Ramazan, çocukluğumuzun şenliğidir.Her ramazan geldiğinde o günler yüzümüzde tebessüm olarak yeniden yaşanır.
İlk "oruç tutmak" omuzlarda taşınmak, baş üstünde tutulmak. Yazı ayrı sonbaharı ayrı lezzetlidir Ramazan günlerinin. Toplar atılır, teravihlerde ilâhîler, gazeller okunur. Ramazan başında "hoş geldin ey Ramazan", sonunda "Elveda ey Şehr-i Ramazan" kasideleri ile kulakların pası gider.
 
Gazzeli çocuklar diyoruz lakin Gazze'de çocuk olunmaz ki, daha beşikte iken  büyür Gazzeli çocuklar. Oruç tutmadan açlığa alışkındır. Oruç tutunca  öyle baş üstünde gezdirilmez, başında bombalar taşlar gezinir. Hayat ölçülerine göre iftarları hep eksiktir. Ya annesini ya babasını ya da kardeşini kaybetmiştir. Her iftar sofrasında yiyecekten öte bir can eksiktir. Her geçen gün eksilmektedir, eksilerek meçhullerle bayrama yaklaşır. Bayram bile meçhuldür.

Ve geceleri, sahur davulları yerine uzaktan başlayarak, yaklaştıkça sesini artıran askerlerin gölgesidir gelmekte olan. Belki de uyumaya dâhi cesareti yoktur ki sahura uyansın.Sahur, ızdıraptan ibaret hiçbir zaman ziyafet olmamıştır. Tahayyül etmek en az yaşamak kadar güçtür. 
Gün batarken aileden bir kayıp yoksa kârdadır Gazzeli çocuk, iftar vakti kuyruğa girip elindeki tencereye yiyecek bir lokma da bulabilirse günün ziyafetidir. Kimi zaman da yemek biter, bir başkası ile bir kaşık yemeği paylaşır. Cemaatle teravih kılmak, ilahi duymanın tadını bilmez askerlerin böğürtüleri, acıdan feryat edenlerin sesi ile kulakları da ızdırap içindedir. Aldığı her nefes küçük bedenine ağır gelir. Sahurdan sonra sabah yıldızını seyretmek ne büyük zevktir ama Gazzeli çocuklar ateşin kızıllığından başka ışık göremezler, yıldızlar çoktan kaybolmuştur.

Gazzeli çocukların ramazanları, o küçücük bedende taşıdıkları kocaman iman gücü, cesaretle cennetten fragmanlardır sanki. Bugün iftar topları yerine zalimlerin bombaları altında kalsalar da iman güçleri ile cennet yemişlerinin  savaşın gölgesinde tuttukları orucun eliyle sunulmuştur onlara. Gazzeli çocukların  tuttuğu oruçlar gönülleri yıkayan bir kevser gibi ruha kuvvet verirken dünyanın kirlerine karşı, katliama karşı bir savunma şifası gibi dimdik durur. 

Gazze'de yaşlanma ihtimali olan birinin ömrü beşikten mezara savaş ile geçmiştir. Çocukluk ramazanları savaş hatıralarından ibarettir. 
Evler, mahalleler, köyler, şehirler zalimlerin topları ile hepsi kanlı tarihin sayfalarına gömülmektedir. Fakat her yeni doğan gün karanlıklar içinde olsa da nefes aldıkça Gazzeli çocuklar, analar, insanlar mucize simyasıyla dirilirler. Ağır çekimli bir film gibi, yaşadığımız ramazanın içinde onlar ruhen diriliş içindeyken Gazze'nin yok oluşunu izleyen insanlık ölüdür, çaresizdir.