Sanatkârlarımızın, içinden azim ve başarı geçen portrelerine odaklanmaya devam ediyoruz. Birkaçayda bir kaleme almaya muvaffak kılındığımız yazı dizimizin dördüncü uğrağında tezhip sanatçısı Serap Bostancı Tuluk`u misafir ediyoruz.

Müzehhibe Serap Bostancı`yı 1990`lı yılların ortasında Yeni Şafak Gazetesi`nde, öznesinde İslâm Türk sanatları olan yazılar kaleme aldığım dönemde tanımıştım. Hikâyesi şöyledir... Serap hanımı Bayrampaşa`daki mütevazı atölyesinde ziyaret ederek bir mülakat yaptım. Mülakatımız, Hakan Albayrak`ın editörü olduğu Arka Sayfa`da 'minyatür bir deryadır' serlevhasıyla yansıma buldu. Böylelikle Serap Bostancı tanıdığım ilk nakkaş ve bezeme ustası oldu. Hakikatli bezeme ustası;  

`height=

Ziyaretim esnasında Bostancı, masasının üzerinde  'Ketebehu l-Fakî ru l-Muhtâc ilâ Rahmeti Rabbihi l-Kadî r-u turâb-u akdâm-i Hazret-i Pî r Hüseynu l-İmâmu ve l-Hatî b. Ğaferallâhu zunû behu ve setera uyû behu âmin' ketebe satırının bulunduğu sülüs bir yazı vardı.  Esere dikkatlice baktığımda yazının etrafından merkezine doğru ilerleyen tezhip desenlerinin sanatçının estetiğe açılan avuçlarının içinde damla damla büyüdüğünü fark ettim. Sanırım nisan ayıydı, mezkû r ziyaretten bir müddet sonra yazı ve bezemesi gönlüme düştü ve bu satırlar ortaya çıktı: Nisan ayında gökyüzünün kapıları aralanır, rahmet, sağanak sağanak iner yağmur hasreti çeken yeryüzüne;

Yağmur semadan damla damla ilmek ilmek iner; İlahi bir ahenk içerisinde toprak damla damla beslenir, kâinat damla damla genişler, insan hücre hücre gelişir, hat nokta nokta yazılır,  tezhip damla damla büyür; Tezhip damla damla büyür;   Tezhipçinin fırçasının ucunda küçücük bir altın damlası belirir; Fırça, aharli kâğıdın üzerindeki hattın kâh içerisinde kâh kenarlarında gezinir;

Ziyaretten bir yıl sonra, Nisan ayında oğlum Hasan Alperen dünyaya geldi. Bu süreçten beş-altı ay kadar önce Serap Bostancı`ya öğrenci olan eşim Özlem hanımımın da elleri fırça tutmaya başladı. Hasan Alperen`e, Hattat Yusuf Coşkun Benefşe`den doğum hediyesi olarak gelen celî ta`lik Muhammed Aleyhisselâm' levhasının etrafında Serap Bostancı`nın gönül fırçasıyla taradığı güle ve etrafında hürmetle sıralanan halkâr desenlerine bakarak bu kez 'Tezhip damla damla büyür; Bazen hatai bir kelebek olur, güzel gözlü 'he'lerin içerisine girerek hakikatin orta yerine doğru kanat çırpar. Bazen saz yolu olur, 'kef'lerin serenine sarılır, bazen bulut olur, 'ye'lerin keşidesine tutunur; Bazen rumi olur 'ayın'ların çanağına oturur; Bazen münhani olur âyet-i kerî melerin, hadis-i şeriflerin etrafında edeple ilerleye ilerleye ötelere doğru yol alır ötelere, ötelerin ötesine. Tezhip damla damla büyür tezhipçinin avuçlarının içinde; ' ibarelerini sadırdan satıra düşürmüş olmalıyım!

Ehlince malum ve maruf olduğu üzere geleneksel İslâm-Türk sanatlarından biri olan tezhip uzun ve köklü bir geçmişe sahiptir. Sanatkâr dedelerimizden cemiyetimize miras kalan öz sanatımız günümüzde tezhip sanatçılarının fırçalarının ucunda hayatiyetini devam ettiriyor. Bugün Türkiye`nin dört bir bölgesinde açılan Güzel Sanatlar Fakültelerinde, özel atölyelerde, sivil toplum kuruluşlarında ve nihayet belediyelerin meslek edindirme binlerce öğrenci tezhip sanatının inceliklerini öğreniyor.

