`height=

Eski İstanbul`un unutulmuş evlilik âdetlerine teberrüken ve mufassalen değinmeye devam ediyoruz. Yazı dizimizin dördüncü bölümünün öznesini Gelin Alma, Nahıl Alayı, Çeyiz Açısı: Sepet-Semet, Koltuk Merasimi ve Yüz Yazısı âdetleri oluşturuyor.

Gelin Alma

Gelinin baba evinden alınarak damadın evine götürülmesine 'gelin göçü' ya da gelin götürmesi' denilmekteydi. Osmanlı İstanbul unda gelinlerin erkek tarafının evine Perşembe günlerinde götürülmesi gibi bir âdet söz konusuydu. 

Erkek evinden kız evine gelin almaya gelen kadınlar heyetine 'dünüşürler' denilir, dünüşürler, kız evi kapısının önüne, merdiven başında düğün türkücüsü` denilen kadınlar tarafından 'Hoş geldiniz dünüşürler buyursanıza/Gelininiz geyiniyor soyunsanıza' türküsüyle karşılanırdı. Kız evine buyur edilen dünüşürlere ağız tadı kabilinden baklava ikram edilirdi. Bu esnada erkek evinde görevli meydancı kadın dünüşürleri kolundan tutup ortaya çeker, kadınlar kendi aralarında eğlenirlerdi. Bu esnada gelin de hazırlanmış olur, babası ya da erkek kardeşi tarafından beline gayret kuşağı bağlanarak ata ya da faytona bindirilir, yanında öğüt verici bir rehber kadın olduğu halde erkek evine götürülürdü.

`height=

Nahıl Alayı

Nahıl alayı, eski İstanbul`un düğün âdetlerinden biriydi. Balmumu, nahılbend adı verilen ustaların ellerinde oldukça süslü bir ağaçhaline getirilir, gerek halk düğünlerinde ve de gerekse saray düğünlerinde damat evinden gelin evine görkemli bir alayla gönderilirdi. 

Nahıl, düğünler başta olmak üzere kimi zaman şenliklerde de kullanılan, üçboyutlu, aşağıdan yukarıya doğru incelerek hurma ağacı şekline benzetilen, üzeri oldukça süslü, müstesna bir düğün hediyesiydi. Gösterişli bir alayla, şenlik havası içerisinde erkek evinden kız evine doğru yola çıkarılan nahıllar Osmanlı insanının sanat ve estetik zevkinin inceliğine işaret etmekteydi.

Evliya Çelebi`nin seyahatnamesinde 'Süleymaniye`nin minareleri uzunluğunda' şeklinde tabir ettiği nahılllar genellikle ahşap bir iskelet üzerinde 2-3 metre yükseklikte, kavak ağacından bir gövdeye sahip olurdu. Ü zerine, süslerin asılabilmesi için, uzunlukları yukarıdan aşağı doğru git gide artan dallar takılırdı. Dalların üzerine renkli kâğıtlar yapıştırılır, balmumundan çiçek tasvirleri yapılır, ağaçyaprakları eklenir, yaprakların ve dalların üzerlerine altın, gümüş vb. mücevherler ve bir takım değerli hediyeler asılırdı.

Hayat ağacı olarak da isimlendirilebilecek olan nahıllar Osmanlı insanın düğün törenlerindeki güçgösterilerinin dışa vurum şekillerinden biriydi. Düğün ve şenliklerde bolluğa ve berekete duyulan özleme dikkatleri çeken nahıl objesi ve nahıl alayları unutulup giden âdetlerimiz arasındadır.

`height=

Çeyiz Açısı: Sepet-Semet

Tüm Osmanlı coğrafyasında olduğu gibi İstanbul da da kız çocuğu sahipleri maddi durumlarına göre evlatlarına çehizler hazırlamaktaydı. Çehiz sandığının iğneden ipliğe kadar en güzel bir şekilde hazırlanması aileler için evvelemirde yapılması gereken şanlı bir görevdi. 

Çehiz sandığı içerisindeki en önemli parçalar muhakkak ki kız çocuğunun el emeği, göz nuru ile uzun yıllar içerisinde bitirmeye muvaffak kılındığı işlemeler, masa örtüleri ve dantellerdi. Çehiz olarak yıllar yılı hazırlanan her şey kızla beraber erkek evine dualarla taşınırdı.

Eski İstanbul da kız evlerinde çehiz eşyaların sergilenmesine 'Sepet-Semet (Çehiz Açısı) denilir, kız çehizinin ve gelen hediyelerin ortaya dökülmesi, genellikle gerdek gecesinin ertesi günü (Cuma günü) oğlan evinde özel davetlilerin huzurunda yapılırdı. Meydancı` adı verilen kadın gelin hanımın ve ailesinin uzun yıllar bin bir emek ve özenle hazırladığı sandıkları açarak içindekileri tek tek çıkarıp gösterdikten sonra tekrar sandıklara yerleştirirdi.

Koltuk Merasimi

Eski zaman düğünlerinin en önemli hadiselerinden biri olarak kabul edilmekte olan ve Perşembe günleri düzenlenen koltuk merâsimi gelinin erkek tarafının evine geldiğinde damat ile kolkola yürümesinden neşet eden bir âdetti. 

'Allah ını seven maşallah desin!'

Düğün merâsimlerinin davetlileri koltuğu tabir yerindeyse dört gözle beklerdi. Koltuk merâsimi başlamazdan önce orada bulunanlardan biri ya da bir kaçı 'koltuk!' diye bağırırdı. Misafirlerin arasında damat gelinin sağ koluna girer, gelin ile damat kolkola ilerlerken haremağası da gelin hanımın uzun eteğini tutarak ilerler, merâsime katılanlar da hep bir ağızdan 'Allah ını seven maşallah desin', 'Rabbim nazardan saklasın' derdi. Bu esnada gelinin başının üzerine paralar saçılır, çocuklar yerlere düşen paraları alabilmek için birbirleriyle yarışırken, kadınlar da bereket getirmesi için çil paralardan almak isterdi. 

Koltuk merâsimine yetişemeyenler için koltuk merâsimi birkaçkez tekrarlatılır, gelin, koltuk merâsiminden sonra odasına çekilir, damat da geline yüz görümlüğü takdim ederdi.

Sermet Muhtar Alus, 1900 lü yılların başında İstanbul da tertip edilmekte olan bir koltuk merâsimini, 'Derken gene bir kargaşalıktır kopar. 'Koltuk!' sesleri herkesi birbirine katar. Kalfalar, cariyeler koşuşur haremağaları seğirtir. Merdivenin altbaşından itibaren koridor, sofa, gelin odasının kapısına kadar insanla dolar. