Siyasetin renkli isimlerinden Hasan Celal Güzel, nam-ı diğer Tank Hasan, aynı zamanda vatandaşlarla öpüşme rekortmeniydi! Allah rahmet eylesin, güzel adamdı. Nasıl öpüşme şampiyonu olduğunun hikâyesini kendisinden dinleyelim:

'Efendim, bendeniz bildiğiniz gibi bir vakitler öpüşme ve el sıkışma şampiyonu idim. Siyaseti halka yakın şekilde yapma ekolünün başta gelen temsilcisi olarak bulunuyordum. Bu konuda rahmetli pirimiz Kasım Gülek`i de, üstadımız Demirel`i de geride bırakarak 10 milyon kişi ile el sıkıştım, öpüştüm, hatta bu sahadaki kendi icadım olan 'elense' metoduyla güreştim.'

'Yakaladığımı öpüyordum'

'1986 ara seçimlerinde, merhum Özal`ın ısrarı ile ANAP`tan Gaziantep milletvekili adayı olunca, evvela ne yapacağımı, nereden başlayacağımı şaşırdım. Sonra kendimi caddelerde, sokaklarda, kahvehanelerde buldum. Yakaladığıma sarılıyor, elini sıkıyor, öpüyordum. Turgut Bey`in o seçimler sırasında bana taktığı ismimle 'Tank Hasan' olarak günde 20 saat vaziyetim bu idi. Koca başbakanlık müsteşarı gördüğüne sarılıyor, elini sıkıyor, öpüyordu...'

'Tahminen 10 milyon kişiyi öptüm'

'Siyaseti bıraktığım 18 Nisan 1999 genel seçimlerine kadar tam 15 yıl, tahminen 10 milyon kişi ile el sıkıştım, öpüştüm ve elense çektim. Kalabalık şehirlerde, ana caddelerde ve meydanlarda bir anda yüzlerce kişiyle el sıkışabiliyordum. El sıkışacak ve öpülecek kişi sayısı fazla olduğu için çok hızlı hareket eder ve kendime mahsus teknikler geliştirirdim. Demirel, o zaman benim için 'Bedeniyle siyaset yapan adam' demişti. Bir defasında İstanbul`da, Eminönü`nden Aksaray`a 12 saatte el sıkışarak ve öpüşerek gelmiş ve bir günde 30 bin kişiyle temas etmiştim. 'Parmaklarında, dudaklarında numaratör mü var, nasıl sayıyorsun?' diyenlere, 'Buyurun siz de sayın...' diye cevap verirdim. Gerçekten de belli bir sürede ne kadar el sıkışabileceğim belliydi. Sayıldığında da aynı sonuçortaya çıkabiliyordu.

Efendim, aslında bendeniz böyle şapur şupur öpüşmeye karşıyım. Bu tarz öpüşme ne Batı kültüründe vardır ne de bizim kültürümüzde... Batı`da aynı cinsten olanların öpüşmesine çok şüpheli bakılır. Bizdeki 'musafaha'nın ise şapur şupur öpüşmekle hiçilgisi yoktur. Öpüşmenin hijyenik bakımdan da birçok mahzurları olduğu bilinmektedir. 'Peki o halde, ne diye yıllarca öpüşüp durdun be adam?' diyecek olursanız buna şu cevabı vereceğim: Sermayesine politika yapıyordum. İnsanımıza sarılıp öpmekten başka çarem yoktu ki! Her öptüğüm bana oy verseydi, şimdi çoktan başbakan olmuştum. Ne yapalım ki, benim necip milletim beni öptü de, başkasına oy verdi...'

'AytaçDurak ı nasıl öptüm?'

