`height=

Hayrabolu`nun efsanevî gazetecisi, Hayrabolu Sesi gazetesinin kurucusu Şerif Baysalan 74 yaşında aramızdan ayrıldı.

Trakya`da yerel gazeteciliğin öncü isimlerinden Hayrabolulu gazeteci yazar Şerif Baysalan 23 Şubat Cumartesi günü Tekirdağ`da tedavi gördüğü hastanede vefat etti. 50 yıllık gazetecilik meslek hayatına binlerce köşe yazısı, makale, araştırma, yazı dizisi sığdıran Baysalan, Trakya`nın kadim ilçesi Hayrabolu üzerine en fazla yayını olan gazeteci olma hususiyetini haiz. 

Hayrabolu Sesi Gazetesi`nin müessisi olan Baysalan ilçede ulusal gazete ve haber ajanslarının muhabirliğini de üstlenmişti. Hayrabolu`da Rapor ve Özgür Gündem gazetelerini de okuyucularıyla buluşturan Baysalan`ın Hayrabolu Belgeseli`nin yanı sıra Hayrabolu Köprüsü, Gelmişi-Geçmişi-Bugünüyle Hayrabolu, Saka Hüseyin, Hayrabolu 2005 Sorunlar-Çözümler-Öneriler, Muamma, Dönerkaya, 2013 Hayrabolu Almanak isimli kitapları bulunuyor. Yazarın Kral Yolu, Kaz Vakası, Rakoczi Şifalı Çamuru ve Tekirdağlı Kızçeler kitaplarının öznesinde ise Tekirdağ bulunuyor.

Şerif Başsalan`a rahmeti vesile kılarak arkadaşları müverrih, mezar kitabesi araştırmacısı Zeki Özkan, fotoğraf sanatçısı Şenol Erden, araştırmacı, gazeteci Necmi Dereli ve Hayrabolu eski belediye başkanlarından Şener Çelikayar ile görüşerek okumakta olduğunuz vefeyât dosyasını hazırladık. İttifak Gazeteci camiası olarak Şerif Baysalan`a Allah`tan rahmet yakınlarına ve Hayrabolululara başsağlığı diliyoruz.

'Gözden ekser kaçsa gözlük gösterir'

Şener Çelikayar-Hayrabolu Eski Belediye Başkanı`height=
BaşlıkŞener Çelikayar-Hayrabolu Eski Belediye Başkanı

Şerif Baysalan`ın Hayrabolu`ya yaptığı hizmetlere yönelik neler söylemek istersiniz?

Halk arasında Sakallı Şerif ismiyle maruf merhum Şerif Baysalan ağabeyimiz nevi şahsına münhasır, hayat dolu, doğduğu, yaşadığı şehre Ferhat misali âşık, hayalleri ve heyecanları hiçbitmeyen bir insandı. Hasta yatağında dahi bu sevdasını yaşayan, bir an önce iyileşip yapmak istediklerini heyecanla anlatabilen insanın geçmişinin ve hatıralarının ne kadar canlı olduğunu takdir edersiniz sanırım.

Araştırmacı gazeteci kimliği ve yerel yönetimlerde görev almış birisi olarak şehrin ortak hafızasını oluşturacak ve bunları gelecek nesillere aktaracak yayınlara imza atmıştır. Tarihe, kültür ve sanata olan duyarlılığı ile şehrimize kültürel aidiyet oluşturacak bir çok çalışmaya emek vermiştir. Bugün Ayçiçeği Festivali olarak kutlanan ve geleneksel hale gelen etkinliklerin ilk olarak 'Ağustos Şenlikleri' olarak hayata geçmesinde emeği vardır. Sarban-ı Ahmed türbesinin ihya edilmesi ve anma törenlerinin yapılması için önemli katkılarda bulunmuştur. Çanakkale savaşlarının ilçemize ait hatıralarından 'Saka Hüseyin' ile ilgili Türkçe ve İngilizce yayınlar ile ilçemize Saka Hüseyin heykelinin yapılmasına öncülük etmiştir. Yine Hayrabolu`ya ait görsel bir tanıtım filminin 'Rüzgârlı Şehir Hayrabolu' belgeselinin çekilmesi için önemli katkı ve destek vererek bu çalışmanın danışmanlığını yürütmüştür.

