Geçen haftaki iki makale ile ilgili eleştirimden birisine yazarları cevap yazısı göndermişler. Bu iki yazının birlikte değerlendirilmesini bekliyorum. Bu, 'akademik' gibi görünen ama, 'tahammülsüzlük' içeren bir cevaptır.

Ben kimseyi incitmek ya da karşısında olmak için yazı yazmıyorum. 'Şahıslarla' ilgili olmadığımı, 'kurumsallaşma' için çalıştığımı bir kere daha belirtiyorum.  Gördüğümü yazıyor, gelen cevapları da yayımlıyorum.

Büyük bir özveri ile AMADER`i (Akademik Müzik Araştırmaları Dergisi) çıkaran Prof.Dr.Uğur Türkmen dostumuza, Afyon Kocatepe Ü niversitesi yetkililerine ve 'hakemlik yapan' çeşitli kurumlarda görevli Müzik Akademisyenlerine teşekkürler. Ben de arasıra hakemlik yapıyorum. Dikkat ederseniz yazımda onlara bir sözüm yok, yazı iki makale ile ilgili ve yoğunluktan bazı olumsuzluklar  gözden kaçabiliyor. 

Şimdi gelen cevaba bakalım

SAYIN GÖKTAN AY`IN MAKALEMİZLE ALAKALI FİKİRLERİNE İLMÎ BİLGİ VE KAYNAKLARA DAYALI CEVAP/ 01.10.2020

Sayın Göktan Ay, makalemizdeki tenkitleriniz yazım yanlışları, muhteviyat eksikliği ve tenakuz diye belirttiğiniz birtakım bölümlerden oluşuyor. Makalede temas ettiğiniz yazım yanlışları, şapka olarak da tabir edilen düzeltme işaretiyle alakalı, bu işaret inceltme, uzatma ve bazı harflerin (k, g) nasıl okunmasını gösteren işarettir ve TDK`ye göre de kullanımdadır. Bununla birlikte, 'i' harfinin nispet sıfatı halini sağlayan 'î ' nin kullanımını da tasdik etmiyorsunuz. Aşağıda verilen TDK`ye ait internet adresinden lüzumlu malû matı bulabilirsiniz. (http://www.tdk.gov.tr/icerik/yazim-kurallari/duzeltme-isareti/

Yine lisan kullanımıyla alakalı olarak dilimizde var olan ve eski-yeni bütün ediplerimiz tarafından eserlerinde kullanılagelen 'bu mecrada' tabirini 'kendi' lisan anlayışınıza göre 'bu alanda' olmalı diye yazmışsınız. Günlük dilde kullanılagelen alan, saha, mecra kelimelerinin tamamı bizimdir ve bu kelimelerin kullanımı yazarın zevk ve hünerine kalmıştır. Kullanılmamasını istediğiniz 'mecra' kelimesiyle alakalı açıklama ve birçok örneği yine aşağıdaki adreste bulabilirsiniz. http://lugatim.com/s/mecra

Lisanla alakalı son olarak, 'güzel sanatlar enstitüsünde' değil, Güzel Sanatlar Enstitüsünde gibi birtakım sıfat tamlamalarının büyük harfle başlaması gerektiğini söylemişsiniz. Cins isimler daima küçük harfle yazılır. Eğer münhasıran bir yer, mıntıka veya şehir işaret ediyorsa (İstanbul Teknik Ü niversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü) büyük harflerle başlanabilir çünkü bu isimler, ancak o zaman özel isim tamlaması olmasından dolayı önem kazanır.

Sayın Ay, muhteviyatla alâkalı olarak, 'tespit' kelimesinin kullanılmasını tenkit etmektedir. O zaman tespit nedir ne değildir? Sorusunu cevaplamak lüzum etmektedir. https://sozluk.gov.tr/ https://sozluk.gov.tr/http://lugatim.com/s/tespit TDK ve diğer muteber lügatlere bakıldığında değerlendirme sonunda ortaya çıkan hüküm, kararlaştırma, belirleme ve bir durumu kuşkuya düşürmeyecek biçimde gösterme gibi karşılıkları olduğu görülmektedir. Bu makaledeki hükümler veya değerlendirmeler düpedüz tespittir. Var olan realitenin, belirli bir tertip ve hükümlerle izahı ve ortaya sunulması tespittir. Çünkü bir emek vardır ve bu bilgiler derlenip toparlanmıştır.