Türk siyasetinden Tank Hasan geçti denecek kadar, politikaya damgasını vuran bir isimdi Hasan Celal Güzel. Bürokrasideki başarı hikayesiyle kendine yol açan Güzel, nevi şahsına münhasır isimlerdendi. İşte onun sıra dışı anılar demetinden bir öykü daha:

'Siyasette 'AytaçDurak, çok eski bir dostum ve Adana`nın başarılı belediye başkanıdır. Bir vakitler öpüşmeye karşı açtığı kampanya ile tanınmıştı. Bir gün baktım ki, gazetelerde meydan okumuş 'Hasan Celal gelsin de bir görelim, beni de öpebilecek mi?' demiş. Ben de o günlerde Adana`da bir konuşma yapacaktım. Adana`nın en kalabalık yerinde, bermû tat halkla öpüşüp duruyoruz. Birden AytaçDurak kalabalığın içinde karşıma çıkmaz mı? Bana göre çok ufak tefek olmasından da faydalanarak önce sarılıp kaldırıp ayaklarını yerden kestim. Sonra belki onlarca defa öptüm. Kollarımın arasında nasıl çırpındığı aklıma gelince hâlâ gülüyorum.'

1986 ara seçimlerinde Gaziantep ten ANAP milletvekili seçilen Güzel, Özal hükümetinde Devlet ve Milli Eğitim Bakanlığı görevlerinde bulunmuştu. Ona, 'Özal ın prenslerinden', hatta 'veliaht' diyorlardı.

İtiraf edeyim, Hasan Celal Beyden ben de kendimi kurtaramadım! Gaziantep`te üniversitede okuyordum. Hasan Celal Bey, Turgut Özal`ın cumhurbaşkanı olmasından sonra, Anavatan Partisi genel başkanlığına soyunmuştu. Destek için memleketi, Gaziantep`e gelmişti.  Güzel kendinden çok emindi ve Yıldırım Akbulut karşısında kazanacağını düşünüyordu.

17 Kasım 1989 da yapılan olağanüstü büyük kongrede Akbulut karşısında genel başkanlık seçimini kaybetti.

Bana bir el ense çekti ki, sormayın!

Onu karşılama konvoyunda bende vardım. Bana bir el ense çekti ki, sormayın!  Biliyorsunuz iri yarı birisi, ben yanında ufacık kalıyorum, ensemden tuttu, kendine çekti ve aniden geri itti, neye uğradığımı şaşırdım.

Aslında Hasan Celal Bey`in ki öpmek değil bir nevi el ense çekmekti! Daha sonraki, yıllarda Hasan Beyle samimiyetimiz artmıştı ve Ankara`ya yolumuz düştüğünde kendisine mutlaka uğrardım. Bir keresinde şakayla karışık 'Her öptüğüm bana oy verseydi, şimdi çoktan başbakan olmuştum.' diyorsunuz, Ağabey sizinki, öpmek değil el ense çekmek dedim, gülüştük.

Ü niversite öğrenciliğimiz sırasında şap şup yanaktan öpmeye alternatif olarak, kafa tokuşturmayı geliştirmiştik. Biriyle karşılaşıp yanak yanağa öpüşme yerine kafa tokuşturup durumu kurtarıyorduk. Ogündür bugündür, ben selamlaşmalarda, sarılıp öpüşmek yerine kafa tokuştururum.   

Bu, insanlara mesafeli olduğum anlamına gelmesin sakın!

Annem önlüğüme 'Beni öpme' ibaresi işlemişti

Sevgili anneciğim, ben bebekken önlüğümün üzerine 'Beni öpme' ibaresi işlemişti.

Annem bebeklerin şapır şupur öpülmesini hiçtasvip etmezdi. Malum, öpüşmemek, yeni doğan bebeği bile öpmemek eksiklik sayılır. Bebekler doğdukları günden itibaren anne ve babaları dışındaki yakınları tarafından öpülüyor. Ve anneler, bebeklerinin öpülmesini istemeseler bile 'Aman ayıp olur, karşımdaki kırılır' gibi endişelerle dillendirmiyorlar.

Lütfen bebeğimi öpmeyin' deyin! Doktorlar 'yeni doğan bebeklere çok fazla dokunmak ve öpmek enfeksiyon riskini arttırır' diyerek uyarıyor.

Bebek ille kucağına alıp sevmek isteniyorsa, doğru olan bebeğin ellerinden ya da yüzünden şapur şupur öpülmesi değil, hafifçe ensesinden koklanmasıdır. 

Annem böyle yapardı!..