Şerif Baysalan Ağabeyimiz ömrünü 1970`lı yıllarda toprak altına gömülmüş tarihi Hayrabolu Köprüsü`nün çıkarılmasına adamış, bunun için yazılar, haberler, makaleler, gazeteler ve kitaplar yayınlamıştır. Hasta yatağında bu hayalini ifade edecek kadar bu işe ömrünü vakfetmiş biridir. Araştırmacı gazeteci olarak çevre problemlerine karşı duyarlı ve ısrarlı mücadelesiyle de tanınmaktadır. Burada 50 yıla ait söylenecek o kadar çok şey var ki hangi birini sayabiliriz sahifeler kifayetsiz kalır. Şerif Ağabeyimiz şehrine âşık, şehrin gelişmesi ve kendisini yenilemesi için kafa yoran, hemşehri ve kentlilik bilincine önem veren, katılımcı belediyeciliğin mücadelesini yapan, tarih, kültür ve sanat faaliyetlerini destekleyen, çevre problemlerine duyarlı, fikri namusu ve adam gibi duruşu olan, doğruları ayırt etmeden, çekinmeden dile getiren koca yürekli bir adamdır.

Gözden ekser kaçsa gözlük gösterir

Şerif Baysalan`ın Hayrabolu Sesi başta olmak üzere Hayrabolu`da yayınladığı gazeteleri ilçenin tanıtılmasına ve sorunlarının gündeme getirilerek çözüme kavuşturulmasına yönelik yaptığı katkılara değinir misiniz?

Şerif Baysalan bugün nesli tükenen araştırmacı gazeteciliğin en önemli temsilcilerinden biridir. Bu meslekî gayret onun kendisini sürekli yenilemesine ve her geçen üstüne koyarak belli bir tecrübe ve deneyime kavuşmasına katkı sağlamıştır. Kalemi kuvvetlidir. Dili keskindir. Uzun yıllar kullandığı bir yazı köşesinin adı 'Gözden ekser kaçsa gözlük gösterir'dir. Bu başlık, ayrıntıları, detayları ve muhtevayı yakalamayı ifade eden, onu en iyi tasvir eden bir ifadedir. Çıkardığı günlük ve haftalık gazetelerde acaba bu hafta ne yazacak, hangi konuyu gündeme getirecek, kimler gündeme gelecek diye bir beklenti oluşurdu. Gazeteciliğinin en önemli yönlerinden birisi yaşadığı şehrin gelişimine katkı sağlayacak hizmetleri gündem yapması, bunu sürekli ve ısrarlı takip etmesi de en önemli meziyetlerindendir.

Çelikayar: Hayrabolu çevre yolu bize nasip oldu

Nitekim, 20 yılda yapılamayan Hayrabolu Çevre yolunu yapmak bize nasip olmuştu. Bu hizmetin gelmesi için bizi çok zorladı. Â miyâne tabir ile nefes aldırmadı. Sonunda bu yolu yapmamızda onunda bu habercilik anlayışının çok önemli katkıları olmuştur. Bu manada kendisiyle zaman zaman görüşür eleştiri, tespit ve önerilerini dinler, bunlardan istifade ederdim. Yine çevre konularındaki duyarlılığı gazeteciliğinin en güçlü yanları arasındaydı. Bu konuda amansız takibi, konulara gösterdiği ilgi ve duyarlılık, ilgili taraflar için uyarıcı ve her zaman dikkate alınması gerektiği sonucunu doğurmuş, halkın sağlığını tehdit edecek uygulamalara kayıtsız kalmamıştır. Bunun aksine hareket eden işletmeler Şerif Baysalan`ın kaleminden kurtulamazdı. Şehrin tarihine ve kültür değerlerine olan ilgisi bir çok tarihi eserin restore edilmesine, kültürel yayınların yapılmasına, kültürel anma, kutlama ve şehre değer katacak farklılıkların ülke gündemine taşınmasına önemli katkı sağlamıştır.

