`height=

Belgesel yapımcısı Fatih Ketancı ile Goethe`nin Hicret isimli şiirinden esinlenerek çalışmalarına start verdiği Hicret operası üzerine sohbet ettik.

Fatih Ketancı belgesel yapımcılığında usta bir isim, kabiliyetli bir yönetmen. Hz. Ali`nin cenklerinin anlatıldığı çizgi romanlarla gönül dünyası renk, anlam ve derinlik kazanan Ketancı dünyanın muhtelif bölgelerinde belgesel çekerken Türkiye`de bulunduğu zamanlarda hat sanatı özelinde ilgili koleksiyonculuk deneyimleri de kazanmaya başlamış.

Fatih Ketancı ile Goethe`nin Hicret şiirinde dile getirdiği 'Şu tertemiz Doğu`ya hicret et/Orada aşk, işret ve musiki meclisinde,/Hızır`ın âb-ı hayat menbaından içer, gençleşirsin' mısralardan yola çıkarak hazırlıklarına başladığı Hicret operası üzerine hasbıhal ettik.

Fatih Bey sizi tanıyabilir miyiz?

`height=

İbrahim Ethem bey merhaba. Ben Fatih Ketancı. 1981 yılında Avusturya`da doğdum. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimimi Bursa`da tamamladım. Bursa Anadolu İmam Hatip Lisesi mezunuyum. 2000 yılında üniversite eğitimi için Viyana, Avusturya`ya gittim. 2012`de kesin dönüş yaparak Ankara`ya yerleştik. 2015 yılında kurduğumuz Kargo Medya`da ortağım Hayrettin Sever ile birlikte belgesel prodüksiyon, dijital girişimler ve kültür sanat alanında faaliyet gösteriyoruz.

Estetik güzelliklerle temasınız nasıl başladı?

Çocukluğumda, evde çizim kapaklı bir Hz. Ali cengi bulmuştum. 5-6 yaşlarında olduğumu tahmin ediyorum. Henüz okuma yazma bilmiyordum. Kapaktaki renklerin, çizimin ve aksiyonun beni çok etkilediğini hatırlıyorum. Ondan sonra içinde renk ve aksiyon barındıran her şey ilgimi çekmeye başladı. Estetikle temasımın böyle başladığını söyleyebilirim.

Uzun zamandır belgesel yapımcılığıyla meşgulsünüz. Bu alanda şimdiye kadar neler yaptınız?

Bugüne kadar çeşitli televizyon kanallarına çok sayıda belgesel film prodüksiyonları yaptık. En son yaptığımız işlerden bir tanesi Inside the Lens. Dünyaca ünlü foto muhabirlerin fotoğrafladıkları haberlerin hikâyelerini ekranlara taşıdık. Ayrıca farklı ülkelerde yaşanan rehine krizlerini işlediğimiz Rehine, sıra dışı insan hikâyelerini ele aldığımız Diğer hikâyeler gibi belgesel filmler ürettik.

Belgeselcilikte ne/neler arıyorsunuz?

Herhangi bir gazete haberinde tek kare fotoğraf ve bir paragraf metin olarak gördüğünüz bir yüzün arkasında nasıl derin bir hikâye olduğunu keşfedince, insanları, onların hikâyelerini dinlemek daha çekici hale geliyor. Bu yüzden insan hikâyeleri hayatımızın da işlerimizin de hep odağında oldu.

Birkaçına kısaca değinir misiniz?

Dünyanın dört bir yanında çok ilginçhikâyeler çektik.

Bir hikâyemizde Pakistanlı bir itfaiyecinin düşük gelirli ailelerin çocukları için açtığı açık hava okulunu ziyaret ettik, bir başkasında Meksika ve Amerika`yı birbirinden ayıran demir duvarı sanat eserleriyle donatan bir ressamın hikayesini anlattık.

İnsanlara ilham olacak, yaşadıkları dünyayı daha iyi anlamalarını sağlayacak hikayelerin peşinde olduk.

Bu yolculukta aradıklarınızın ne kadarını buldunuz?

