Neredeyse her kavramın önüne gelmeye başlayan 'post' ekinin anlattığı aslında kavramların ait oldukları yapıdan çıkarak, nesnel gerçekliğin bilim ve tekniğe paralel olarak kabul görmeye başlaması, bazı metafizik kişisel önyargılar, ön kabuller gibi uhrevi yaklaşımlara karşı matematiksel kanıtları da arkasına alarak 'gerçek' olgusunu sahiplendirmektir.

Medya, halkla ilişkiler gibi sektörler, Körfez Savaşı dönemine uzanan bir geçmişe sahip olan post-truth kavramına hiçde yabancı değil. Hiçbir nesnel kanıta dayanmayan 'petrol içinde yüzen karabataklar' gibi kurmaca bir gerçeklik olgusu yaratmanın temellerini atılmasıyla cümle içinde kullanılmaya başlanan post-truth, nihayetinde 2016 yılında Oxford Dictionaries` tarafından yılın sözcüğü seçildi.

Post-truhth kavramı!

Post-truth tarafından sarmalanan sosyolojik yapının en büyük özelliği kendi gerçeklik anlayışına uymayan her görüş ve her yaklaşımı koşulsuz şartsız inkar ederek aslında karşıt görüşün hiçde öyle olmadığını, o görüşe inananların da aslında 'o görüşü tamamen anlayamadıkları için' o görüş etrafında birleştiklerini iddia etmektir. 'Aslında o konu öyle değil', 'O olayın altında başka bir iş var'; gibi komplo teorileri etrafında şekillenen post-truth`un politikada elde ettiği başarıyı tartışmanın anlamsız olduğu açık.

'Ya bendensin ya da öteki' mottosuna giden yoldaki 'fanatizm' ile derin benzerlikler gösteren post-truth kavramının neden olduğu bilgi kirliliği ve uzun vadede yaratacağı toplumsal kutuplaşmalar önümüzdeki döneme damgasını vurmaya hazır gibi görünüyor.

Nesnel hakikatlerin herhangi bir konu üzerinde kamuoyunu belirlemede kişisel kanaatlerden daha az etkili olmasının sebebi içinde bulunduğumuz post modern bilişim çağında bizim bilgiye, habere erişme yolundaki kaynaklarımızın artık çoğunlukla kullanıcı tarafından üretilen içeriğe (user generated content) dayalı olmasıdır. Yani geçmişte merkezden tek bir kaynak üzerinden dağıtılan bilginin evrim geçirerek çoklu ortamlarda üretilip filtrelenmeden dolaşıma salınmasıdır. Bu çeşitliliğin yarattığı belirsizlik ortamında haklı olarak bilgiye ulaşmakta o kadar seçici davranıyoruz ki, kendi fikrimizi destekleyecek bilgileri topluyor, karşıt görüşte olanları yok sayıyoruz.

Güçhırsı!

Bu durumun sebeplerinden birisi doymak bilmez para ve güçhırsı içindeki insanların kendi meslek gruplarının etik değerlerine ihanet ederek öznel çıkarlar peşinde koşmalarıdır. Örneğin kapı kapı gezen insanlar neden tek bir kaynaktan öğrendikleri gerçekle yetinmeyip sağlamasını yapmak için ikinci değil, üçüncü doktordan ya da avukattan fikir almaya çalışırlar! Yasalar bütün hukuk kitaplarında aynı yazmaz mı, ya da test sonuçları aşk gibi bakanın gözünde midir! İnsanlar maalesef en güvenilir olması gereken kurumlara dahi inançlarını yitirmiş bu sebepten dolayı da kendi gerçeklerini kendileri kurgulamaktan başka çareleri kalmamıştır.

Kuşkusuz bir diğer önemli sebep farklı ekonomik statülerin yarattığı sosyo-ekonomik sorunlara çözüm olduğunu iddia eden farklı politik sınıfların arasındaki uçurumun gitgide artması ve herkesin kendine göre daha steril politik alanlarda yaşamayı talep etmesiyle beraber olgulardan çok algılara değer verme eğilimine girmesidir. Algı olguyu doğruladığı ölçüde bir sorun yoktur ancak algı olgudan uzaklaştıkça gerçeklik değerini yitirir ve Post Truth gerçekliğin yerini alır.

Politik gerçeklilik!

Yani Post Truth Politics dediğimizde doğruların, hakikatlerin, olguların anlamını ve önemini yitirdiği, bunun yerine belli bir grubun iktidarını sağlamlaştırmak ve devam ettirmek için satın alınmış medya vasıtasıyla yaydığı söylemin tekrar ederek kendini gerçekleştirdiği bir dönemden bahsetmiş oluruz.

 

O zaman karşımıza matrixvari şu soru çıkar Gerçek nedir? Dikkatle bakarsak gerçek diye tanımladığımız olgunun dış uyaranlar tarafından beynimize geçmişte yerleştirildiğini fark ederiz. İki ayrı öğrenci grubunun birbiriyle çelişkili müfredatla eğitildiğini düşünün. Geçmişte birinci gruba iki artı ikinin beş, ikinci gruba da altı ettiği öğretilmiş olsun. Şimdiki zamanda iki artı iki sorusuyla karşılaştıklarında çözüm için geçmişteki referanslarına başvurunca cevap konusunda asla mutabakat sağlayamayacakları için birbirlerini ötekileştirip savunma pozisyonu alacaklardır. O zaman gerçeklik olgusunun şimdiki zamanda bizim içimizde değil başkaları tarafından geçmişte kurgulandığı sonucuna varırız. Bu durumda gerçeklik tarih boyunca hiçbir zaman nesnel olmamıştır çünkü gerçeklik kurgulanabilir bir simülasyondur. Bu fırsatı iyi kullanmasını bilen güçodaklarının yaptığı gibi tek bir doğrudan vazgeçip doğruları çoğaltmak toplumlar arasında polarizasyon yaratmanın temel adımıdır.

İkinci adımda artık Post Truth Politics` uygulanabilir hale gelir. Yani ortak nesnel, bilimsel gerçekliği bulma çabasının yerini politik popülist inançalır. Bu aşamada insanların Post Truth u asıl olana tercih etmelerinin sebebi, hep beraber değiştirdikleri gerçekliğin kendilerine nesnel gerçeklikten çok daha fazla faydalı olacağına inanmaları sebebiyledir. Kendi çıkarına olanla evrensel ahlak normları karşı karşıya geldiğinde insan sahtekar olmayı tercih eder.

İktidarın çıkarlarına uygun hipnozların yaratılıp medya vasıtasıyla dağıtıldığı şirket gibi yönetilen ülkelerin, karmaşa içinde çırpınıp batmaktan başka bir geleceklerinin olmadığı ve tek gerçek geleceğin ortak doğrular üzerine inşa edilmiş toplumsal bir birliktelik olduğu anlaşılmadıkça ufukta bir kurtuluş yolu görülmediği düşünülebilir. Yazımızı, 'Mevla`m görelim neyler, neylerse güzel eyler' dua ve niyazıyla bitirelim.