Baysalan`ın, Saka Hüseyin kitabından yola çıkarak başkanlık döneminizde Çanakkale`nin gizli kahramanlarından olan hemşehrimizin heykelini Hayrabolu`ya dikmiştiniz. Saka Hüseyin`in hikâyesini okuyucularımıza aktarır mısınız?

Saka Hüseyin hikâyesi şöyledir: Çanakkale Savaşı esnasında yaşanmış olaylardan bir tanesidir. Cesareti, çalışkanlığı, aklı ve kurnazlığı ile Saka Hüseyin dillerden dillere anlatılmıştır.

İkinci Anafartalar taarruzundan sonra, Türk birlikleri Anafarta Ovası`na ve tepelere yerleşmişti. 35. Piyade Alayı 2. Bölük erlerinden Hayrabolulu Hüseyin, alayın su ihtiyacını gidermekle görevli idi, sabahın alaca karanlığında katırı ile yola çıktı. Bigalı köyüne gider, kuyulardan tahta damacanalara su doldurur, geriye dönüşünü akşamın karanlığına denk getirmeye çalışırdı.

Katır önde, bizim Saka Hüseyin arkada ama, yola çıkmadan evvel katırının kulağına eğilir, her defasında söylediği sözleri tekrarlardı: 'Haydi, Büyük Anafarta köyünün üstünden 35. Piyade alayının bulunduğu siperlere...' katır, gide-gele bu yollara alışmıştır.

Yolda, Hüseyin`in çenesi durur mu? Savaş var imiş! Yığınla yaralı taşırlar imiş, umurunda mı? O bir türkü tutturarak gitmektedir:

'Pınar baştan bulanır. İner dağı dolanır. Al başımdan sevdayı. Buna can mı dayanır? Rinna, rinna yarim, Rinna, rinna.

Saka Hüseyin damacanalarına suyu doldurarak 'deh' deyip akşam karanlığında yola koyulur. Siperlerde 2. Bölük su bekliyor. Yaralılar daha da çok su bekliyorlar. Birden bire, yanı başında iki karaltı beliriyor. Gavurca haykırıyorlar!

'Dur! kımıldama!'

Hayrabolulu Hüseyinin yapacak hiçbir şeyi yok, akıl almaz, gene de eşi görülmemiş büyük bir zeka kıvraklığı ile düşman erlerine gevrek gevrek gülümsemeye başlar ve eliyle, koluyla katırının sırtında sallanan su damacanalarını gösterir, 'Kumandan, kumandan?; ' diye geveleniyor ve büyük bir saygı ile Anzak kumandanını selamlayarak 'Emret gavur kumandan!' derken o esnada derhal bir tercüman bulunuyor. Saka Hüseyin anlatmaya devam ediyor: 'Bu su damacanalarını kendi kumandanım gönderdi. Sizin yaralılarınıza hediyemizdir. Düşmanımız susamıştır, susuz kalmasınlar dedi Mülazım Efendi!' Ve arkasından konuşmasını sürdürür: 'Bu sudan verin de bir bardak ben içeyim!'

Anzak Teğmeni kıpkırmızı kesilir; Gözleri dolar. İlk işi Hüseyin`i kucaklayıp iki yanağından öpmek olur. İkinci işi, Hüseyin`i tartaklayan devriyeleri bir güzel fırçalamak, üçüncü iş, Hüseyin`i siperin dibine oturtup soluklandırmak, o 'comed bell' kutularından, Oxo et suyu özünden sarma tütünden, cigara kâğıtlarından, Topler çikolata paketlerinden bol bol yağdırmak; Bu aldıkları hediyeleri katırın sırtına vurur, kurnaz bir tilki gibi, siperden sipere zıplayıp kapağı ikinci bölük hattına atınca, bu sefer gözleri fal taşı gibi açılma sırası Mehmetçik`tedir.'

