Cafer VAYNİ: Biliyorsunuz, 1992`den beri ben de bu konu ilgileniyorum. Ancak kadın hareketi ile ilgili teorilerin büyük bir kısmına da erkeklerin ortaya attığı fikirler kaynaklık etmiş. Marksist, liberal, sosyalist, radikal, psikoanalatik, post modern, feminizm bu akımların bir kısmı. Fakat 'kadın-erkek eşitliği' tartışmasının da feminizm bu tarihinde çok mühim bir yeri var. Aynı zamanda faydalanma da var. Bu bir çelişki değil midir?

Fatmagül BERKTAY: Sen sosyologsun. Sen de iyi bilirsin ki, kültür açısından hiçbir şey gökten zembille inmez. Bir kültürel miras var. Bu mirası reddetmek, inkâr etmek bence çok yazık olur. Bunu yapanlar da yani inkâr edenler de var. Sadece, yepyeni bir kadın kültürü ortaya çıkarmaya çalışıyorlar. Böyle bir iddiaları var. Bu mümkün değil. Bence, doğru da değil. Şöyle bir şey var. Bu teorileri ortaya çıkaranlar gerçekten erkekler. Ya da öyle gözüküyor.

Cafer VAYNİ: Erkekler mi gözüküyor? 

Fatmagül BERKTAY: Öyle görülüyor. Çünkü düşünce, yazma, çizme, kültür alanlarından kadınlar tarih boyunca dışlandılar. Böyle bir durum var. Ataerkillik olduğu için, kadınlar tarihten de dışlanmış gibi göründüler. Ama bu, bence bir görüntü. Kültürün yaratılmasında kadınların katkısının büyük olduğunu görmek gerekir. Eğer kadınlar hayatın daha süfli dediğimiz işleriyle uğraşmasaydı erkekler fikir yaratmakta bu kadar becerikli olamazlardı. Her neyse yaratılan kültür, kim yaratmış olursa olsun insanlığın ortak mirasıdır. Elbette, kadınlar bu kültürle diyalog içinde olacaklar. Ama şu da var: feminist teori, çok önemli bir biçimde bu kültürel mirası sorguluyor. Bu da çok önemli bir şey. Yani, biraz dışarıdan baktığı için. Tabi daha elverişli bir konumdan sorgulamak açısından. Bir şeyin merkezinde oldun mu onu savunmaya daha yatkın olursun. Hâlbuki kenarda olursan, merkezi eleştirmek açısından daha elverişli bir konumda bulunursun. Kadınlar da bu kültürün tam merkezinde yer almıyorlar. Biraz kenarındalar. O yüzden, sorgulamak ve yeni bakış açıları geliştirmek açısından kadınlar elverişli bir durumdalar. Bence feminist teorilerinin böyle bir muhalif özelliği var. Ve bu çok değerli bir özellik.

Elbette belli bir diyalog olacak. Ama bunu muhalif bir gözle, sorgulayıcı bir bakışla yapıyorlar.

`height=

Cafer VAYNİ: Birde 'Feminizm kadın-erkek çatışmasına yol açıyor. Meseleye aile merkezli bakmak lazım' görüşü var. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Fatmagül BERKTAY: Tabi, çatışmacı görüşler de var. Bence kadınla-erkek arasında elbirliği ile yeni bir dünya yaratmak fikrini savunanlar varsa sadece kadınların olduğu bir dünyayı da düşleyenler olabilir. Bir kere bunu kabul etmek gerekir. Bazı insanların da böyle bir hayali olabilir. Bugüne kadar ki yaşadıklarımıza, alışkanlıklarımıza çok aykırı olduğu için, sanki hiçağza alınmaması gereken bir şeymiş gibi ele alınıyor. Oysa pekâlâ bazı insanlar da böyle bir dünya isteyebilirler. Bence bu son derece meşrudur. Nasıl ki hepimizin farklı farklı ütopyaları var, bazı kadınların da sırf kadınlardan oluşan bir dünya ütopyası olabilir. Bunu biz beğenmeyebiliriz ama bu fikre de hoşgörü göstermeyi öğrenmemiz gerekir. Önce bunu vurgulamak isterim.

Alışkanlıklarımıza uymadığı için buna tepki duyuluyor. Bir de tersten düşünelim. Bugüne kadar kadınların hiçiçeri alınmadıkları dünya kadar ortam vardı. Buna kimse aynı derecede tepki duymuyor. Şimdi kadınlar erkeklerin alınmadıkları toplantılar yapmak istediklerinde kıyametler kopuyor. Hâlbuki binlerce yıldır kahvelere, toplantılara, siyasi partilere; kadınlar alınmaz. Böyle binlercesi var. Yani kadınlar binlerce yıldır binlerce ortama alınmadılar. Hiçkimseye bu tuhaf gözükmüyor. Çünkü normal geliyor. Ama günün birinde bunun tersi yapıldığında kıyametler kopuyor. Nitekim bizler ilk başlarda, toplantılarımızı kendi aramızda yaptık. Herkes ayağa kalktı. 'Siz erkek düşmanısınız, ayırımcısınız' diye. Öyle ise bugüne kadar olan neydi? Yani, insanlar çok çifte standartlı. Dolayısıyla bence erkeklerin alınmadığı yerler olabilir. Olmalı ve erkeklerin olmadığı bir dünya hayali de olabilir. Ama bu hayal bana göre gerçekleşebilecek bir şey değil. Neticede insan türü kadın ve erkeklerden oluşuyor. 

Benim hayalim, sadece kadınlardan oluşan bir dünya değil. Ben hem kadınların hem de erkeklerin değiştiği, farklı insan varlıklarının daha insani varlıklar haline geldiği bir dünya hayali kuruyorum. Bu da benim hayalim.  Ben istiyorum ki başkaları benim hayalime hoşgörü göstersin, ben de başkalarınınkine gösteririm. 

Cafer VAYNİ: Kadınların daha duygusal varlık ve anne oldukları, dolayısıyla kamusal alana çıktıkları vakit erkeklere nazaran daha da zorlanacaklarına dair de görüşler var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Fatmagül BERKTAY: Bunlar çok bilinen gerçeklerdir ve binlerce yıldır kadınları hayata tam olarak katılmaktan alıkoymak için kullanılır. Dinsel çerçevelerde de laik çerçevelerde de hep bu ataerkil görüş kadınları bulundukları yerde tutmak için kullanılan bir mazerettir. Bir insana kırk kere deli dersen deli olurmuş ya. O hesap, binlerce yıldır kadınlar evde tutuldular. Hep özel alana hapsedildiler. Tabi bunun getirdiği birtakım handikaplar, engeller olacaktır. Bu yaşanılan şeylerden dolayıdır. Ortamı ve koşulları değiştirdiğimizde kadınların da erkekler kadar kamusal alanda ve her yerde faaliyet gösterebilecekleri anlaşılacaktır. Nitekim anlaşılıyor.