Diyetisyenlik artık hayatımızın bir parçasıdır;

Hatta kimimizin hayatının olmazsa olmazı haline gelmiştir.

Ve bütüncül sağlıkta, fonksiyonel tıpta gerçekten diyetisyenlik kendine çok önemli bir yer edinmiştir.

Özellikle günümüzde dengesiz beslenme ve hareketsiz yaşamın beraberinde getirdiği fazla kilo problemi sağlık profesyonellerinin de içinden bir türlü çıkamadığı dev dalgalara dönüşmüştür.

Bu devasa problemde hemen herkesin istikameti diyetisyenler olmuştur;

Ama geldiğimiz nokta henüz yüksek sesle dillendirilmese de, diyetisyenlerimiz de dâhil kimsenin yüz güldürücü sonuçalamadığı ümitsiz vaka noktasıdır;

Anlı şanlı akademisyenler, diyet ve zayıflama merkezleri, akla hayale gelmedik fantezi diyet çeşitleri ve programları hepimizi tekrar tekrar umutlandırmaktadır. Fazla kilolardan kurtulmak veya kilo sebebiyle sağlık sorunu yaşamaktan kurtulmak için birer umut kapısı olan bu merkezlere gideriz;

Ama gelin görün ki bir türlü istediğimiz sonuca ulaşamayız; İçimizde rahatlayanlar ve 'oh şükür' diyenler elbette ki vardır, lakin araştırmalar göstermektedir ki diyet programlarıyla zayıfladıktan sonra fit hale geldikten sonra diyeti bıraktığı halde bu fit halini sürdürebilenlerin sayısı en iyi ihtimalle % 5`i geçmemektedir; Bu ne demektir? % 95`i tekrar eski haline dönmektedir;

Bu niye böyle olmaktadır?

Bunun birçok faktörü vardır ama biz bir faktöre yoğunlaşalım.

Belki şaşıracaksınız ama diyette başarısız olunmasının en önemli sebeplerinden biri diyete başlamanın kendisidir.

Nasıl yani? Çünkü insan beyni öyle otomatik bir bilgisayardır ki öyle akıllı bir bilgisayardır ki vücudun diyete başlayacağını düşündüğünde otomatikman bu diyetin bitişinin olacağını da diyete başlarken not etmektedir.

Diyete başlayan kişi, diyet süreci içerisinde bir şekilde tıpkı bir futbol maçına başlayan sporcu gibi veya bir maraton koşucusu gibidir. Yüksek tempoda gayretini maksimum kullanarak o maçı veya maratonu bitirmeye odaklanıyor. Ne kadar efor sarf etse de sonunda maçbitecek ve sonunda istirahat edecektir.

Diyet konusunda da kişi kendisine sıkı diyet veya şok diyet vb. uygulayıp ideal kiloya gelse bile tekrar yiyebileceğini eski haline dönebileceğini düşünerek o motivasyonla hedeflerine ulaşacak şekilde yönleniyor. Ama bu yanıltıcı bir motivasyon. Sonuçta, yaşam boyu sürmesi gereken süreci, bir süreliğine askeri kampa girermiş gibi form tutar gibi bir algılıyor beyin. İdeal kiloya geldiğinde de salıveriyor ve tekrar eski dengesiz beslenme hadisesi meydana geliyor. Bu da tekrar kilo almaya sebep oluyor.

İşte diyet ile zayıflayan beden, istediği kiloya gelip de diyeti bıraktığında tekrar kendini diyetten önceki hale getirmeye programlayacaktır. Bilinçaltında 'diyet bitti, kilo alarak eski haline gelmeye başla' komutuyla harekete geçecektir;

İşte diyet ile zayıflayan vücut, istediği kiloya gelip de diyeti bıraktığında vücut tekrar kendini diyetten önceki hale getirmeye programlayacaktır. Diyet bitti, kilo alarak eski haline gelmeye başla komutuyla metabolizma harekete geçecektir;

`height=

Çözüm sağlıklı ve dengeli beslenme

Biz işte bu sebeple hastalarımıza 'diyeti' değil de 'sağlıklı ve dengeli beslenme' programlarını sunmayı amaçlıyoruz.

Çünkü insan vücudunda biyolojik ölçüler var; Nedir bu?

Normal olarak midenin üçte biri su ile üçte biri gıda ile üçte biri hava (boşluk) olacak şekilde ayarlanmalı;

Nitekim tıbbı Nebevide de çok açık ve net belirtiliyor ki: 'Acıkmadan yemeyin, yemekten de tam doymadan kalkın' Yani acıkmadan yeme, doymadan kalk.

Sonra mükemmele doğru ilerliyoruz;

Mümkünse iki öğün beslen. Özel bir durumun varsa üçöğün beslen. Kişiye özel beslenme saatleri olabilir. Şu saatte şu, şu saatte şu değil, herkesin çalışma saatine göre beslenme saati farklı olabilir.