Dünyanın pek çok farklı ülkesinde ilham verici hikâyeler bulup ortaya çıkardığımızı düşünüyorum.

Ü rettiğimiz belgesellerde Wall Street işgalinden Haiti depremine, Vietnam Savaşı`nda kullanılan Agent Orange isimli gaz yüzünden savaş sonrası dönemde fiziki deformasyonla doğan çocuklardan Suriye`de hava saldırılarından kaçıp mağaralarda kendilerine yeni bir yaşam kuran insanlara kadar pek çok konuyu ele aldık. Bunun yanı sıra farklı çatışma bölgelerinden rehinelerin hikâyelerini anlatarak, savaş ve çatışmada 'çoğu zaman' istatistikten öte bir anlam taşımayan 'insan' faktörünü ortaya çıkarmaya çalıştık. Bu işler sayesinde dünyayı 'ötekinin gözünden' görmeye ufak da olsa bir katkıda bulunduğumuzu umuyorum.

15 yıllık tecrübenin ardından Batı sanatının cüzlerinen birine operaya meraklandınız. Sizi operaya çeken âmiller neler oldu?

Öğrencilik yıllarında dünya müziğine karşı merakım vardı. Yeni şeyler keşfetmek açısından Viyana sahneleri ve belediye kütüphaneleri pek çok imkân sunuyordu. Bu dönemde, klasik batı müziğine ve operaya ilgi duymaya başladım. Yaşadığım şehrin de bunda büyük etkisi var.

Viyana klasik batı müziğinin başkenti

Malum, Viyana klasik batı müziğinin başkenti kabul edilir. Mozart`tan Beethoven`a, Schubert`ten Strauss`a pek çok büyük müzisyen Viyana`da yaşadı. Ayrıca bu müziği anlamanın, içinde yaşadığım toplumu anlamaya yardımcı olacağını da düşünüyordum.

Doğu Batı Divanı, batı medeniyetinde serpilip de gönül sızılarını İslâm medeniyetinin ikliminde gidermeye çabalayan bir münevverin başyapıtlarından biri. Goethe, mezkû r eserinde Hafız`dan Şeyh Sadi`ye, oradan Mevlana`ya ve Nizâmî ye kadar oldukça geniş bir atmosferde şiirler inşâd eden Müslüman şair ve düşünürlere bir nevi öykünmüş. Sizi, Doğu Batı Divanı`na çeken şey ne oldu?

`height=

Goethe, lise yıllarında okuduğum Faust ve GençWerther`in Acıları isimli kitapları dolayısıyla aşina olduğum bir isimdi. O yıllarda Doğu Batı Divanı`ndan haberdar olmuştum fakat okumamıştım. Yıllar sonra Goethe`nin Hz. Peygamberle ilgili bir yazısıyla karşılaştım. Bu yazıdan hareketle konuyu biraz araştırınca Goethe`nin gençlik yıllarından itibaren İslâm kültür ve medeniyetine karşı derin bir alaka duyduğunu, öyle ki yaşadığı çağda Almanca diline çevrilmiş konuyla ilgili tüm kitapları okuduğunu ve hayranlığını Doğu Batı Divanı`nda kaleme aldığını öğrenmiş oldum. Doğu Batı Divanı`nı bu şekilde keşfettiğimi söyleyebilirim.

Goethe, karmaşa çağında yaşadı

Goethe, Doğu Batı Divanı na Hicret vakıasını nasıl ve hangi metaforlarla ele alınıyor?

Goethe`nin yaşadığı çağa tek kelimeyle karmaşa hâkimdi. Savaşlar, taht kavgaları, açlık, sefalet; Goethe bu tür karmaşalardan, yaşadığı çağdan uzaklaşmak istedi. Divan 'Hicret' isimli şiirle başlar. Goethe, Hicret şiirinde 'Şu tertemiz Doğu`ya hicret et/Orada aşk, işret ve musiki meclisinde,/Hızır`ın âb-ı hayat menbaından içer, gençleşirsin' der.

