Değerli okuyucularımız, bu köşenin müdavimleri hatırlar. Bizim can dediğimiz Çin Tıbbının 'Çi' dediği hayat enerjisinden zaman zaman söz etmiştik.

Çi hayat enerjisinin vücudumuza etkisini anlatmadan önce vücuttaki görevi hakkında birkaçcümle söylemek gerekir;

Çi hayat enerjisi elbette canlılığı sağlar ama aynı zamanda vücuttaki koordinasyonu da sağlar.

Yani bedendeki kalp, böbrek, ciğer, dalak, beyin, safra kesesi vs. onlarca organ, bu organlara bağlı yüzlerce sistem, binlerce hareket, yüz binlerce merkez, milyonlarca damar, milyarlarca hücrenin birbiriyle uyum içinde çalışabilmesi işte bu çi hayat enerjisi denilen inanılmaz koordinasyon sayesinde gerçekleşmektedir.

Düşünün bir kere;

Siz vaktinizi işinize gücünüze ayırmış telaş içinde gün boyu koştururken, kalp atacak, böbrekler süzecek, akciğerler kan temizleyecek, beyin milyonlarca komut verecek, kaslar ve sinir sistemi otomatik olarak yere duruma ve zamana göre çalışacak; Göz görecek, kulak duyacak, mide acıkacak, bağırsak çalışacak vs...

İşte vücuttaki bu iletişimi, bu koordinasyonu, insanın oluşumuyla birlikte insanla beraber var olan ve adına 'çi' yani 'can' adı verilen hayat enerjisi sağlamaktadır.

Bilgisayar ana kartını hatırlayın

Bu akış ve koordinasyonu, somut bir örnekle açıklamaya çalışırsak, bir bilgisayarın çalışma sistemiyle örneklendirebiliriz. Bilgisayarın ana kartını gözünüzün önüne getirin.

Bir büyük tablo üzerinde irili ufaklı bir sürü noktacıklar ve bir sürü ileti çizgileri var değil mi?

Bu ileti çizgilerin her biri ayrı bir görevi yerine getirmek üzere programlanmış.

Bilgisayarda bulunan hard disk, ram, işlemci, hafıza gibi tüm bölümler hepsi bu ana karta bağlı olarak iş görüyor.

Eğer bilgisayarın ana kartında, bu iletişim noktalarından bir veya birkaçı devre dışı kalsa ne olur?

Bilgisayarda sistem çöker.

Ana kart bozulunca da hiçbir parça iş yapamaz.

Bilgisayarı yapan insanoğlunun vücudu, elbette ki bir bilgisayardan daha mükemmeldir.

Öyle mükemmel hatta mükemmel üstü bir varlıktır ki, bu noktalardan bir ya da birkaçı devre dışı kaldığında bilgisayarlar gibi hemen sistem çökmüyor.

Bilgisayarın devre dışı kaldığı gibi insan devre dışı kalmıyor.

Ağrı gibi sancı gibi bulgularla sıkıntıyı, arızası dengesizliği vb. haber veriyor. Ve kendisini tedavi etmeye ve ettirmeye zorluyor.

İşin garibi bu zorlamayı da otomatik olarak yapıyor.

'çi' enerjisinin akışı bilimsel mi?

Bu konuyu da geçtiğimiz yazılarımızda fantom ağrı ile açıklamıştık. Burada kısaca tekrar edelim;

Kimi vücutta 'fantom ağrı' dediğimiz ağrı vakaları olur.

Nedir fantom ağrı? 'Kişinin olmayan organında hissettiği ağrı.'

Örneğin herhangi bir darbe sonucu kişi kolu ya da bacağını kaybedebilir. Ama bu kişi aradan yıllar da geçse bu olmayan kolun ya da bacağın ağrısını hissettiğini söyler.

Eskiden 'olmayan kolda ağrı olduğunu söylemek' tıp otoritelerine tuhaf geliyordu. Dolayısıyla bu tür ağrılar, uzun süre 'psikolojik ağrı' olarak kabul edildi.

Ama bilim, Kirlean fotoğrafı denilen ve insan vücudundaki enerji akımını gösteren fotoğrafı bulunca olmayan koldaki ağrının sebebi anlaşıldı.