Şerif Baysalan ağabeyimiz bu yaşanmış hadiseye sahip çıkarak bununla ilgili bir kitap yayınlamıştır. Bizim dönemimizde bu kitabı Türkçe ve İngilizce olmak üzere yeniledik ve Merhum ağabeyimizin talebi, bizi yönlendirmesi ve teşvik etmesi ile bu hikâyeyi çok güzel anlatan bir heykeli de Kültür Bakanlığımızın destekleriyle şehrimize kazandırmış olduk.

Kasabanın Şerif`i;

`height=
Necmi Dereli-Araştırmacı, Gazeteci

Şerif Baysalan ile hukukunuz nasıl başladı ve nasıl gelişti?

Çocukluğumdan beri kendisini uzaktan tanırdım; Sanırım o da beni o şekilde tanıyordu ama, ayrı yerlerde ikamet ediyor oluşumuz yakından tanışmamızı geciktirdi. Derken, 2000`li yılların başlarında toprağa gömülü köprümüzün gün yüzüne çıkartılması için verdiği mücadeleden haberdar oldum. Siyasi görüşlerimiz farklı olsa da tarihe verdiği bu önem sayesinde kendisine sempatim arttı. 2005 yılında davet edildiğim Hayrabolu Sempozyumu`nda yaptığım konuşmada köprümüze ve kendisinin bu alandaki gayretlerine değinmem onu memnun etti. Böylelikle tanışıklığımız da artmış oldu.

Kaleme aldığı Hayrabolu tarihiyle ilgili kitaplar, mühendis olmama rağmen içimdeki yerel tarih düşkünlüğünü tetikledi. Emekli olduktan sonra da bu yöndeki çalışmalarımı internet kaynaklarının da yardımıyla hızlandırıp Hayrabolu Tarihi adlı bir grup kurdum. Hayrabolu Tarihi grubunda da paylaştığımız konulara yapıcı eleştiriler ve katkılarda bulundu.

Hayrabolu tarihindeki yaygın yerleşik anlayışa aykırı ve belgelere dayanarak ileri sürdüğüm bazı buluşlarım kendisini sarstı, ancak esneklik göstererek haklı olduğumu ve yeni eserlerinde bu yönde düzeltmeler yapacağını söyledi.

`height=

Baysalan`a göre Hayrabolu`nun eski ismi Bereketli Şehir`dir

Örneğin Hayrabolu`nun kurtuluş tarihinin 14 değil 15 Kasım olması ve ilçenin eski adı Chariopolis`in Rüzgârlı Şehir değil, Bereketli Şehir anlamına gelmesi gibi. Yine, tüm Balkan göçmenlerinin Karaman kökenli olduğu şeklindeki şehir efsanesine benim gibi o da inanmıyordu bu husus aramızda latife konusu da olmuştu.

Kasabanın Şerif`i;

Merhum Şerif Ağabey yazdığı kitapları eşiyle, dostuyla paylaşmasını severdi. Kendisini konu alan Kasabanın Şerifi kitabını ve diğer kitaplarını 'bir ara geldiğimde uğrar alırım' dememe rağmen, içi rahat etmeyip ortak bir tanıdığımızla elden Gölcük`e yollayacak kadar da titiz ve tez canlıydı. Sosyal medyada yayınladığım bir üniversite fotoğrafıma çocuksu bir heyecanla yaptığı sevimli yorum da kendisiyle ilgili hoş anılarımın arasında tazeliğini koruyor.

Tekirdağ Tarih Bilincinde Buluşanlar Derneği`nde birlikte ne tür çalışmalara imza attınız?

