TARİHİN ÖTEKİ YÜZÜ

Üstad Kadir Mısıroğlu Hakkın rahmetine kavuşalı 4 yıldan fazla zaman geçti. “Hakkın sesi”ydi, haksızlığın ise hasm-ı bî-âmânı. Özellikle yakın tarih üzerine yazdıkları, daha çok da konferans ve videolarıyla mücadelesine mezarın ötesinden devam etmekte.

Bir tarih araştırmacısı olarak şöhret bulmakla birlikte hedefi, çok daha genişti. Tıpkı Necip Fazıl gibi Tanzimat ile bozulan İslam-küfür dengesini aslî yerine oturtmak gibi Atlasvarî bir işe soyunduğunu, yaptığının yalnız bir tarih muhasebesi değil, bir medeniyet muhasebesi de olduğunu bilmek önemli. Yakın tarihle klasik bir tarihçi tarzında ilgilenmemiş, İslamiyetin tarih içinde uğradığı suikastlerden en şeniine karşı kalemini ‘çekilmiş bir kılıç’ gibi kullanmaktan çekinmemişti. (Yahya Kemal de Selimnâme’sinin başında “Seyf-i meslûl kıldı hâmesin” demiyor muydu?)

Bu gaye sathında kaleme aldığı ilk kitaplardan biri Yunan Mezalimi olmuştu. 1966’da yayımladığı kitabın alt başlığı da hayatî bir önemi haizdir: Türkün Siyah Kitabı.

6 Haziran 1967 tarihli ve 1461 sayılı Tebliğler Dergisi ile Milli Eğitim camiasına tavsiye edilen Yunan Mezalimi, baskı üstüne baskı yaptığı ve on binlerce nüsha dağıtıldığı halde yeterince dikkate alınmamış, bir sohbetindeki sözleri kasten çarpıtılarak “Yunan sevici” olmakla suçlanmıştı. Orada kastettiği, tam tersine ‘Yunanlar bile bunların yaptığını yapmazdı’ iken tamamen bir algı çalışması ile tersine çevrilmişti.

Halbuki 60 yıl süren yazarlık hayatının her noktasında tekrarladığı yakıcı gerçek, Yunanların bu ülke ve insanına yaptığı kötülüklerin Cumhuriyet döneminde unutturulmuş olduğudur. Aleyhinde yayılan iddiaya en güzel cevap, Yunan Mezalimi adlı kitabını vefatından 3 yıl önceye kadar yayınlamaya devam etmesidir ki son baskısı 2016 tarihlidir.

İstiklal Savaşı’nda mücadele ettiğimiz işgalcilerin maşası adıyla sanıyla Yunan olduğu halde anonimleştirilerek Düşman denildiğini, bunda da Yunanistan ile 1930’larda başlayan iyi ilişkilerin rol oynadığını bildiğimiz zaman Kadir Mısıroğlu’nun 300 küsur sayfalık bu kitabının öncü bir eser olduğu ayan beyan ortaya çıkar ki devam ettiren de pek çıkmamıştır.

Kitabı okuyamayanlar çok; onlara belli bir fikir vermek için bazı parçaları aşağıya alıyorum.

“Bu kitabın gördüğü rağbet “Megalo İdea”nın hummasına tutulmuş “Yunan”ın gücü yettiğinde ölçüsüz küstah ve saldırgan, acze düştüğünde, ise hudutsuz riyakâr ve alçak bir yaratık olduğunu, Kıbrıslı dindaş ve ırkdaşlarımızla birlikte milletçe az çok anlamaya yöneldiğimizi göstermiştir.” (s. 37)

“Evet, Yunan dikiş tutturamadı mı kaçar veya alttan alır, fakat ilk fırsatta yine hücum ve hıyânete girişir. Harbte de sulhte de!” (s. 38)

Bu kitapta müthiş “Yunan mezâlimi”nin Lozan’da bağışlandığını, ondan 6 sene sonra da 1930 Türk-Yunan Andlaşması gereğince ders kitaplarından Yunan aleyhtarı sözlerin çıkartıldığını, Yunan mezâliminin resmi raporlarının kütüphanelerden toplatıldığını ve Yunan’a yeni tâvizler verilerek bugüne kadar gelindiğini okuyanlar, gelecek Türk nesilleri hesabına muhakkak ki, teessüf edeceklerdir.” (s. 38)

“Bizi, en büyük zaafımız afvetmek ve unutmak bu hale getirmiştir. (…) Millete karşı işlenmiş hiyânetleri afvetmeye, milletten başka kimsenin hakkı olamaz!..” (s. 45)

“Şunu iyi bellemek gerekir ki, düşman aslâ unutmamakta ve afvetmemektedir. “Megalo İdea”nın şifa bulmaz hastası olan Yunan palikaryaları hâlâ İstanbul surlarının dibinde can veren Bizans askerlerini anmaktadırlar.” (s. 45)

“Eğer bir mukayese yapılsa Balkan veya Kurtuluş Savaşlarındaki ırz düşmanı, hırsız, çocuk ve kadın demeden kesen canavar Yunan palikaryası ile Kıbrıs Rum eşkıyasının hiç bir farkı olmadığı görülür.” (s. 46)

Bu eserle Yunan ve biraz da Bulgar gibi iki can hasmımızı tanıyacaksınız.” (s. 46)

Yukarıdaki güneş gibi net cümleleri bundan 57 yıl önce yazmış bulunan Kadir Mısıroğlu’na bu vesileyle Cenab-ı Rabbü’l-âlemînden rahmet niyaz ediyorum.

(Kaynak: Kadir Mısıroğlu, Yunan Mezalimi: Türk’ün Siyah Kitabı, 14. baskı, Sebil: 1992.)

Kadir Mısıroğlu ve Mustafa Armağan.