Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ile Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, YÖK te düzenlenen törenle 'Eğitimde İş Birliği Protokolü'nü imzaladı.(05.03.2020)

Protokole bir göz atalım

1/ 'MEB ve YÖK arasındaki iş birliği ile öğretmenlerin ve eğitim yöneticilerinin hizmet öncesi ve hizmet içinde mesleki gelişimleriyle ilgili programlar düzenlenecek.'

Zaten düzenleniyor, bu programlarda birçok akademisyen görev alıyordu.

2/ 'Milli Eğitim Bakanlığı, eğitim yöneticilerinin bireysel ve mesleki gelişimlerine yönelik açılacak mesleki gelişim programları konusunda YÖK ile iş birliği yapacak.'

Olması gereken bir işbirliği, protokole gerek bile yok.

3/ 'YÖK koordinasyonunda yükseköğretim kurumları ile birlikte öğrencilerin akademik, kültürel, sosyal, duygusal becerilerinin geliştirilmesi ve ailelerin farkındalık gelişimlerine yönelik program ve etkinlikler düzenlenecek.'

48 Konservatuar, 85 GSF,10 Sanat ve Tasarım Fakültesi,4 Sanat ve Mimarlık Fakültesi, 25 Eğitim Fak. GSE var, bunlar gerekeni yap(a)mıyorlar mı ki, bu madde konulmuş. Demek ki, idareciler günlük işleri yürütüyorlar.

4/ 'Ortaöğretim alanındaki öğretmen aday adaylarına yönelik açılacak tezli ve tezsiz yüksek lisans programlarının içeriğinin geliştirilmesinde MEB ile YÖK iş birliği yapacak.'

Tezli Yüksek Lisans mezuniyetini kaldırıp, tezliyi zorunlu yapan YÖK, içerik geliştirmekle neyi amaçlıyor anlayamadık?

5/ 'Bakanlık, aday öğretmenlik eğitimi sürecinde öğretmenlerin mesleki gelişimlerine yönelik açılacak programlarda, YÖK koordinasyonunda üniversitelerle iş birliği yapacak.'

Öğretmenlerin mesleki yeterliği üniversitelerde veril(e)miyor ki, MEB destek verecekmiş. Bu ilgili fakültelerdeki öğretim elemanları zan altına sokmaktır. O zaman, alınan akademisyenler sorgulanmalıdır;

6/ 'MEB tarafından açılacak hizmet içi eğitim faaliyetlerinin yürütülmesinde YÖK koordinasyonunda üniversitelerle iş birliği yapılacak.'

Zaten yapılıyordu, ama eğitimdeki akademisyenler ahbap çavuş sistemi ile seçildiği için eğitim yerine tatil yapılıyordu. Hatta, kurulan komisyonların bile sürekli aynı isimlerden olması gözlerden kaçmıyordu. Sorun: liyakatlı ve öğretmenin gözünü açacak isimleri görevlendirmektir.

8/ 'YÖK, MEB e bağlı resmi eğitim kurumlarındaki öğrencilere yönelik üniversitelerdeki öğretim üyeleri tarafından akademik ve araştırma danışmanlığının verilmesini ve yurt dışında yaşayan soydaş öğretmenlere yönelik lisans tamamlama ve lisansüstü düzeyde öğretim programları açılmasını teşvik edecek.'

Tehlikeli bir madde; Önce, akademisyenin kendi bölümündeki dersleri sağlıklı-verimli ve sorunsuz yapmasını sağlayınız. Bu olmadan MEB okullarına danışmanlık olmamalıdır.

9/ 'MEB ile YÖK, öğretmen yetiştirmeye yönelik olarak sürdürülen koordinasyon ve iş birliği kapsamında, uygulama öğrencilerinin MEB e bağlı eğitim ve öğretim kurumlarında yapacakları 'öğretmenlik uygulaması' ve 'okullarda rehberlik uygulamaları' derslerinin başarılı şekilde yürütülmesi amacıyla da görüş birliğine vardı.'

Bu çok önemli ve zaten yapılıyor. Ancak, uygulamada sıkıntı varsa düzeltilmelidir. Mesela, bir öğrencim var, staj yapıyor, Ü mraniye`de oturuyor, Sultangazi`ye bir okula vermişler, bu eziyettir.

10/ 'Öğretmen yetiştiren fakülteler tarafından il milli eğitim müdürlükleri ile koordineli olarak öğretmenlik uygulamasında görev alacak uygulama öğretmenlerinin yetiştirilmesine yönelik seminer programları düzenlenecek.'

Seminerle bu iş olmaz. Sağlam bir lisans eğitimi yeterlidir.

Sn. Bakan demiş ki 'Bu manada yapılması gereken birtakım işlemler var. Öğretmen yetiştirmenin, fakültelerden itibaren yeniden bir tasarıma tabi tutulması, günün ihtiyaçlarını karşılama bakımından son derece kritik.'

Güzel sözler de, bunun için protokole gerek yok ki! O alanın uzmanları zaten fakültelerde!

Çözüm her şeyden biraz bilen öğretmenler değil, alanında çok iyi yetişmiş, kaliteli, ehliyetli öğretmen yetiştirmektir.

Bu da, MEB ilgili Genel Müdürlükleri tarafından komisyonlar kurulmasına rağmen bir türlü sağlanamamıştır. Neden?

Sorgulanması gereken budur...