Öğrenciler çalışmayı -ödev yapmayı, test çözmeyi veya başka bir sorumluluğu- farklı, geçerli, geçersiz nedenlerle reddettiklerinde onları idare etmenin yapıcı yollarını aramak sorunu çözmek için iyi bir çıkış yolu olabilir.

Öğrencilerle hem veliler hem de öğretmenlerle yüz göz olmaktadır. Ödev yapmayan öğrencilerle kavga etmenin pek işe yaradığını söyleyemeyiz. Onun yerine küçük de olsa olumlu bir adım atmalı çünkü kimse öğrencinin kafasından ne geçtiğini bilmiyor. Ancak bu hep öğrencinin istediği olsun anlamına da gelmemelidir.

Bireysel ödevlerle bu konu karmaşık olmaktan çıkarılabilir. Öğretmenin üzerine düşen yük dikkate alınmalı ve ona göre düzenleme yapılmalıdır. Hem veli hem de okul idaresi sorumluluğu öğretmene yükleyerek bir kenara çekilemez. Herkes üzerine düşeni yamakla ve yaptıklarının karşılığını almakla mükelleftir.

Bu konuda iyi bir seviyeye ilerlemek istiyorsak şunları yapmakla işe başlayabiliriz.

·       Niçin yapmadığı ya da yapamadığı hakkında konuşulur.

·       Öğrencinin ödevi azaltılabilir. (Yarısı ya da üçte biri…)

·       Farklı ödevler verilebilir.

·       Bireysel ödevler verilmelidir.

·       Öğrencinin kafasında beliren “Ödevi niçin yapayım?” “Gereksiz bir şey için neden zamanımı harcayayım?” gibi sorulara uygun bir dille cevap verilmelidir.

·       Her zaman sevdiğimiz şeyleri değil de yapmak zorunda olduğumuz şeylerin de hayatta hep karşımıza çıkacağını örneklerle anlatmalıyız. (Odamızı toplamak, sofrayı kaldırmak, her gün işe gitmek, evi temizlemek, evde belirli rutinleri yerine getirmek… gibi)

Bu ve buna benzer uygulamalar öğretmenlerin "her şeyi denediği" türden bir uygulamalardır. Yukarıda belirttiğimiz uygulamalar işbirliği yapan velilere kesinlikle çok yardımcı olacaktır. Sorumluluğu tamamıyla öğretmene ve okula yükleyenler de havanda su dövmeye devam edeceklerdir.

Bu durumların reddi, ya da görmezden gelinmesi neye benziyor?

Aslında her öğrenci için farklı olabilir. Bazı öğrenciler, teşvik edilmelerine ve yönlendirilmelerine, takip edilmelerine rağmen başlarını öne eğip öylece susuyorlar. Bazıları da doğrudan gözlerinizin içine bakarak ve “Bunu yapmıyorum, niye yapayım ki, ne işime yarayacak ki?” diyecekler.

Sonuç olarak yapmak istedikleri şeyi yapmaya devam edebilirler. Ancak karne ya da sınav sonucu ellerine ulaştığında hemen bir suçlu bulabilirler. Sorumlulukları başkasına yüklemek geçici bir çözüm olacaktır.

Gerçeklerle yüzleştiklerinde şöyle geriye dönüp bakabilselerdi, “Biz üzerimize düşeni yapmamışız, bizim çocuğun kapasitesi ve yeteneği çok farklıymış, öğretmen haklıymış.” diyeceklerdir. Ancak geride kalan onca yaşananlar vicdanları rahatsız edecektir. Bu çocuklar bizim, eksikleriyle, güzellikleriyle. Buna göre davranmalıyız. Kimseyi zan altında bırakmadan kendi üzerimize düşeni hakkıyla ve zamanında yaparak yolumuza devam edebiliriz.

“Her ağaçtan kaşık olmazmış.”

“Darı unundan baklava, / İncir ağacından baklava olmazmış”

Her öğrenci akademik anlamda başarılı olamaz. Bu tabiatın kanununa aykırıdır. Her insanın farklı bir güzelliği, başarısı vardır ancak bu akademik başarı olunca herkes aynı şeyi bekliyor nedense. Biz elimizden gelenin en iyisi için gayret edelim gerisini Allaha bırakalım. Tüm maddi sebeplere sarılacağız ancak olmadı diye de isyan etmeyeceğiz.