Kimi sabah erkenden kahvaltı yaparken kimi saat 10:00`da kahvaltı yapabilir; Kimi öğleyin yemek yerken kimi saat 16:00`da, kimi akşam 19:00`da yiyebilir; Kimi haftanın iki gününde Pazartesi Perşembe günleri oruçtutabilir; Yani herkes kendine göre bir beslenme düzeni tutturabilir; İnsanların beslenmesi konfeksiyon tip olamaz;

Yani kişiye göre beslenme düzenlenir ama kişiye göre diyet düzenlenemez; Düzenlenemez derken diyete başlandığını düşündüğünüz anda mutlaka onun bir gün biteceğine vücut psikolojik olarak kendini hazırlar.

Beyin o moddadır. Altta yatan düşünce bu olduğu için de, zamanı gelip siz istediğiniz forma kıvama geldiğinizde vücut kendini tıpkı courise control sisteminde olduğu gibi önceki haline getirmek üzere devreye girer;

Bu işin esas sıkıntısı bu yap-boz durumunun vücuda vereceği ritim bozukluğudur;

Bu şekilde diyet yardımıyla sürekli kilo alıp vermelerle bir süre sonra vücudun biyolojik ritmi bozulur. Dolayısıyla sabit kilo veya bir miktar kilolu kalmak bile bu kilo alıp verme zikzaklarından daha hayırlıdır.

`height=

Otomatik denge sistemi

Aslında yaratılıştan vücutta otomatik denge sistemi vardır; Bir kimse normal beslenmenin dışında bazen düğünlerde bayramlarda bazı özel toplantılarda davetlerde yemeği kaçırabilir; Yemek güzeldir, börekler güzeldir, tatlılar nefistir; Ortam güzeldir; Dayanamazsınız ölçüyü kaçırabilirsiniz; Bu normal midir? Evet normaldir; Ama ondan sonraki, duruma göre iki veya üçveya dört öğünde normalin biraz daha azını alarak bu aşırılığı birkaçöğünde dengelersiniz;

Buna vücut da alışıktır; Sağlıklı kimselerde buna otomatik denge sistemi denir;

Metabolizmayı beslenmeyi azaltınca artıran, artırınca azaltan sistem;

Çevremizde görürüz bazı kimseleri; Yıllardır kilosu artı eksi iki kilonun dışında değişmez; Ü stelik bu kimseler her şeyi yiyip içmektedir; Ü stelik yediklerine içtiklerine doğru dürüst dikkat de etmezler; Ama bu kimselerin kilolarında hiçdeğişiklik olmaz;

Örnek olarak 180 boyunda 80 kiloda olan bir kimsenin kilosu onun beynine bir hard diske kazınırcasına soğuk mühür gibi kazınmıştır. Bu bünye bazen yediğini aşırıya kaçırırsa vücut otomatikman metabolizmayı yükselterek o aşırılığı yakarak dengelemeye çalışıyor; Yine bu kimse bazı zamanda az beslendiğinde yine vücut zayıflamasın, güçsüz kalmasın diyerek bu defa metabolizma hızını yavaşlatıyor;  

İşte biz buna Homeostasi (içdenge) diyoruz; Vücut hava sıcaklığına veya soğukluğuna göre içsıcaklığını dengede tuttuğu gibi vücuda alınan besini de metabolizma yavaş veya hızlı çalışmayla vücuda uygun hale getirmeye çalışır.

Ama biz sağlıklı ve dengeli beslenme kültürünü öğrenmek ve hayatımıza uygulamak için çaba harcamayıp da kolaya kaçarak diyet sistemleriyle zayıflama, sonra tekrar kilo alma tekrar zayıflama yolunu seçersek bu defa Courise control sistemini bozarak hiçbir diyette başarılı olamadığımız gibi vücudun biyolojik ritmini ve otomatik denge sistemini de bozarız;

Ama aksine sağlıklı beslenme ve dengelemeyi hayatımıza oturtabilirsek hem dengeleyici sistemimizi bozmaz hem de korumuş oluruz;

Yapılan araştırmalarda diyet yaparak ideal kiloya gelip de diyeti bıraktıktan sonra eski kilosuna tekrar dönenlerin çoğunlukta olduğunu görüyoruz; Demek ki ezbere yapılan diyetlerle hep havanda su dövüyoruz;

Çözüm ne? Eğitim şart!

Sağlıklı ve dengeli beslenme aslında ilköğretimden beri okullarda çocuklara kademe kademe aktarılması lazım. Toplumun bu konuda eğitim hayatıyla birlikte bilinçlenmesi lazım; Bu mantığın bu felsefenin bu özetlemeye çalıştığımız bilincin genişletilmiş haliyle dönem derslerinde çocuklara anlatılması ve toplumun bilinçlendirilmesi lazım;

Otuz kırk yaşındaki bir insanı diyetisyenle siz ancak bir kalıpta tutarsınız. Ama o kimse bilinçlendirilerek yetişmiş olsa, sağlıklı beslenmesi gerektiğini, duruş oturuş ve hareketlerin sağlıktaki yeri ve önemini, beslendiği gıdaların içeriğini muhteviyatını bilir;

Bir de beslenmenin duygusal boyutu vardır; Bu konuya da inşallah bir başka yazımızda ele alırız;