CAFER VAYNİ: Hasan Tanrıkut`a devam etmek istiyorum. Evli ve bir evlatlığı olduğu söyleniyor. Kiminle evliydi, ne zaman ayrıldılar?

ATTİLÂ İLHAN: Tanrıkut bir defa yakışıklı bir adamdı. Boylu, poslu, yakışıklı, mavi gözlü fevkalade güzel Rumca bilir. Rum kızlarına kur yapardı. Çapkındı. Halk çocuğu değildi. Meselâ Hasan`ı hapse düşmek dehşete düşürüyordu. Fevkalade zengin bir kütüphanesi vardı. O zamana göre. Ben de yararlanırdım evde. Onu tanıdığım sıralarda, evlendiği karısı onu bırakmıştı. Hasan bunun acısını çekiyordu o sıralar.

O kadını tanımadım. Ama onun hakkında çok şey dinledim Hasan`dan. Karısının kendisinden uzaklaşmasını ve bu sebepten (sosyalistliğinden) dolayı onu bırakmış olmasını Hasan uzun süre hazmedemedi. Çok tedirgin oldu bundan. Yani mutsuz etti Hasan`ı kadın. Onun için ben kızarım o kadına, tanımadan, bilmeden. Ama o da rahatını seçmiş anlaşılan. Çünkü Hasan`la rahat edemeyecekti. Belli, o yüzden gitti kadın. Çünkü Hasan`ın kendisi burjuva çevresindendir. Osmanbey`de oturuyordu. Kırağı Apartmanı`nda. Kale gibi bir apartmandı. En az 200 metrekarelik bir dairede oturuyorlardı. Fevkalade rahattılar. Durumları iyi idi. Ne Anadolu`yu bilirdi, ne de başka şeyi. Askerlik, meselâ gözünde son derece büyürdü. Ankara`ya askere gittiği sırada ben onu teselli ediyordum. 'Korkma bir şey olmaz' diye. 

Askerde de onu levazıma verdiler.

Büyük bir şans. Çünkü levazım mektebi İstanbul`daydı. Ve İstanbul`da yaptı askerliği. Biraz kalem efendisiydi. Daha çok masa başı adamıydı. Halkla insanla çok sık teması yoktu. Partide de meselâ, işçilerle teması zayıftı. Konuşma yaptığı zaman ilginçkılamazdı konuşmayı, o kadar bilgili adam. Çünkü bir hoca gibi konuşurdu. İşçilerin bunu anlaması mümkün değildi. Bazen konuştuktan sonra partide, 'Attilâ yoldaş gelsin anlatsın' derdi. Ben tercüman oluyordum. O, terminolojiye uygun konuşuyordu. Karşımızdakiler ise tramvay, tütün işçileriydiler. Böyle bir entelektüel yanı vardı.

CAFER VAYNİ: Size katkısı oldu mu? Ne düzeyde oldu?

ATTİLÂ İLHAN: Ben kendi hesabıma Hasan`la çok iyi olmuşumdur. Bana katkısı çoktur. Çünkü şairler Türkiye`de kendilerine aynı zamanda çok ciddi bir bilimsel platform gerektiğinin farkında değillerdi. Bizim şairlerimiz şiiri, şairleri ve edebiyatı bilirler. Sanıyorum ki Türkiye`de ciddi ciddi ilk defa tarih, sosyoloji, felsefe ve bunların üzerinde estetik sentez çabasına giren ben varımdır. Ben de bunu tamamen Hasan`a borçluyum. Bana bu formasyonu veren Hasan`dır. 'Doğru dürüst bir solcu olmak istiyorsan, hele doğru dürüst bir solcu sanatçı olmak istiyorsan tarih, sosyoloji, iktisat, felsefe bilmek zorundasın. Estetik zaten bilmek zorundasın' deyince ben bu işi çok ciddiye aldım. Çünkü bizde şairlerin düşünmesi pek adetten değildir. Şairler sadece söyler. O yüzden Hasan`ın bende çok büyük etkisi ve yararı olmuştur. Bundan dolayı ona çok minnettarımdır. Onun için de hatırasını yaşatmaya uğraşıyorum. 

Her zaman çok sevmişimdir Hasan`ı. 

CAFER VAYNİ: Hangi dergilerde yazdı. Müstearları var mıydı?

