Bugünlerde, 'düşme' anına dair hareketlerin video veya fotoğrafının çekilerek sosyal medyada yayınlanma modası var. Kamuoyunda farklı tepkilere yol açan bu yeni akım` dünyanın birçok yerinde olduğu üzere Türkiye`de de sosyal medya gündemini meşgul ediyor. Çekilen video veya fotoğraflarda, baykuş duruşu yaparak poz veren, şekilden şekile girip suya atlayan, su altında veya akan trafiğin ortasında ütü yapan, çaydanlık şeklinde poz veren yüzlerce acayip fotoğraflarla karşılaşıyorsunuz. Özellikle Falling Stars (Kayan Yıldızlar) adı verilen yeni akımda, dağılmış para ve eşyalar arasında boylu boyunca yere uzanan insanların verdiği pozlar dikkat çekiyor.

****

Tüm dünyada bir anda popüler hale gelen Falling Stars (Kayan Yıldızlar) akımına Seda Sayan elbette kayıtsız kalamazdı. Simit dükkanı önünde ayağı kayıp yere kapaklanmış bir şekilde fotoğraf veren şarkıcının elindeki paketten etrafa saçılmış simit görüntüsü dikkat çekmeyecek gibi değildi. İşte bu görüntü, #fallingstars etiketi kısa sürede gündeme girdi.

****

Popüler bir köşe yazarı, 'Ekonomik sıkıntıların baş gösterdiği şöyle bir ortamda... Pahalı markaları gözümüze sokan, lüks otomobilleriyle hava atan, tüketim çılgınlığının nesnesi haline gelen, dertsiz, kasavetsiz bir imaj çizen ve 'kayan yıldız' akımına omuz veren... Şu başörtülü kardeşlerimiz, herkesin olduğu gibi benim de fena halde dikkatimi çekti, çekiyor.' diye yazdı.

Necip Fazıl`ın yıllar önce kaleme aldığı Gençliğe Hitabe deki 'Siz güneşi ceketinizin astarı içinde kaybetmiş marka Müslümanlarısınız!' sözlerini hatırlatan aynı yazar, yazısının devamında şu ifadeleri kullandı

'Necip Fazıl yaşasaydı...

O metni azıcık günceller ve bu başörtülü hanımlara aynen şöyle seslenirdi:

&bull Siz güneşi afili otomobilinizin koltuğunda unutmuş...

&bull Siz güneşi pahalı markaların amblemlerinde unutmuş...

&bull Siz güneşi lüks mağazaların girişinde unutmuş...

Louis Vuitton Müslümanlarısınız!'

***

Ü stad Necip Fazıl bu hanımlara böyle seslenir miydi, bilemem ama Devlet Bahçeli Falling Stars (Kayan Yıldızlar) akımı konusunda sert tepki gösterdi 'Türkçe`yi bayraklaştırırsak, sosyal medyada yeni bir akım olarak yutturulmaya çalışılan, özel jet, lüks otomobil ya da villasında ayağı takılıp düşmüş gibi sahte poz verenlere kanıp yozlaşmış akınlara itibar etmeyiz. Ayakta bulamadıklarını yerde arayanlara kulak asmayız.'

****

Ben olayın yozlaşma boyutuna girmeyeceğim. Bugün artan mahremiyet ihlalleri ve gözetlenme uygulamalarına dikkatinizi çekeceğim. Bilmem okuyanınız oldu mu, bu konu ile alakalı yazılmış Çember (The Circle) adlı bir roman var. Türkçe`ye de çevrilmiş ve kapağında 'Sosyal medyaya girerken iki defa düşüneceksiniz' diye yazıyor.

****

Bence kitabı okursanız, iki defa değil sosyal medyayı kullanırken binlerce kez düşünürsünüz!

Amerikalı yazar Dave Eggers`ın 2014`te yayımlanan ve 2016 yılında Türkçe`ye çevrilen Çember (Circle) adlı romanı, günümüzdeki eğilimlerden yola çıkarak önümüzdeki yolları değerlendiriyor. Romanda klasik distopya eserlerinin politik çemberinin dışına çıkılarak çağımızdaki gerçek korku senaryolarına dikkat çekiliyor: teknoloji, sosyal medya ve internet.

****

Romanda 20 li yaşlardaki Mae Holland adlı bir gençkız, dünyanın en güçlü internet şirketi olan The Circle da (Çember) işe alınır. Bu Mae için öyle mucizevi bir andır ki, hayatının fırsatını yakaladığını düşünmektedir.

****

Düşlerindeki işi bulduğuna inanan Mae kendisinin, arkadaşlarının ve yakınlarının hatta insanlığın geleceğini etkileyecek bir gerçekle karşılaşacaktır. Bir kadının hırsı ve idealizmiyle başlayan roman, birden kendini endişe dolu bir atmosfere bırakacaktır ve okuyucunun zihninde hafıza, geçmiş, gizlilik, ahlak, demokrasi ve insan bilgisinin sınırları hakkında birtakım soruların belirmesine neden olacaktır.

***

Önceleri her şey cennet gibi ama sonra işler değişiyor. 'Gizli olan her şey yalandır' ve 'kişisel bilgi hırsızlıktır' gibi sloganlarla çalışan Daire nin üçsüper yöneticisi her konuda şeffaflık istiyor. Her şeyin kaydedildiği ve yayınlandığı bir ortamda Mae Holland, gerçekte bir cehennemde olduğunu anlar.

'Ü rkütücü.'

-The Washington Post

'Büyük Birader hâlâ peşimizde.'

-Time

'Çağrışımları korkunçolsa da, okuması çok zevkli.'

-New York Times Magazine

***

Romana adını veren Çember, ABD`nin en büyük şirketinin adıdır. Facebook ve Google gibi devler tarihe karışmış, yerini Çember`e bırakmıştır. Çember, çok farklı alanlardaki faaliyetleri, iş ortamı ve bitmek bilmez veri açlığıyla mahremiyeti önemsemeyen ve tam şeffaflık isteyen bir platformdur.

***

Çember, beyazperdeye de uyarlandı ve 2017 yılında sinemalarda gösterime girdi. Ama film, kitabın içeriğini tam olarak yansıtamıyor. Filmde kopukluklar var ve bazı olayların anlaşılmasını zorlaştırıyor.

***

Tekelleşme, büyük veri, sosyal medya platformlarının şeffaf olmayan algoritmalarla düzenlenmesi ve platform sahiplerinin bu gücü başka amaçlar için de kullanabilir. İnsanların sosyal medya şirketlerine bağımlılığı artıkça Çember, daha da endişe verecek hale geliyor.

***

Birkaçşirket insanlar hakkında ayrıntılı veri kümelerine sahiptir ve şimdi olmasa bile çok yakında insanların kendileri haklarında bildiklerinden daha fazlasını bileceklerdir. Sosyal ağ kullanıcıları, 'Ben suçişlemiyorum ki izlenmekten korkayım' diyerek şirketlerin mahremiyet söylemlerini tekrarlamakta veya 'zaten devlet hakkımdaki her şeyi biliyor, Facebook, Twitter, Google vb bilse ne olur' diyerek gözetimi umursamıyor.

***

Oysa ki çağımızda mesele insanların masumiyeti veya korkusuzluğu değildir. Toplum bir bütün olarak bir Çember içine alınmak istenmektedir. Şirketlerin sahibi olduğu platformlardaki şeffaf olmayan algoritmalar ve siyasete müdahale güçleri bu şirketleri geleneksel medyadan daha tehlikeli hale getirmektedir.