`height=

Belirli kişiler, gruplar ya da örgütlerde bir kitap okutma çabasıdır aldı başını gidiyor. Adeta her yerde  bir kitap okutma seferberliği yaşanıyor değil mi?  Öğretmenler öğrencilerine, ebeveynler çocuklarına, yayınevleri okurlarına, biraz eli kitap tutanlar diğerlerine sürekli kitap okuması için ortam oluşturmaya çalışıyorlar. Ortam hazırlamak, teşvik etmek, kitap önerisinde bulunmakla kalmıyorlar, bu konuda işi baskı boyutuna bile taşıyorlar. 

Bir insan neden bir başkasına kitap önerir? Çok beğendiği bir kitabı başkalarının da okumasını niçin ister? Kitap okutma konusunda neden ısrar eder öğretmenler? 

Elbette bu soruların çok mantıklı ve haklı cevapları var, onları biliyorum. Bununla birlikte şu soruyu sormadan da edemiyorum:

Kitap o kadar itici bir şey midir ki okuyana bir sürü ödüller vadediliyor?

Hiçkimseye yemek yediği için ödül verilmiyor, bilgisayarda oyun oynadığı için ya da Youtube`den video izlediği için ödül dağıtılmıyor. Uzun bir seyahate çıktığı için, bir sahil kentine tatile gittiği için ya da dondurma yediği  için kimseye aferin denilmiyor.

Çünkü bu eylemlerin kendileri o kadar cazip ki herkesi kendisine çekiyor. Kitap için de aynı cümleyi kurabilir miyiz? Muhtemelen hayır;

Kitaplar için o kadar güzel söz söylenmişken, her kitap, içinde keşfedilmeyi bekleyen bir dünya taşırken neden cazip gelmiyor bugün?

Burada biraz düşünmemiz gerekiyor sanki. O kadar güzel bir şeyi dayatmak ters tepmiş olmasın; Herkes her yerde kitap okumaktan, okutmaktan söz etmeye başlayınca ister istemez bir kanıksama, bir bıkkınlık oluştu diye düşünüyorum. 

Ödül ve ceza eylemin ya da davranışın ruhunu öldürüyor. Kitabın kendisi öylesine büyük bir ödül ki, sonunda ne ödül verirseniz verin küçük kalır. O yüzden hiç  ödül vermemek gerekir ki kendisi ödül olmaktan çıkmasın değil mi? Cezayı oldum olası zaten hiçyakıştıramıyorum kitabın yanına.

Okuma ve yazma konusunda ilginçfikirleri olan Can Kantarcı: 'Sürekli bir okuma faşizmi yapılıyor, bir kesim diğer kesimi sürekli okumuyorlar diye eleştiriyor. Toplum olarak okumamaktan suçluluk duyuyor.' diyor kendisiyle yapılan bir söyleşide.

Okuduklarıyla çevresine tahakküm kurmak isteyen o kadar çok insan var ki sürekli bir zabıta memuru gibi davranmaktan geri durmuyorlar değil mi? Kitabın olgunlaştırdığı kamil insanlardan söz etmiyorum. Henüz okuduklarını içselleştirememiş, satırdan sadra aktaramamış kişilerden söz ediyorum.

Okumayanları ya da az okuyanları, kendilerince daha çok okumaya teşvik etmek maksadıyla mıdır yoksa başka bir maksatla mıdır bilemiyorum, ama oluşturdukları baskı yetmezmiş gibi sürekli şu şekilde bilgiler paylaşılır ve dolaşıma sokulur ne hikmetse:

'Türkler çok az kitap okuyor.' 'Okumuyoruz, okumuyorlar.'

'Ü lkemiz, dünya kitap okuma ortalamasının çok altında okuyor.'

'Okunan kitaptan çok, basılan kitap var.'

'Şiir kitapları hiçsatmıyor.'

'Japonya da yılda 4 milyar 200 milyon kitap basılıyor. Türkiye de sadece 23 milyon.'

'Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Raporu nda, kitap okumada Türkiye, Malezya, Libya ve Ermenistan gibi ülkelerin bulunduğu 173 ülke arasında 86. sırada.'

'Japonya da kişi başına düşen kitap sayısı yılda 25, Fransa da 7.'

'Türkiye de de yılda 12 bin 89 kişiye 1 kitap düşüyor.'

'Japonya da 1 kişi yılda ortalama 25 kitap okurken, Türkiye de bu oran komik: 6 kişi 1 kitap okuyor.' 

'Türkiye de yüksek öğrenim görenlerin oranı 1965 e göre 14 kat arttı. Ama yüksek öğrenim mezunlarının kitap okuma oranı 1965 in de altında kaldı.'

'Akıllı telefonlar kitap okumanın en büyük düşmanlarıdır.'

'İzlemek varken kim kitap okur ki?'

Acaba diyorum, şu zorla kitap okutma çabasından ya da baskısından vaz mı geçsek?  Olayı kendi akışına mı bıraksak? Kitap okutmak için o kadar da ödüller vermesek mi? 

Ne dersiniz?

Bunların yerine şunları bir denesek nasıl olur?

Kitaba erişimi kolaylaştırsak mesela.

Kitaptan KDV`yi kaldırsak nasıl olur dersiniz?

Çok cazip kütüphaneler yapsak, okulların en önemli salonlarını kütüphane yapsak.

Okullarda okuma saatlerini yaygınlaştırsak. Doğayla içiçe okuma kampları organize etsek.

Yaşayan yazar ve şairlerle çocukları, okurları buluştursak. Kitaplarla ilgili tiyatrolar, sinema filmleri yapılsa. Özellikle çocuk edebiyatı ile ilgili akademiler, atölyeler kurulsa ve çocuklar için ilginçkitaplar yazılsa ilginin artacağı kanaatindeyim.

Büyükler olarak kitap okutma konusundaki çabamızın bir kısmını kitap okumaya ayırsak çok daha iyi olur sanki.

Çocuklarımızdan önce, eşimizden önce kitabı kendimiz için alsak ve önce biz okusak çok daha etkili olur diye düşünüyorum.

Bütün bunların yanı sıra şunlardan da kaçınmalıyız: 

Kitabı bir ceza olarak okutmamalıyız. Kitap en güzel bir eğlencenin alternatifi olarak sunulmamalı ve kitap bir ev ödevi  olarak da okutulmamalıdır.

Okumak uzun soluklu bir eylemdir. İçinde kendinizi bulamadığınızda bu okuma eyleminin size bir faydası olmaz.

Özne kitabın kendisidir. Nitelikli kitap kendisini bir şekilde okutur. Sadece kitaba ihtiyaçduyanla kitabı buluşturun yeter. Susamış bir insan, suyu bulduğunda içmek için nazlanmıyor değil mi?  Kitaba susayan bir insan da kitap okumak için nazlanmamalı diye düşünüyorum.

`height=