Tüm Batı dünyasında Hıristiyanlığın temellerinin sorgulanmasına yönelik girişimlerin Türkiye`deki yansımalarına tanık oluyoruz. Bunlardan bir tanesi de 'Da Vinci`nin Şifresi' adlı romanda karşımıza çıkıyor.

Burada bu kitabın uzun boylu bir tanıtımı olacak değil. Özü Amerikan toplumunda bir entelektüeller grubunda Hazreti İsa`nın mahiyetinin tartışılması ile ilgili. Konu hayatta karşılığı bulunan bir oluşumu temsil eder.

Bu entelektüeller, Hz. İsa`nın varlık ve kişiliğine Pavlos ve onu izleyerek de Roma kilisesi tarafından izâfe edilmiş olan 'tanrısallığı' kabul etmiyorlar. Yani 2000 yıllık 'tanrının oğlu' dogmasına bir yerde dur demenin gereğine inanmışlardır. Kendilerini bu kapatılmışlıktan çekip çıkarmak istiyorlar denebilir. Zihinsel bir başkaldırıyı yaşamaktalar.

Her Hıristiyan henüz kullanmadığı bir Özgürlük Hakkı`na sahiptir. Hıristiyan dünyasını biraz da bu gözle görmek gerekmez mi?

Onlar hiçbir zaman bir bütün oluşturamamışlardır. Nedir, kendileri gönüldaş olamadıkları halde, düşman kütle olarak gördükleri bir karşı-kültürü sürekli kuşatma altında bulundurma taktiğini uygularlar.

Başta Türkiye olmak üzere tüm İslâm ülkeleri üzerinde simgeler ve imgeler yoluyla müthiş bir bunaltma oluşturuyorlar. Kendi medeniyetleri içerisindeki kesin ve kararlı öz-eleştiriyi görmezden geliyorlar, yok sayıyorlar hatta.

Batı toplumlarında bu özeleştiri odak ve eksenleri az değildir. Tarihsel olarak bu akım Unitarianism akımına dayanmaktadır. Büyük Amerikan düşünür ve şairi Emerson ve babası bu kabul içerisinde insanlardı, örnekse... Unitarianism, 'üçleme' yani 'teslis'i kesin olarak reddetmiş bir akımdır, 'tevhid', yani 'birlemeye' bağlıdırlar. Ve Allah`ı Allah, peygamberi peygamber olarak görür ve ayırırlar. Pavlos`un attığı tohum ise bunun tamamen hilâfına idi. M.S. 4. yüzyılda Arius diye bir hakikat âşığı çıktı ve Baba-Oğul-Ruhü`l-Kuddüs karmaşığına itiraz ve reddetti. 325 yılında İznik`te toplanan konsülde, Teslisçiler, Tevhidçileri bastırmak için büyük çaba gösterdiler. Mevcut İnciller`i dörtle sınırlandırdılar, teslis içermeyen metinleri Kilise-dışı ilân ettiler.

Günümüzde Hz. İsa`nın sırf insanlığını savunanlar oraya kadar gider. Hz. Muhammed`e doğal geçiş daha çok onlar arasından görülmektedir. Allah hidayet ettikçe.

Da Vinci`nin Şifresi`nde dinleyicilerine 'resmî tarihin bize dayattıklarını sorgulamaya başlıyoruz şu anda' diyerek sözlerine başlayan Öğretmen süreci başlatmış oluyor romanda.

T.S. Eliot da Unitarien bir aileye mensuptu. Amerika`dan İngiltere`ye göçünce Anglikanizm`e bağlandı. Bununla birlikte bu büyük şairde Tesliscilik gayretine rastlamak mümkün değildir. Ü stelik ünlü manzum-oyunu 'Katedralde Cinayet' diri bir yaklaşımla okunması gereken bir kitaptır.

*

Katolik-Ortodoks barışması girişimi İznik Konsülünü anıştırıyor. Fatih Sultan Mehmed, o konsülün etkilerini aza indiren bir siyaset izlemiştir.

Bir portre: Sivrihisarlıdır. Hacı Bayram Velî tarikatindendi. II. Bâyezid, camiini yapınca orada ilk cuma günü huzurunda vaazda bulundu. Etkili konuşmasından dolayı üçHıristiyan Müslüman olunca Padişah, hacca gideceği zaman kendisine gelmesini söyledi. O da emri ifa eyledikde, bir mikdar altın çıkarıp 'Bu benim elim emeğiyle hasıl olmuş bir helâl maldır. Bunu Ravza-yı Mutahhare`deki kandillerin süslenmesine sarfeyleyesin. Bâyezid adlı, günahkâr ve âsî ve suçlu selâm eyledi, gönderdiği helâl malın kabulü için, tazarruda bulundu diyesin' ... Şeyh, haccda, önceden şiire iktidarı yokken, Hacer-i Esved`e bir kitap yazdı. Dönüşte manevî işaret ile Kubbe-i Saâdet haricindeki a`sayı aldı. Ü çparça ederek bir parçasını Emir Sultan ve bir parçasını Ankara`daki Hacı Bayram Velî ve bir parçasını da başka bir şeyh türbesine koydu. 919`da (1513) İstanbul`da vefat edip Eyüp`de türbe kapısı avlusunun ardında defnedildi. Yusuf Baba`nın öyküsü böyle.