`height=

İTÜ TMDK mezunu, Müzik Öğretmeni, Araştırmacı Gökçe Güneygül ile söyleşimize devam ediyoruz..

AY: Bu  çalgılar gerçekten 'kayıp' mı?, yoksa 'ironi' mi yapıyorsunuz?

GÜ NEYGÜ L: Göktan Hocam, bugün Türk Musıkisi`nde bu sazların çoğunun üretilememesi ve çalınmaması hasebiyle kaybolmaya yüz tutması söz konusudur. Müzik ve kültür tarihimizin kıymetli parçaları olan bu çalgıların hatırlanması ve musıki kültürümüzün zenginliğinin ve çeşitliliğinin unutulmaması, koca çalgı tarihinin dapdar, sığ bir alana hapsedilmemesi gerekmektedir. Bu bir kültürün geçmişi, bugünü ve geleceğidir. Tarihi çalgılarla ilgili ironik olan tarafsa kısıtlı sayıdaki icracı ve yapımcı tarafından yaşatılmaya ve anlatılmaya çalışılan bu sazların dünyanın çeşitli bölgelerindeki koleksiyonlarda ve yurdumuzda nadide ve çok kıymetli örneklerinin bulunmasıdır. Aslında bu çalgılar ve ataları olan sazlar tamamen kayıp değildir. Fakat bu çalgı örneklerini somut göremediğimiz, kendi musıki kültürümüzü yeterince tanıyamadığımız için tuhaf olan bizim nazarımızda kayıp konumuna taşınmış olmasıdır. İnsanlarımız doğal olarak varlığından haberdar olmadıkları bir müzik kültürünü ve değerlerini kendi kök kültürleri dahi olsa kaybolmaya yüz tuttuğunu fark edemeyebilirler. Yüzyıllardır müzik kültürü ve çalgı kültürü de hayatımızın ortasında yer alırken, bugün bu zengin musıki kültürüne ait hissedilmeyişinin altında yatan nedeni bu kaybolmuşluk ve kültürün asıl varlığının reddedilmesi, yok sayılması kavramlarıdır. Oysa yurtdışında yaşayan birçok araştırmacı kendi müzik kültürleri bir yana bizim musıki kültürümüzün renkliliğini araştırmak ve kayda geçirmek için bizim değerini bilemediğimiz müzikal değerlere bazen bizden daha fazla sahip çıkmaktadır. İronik olsa da gurur verici olan da budur. 

AY: Eserinizde kaççalgıdan bahsediyorsunuz? Seyahatname`de mi geçiyor?

GÜ NEYGÜ L: Evliyâ Çelebi`nin 410.doğumgünü nedeniyle ve herkesin rahatça okuyabileceği sınırda kalması adına  sadece kırk bir saz ve sazendelerini, sazların tarihini kitapta konu aldım. Bu sazların çoğu, yüzyıllar önce Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi`nin İstanbul`daki Bağdat Seferi Alayı`nın anlatıldığı bölümlerde geçen sazlardır. Anadolu Türkçesi ile yazılmış bu bölümler, hocalarımızın nezdinde tekrar tercüme ve kontrol edilmiş olup, günümüze kadar yüzyıllar içinde nerelerde yaşadıkları birincil ve ikincil tarihi yazılı kaynaklar ve tarihi görseller etrafında derinlemesine irdelenmiştir. Bu kitap, kopuz, tanbura, tel tanbur, tanbur, rebab, kudüm, çeng, yonkar, derviş boruları, ney, daire, def, çarpare, çağana, ıklık, kös, çevgan, kemançe, kemençe, santur, kanun, kerrenay gibi sazların, saz çeşitlerinin ve sazendelerininözethayat hikayesidir. 

AY: Evliya Çelebi, aynı zamanda bir musikişinas mı? 

GÜ NEYGÜ L:Seyyâh Evliyâ Çelebi sedefkari dairesine vuran musahibi olduğu Sultan 4. Murad`ın devlet dairesinden çıkmayan, o devirlerin saltanatının en eski şahitlerinden olan Derviş Ömer Gülşeni`den ilk musıki derslerini alan, musıki ilmindeki her eseri birçok dilden okumaya muktedir olan bir deffaf, nağmeler arasında seyahat eden seslerin seyyâhıdır. 

AY: Çalgıların yaşamasında aşıkların, şairlerin v.b. rolü olmuş mu? Nasıl?

GÜ NEYGÜ L: Saray içinde ve dışında yaşayan gerek Hak`tan gerek halktan tanbura, yelteme, çöğür, yonkar, çeşde, ravza, şarki, kopuz sazlarının bam teline vuran âşıklar ve ozanlar kahvehaneler, bozahanelerde, sokaklarda ellerinde tel tanburalarıyla ve musıki meclislerinde her daim yer bulmuşlardır.  Evliyâ Çelebi`nin Seyahatnâmesi`nde aktardığı kadarıyla alayda görev alan on bir bin sazende ve sazları arasında en rağbet gören çalgılar, bugün halk musıkisi sazları arasında saydığımız çalgılardır. Misal olarak bu alay içindeki İstanbul`da çöğür sazendesi olan esnaf sayısı üçbin kişidir. Dolayısıyla çalgı çalmak bir gelenek hâlini aldığından bir sonraki yüzyılda da yaygın olarak aynı sazların çalındığını görebilmemizin en önemli sebebi, musıkinin yaşamın önemli bir parçası olmuş olmasıdır. 

AY: Çalgıların yaşamasında Dergahların, Mevlevihanelerin, Mehterhanelerin, Sema Meclislerinin v.b. rolü olmuş mu? Nasıl?

GÜ NEYGÜ L: Kesinlikle söylenebilir ki bugün dinî musıkinin ve sema dönmenin yasaklanmasının kaldırılmasında, Türk musıki eserlerinin bestelenmesinde, sazların ve yapıtların meşk edilerek öğrenilmesinde, korunmasında, bugüne aktarılmasında dergâhların rolü çok büyüktür. Adeta muhibler ve bu dergâhlara intisap edenler ( Dinî inançlarında Musıki`yi tamamen reddeden dergâhlar hariç) âdeta musıki muhafızlığı üstlenmişlerdir. Türk Musıkisi` nin dolayısıyla Türk Musıkisi çalgılarının yaşatılmasında, yüzyıllarca çalınıp söylenmesindeki en önemli etkenler tabii ki gerek Mevlevî gerek Bektaşî dergâhlarındaki müzik ve raks, zikr rüzgârlarının esmesi, Yeniçeri Ocağı ve Mehterhane`nin  kurumsal bir yapı olarak devlet düzeni içinde yer alması, himaye görmesidir.

Devam edeceğiz; .