2014 yılında Tekirdağ Tarih Bilincinde Buluşanlar Derneği`nin düzenlediği, kendisinin de konuşma yaptığı panelde kalabalık bir Hayrabolulu grup olarak ilçemizi temsil ettik. Toplantı çıkışında alelacele çektirmeyi akıl ettiğim fotoğraf ta o günden yadigârdır. Yine, Tarih Bilinci Derneği`nin bir başka panelinde iki Hayrabolulu katılımcı olarak bulunduğumuzda izleyicilerin arasında beni görünce çok mutlu olduğunu hatırlarım. Bu panelde Hayrabolu`daki Leylek Çeşmesi`yle ilgili yaptığı konuşmayı da video kaydına alıp internette paylaştım. Yine, Tarih Bilinci Derneği`nin çıkartmış olduğu Tekirdağ kültürünü konu alan kitapta her ikimizin de birer makalesi yer aldı. Dernekle yakın ilişkileri olmasına rağmen Hayrabolu`da düzenlenen Sarban Ahmet panelinin donanımsız konuşmacılar yüzünden amaca hizmet etmeyip kısır kaldığını ilgililerin gözünün içine baka baka söyleyebilen dobra dobra biriydi rahmetli.

Şerif Baysalan`ın Hayrabolu`da Alpullu Caddesi üzerinde bulunan kayıp köprü`nün ortaya çıkartılmasına yönelik yaptığı mücadelelere yönelik neler söylemek istersiniz?

Hayrabolu kayıp köprüsü denilince akla ilk gelen isim Şerif Baysalan`dır. Yaklaşık 40 yıldır, -benzetmemi mazur görünüz- bir Don Kişot gibi tek başına bu uğurda mücadele etti. Ancak internetin yaygınlaştığı son yıllarda kendisinin de sosyal medyaya girmesiyle birlikte onu destekleyen bir aydın zümrenin de yardımıyla sesini daha geniş mecralara duyurmayı başardı.

Hayrabolu köprümüz öksüz kaldı

Bu mücadelede kendi partilileri de dâhil hiçkimsenin gözünün yaşına bakmadan dik bir duruş sergiledi. Köprü konusuna Amerikalı profesörlerin desteği, Kızılderililerin ilgisi gibi medyatik argümanlarla tezlerini güçlendirdi. Verdiği mücadelenin semeresini kısmen gördü diyebiliriz. Şöyle ki Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi köprüyü gün yüzüne çıkartma kararı aldı. Ancak teknik zorluklar ve bürokrasi yüzünden işin sonuçlandığını ne yazık ki göremedi. Bu beklenmedik kaybımız üzerine ancak Hayrabolu köprümüz öksüz kaldı diyebilirim. Şu anda resmi ve yerel makamların yapması gereken şey Şerif ağabeyimizin vasiyeti diyebileceğimiz köprü konusunu vakit geçirmeden çözüme kavuşturmaktır.

Son olarak Rabbim taksiratını affetsin, rahmetiyle muamele eylesin diyorum.

`height=
Tekirdağ Tarih Bilinci Derneğinin Hayrabolulu üyeleri soldan sağa: Muzaffer Çevik, Şerif Baysalan, Zeki Özkan, Necmi Dereli, Hüseyin Bayol (aynı zamanda dernek başkanı) 2014 yılındaki bir toplantıdan sonra.

Sarban Ahmed`in müridiydi!

`height=
Zeki Özkan-Müverrih, Mezar Kitabesi Araştırmacısı

Şerif Baysalan ismi Hayrabolu için ne/neler ifade ediyor?

Şerif Baysalan ismi onu tanıdığım günden beri, yerinde duramayan, kabına sığmayan, rahmetlinin kendi deyimiyle 'müzmin muhalif' bir karakter olarak aklıma geliyor. Onu tanıdığımda mahalli bir gazeteci, politik bir portre, muhalif bir insandı. Çıkardığı küçük ölçekli ama özgül ağırlığı epey yüksek gazetesi ile gündemi belirlerdi. O, politik muhalefeti esprili bir dille yapar ve kimseye kızıp gücenmezdi. Zaman zaman da kendini yüksek sesle eleştirir ve yaptıklarına kahkaha ile gülüp geçerdi. Yıllar içinde Hayrabolu Belediye Meclis üyeliği yaptığını, Meclis çalışmaları sırasında üyelerin en renklisi olduğunu ve daha sonrasında Belediye Halkla İlişkiler birimini kurarak orada görev yaptığını hatırlıyorum.