Bu yazımızda, bir önceki paragrafta ifadesini bulan sanat eğitim merkezlerinde 30 yıldır tezhip sanatına yeni eserler ve isimler kazandırmakta olan günümüz tezhip sanatının usta isimlerinden, hocaların hocası Serap Bostancı Tuluk`un bezeme sanatı yolculuğuna kısaca nazar edeceğiz.

`height=

Zülcenaheyn bir sanatkâr;

İlk, orta ve lise tahsilini İstanbul`da tamamlayan müzehhibe Tuluk yüksek lisans eğitimini tezhip dalında Fatih Sultan Mehmet Vakıf Ü niversitesi`nde yaptı. 1986 yılında Topkapı Sarayı Geleneksel Türk Süsleme Sanatları Kursu`na katıldı. 1988 yılında Topkapı Sarayı Geleneksel Türk Süsleme Sanatları Kursu`ndan tezhip ve 1999 yılında 'Rik`a Yazı' üzerine Hattat Mehmet Memiş`ten sertifika aldı.

1996 yılında Semih İrteş`ten 'Tezhip' Hüseyin Kutlu`dan 'Sülüs Yazı' 1998 yılında da Melek Antel`den 'Çiçek ve Minyatür' icazeti aldı. Buradan hareketle Bostancı için 'Zülcenaheyn bir sanatkâr' dersek mübalağa etmiş olmayız. Çünkü çok az sayıda sanatkâr yazdığını tezhipleme, tezhiplediğini yazma imkân ve kabiliyetine sahip.

Jüri üyelikleri;

Sn. Bostancı 2012 yılında Çorum Belediyesi 'Logomu İşliyorum'    Yarışması`nda jüri üyeliği yaptı. 2015 yılında Geleceğin Ustaları Yarışması`nda katı 2016, 2017 yıllarında da Geleceğin Ustaları yarışmasında tezhip jüri üyeliği yaptı.

Sanatçının eserleri, yurtiçindeki ve yurtdışındaki koleksiyonların baş tacı.

1996-2019 yılları arasında Topkapı Sarayı Müzesi Kültür Bakanlığı Geleneksel Türk Süsleme Sanatları Kursu`nda 2009-2019 yılları arasında da İSMEK Bağlarbaşı Türk İslam Sanatları İhtisas Okulu`nda tezhip sanatı hocalığı yapan sanatkâr, Birlik Vakfı`nda (İstanbul) İstanbul Kültür ve Araştırma Vakfı`nda (İKAV), Hekimoğlu Ali Paşa Uygulamalı Türk-İslam Kütüphanesi`nde (İstanbul), Destegül Güzel Sanatlar Mektebi`nde (Konya), Azref Çini Atölyesi`nde (Konya), Gebze Belediyesi Kültür Sanat Merkezi`nde (Kocaeli), Osmangazi, Akpınar Kültür Merkezi`nde (Bursa), Cafer Paşa Kültür Merkezi`nde (İstanbul) ve Yıldız Sarayı Geleneksel Türk Süsleme Sanatları Kursu`nda (İstanbul) tezhip dersleri verdi.

Yurt içi ve yurt dışı koleksiyonlarda eserleri bulunmakta olan sanatkâr 1990-2020 yılları arasında kişisel sergiler açtı, bununla birlikte yurt içinde ve yurt dışında birçok karma sergiye katıldı.

`height=

Serap Bostancı Tuluk: Tezhibin ana teması desendir.

Halen, Musikî Eğitim Vakfı`nda ve Eyüp Belediyesi Sertarikzade Kültür Merkezi`nde tezhip dersleri vermekte olan sanatkâra göre tezhibin ana konusunu desen oluşturuyor ve muhatabımızın bu alandaki mülahazaları şöyle şekilleniyor: 'Tezhibin ana teması desendir. Desen motiflerden oluşur. İslamiyet`i kabul eden Türklerde resim ve heykelin yapılmaması, dönemin sanatçılarını süsleme sanatında yoğunlaştırmıştır. Dönemin sanatkârları kâinatı taklit etmek yerine, sitilizasyona yönelmiştir. Tezhipte kullanılan Uzakdoğu kökenli 'hatai', kaynağı belli olmayacak kadar stilize edilmiş çiçek ve yapraklardan oluşan bir motiftir. Sözlük anlamı Anadolulu demek olan 'Rumi' ise Selçuklu Türkleri tarafından tavşan ve balık, kuş gibi hayvanların stilize edilmesinden oluşmuş bir motiftir.'

