Abdullah bin Ömer (r.anhüma) bir adamın Resulullah`ın (s.a.v.) Ashabı`ndan bazısına dil uzattığını işitti. Onu çağırdı ve Haşir Suresi`nin:

'(Allah`ın verdiği bu ganimet malları,) o fukara muhacirler içindir ki yurtlarından ve mallarından çıkarıldılar. Allah`tan bir lütuf (dünyadan rızk, ahirette cennet sevabı) ve Allah`ın rızasını ararlar ve Allah`a ve resulüne hizmet ederler. İşte onlardır sadık olanlar.' mealindeki sekizinci Ayetini okudu.

'İşte bunlar Ashab`ın Muhacirler`idir. Sen onlardan mısın?' dedi. Adam 'Hayır' dedi. Sonra Haşir Suresi`nin:

'Ve şunlar ki onlardan önce yurdu hazırlayıp imana sahip oldular, kendilerine hicret edenlere mahabbet beslerler ve onlara verilenden nefislerinde bir kaygı duymazlar. Kendilerinde ihtiyaçbile olsa î sâr ile (Ashab`ın muhacirlerini) kendilerine tercih ederler. Her kim de nefsinin hırsından korunursa işte onlardır o felâh bulanlar.' mealindeki dokuzuncu Ayetini okudu.

'İşte bunlar da Resulüllah`ın Ensar`ıdır. Sen bunlardan mısın?' dedi. Adam 'Hayır' dedi. Sonra da Haşir Suresi`nin:

'Ve şunlar ki arkalarından gelmişlerdir, şöyle derler: Ey Rabbimiz! Bizlere ve önden iman ile bizi geçmiş olan kardeşlerimize mağfiret buyur ve gönüllerimizde iman etmiş olanlara karşı kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphe yok ki sen Raufsun, Rahimsin.' mealindeki onuncu Ayetini okudu ve 'Sen bunlardan mısın?' dedi. Adam 'Ü mit ederim.' dedi.

Abdullah İbn-i Ömer (r.anhüma):  'Hayır, vallahi onları(Resulüllah`ın Ashabını)  kötüleyen bunlardan olmaz.'  dedi.

Haşir Suresi`nin onuncu Ayet-i kerimesi, bütün Ashab-ı Kiram`a karşı hürmet ve muhabbetin vacip olduğuna delildir.  Bu bakımdan bütün Ashab-ı Kiram`a karşı muhabbet ve hürmette bulunmak vazifemizdir.