Hicret, Goethe`nin yeni bir hayata adımıdır

Hicret Goethe için yeni bir hayatın ilk adımıdır, yeniden doğduğu, nihayet huzur bulacağı dünyaya yolculuğudur. Hz. Peygamber de (sav) büyük ezalar gördüğü, çok büyük sıkıntılar yaşadığı Mekke`den Medine`ye hicret etmiştir. Bu anlamda, Goethe`nin, peygamberimizin hicretinden esinlendiğini ve kendisine çıkış yolu olarak O`nun yöntemini seçtiğini söyleyebiliriz.

Wagner`e göre opera tüm sanatların bileşimidir

Buradan operaya nasıl yol buldunuz?

Alman besteci Richard Wagner operayı 'tüm sanatların bileşimi' olarak tanımlıyor. Opera müziğin, tiyatronun ve plastik sanatların bir araya gelip 'sahne aldığı' bir sanat. Dekor, resim, ışık, edebiyat, tiyatro ve müziğin içiçe geçtiği müthiş bir görsellik ve anlatım imkânı sunuyor. Biz de bu imkânı kullanarak İslâm tarihinin dönüm noktasını teşkil eden Hicret`i anlatmak istedik.

Asırlar süren kutlu bir yolculuğu Hicret`i opera dili ve görselleriyle nasıl ele alıyorsunuz?

'Hicret' Goethe`nin Doğu Batı Divanı`ndan uyarlanan bir opera. Libretto Doğu Batı Divanı`ndan esinle ele alınarak yazılıyor. Aryalarda Goethe`nin şiirlerini duyacağız. Görsel açıdan ise, film prodüksiyon alanındaki deneyimimizi operaya taşıyarak, geleneksel opera formlarının biraz dışına taşan farklı bir konsept sunmayı planlıyoruz. Operayı sahnelerken film teknikleriyle fiziksel sahneyi buluşturan yöntemler kullanacağız. Batı müzik sistemini, doğunun form ve makamlarıyla harmanlamış müziklerimiz olacak.

Opera ne zaman ve hangi mecralarda izleyicilerle buluşacak?

Mart ayı itibariyle çalışmalarımıza başladık. Nasip olursa bu yıl içerisinde İstanbul`da yapacağımız dünya prömiyeri ile izleyicinin karşısına çıkmayı planlıyoruz. Başlangıçta hedefimiz ülkemizin büyük şehirlerinde, Ortadoğu ve Avrupa başkentlerinde operamızı sahnelemek.

Daha şimdiden, projeden haberdar olan Avrupa`da yaşayan Türklerin yoğun ilgisiyle karşılaştık. Operanın yaşadıkları şehre ne zaman geleceğini soruyorlar. Biz de onlarla buluşmak için sabırsızlanıyoruz.

Hicret Operası hedef kitlesine nasıl bir deneyim sunmayı hedefliyor?

`height=

Bugüne kadar inançdünyamızın tarihini büyüklerimizden dinledik, kitaplardan okuduk, kısmen de filmlerden izledik. 'Hicret' bu anlamda bir ilk olacak. İslâm tarihinin dönüm noktası olan Hicret ilk defa bir opera olarak sahnelenecek. Bu proje ile sanatın yedi formunu sahnede görmek mümkün olacak. İşin hem bu yönü, hem de bir sanat eserine konu olarak ele alınıyor olması itibariyle, seyirciye çok özgün bir deneyim sunacak.

Son olarak okuyucularımıza nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?

Goethe, İslâm kültür ve medeniyetine olan hayranlığını 'İnsanlık her şeyini Hz. Muhammed`e borçludur' diyerek ifade etmiştir. Bu hayranlığının neticesinde de Doğu Batı Divanı`nı kaleme almıştır. Goethe`yi, ona ilham olan Hicret ile, büyük sempati beslediği Peygamber Efendimizin (sav) hicreti ile buluşturacak bir eser ortaya koymaktan dolayı çok mutluyuz. Sanatın kucaklayıcı atmosferinde gerçekleşecek bu buluşmaya herkesi davet ediyoruz.