ATTİLÂ İLHAN: Hasan Tanrıkut çok dergide yazmıştır. Kaynak dergisinde yazıları çıkmıştır. Çok da dergi çıkartmıştır. Hamle, İnsan, Gün; gibi. Batılılaşma konusu bizim aramızda çok önemliydi. Hangi Batı`yı yazdım ben. Hemen mektubu geldi. Tanzimatçı ve Gazi`nin Batılılaşması. Bu ikisini ayırmak lâzım. Bizde birleşiyor. Tanzimatçı Batılılaşma demek Batı`nın köpeği olmak demek. Şimdi aynı durum oluyor. Gazi`nin yaptığı o değil. Gazi Türk tarihinin ana hatları diye kitap hazırlatmış. İçerisinde Batı`dan bahsetmiyor. Ü stünde bile durmuyor Batı`nın. Bu bakımdan çok büyük fark var aydınlarla bizim aramızda. Bu Hasan`la tartıştığımız konulardır o zamanlar. Hasan`ın kafasını bunlar kurcalıyordu. Çünkü Hasan`ın felsefeye de çok yatkın bir kafası vardır. İyi de bir felsefeciydi. Diyalektiğin ne olduğunu
bana biraz olsun Türkiye`de anlatan o oldu. Başka hiçkimse anlatamadı. Bir de Hasan, Hilmi Ziya Bey`in materyalist döneminden çok iyi yararlanmıştır. Hilmi Ziya sonra materyalizmden uzaklaşınca çok kızdı ona Hasan. Onu asla affedemedi.

CAFER VAYNİ: Yabancı dil biliyor muydu?

ATTİLÂ İLHAN: Hasan kesinlikle İngilizce anlıyordu. Rumcayı su gibi konuşuyor ve biliyordu.

CAFER VAYNİ: Tanrıkut`un fikri cephesini de biraz anlatır mısınız?

ATTİLÂ İLHAN: Fikri cephesini biraz anlattım. Hasan aslında materyalist değil, yapısı itibarıyla ruhen metafiziğe yatkın bir adamdı. Yani, soyut felsefi spekülasyona kafası çok yatkındı. Meselâ Kaynak`ta çıkan bir yazısı vardı. 'Aklın Sınırları' diye bir yazıydı. Beni çok etkilemişti. Aklın sınırları üzerine düşünüyordu. Marksist birisi bunu düşünmez. Ama çok sistemli bir sentez taraftarıydı. Ve aynı şekilde şunu da çok rahatlıkla söyleyebilirim. Benim sentez çabamın gerisinde yine Hasan`ın rolü vardır. Yani 'Bir sanatçının, fikir adamının, aydının mutlaka metoda sahip olması ve o metotta deneysel bir sentez yapması lâzımdır.' Bu tamamen onun düşüncesidir. Ve ben bunu uygulayan biriyim. Herkes bilir benim sosyalist ve Marksist olduğumu. Ama benim fikirlerim ve tezlerim öteki sosyalist ve Marksistlere benzemez. Neden? Çünkü ben metodu kendime göre kullanırım. Tartışmaya da hazırımdır gereken insanlarla. Bu tez Hasan`ın da teziydi. Yani, bunu biz tabiri caizse aramızda beraber oluşturduk konuşurken. Çünkü karşımızda şöyle bir şey vardı: O zamanki komünistlerden Andrey Jdanov diye bir herif vardı. Rusya da Komünist Parti`nin önemli bir yerinde. Onun bir sanat anlayışı vardı ki o sanat anlayışı 'Parti ne derse doğrusu odur' idi. Biz buna itiraz ediyorduk. Doğru olan metottu. Ben metodu alır uygularım. Ben bunu yanlış uygularsam, bana söylersin tartışırız. Ama ben metodu senin gibi uygulamıyorum diye beni hapse atamazsın. Rusya`da atıyorlardı insanları hapse. Buna biz karşı çıkıyorduk. Böyle bir özgürlükçü yanı vardı Hasan`ın da.

CAFER VAYNİ: Hasan Tanrıkut ateist miydi?

ATTİLÂ İLHAN: Tanrıkut`un ateist olması gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda açık bir konuşmamız olmadı. Yalnız onun da benim de şöyle bir tanrımız vardı ki o tavrı ben hâlâ korurum. Yani, sen inanmayabilirsin, ama başkalarının inancına saygı göstermek zorundasın. Bizim düşüncemiz buydu. Bize göre sosyalizmin içindedir bu. Rusya`daki yanılgı budur. Sonra, ben aynı şeyleri çok açık olarak yazdım. Bu yanlıştır böyle bir şey olmaz. Sen inanmayabilirsin. Ama herkesi böyle göremezsin. O, onun bireysel sorunu. Sana ne.

CAFER VAYNİ: Tanrıkut`la ilgili olarak sizden başka, kimlerden bilgi, belge vs. edinebilirim?

ATTİLÂ İLHAN: Benden başka artık onu hiçkimsenin tanıdığını sanmıyorum. Birkaçarkadaşı vardı. Aslan Kaynardağ öğrencisidir. Ona gidip sorabilirsin. Zeki Pakyürek diye bir çocuk vardı öğrencisiydi. Ama nerede şimdi bilmiyorum. Bir de emin değilim ama Sosyal Yayınları`nın sahibi Enver Aytekin vardı. Belki o da sana bazı isimler söyleyebilir. Bunlardan belki bir şeyler çıkar. Bunun dışında Hasan için
söyleyebileceğim en önemli şey şudur: Türkiye`de Hasan yalnız sosyalizmin değil, hür düşünüşün de misali. 

Hür düşünmek istiyordu adam. 

Feda ettiler.

(Haftaya Devam Edeceğiz)