'Tezhip en çok kitap içinde baş sayfalarda kullanılmıştır. Çok özen gösterilen kitaplarda baştaki iki sayfada yazıya ayrılan küçük bir bölümün dışında, tüm alanın tezhiple tezyin edildiği görülmektedir.' diyen sanatçımızın, 'Kütüphanelerimiz birbirinden kıymetli el yazma eserlere ev sahipliği yapıyor. Tezhip de başlı başına bir kitap sanatı. Kitaplarda hangi bölümler çokça tezhiplenmektedir?' şeklindeki sualime verdiği cevap şöyle oldu: 'Özellikle Kur`ân-ı Kerim`lerin ilk iki sayfasının tezhiplenmesi adeta bir kural haline gelmiştir. Kur`ân-ı Kerî m`in dışındaki kitaplarda ise genellikle metnin başında tezhipli bir Besmele bölümü bulunmaktadır. Bu tür baş sayfalarda Besmelenin zemini ve çerçevesi de tezhiplidir. Kitabı tanıtıcı ve kimin için yazıldığını belirten bilgiler de tezhipli madalyonlar içinde yer almaktadır. Bu tür sayfalara 'zahriye', bu amaçla yapılan süslemeye ise 'zahriye tezhibi' denir. Yazma kitapların sayfa başlıklarının çoğu taçşeklinde olup üst kısımlarında tezhibin kâğıtla bütünleşmesini sağlayan 'tığ' denilen ince negatif motifler kullanılmaktadır.'

Tezhip hocası Serap Bostancı Tuluk bir yazıyı bezemeye karar verdiğinde evvelemirde planladığı bir konu var ise o konu (âyet-i kerime, hadis-i şerif, kelâm-ı kibar, beyit, vb.) hakkında araştırmalar yaparak işe başlıyor. Öncelikle yazıyı, birkaçkâğıt tabakasını üst üste yapıştırarak elde ettiği mukavvanın (murakkaa) üzerine yapıştırıyor ve ilk önce besmeleyle eserin cetvellerini çekiyor. Çeşitli desenleri eskiz üzerinde çalışıyor. Daha sonra esere desen çizme aşamasına geçiyor ve kısa sürede çalışmaya en uygun formu buluyor. Desenlerde yer vereceği bulut, rumi, hatai gibi desenleri yazı ile uyum içinde, yazının ortaya çıkmasını sağlayacak şekilde tasarlıyor. Desenleri murakkaanın üzerine özenle geçirdikten sonra altınlama ve boyama aşamasına geçiyor. Ustalığını, -yerine göre- yüzlerce saat boyunca çalışma masasında sabır temelinde buluşturan sanatkâra göre  iyi bir işçilik ve fırça, desenin ve eserin tamamlayıcısı;

25 yıldır tezyinat çalışmalarını takip etmekte olduğum Serap Hanıma 'Tezhip niçin yapılır?' dediğimde 'hakikate, mutlak hakikate ulaşmak için' dedi ve ekledi:

İbrahim Ethem Bey, kanaatimce bu sanat ilahi güzelliklere sanatkârane bir yol aramak için yapılır. Tezhip sanatının yalnızca göze hitap etmek için yapılmadığı, insanların ruhlarındaki olgunluğu ve bilgiyi, belki de başka ruhlarla yüzyıllar sonra paylaşmak istediği ve bu yüzden bu kadar ölümsüz eserlerin ortaya çıktığını düşünebiliriz. 

Eserler aslında öğretmeninizdir.

Sanatçıya göre her eser, almış olduğunuz eğitimin düzeyine göre size yön veren bir öğretmendir. Tezhip sanatı ile meşgul olan kişinin, her sanatta olduğu gibi tezhibe aşk ile bağlanması halinde kendini engin bir denizin ortasında, gizemler içinde ve onunla bir bütün olarak bulmaması için hiçbir engel yoktur. Ve dahi tezhip sanatı bizatihi sabır işidir. 