Savran Ahmet`in (ks) divanı üzerine araştırmaları vardı. Siz de söz konusu araştırmalarda yer aldınız. Şerif Baysalan`ın Hayrabolu`nun asıl sahiplerine karşı yaptığı hizmetleri nasıl değerlendirir siniz?

O, Bosna göçmeni Boşnak bir ailenin evladı idi. Muhaceretin aile üzerindeki maddi-manevi olumsuz etkilerini yaşamış bir insan olmanın yanında, tarihi geçmişi itibarıyla ailenin geldiği topraklardaki hatıralar ve Osmanlı sonrası yaşanan acılar derin hafızasında önemli etkiler meydana getirmiş olmalı ki tarihe karşı her zaman hassas ve Osmanlılık ruhu hep canlı idi.

Sarban Ahmet türbesi Baysalan`ı geçmişe bağlıyordu

Göçmenlik sonrası ailenin Tekirdağ Hayrabolu`da iskân edildiği sokağın hemen yakınında olan, 16. Yüzyıl Bayrami-Melami Şeyhi ve Osmanlı Ordusu Ser-Sarbanı olan Divan Şairi Sarban Ahmed Hazretleri`nin medfun bulunduğu türbe onu belki de geçmiş zamanlara bağlayan en önemli mahal idi.

Halkın büyük rağbet gösterdiği, mum yakıp dualar ettiği, bakımını yapıp kolladığı bu Bayrami-Melami Dergâhı haziresinde bulunan türbe etrafında büyüdü Şerif Baysalan. Halkın çok değer verip, saygı duyduğu bu şahıs hakkında ilerleyen zamanlarda biraz da gazetecilik saikiyle olsa gerek araştırma yapma ihtiyacı duydu. Yaptığı çalışmalar onu basit bir yatırdan öte, Osmanlı Ordusunda Sarbanbaşılık rütbesini almış, Kanuni Sultan Süleyman ile Bağdat seferine katılmış, sonrasında Bayrami-Melami tarikatının piri olmuş, iyi bir Divan (Tasavvuf) Şairi ile karşılaştırdı. Şaşkındı, nasıl böyle önemli bir şahsiyet halk nazarında bilinmezdi... Araştırmalarını Osmanlı Arşivlerinde yoğunlaştırdı ve Sarban Ahmed`in yazılı ve elden ele dolaşan, belli çevrelerde bilinen ama Hayrabolu`da hiçbilinmeyen muhtelif divanları ile karşılaştı.

Baysalan: Ben Sarban Ahmed`in müridiyim

İşte bu divanlardan elde ettiği kopyaların şahsıma verilmesi ile üzerinde çalışıp hazırladığım (Bir kulum, özümde sultanım) isimli bir çalışma Hayrabolu Belediyesi`nin ve Kaymakamlık makamının katkıları ile düzenlenen bir etkinlik ile ve Sarban Ahmed ilk defa eserleri ve gerçek kişiliği ile tanıtıldı Hayrabolulu hemşerilerine ve kamuoyuna. Rahmetli her zaman 'Ben Sarban Ahmed`in müridiyim' der ve Melâmi-meşrep olmakla övünürdü. Gerçekten de öyle yaşadı, mahviyet ve sadelik şiârı oldu. Rabb-i Rahim kusurlarını bağışlasın, mekânı cennet olsun.

Son olarak merhumun hatırası sadedinden neler söylemek istersiniz?