Tenakuz başlığı ise, yine Sayın Ay`ın kelime manası bilmemesinden kaynaklanan bir bölüm olmuştur. Tenakuz çelişki, çelişme manasında bir kelimedir. https://sozluk.gov.tr/ Sayın Ay ise, makaleye bir tenakuz üzerinden değil de yukarıda bahsedilen tespit kelimesine 'kendi' yüklediği yeni manalar üzerinden, tenkitte bulunmuştur. Makale tenkidinde, tenakuzla alakalı tek satır bulunmamasına rağmen bu kelime ile tenkit başlığı açılması son derece dikkat çekici görünmektedir!

Sayın Ay, makalenin kabul safhasıyla alakalı olarak, 'Sanki önsözü birisi, içeriği diğerleri yazmış ve kontrol edilmeden yayına gönderilmiş, hakemlerde isimlere bakarak onay vermiş. Nerden baksanız etik değil. Yazan arkadaşların bu dili kullandıklarına da inanmak çok zor; ' gibi bir ifade ile yazar, editör ve hakemleri töhmet altında bırakarak, alelusul ve rahatça ithamlarda bulunabilmiştir. Etikten bahsedilen bir paragrafta, etik olmayan ima yollu ithamları ise, okuyucuların takdirine bırakmanın en doğru tavır ve yol olduğunu düşünüyoruz. Yazarın 'bu dille' tam olarak neyi kastettiğini anlamaksa hakikaten güçolsa da seçilen kelimelerin tercihinden rahatsızlık duymasını, millî edebiyat ve kültürümüze bigâne kalmakla izah etmek mümkündür.

Makalede sayısı kaynak gösterilerek belirtilen verileri, atıf yapılan kaynak aktüel olmasa dahi, Sayın Ay herhangi bir kaynak belirtmeksizin eleştirmektedir. Bu tür ciddi tenkit yazılarında, verilerle alakalı bir yorumda bulunulurken kaynak vermeden yapılan değerlendirmeler, maalesef yazının ilmî bakımdan eksik olduğunu ve âfâkî düşüncelerle yazıldığını göstermektedir.

Sayın Ay, tenkidinin son kısmında 'Bu makale de özgün olmayıp, araştırmacı, arşivci bir müzik akademisyeninin çok rahat yazacağı türdendir ve derlemedir. Yazarların hiçbir görüşü yoktur, üçkişiye de gerek yoktur. Ü lkemizde ortak bildiri sunma, Arş. Gör. ile birlikte bildiri oluşturma çok yaygın. Ki, asıl yükü altlar çekiyor. Ben yıllardır en fazla iki farklı ama yakın alanda akademisyenin makale/bildiri yazmasını önceliyorum. Bu şekilde ortaya tespitler çıkacaktır.' yorumunda bulunmuştur. Sayın Ay`a göre, kaliteli ve olması gereken yayın mutlaka, subjektif unsurlardan meydana gelmeli gibi bir hükmün çıktığı bu paragrafa, cevaben şu söylenebilir: Derleme çalışmaları, çok rahat yazılmayan, içinde yazarın şahsî görüşlerinin bulunma mecburiyeti olmayan ve literatürde birçok örneği görülen kıymetli çalışmalardır. Yine Sayın Ay`ın makalelerde olması gereken tavsiye niteliğindeki sayı tercihini de okuyucuların takdirine sunarız.

Son olarak tenkit, ilmî çalışmaların düzeltilmesi, gelişmesi daha doğru ve iyiye sevk edilmesi bakımından olmazsa olmaz bir mecburiyettir. Tenkit ilmî çerçevede, verilere dayalı ve hüsnüniyet esas alınarak yapılırsa, tenkidin araştırma ve çalışmaların gelişim ve seviyelerine müspet manada yardımda bulunacağı aşikardır. Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

Prof. Dr. Turan SAĞER Doç. Dr. Onur ZAHAL Doç. Dr. Engin GÜ RPINAR

Tespitlerim:

1/ Türkçe yazımında, düzeltme işaretlerinde ve Müzik Terminolojisinde anlaşamıyoruz. Acil çözüm bulmak gerek! Biz İstanbul Türk Musıkisi Devlet Konservatuarı diyoruz, TDK ise 'İstanbul Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı' istiyor.

