Deniz fırtınalı, gece dağdağalı ve karanlık. Umut ışığı olmayan Yunus gibiyim. Hapislerde unutulan Yusuf um şimdi ve ateş dağına fırlatılan ibrahim;
Sözlerim kafi gelmiyor, ellerime uzanmıyor bir el. Düşünceler, düşünceler, düşünceler hafakanlar basıyor. Hangi yana dönsem kasvet, hangi yana baksam çaresizlik...  'Bir aydınlık Allah ım, bir çıkar yol' diyecek takatim bile yokken yine sen geliyorsun aklıma. Gülüşün geliyor. Senden sana koşuyorum yine. Tebessüm etmeye zorluyorum kendimi. Hafifçe geriye doğru kayıyor dudaklarım. Yeniden deniyorum. Gülmenin emek isteyen bir şey olduğunu ilk defa fark ediyorum. Birkaçzorlamadan sonra gözlerime de yansıyor tebessümüm gözlerime ve yüreğime. Gülünce güzel düşünceler de gelmeye başlıyor. Gözlerimi yumuyorum, rahat bırakıyorum kendimi. Tebessümüme sarıldıkça daha güvende hissediyorum. Meleklerin kanatlarında kuş bakışı süzüyorum evreni. Her şey küçülüyor gözümde, dünya küçülüyor, ufkumu kaplayan, içimde kementler oluşturan düşüncelerim küçülüyor. Onların esiri olmaktan çıkıyor, onlarla istediğim şekilde oynayabileceğimi fark ediyorum. ve oynamaya bile gerek duymadan rahat bırakıyorum düşüncelerimi. Yüzümdeki tebessümden başka hiçbir şey sabit kalmıyor, esnetiyorum bütün ayarlarımı. 
Olumlu olumsuz hangi düşünce gelirse gelsin hepsini tebessümle karşılıyor ve üstüne üstlük birde teşekkür ediyorum. Tebessüm edince kurulup yayılmıyorlar, oturup kalmıyorlar. Güler yüzü görüp birde teşekkürü duyunca arkalarına bakmadan, iz bırakmadan çekip gidiyorlar. 
Yaşadığım bu müthiş deneyim, içimdeki bütün kara bulutları dağıtıyor. Gözlerimi açtığımda güneşin ışıl ışıl aydınlığıyla kendime geliyorum.