Şerif Baysalan`ın üfulüne 'Alimin ölümü, alemin ölümü gibidir' anlayışı çerçevesinde bakıldığında kendi çapında bir tarih ve kültür adamı idi. O gitti, yeri boş kaldı. Bu zaman ve zeminde o ve benzerleri gibi milletinin tarih ve kültürüne düşkün, düne bugünden iyi bir şekilde bakabilme ve dünün güzelliklerini bugüne taşıyabilme kabiliyeti gösterebilecek ve bundan gocunmayacak kabiliyette insanlar yetiştirebilecek mi bu toplum bilinmez. Zaman, Şerif Baysalan benzeri az da olsa elde kalan değerlerin kıymetini bilme zamanı.

Şerif Baysalan Hayrabolu âşığıdır

`height=
  Şenol Erden-Fotoğraf sanatçısı

Şerif Baysalan`ın Hayrabolu`da yerel gazetecilik alanında yaptığı çalışmaları değerlendirir misiniz? Bu bağlamda Şerif Baysalan`ın vefatı Trakya yerel gazeteciliğinde ne türden yansımalar bulacak?

Şerif Baysalan alaylı olarak ender yetişmiş gazetecilerimizdendir. Lüleburgaz`da başlayan gazetecilik hayatını Tekirdağ, Edirne ve uzun yıllardır Hayrabolu`da sürdürdü. Hayrabolu`da yakından tanıyan ve bizlerin yetişmesine büyük katkılar sağlayan gazeteci ağabeylerimizdendir. Kendisiyle Hayrabolu Belediyesi`nde bir yıl süreyle birlikte çalışmış biriyim. Belediyede kültürel çalışmaların yanı sıra, özellikle Belediye Haber Bültenini birlikte çıkardık. Kendisini yakinen tanıma imkânı bulduğum için çok şanslıyım. Bizlerin üzerinde emeği büyüktür. Kendisi Hayrabolu âşığı biridir. Halkla bütünleşen kalemini çok güzel kullanır, onun kendisi tarafından çıkardığı haftalık 'Hayrabolu Rapor' gazetesi adeta Hayrabolu`nun gündemini belirlerdi. Yazıları genelde yapıcı olurdu. Doğru bildiğini savunur, savunurken de mutlaka yazılarını destekleyen anekdotlar kullanırdı. Bu nedenle halk, siyasiler ve kamu kurumları yazdıklarını yakından takip ederdi.

O sadece Hayrabolu`yu yazmaz, çalıştığı gazetelerde de yöre insanına yol gösterici çalışmalarda bulunur, yazılar yazardı.

Onun vefatıyla yeri gerçekten zor doldurulur, Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun. Bizler gibi birçok gazetecinin yetişmesine de vesile olmuştur. Onun sayesinde Anadolu Ajansı`na ve Doğan Haber Ajansı`na uzun süre muhabirlik yaptım. Bende emeği çok büyük olmuştur. Yeri doldurulamaz diye düşünüyorum. Allah rahmet eylesin.

Hayrabolu Platformu`nun kurulması yönünde bir projesi vardı. Sizinle de paylaştığı proje kapsamında Hayrabolu Platformu`nda hangi hizmetleri gerçekleştirmek istiyordu?

rahatsızlığında Tekirdağ Devlet Hastanesi`nde ziyaret ettim. Bu esnada uzun süre hastaneden çıktıktan sonra neler yapacağından bahsetti. Özellikle Tekirdağ`da Hayraboluluların bir araya gelememesinden sitem etti. 'Bankalarda, resmi kurumlara, eğitim camiasında, siyasi kurumlarda kısacası her yerde insanımız var, ama bizler Hayraboluluları bir araya getirecek bir platformumuz yok. Bu konuyu gündeme getirip çalışmasını yapacağız. Böylece Hayrabolulu hemşerilerimize iş öğrenci kardeşlerimize burs Hayrabolu`ya ve yöremize yapılacak yatırımlar konusunda girişimciliğimizi sürdürecek, yapıcı çalışmalarda bulunacak bir Hayrabolular Platformu`nu oluşturmak zorundayız, bu artık şart oldu.' şeklinde konuşmuştu. Açıkçası hasta yatağında bunu dillendirmesine şaşırmıştım. Ama o hasta yatağında bile nerede, nasıl, hangi işleri yapabiliriz, hangi platformlarda hangi çalışmaları yapabiliriz`in heyecanını yaşıyordu. Açıkçası ben bile heyecanlanmıştım.