Tezhip sanatı günümüz insanına sevgi ve sabır ile nakış nakış işlenmiş ölümsüz eserler sunar. Ve dahi tezhip ferdan ferda gönlünde sanat ve estetiğe açık kapılar bulunanlara 'Nasıl işlenmiş, ne incelik, ne denge' dedirten bu sanat, iyi korunur ise, daha yüzyıllar boyu insanları kendi derinliklerine çekerek hayretten hayrete düşürür. 

`height=

Tezhip keşif sanatıdır.

Tezhip sanatçısı Serap Bostancı Tuluk`a göre tezhip bir keşif sanatıdır ve dahi sanatçı da meraklı kâşiftir. Söz konusu kâşif, eserin muhtevasını keşfetmeye çıktığında, yaptığı çalışmanın bir sonsuzluk denizine ait olduğunu ve her bir uğrak mahallinde keşfedilenin yeni bir başlangıçolduğunu görür. İlk aşaması, kıyısında yürümek olan bu engin deniz sizi öylesine içine çeker ki bir de bakmışsınız enginlerinde keşiflerdesiniz. Ne zaman ilk onu teninizde hissettiniz, ne zaman ilk kulacı attınız, ne zaman derinliklerine daldınız ve ne zaman o denizin bir parçası oldunuz anlayamazsınız. Serap hanımın sanat penceresinde tezhip hâle hâle böyle bir sevgiyi kuşanır. Bu sevgiyi besleyen en önemli âmil ise sabırdır. 

Bostancı: Daha yolun başındayız!

Bostancı gibi bu işe gönlünü ve yıllarını vermiş sanatkârlara sorarsanız 'daha yolun başındayız ve öğrenecek çok şeyimiz var' cevabını alırsınız. Evet, Serap hanımdan ve onun gönül fırçasından öğrenecek daha çok şeyimiz var... Tıpkı atalar sanatında kullanılan motiflerdeki sembolik ifadeler gibi;  

Sanatçıya, 'Tezhip sanatında kullandığınız motiflerde sembolik ifadelere de yer veriyor musunuz?' şeklinde mukadder bir sual iletecek olursanız ihtimaldir ki şu cevabı alırsınız: 'Tezhip, görüldüğü gibi dönemlerden ve motiflerden oluşan bir süsleme sanatı değildir. Kitap tezhibinde kullanılan motifler ve renkler rast gele seçilmemiştir, hepsinin birer sembolik anlamı bulunmaktadır. Tezhipte çok kullanılan kare ve dikdörtgenler yeryüzünü, yarım daireler ve üçgenler gökyüzünü işaret etmektedir. Aynı motiflerin devamlı şekilde tekrarı dünya ve kâinattaki ritmi simgelemektedir. Tek sayfa üzerindeki bezeme kâinatın küçük bir parçasını çift sayfa üzerindeki bezeme kâinatın uyumunu ve en küçük zerrenin bu armoniye katılışını temsil etmektedir. Ortak merkezli daireler de, biri diğerinin gerisinde bir hayali uzay oluşturmaktadır. Bütün bunlar İslâm dininin görkem ve güzellik doktrini ile yakından ilgilidir. Görkem tam bir yansıma, güzellik de bir merkezden kollar halinde sonsuz çıkmalar olarak sürekliliği belirtir. Bu iki kavram birbirinden bağımsız değildir ve ayrılamaz da; Renkler de bu sembolik dünyada yerini almıştır. Altın, baş eleman olarak güneş ışığın rengi olan sarı da bilgi sembolü olarak kullanılmıştır. Mavi ise sonsuzluğun rengi olarak gökyüzünü simgeler.' 

Tezhip sanatkârı Serap Bostancı Tuluk`a göre günümüzün genel yorumunda altın gündüzü, mavi geceyi sembolize etmektedir. Semboller, hemen her sanatta olduğu gibi tezhip sanatına da girmiştir. Hz. Allah hem kelime anlamına hem ebced hesabına göre lâle ile, Sevgili Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselâm (sav) ise gül ile sembolleştirilerek muhtelif eserlerde böylelikle yorumlanmıştır. İslâm tasavvufunda Vahdet-i Vücud düşüncesinin sembolleri harf ve sayılar ile birleşerek 'elif' harfi ile ifade edilmiştir. Sembollerin anlam ve yorumları kişilere göre değişebilir' cümlesini kuran sanatçıya göre her eser, insanı başka bir âleme götürür... Aynen, sanatkârın 24 yıl önce hediye ettiği gül taramasının bu satırların yazarını ötelere ve ötelerin ötesine taşıması gibi;

 

`height=