Çünkü biyolojik olarak o kişinin kolu, yerinde olmadığı halde sanki o kişinin parmak uçlarına varıncaya kadar, kolu yerindeymiş gibi bir enerji akımı halen devam ediyordu.

Dolayısıyla insan hayatiyetini devam ettiren enerji akımı bir organın kopmasıyla yok olmuyordu. Çünkü o akımın yok olması demek yaşamın yok olması demekti.

Akupunktur sistematiği bu akım üzerine kurulduğu için vücutta enerji meridyenleri var ve bu meridyenlerden çi enerjisi gece gündüz sürekli akış ve devridaim yapmaktadır.

Bütün organların nüvesi embriyo

Aslında meridyen dediğimiz olgu, elektrik akımına benzer bir akımı sembolize eder. Vücudumuzu parçalara ayırdığımızda işte şu parçalar da meridyenler diye ortaya bir parça koyamayız. Ancak varlığını, tıpkı elektrik akımı gibi etkisinden anlarız. 

Tabi vücuttaki meridyenleri tarif ve kategorize etmek bu kadar basit değildir. Çünkü uzantıları boyunca, sadece adı geçen ana organlar etkilemez. Aynı zamanda embriyolojik olarak beraber geliştikleri bütün organları da etkiler.

Ana meridyenlerin hastalanan organa yakın bölgeleri de besleyen kolları vardır.

O bakımdan akupunktur sistematiğine göre bu meridyenler vücudumuzun bütünleşmiş birer parçasıdır.

Batı tıbbının temsilcileri işte bu noktada ipin ucunu kaybeder.

Vücutta dolaştığı açıklanan 'çi' hayat enerjisi ve bütün hastalıkların temelinin bu enerji dolaşımındaki aksama olduğunu bir türlü kabullenemezler.

Sebebi de vücudun organlarını makinenin parçaları gibi, tesisatçı yaklaşımla kategorize etmeleridir.

Oysa onlar da biliyor ki, her organ farklı isimlerde farklı görevlerde hayatını sürdürmektedir ama hepsinin nüvesi özü ana rahmindeki bir adet embriyondur.

Dolayısıyla bir ceninin büyüyüp insan olmasıyla organlara sahip olması, onları birbirinden ayrı düşünmeye sebep olabilir mi?

Buna bir örnek vermek gerekirse, büyük bir holding düşünün.

Bu holdingin kuruluşu küçücük bir atölyede başlamış olsun. Sonra da ülkenin her tarafında değişik şubeleri, hatta değişik alanlarda değişik faaliyetleri bulunsun. Bu holdingin tüm şubeleriyle ve kuruluşlarıyla irtibatı yok mudur?

Vücut da aynen böyledir.

Hem her organın ayrı ayrı görevi vardır hem hepsinin birbiriyle bağlantısı vardır. Onun için bir yerimize diken batsa tüm vücudumuz acıyı hisseder.

Hatta insan öyle mükemmel üstü bir varlıktır ki, değil fiziksel etki, bir söz bile insanın vücudunu fiziksel olarak etkiler.

Çok sevdiğimiz bir yakınımızın acı haberini kulağımız işitmiştir. Peki o zaman gözümüzden yaş niçin ve nasıl akmaya başlar. Çok sinirlendiren bir olay yaşadığımızda ağrısı niçin başımızı ilgilendirir ki?

Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Dolayısıyla insanoğlunu sadece et ve kemikten ibaret değildir. İnsanoğlu kabloları parçaları vs. olan bir makine gibi de değildir. İnsanoğlu her türlü donanımı içinde bulunduran ve her türlü donanımdan daha mükemmel bir varlıktır.

Aslında bütün canlılar aynı mükemmelliktedir. Bu sebeple insanı fiziksel haliyle ile metafizik hali arasındaki net bir çizgiyle ayıramazsınız İnsanda bu ikisi birbiriyle içiçedir.

Bütün bu açıklamalardan sonra neticeye gelelim. Çi hayat enerjisi 'can' olduğuna göre can vücudun neresindedir? Neresinde değildir? Bunu kim nasıl izah edebilir? Ama can olmadan vücut ne işe yarar?