Sizin ilave etmek istediğiniz hususlar nelerdir? Merhumla bir hatıranızı paylaşır mısınız?

Şahsen çok yakî nen tanıdığım bir büyüğümü, ağabeyimi kaybetmenin hüznünü yaşıyorum. Kendisiyle çok güzel sohbetlerimiz olmuştu. Son zamanlarda görüşemez olmuştuk, görüştüğümüzde, bir araya geldiğimizde ise ana konumuz hep Hayrabolu olurdu. Hayrabolu-Tekirdağ yolundan tutun da, yapılacak festivale kadar hemen her konuda konuşurduk.

Tekirdağ çok değerli bir gazetecisini kaybetti

Kendisi her zaman yapıcı konuşmalar yapan partiler üstü bir şahsiyetti. Herkesle görüşlerini açık açık paylaşarak, yardımcı olmak, yol göstermek isterdi. Tekirdağ çok değerli bir yerel gazetecisini kaybetti.

Baysalan ile 1990`lı yıllarda Hayrabolu Belediyesi`nde Basın ve Halkla İlişkiler Bürosu`nda bir yıl süreyle birlikte çalışma fırsatım oldu. Kendisi geçmişte Belediye Meclisinde Meclis üyeliği de yapan biriydi.

Hayrabolu`da Belediye Başkanı Sayın Necati Kaan Türkkan döneminde yapılması planlanan 'Hayrabolu Ağustos Şenlikleri' için çok girişimlerde bulundu. Sonuçta Belediye Meclisinde kabul edilen karar ile 'Hayrabolu Ağustos Şenlikleri'nin yapılması onaylanmıştı.

Şerif Bey`le Trakya`nın merkezinde bulunan Hayrabolu`da yapılması planlanan bu şenliklerin nasıl tertip edilmesi ve duyurusunun daha etkili yapılması için neler yapılabileceğini müzakere ettik. Hayrabolu`yu Türkiye`nin gündemine taşımak için yapılabilecekleri masaya yatırdık! Bu süre oldukça da uzun oldu. Sonunda kendisinin teklifiyle ismi masal ve hikâye denince ilk akla gelen isimlerden birisi olan Jean de La Fontaine`ın 'Ağustos Böceği ile Karınca' masalının kahramanı ağustos böceğini, Ağustos Şenliklerinin amblemi olması gerektiğini önerdi. Bunu da herkese anlatmaya çalıştı. Ağustos Şenliklerine denk gelmesi nedeniyle ağustos böceği faktörünün ilçemizin tanıtımı için mükemmel olacağını, Hayrabolu halkının tembel bir böcek olan ağustos böceğini kabul etmeyeceği üzerine kurguladığı mizansen başarılı olarak, kendisinin tam da istediği gibi olmuştu. Buna dair yaptığım haberlerden biri Hürriyet gazetesinin manşetinde çıkmış, Hayrabolu adının, Hayrabolu Ağustos Şenliklerinin tüm Türkiye`de duyulmasına vesile olmuştu. Ağustos Şenlikleri sürecini yakî nen takip eden ve programının hazırlanmasından, programın sunuşlarına, haberlerinin yazılmasına kadar içerisinde bulunan ben, gazeteci ustam Şerif Ağabeyimin ağustos böceği ısrarının ne kadar haklı olduğunu görmüş ve buna şahitlik etmiştim.

Gerçek bir Trakyalı;

Baysalan, yeri elbette doldurulamayacak bir gazetecidir. Gerçek bir Trakyalıdır, yeri doldurulamaz diye düşünüyorum. Bir kez daha ailesine sabırlar diliyorum. Allah rahmet eylesin.