Kaynak diye gösterilen sözlükleri Türk  Dili uzmanlarına sordum, bütün sözlüklerde yanlışlar olduğunu ve yine de TDK Sözlüğü`nün ehveni şer olduğunu belirttiler.

Zaten, yazarlarımızın ülkemizde yazzıldığı söylenen ama çok yanlışlarla dolu Müzik Terminoloji Sözlüğü ve Müzik Sözlüğü`nün olduğunu bilmeleri gerek!

https://www.ittifakgazetesi.com/muzik-bolumu-muzik-terimleri-sozlugu-nde-yanlislar-m1620.html

2/ Mecra-alan aynı anlamdadır, doğru, tercih elbette yazarlara aittir. Ancak, çok bildiri okuyan - yazan bir kişi olarak mecra` kelimesinin müzikte yaygın olmadığını belirtmiştim.

3/ Bu makale  'bir tespit yazısı değil, derlemedir' demiştim. 4.paragrafın sonunda '; .Çünkü bir emek vardır ve bu bilgiler derlenip toparlanmıştır.' denilmiştir. Yine 8. Satır sonunda, 'Derleme çalışmaları, çok rahat yazılmayan, içinde yazarın şahsî görüşlerinin bulunma mecburiyeti olmayan ve literatürde birçok örneği görülen kıymetli çalışmalardır.' denilerek görüşüm doğrulanmıştır.

4/ 5.satır: '..Tenakuz başlığı ise, yine Sayın Ay`ın kelime manası bilmemesinden kaynaklanan bir bölüm olmuştur.' denilmiştir. Oysa tenakuz, benim yazılarımda çok kullandığım bir kelimedir. Cevapta, TMDK`nın makalede yer verilmemesi ile ilgili tek bir satır yazılmamıştır.

5/ 6.satır: Şu sözleri asla kabul etmem mümkün değildir 'Sn.Ay,; ; .yazar, editör ve hakemleri töhmet altında bırakarak, alelusul ve rahatça ithamlarda bulunabilmiştir.' Bunlar hakemli - hakemsiz dergilerde, bildirilerde sürekli olan, şikayet konusu uygulamalardır. 

Aynı satırın sonunda, şahsıma karşı yapılmış tam bir itham vardır 'Yazarın 'bu dille' tam olarak neyi kastettiğini anlamaksa hakikaten güçolsa da seçilen kelimelerin tercihinden rahatsızlık duymasını, millî edebiyat ve kültürümüze bigâne kalmakla izah etmek mümkündür.' Kınıyorum;

6/ 7. satır: Benim yazılarım akademik/bilimsel değildir, köşe yazısıdır. Köşe yazılarında dipnot kullanılmaz,onun yerine yazarların (45. Yıldayım) tecrübelerinin/araştırmalarının sonucunda edinilen bilgilerle yazılır. Yani, yazım suçladığınız gibi 'ilmi bakımdan eksik' olmayıp, 'afaki düşüncelerle' yazılmamıştır.

7/ Son paragrafta 'Tenkit ilmî çerçevede, verilere dayalı ve hüsnüniyet esas alınarak yapılırsa, tenkidin araştırma ve çalışmaların gelişim ve seviyelerine müspet manada yardımda bulunacağı aşikardır.'   

Son sözüm: Biz müzik akademisyenleri çok kalabalık bir aile değiliz. Ancak, yayımlanmış/sahnelenmiş makale/kitap/dergi/konser/etkinlik v.b. varsa o kamuyouna mal olmuş demektir. Makale yazarları görüşlerini yazdılar, ben de katıldıklarımı/katılmadıklarımı yazdım. Hiçbir kişi ve yazı dokunulmaz değildir, akademik anlayış budur. Bugüne kadar yaptığım çeşitli eleştirilerimin 'ilmi çerçevede, hüsnüniyet esas alınarak, araştırma ve uygulamaların gelişmesine ve kaliteye yapıcı etkisinin' yaptığıma inanmaktayım; Saygılarımla.