg`in ve diğer bilim insanlarının çalışmalarında geniş yer verilmiştir.  Şehnameyle ilgili Batılı, Rus, İranlı, Türk, Hint, Tacik ve daha başka ülkelerden bilim insanlarının birçok çalışması mevcuttur. Bunlar dışında geçen asrın 1850`li yıllarından itibaren İran edebiyatı araştırma alanına ait 'Şehname' poemindeki mitlerin önemiyle ilgili yazılan tüm makaleler çalışmaya eklenmiştir. Ayrıca, İranlı ilim adamı Zabehullah Safa`nın İslamiyet`in kabulüne kadar olan dönemde oluşturulan yapıtlardaki mitolojik ve alegorik karakterlerle ilgili Fars-Tacik destanının oluşum ve gelişim süreçlerini derinlemesine araştırdığı bilimsel çalışmalarına da bu çalışmada genişçe yer verildi. Bu yönüyle bu kitabın birçok eksiğiyle beraber ülkemizde karşılaştırmalı halk bilimi alanında yapılan ilk çalışmalardan biri olduğunu ve en azından bu tür çalışmalar için bir mütevazı bir adım olduğunu düşünüyorum. Ayrıca bu kitabın batı edebiyatı etkisinde kalan Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü öğrencileri açısından da ilgi çekeceğine ve onları Doğu Edebiyatı ve Halk Bilimi karşılaştırmaları yapmaya yönelteceğini düşünüyorum. 

-Ü çüncü bölümün sonu-

YARIN: Dr. Y. Emrah İlik: Kahramanları toplumların ihtiyaçları doğurur!