“Gençlerimiz özgüven sahibi olarak yetişiyorlar mı?”

Yoksa bu özgüven “cahil cesaretinden” ilham alan bir özgüven mi?

Bu özgüven içi boş bir özgüven sanki. Ayakları yere basmayan bir özgüven. Değerlerden uzaklaşmış sadece maddi anlamda beklentisi olan bir özgüven.

“Okuldan eve gelen bir öğrenci çantasını odasına bırakabiliyorsa, mutfaktaki dolabı açıp oradan istenilen kepçeyi, kaşığı getirebiliyorsa hele bir de portakal, elma falan soyabiliyorsa; bu çocuk dünyanın en özgüvenli çocuklarından biri olarak nitelendirilebiliyor.

“Ben çanta mı odama koydum ve portakal soydum!” diye kasım kasım kasılıyor. Bir yiğit görün diyerek ortalıkta dolanıyor.”

Yani neredeyse “Benim oğlum-kızım yemek yedi, tabletini açmasını biliyor.” diye başarı belgesi verecek duruma geldik. En iyi si mi? Siz evde başarı belgesini hazır tutun.

İki kelimeyi bir araya getiremeyen, nerede, nasıl davranacağını bilemeyen, büyüklere hürmet, küçüklere sevgi gösteremeyen, metrobüste, otobüste ihtiyacı olan birine yer vermeyi aklının ucundan bile geçiremeyen bir nesil gümbür gümbür, paldır küldür, harala gürele geliyor.

Nasıl gelir, nereye gelir, ne yapar?

Varın siz hesap ediverin.

Biraz robotumsu, biraz zombi, çok fazla duyarsız, tüm duyu organları yok hükmünde bir gençlik.

Hamburger ve pizza gençliği!

Sağlıklı ürünlere hiç ama hiç selam vermeyen nesil. Yüz yüze iletişim sıfır denecek kadar az. Varsa yoksa sosyal medya paylaşımları üzerinden iletişim kuruyorlar. Sosyal medya içeriklerini sorgulayacak ne bir bilgiye sahip ne de oradaki paylaşımları gelenek, görenek, din, ahlak çerçevesinde değerlendirebilecek durumdalar.

Doğrusunu da eğrisini de ona söyleyen “her şeyi bilen sosyal medya platformları” olduğu için hepsi ekrana kilitlenmiş durumda. Her şeyi oradan bekliyor. Atadan, dededen, babadan bir şey öğrenemez oldular. Çünkü atayı, dedeyi sayan, yanına gidip hizmetinde bulunan kimse kalmadı? Bayramlarda bile turistik tatil peşinde koşan bir gençlik geliyor. Hangi yolda olduğunu, tarihini, ötesini berisini hiç sorgulamayan bir gençlik!

Dolayısıyla sosyal medya çocukları eğitiyor(!)

Hem de ne eğitim ne eğitim (!)

Anneler, babalar feryat figan ediyorlar ancak çözüm de bulamıyorlar. Çözmeye ne zamanları ne bilgileri ne de fırsatları var. Anne babalar da çocukları için her daim koşturup duruyorlar.

“Çocuklarım rahat etsin(!)” diye gece gündüz çalışıyorlar. Uğruna gece gündüz çalıştıkları çocukları ise avuçlarından kayıp gidiyor. Sürekli savruluyorlar bir yerlere.

Nereye mi?

Bir boşluğa, hiçliğe, amaçsızlığa, hedefsizliğe, kendi değerlerinden çok uzaklara, sadece “sosyal medyanın” arzu ettiği noktalara savrulup gidiyorlar.

“Sadece dudaklarından dökülen gönülden gelmeyen sevgi sözleri muhatabı etkilemez.”

Etkilemiyor hem de hiç etkilemiyor.

Köklerinden koparılmış gençlerimiz, esen rüzgâra göre o ağaçtan bu ağaca sürüklenip duruyor. Kendine bile saygısı olmayan, değerlere sahip çıkamayan, dinini bilmeyen bilmediği için yaşamayan, her kutsalı basitleştiren, kafasına göre eleştiren bir gençlik.

Bir satırlık “sosyal medya” bilgisiyle tüm tarihe, dine, toplumsal düzene yön vereceğini düşünüyor.

Bütün bunların bir ironi, mizah, saçmalık, absürtlük olduğunun da farkına varamıyor. O ciddi ciddi “yalan yanlış sosyal medya” kırıntılarıyla hayata yön vereceğine inanıyor.

Öncelikle ailelere çok ama çok görev düşüyor. Çocuklara pahalı elbiseler, oyuncaklar alarak, hesabını bilmediği kadar para vererek onları kurtaramayacağımızı bilelim artık!

Oturmasını, kalkmasını, kendi başına bir şeyleri yapmasını, içinde bulunduğu toplumu, atasını, dedesini, komşusunu bilen ve onların dertleriyle dertlenen bir nesil yetiştirmek için koşmalıyız, koşturmalıyız.

Mahallelinin, okulların, belediyelerin, devletin de üzerine düşen görevi yapması gerekiyor. Herkes başkasından, devletten, komşudan, öğretmenden, okuldan beklemesin bu yanlışların düzeltilmesini. Yoksa “sosyal medya” çocukları-gençleri eğitmeye devam eder.

·         Liseye kadar sosyal medya kullanılamaz.

·         Okullarda telefon kullanımı yok.

·         Liseye kadar sadece tuşlu telefon kullanılabilir.

·         Sosyal medya paylaşımları denetlenmeli ve cezalar olmalı.

·         Ahlaka, dine, töreye aykırı paylaşımları yapanlar hemen cezalandırılmalı.

·         Teknoloji ve internet kullanımı sınırlandırılmalı

·         …… vb.

Buna benzer radikal kararlar alınmadığı takdirde çözüme ulaşamayız. Yanlış anlaşılmasın topyekûn bir yasaklamadan bahsetmiyorum. Aileler çocukların her dediğini yaparak yol alamayacaklarını bilmelidir. Yukarıdakiler zihin antrenmanı için birkaç örnekten ibarettir.

Bu devirde çocuğuna telefon almayan anne babaları kutlamak gerekiyor. Sosyal medya kullandırmayan ebeveynler de müthiş bir iş başarıyorlar. Öyle lafla olmuyor bu işler. Bizzat yaşamak en sağlam tecrübe oluyor. Sosyal medyası olmayan çocuk; kesinlikle daha sosyal, iletişimi kuvvetli, derslerinde başarılı, hayatı daha iyi sorgulayan bir birey olabiliyor.

Sosyal medya çocuğunuzu eğitmeden, felakete sürüklemeden tedbir alabilirsiniz. Umutsuzluğa yer yok.

İnanırsak inanılmaz işler başaracağımıza da inanmak gerekiyor.

İnan, uygula ve başarıya imza at!