Akdeniz`deki insan yerleşmelerinin bugünkü şekli, tarih içinde üçbin yıllık bir süreye yayılan ve üçbüyük dalgaya ayrılan göçler dizisiyle ortaya çıkmıştır. Diyebiliriz ki, Akdeniz`in tarih ve kültürünü oluşturan temel öğe göçlerdir. Günümüzde bu durum, bölgenin bütünlüğünü hem genel düzeyde hem de Kıbrıs özelinde yakından araştırılması/analiz edilmesi gerekliliğini ortaya çıkarmıştır.

Siyasal tarihin tetiklediği göçlerin süreçiçinde oluşturduğu kaynaşmalar, başkalaşımlar, sentezler ve çatışmalar, sosyolojik olarak farklı bir kültür yapısını/dengelerini/kırılma noktalarını ortaya çıkarması kaçınılmazdır. Göçdalgalarıyla gelen bu farklılaşma, siyasal perspektiflerin analitik yaklaşımından soyutlanmış bir biçimde, kültür sosyolojisi bakımından incelenmesi önemlidir.

Yapılan arkeoloji temelli araştırmalar, Kıbrıs adasının prehistorik çağlardan beri yerleşimlere sahne olduğunu göstermektedir. Adadaki ilk insan izlerine, Lefkoşa-Limasol yolu üzerinde Yeşilırmak civarında rastlanmıştır.

Kıbrıs`ta, Osmanlılardan önce, birer 'yabancı koloni aristokratı' sayılan Ortodoks nüfus içinde imparatorluk muhafızları, köylü senyörleri, plantasyon sahipleri ve tüccarlar yerleşir. 1479 öncesinde Ceneviz hâkimiyetinde olan Kıbrıs, iki rakip kent olan Venedik ve Ceneviz arasında paylaşılamayan adalardan biridir. 1479`da Venedik hâkimiyetine geçen Kıbrıs, her iki kente mensup olan plantasyon (işletme) sahiplerini birbirine yaklaştırır.

Türkler, Anadolu`nun fethinden sonra Kıbrıs`la ilgilenmeye başlar. II. Kılıçarslan zamanında Anadolu şehirleriyle Kıbrıs arasında sıkı bir ticarî bağ oluşur. Doğu-batı ticaret yollarının Kıbrıs üzerinde düğümlenmesi, Abbasi-Bizans mücadelesi esnasında bozulan ticarî hayatın yeniden canlanmasını sağlar.  

Osmanlı Devleti, 1488`den itibaren Kıbrıs`la yoğun olarak ilgilenmiştir. Adanın fethinden sonra (1571) Kıbrıs beylerbeyliği kurulur ve muhafaza için üçdört bin asker yerleştirilir. Daha sonra, Anadolu`nun çeşitli yerlerinden, Alanya, Darende, İçel, Karaman, Kayseri, Konya, Manavgat ve Niğde gibi yerlerdeki her 10 haneden 1 hane olmak üzere toplam 5720 hane Kıbrıs`a yollanır ve bu nüfus adaya, Anadolu`daki yerleşim yerleri göz önünde tutularak yerleştirilir.

1571 yılında Osmanlı Devleti tarafından fethedilen Kıbrıs, 1918`de devletin parçalanmasıyla, Balkanlar ve Ege denizi çevresinde modern çağın ilk büyük insan göçlerinin yaşanmasına yol açar. İnsanların kitleler halinde sürülmeleri ve Yunanistan ile Yugoslavya`daki Türklerin çıkarılmaları, Perslerden bu yana yabancı egemenliğine karşı varlıklarını sürdüren Yunan topluluklarının Anadolu kıyılarından sökülüp atılması, denizle fazla barışık olmayan Türk topluluklarının yerleşmesiyle adada yeni bir hareketlilik başlar. 

XVII ve XVIII. yüzyıllarda, Kıbrıs`a emirleri dinlemeyen ve yerleşik ahalilere zarar veren aşiretler sürgün olarak gönderilir. 1571&ndash 1878 yılları arasında kesintisiz 307 yıl Osmanlı egemenliği altında kalan Kıbrıs nüfusunda, deprem, kıtlık ve korsan baskınları yüzünden zaman zaman düşüşler görülür. 1831 nüfus sayımında Kıbrıs, 14.983 Müslüman, 29.223 Gayr-ı Müslim erkek nüfusa sahiptir. Ancak, bu sayı, 4 Haziran 1878`deki 'Kıbrıs Sözleşmesi'nden sonra 1914`e kadar geçen 36 yıllık süre içinde Türkler aleyhine, Rumlar lehine değişir. Kıbrıs Türkleri, 1923`ten sonra, Türkiye`ye göçetmeğe başlarlar.  

Tarihsel olayların getirdiği/zorunlu kıldığı bu göçdalgalarının toplumsal kültür yapısına olan etkileri, Kıbrıs özelinde Akdeniz`in diğer adalarında olduğu gibi önemli bir yere sahiptir. 

Kıbrıs Türkleri, Lozan`dan sonra, Türkiye`ye göçetmeğe başlarlar. Ki, Lozan Barış Antlaşması`nın 20. ve 21. maddeleri Kıbrıs ve Kıbrıs Türkleriyle ilgilidir. Bu maddelere göre, Türkiye, Büyük Britanya Hükümeti`nce Kıbrıs`ın 5 Kasım 1914`te açıklanan ilhakını tanıdığını bildirir. 5 Kasım 1914 tarihinde Kıbrıs adasında yerleşmiş olan Türk uyruklular, yerel yasanın belirlediği şartlara göre, İngiltere uyruğuna girecek ve böylece Türk uyruğunu yitireceklerdir. Bununla birlikte, bu Türkler, isterlerse, anlaşmanın yürürlüğe konulmasından başlayarak iki yıllık bir süre içinde, Türk uyruğunu seçebileceklerdir. Bu durumda, seçme haklarını kullandıkları günü izleyen on iki ay içinde Kıbrıs adasından ayrılmak zorunda kalacaklardır. Böylece, Lozan Antlaşması`nın yürürlüğe girişiyle birlikte, Kıbrıs adasına yerleşen Türk uyruğunu yitirirler. Bu arada, Kıbrıs Hükümeti`nin, Türkiye Hükümeti`nin izni olmadan Türk uyruğundan başka bir uyruğu edinmiş olan kimselere de İngiliz uyruğu tanımayı reddetme yetkisine sahip olma hakkı tanınır.

Sonuçolarak, Kıbrıs`ın en çok temasta bulunduğu ana kara Anadolu`dur. Dolayısıyla, Anadolu`daki göçolgusu Kıbrıs`ta da teşekkül etmiştir. Kıbrıs, Sardunya, Korsika, Sicilya, Girit, Malta gibi tarihî olayların gerçekleştiği adaların başında gelir. Aynı şekilde, göç, aile ve kültürel miras açısından Akdeniz`in diğer adaları gibi önemli bir yere sahiptir. Nitekim İngiliz yazar Lawrence Durrell, Akdeniz`in önemli bir parçası olan Kıbrıs`ı, Acı Limonlar adlı eserinde 1950`lili yıllara yansıyan kültür mirasını gözlemleyerek bu zenginliği kendine özgü bir dil kıvraklığıyla anlatmıştır.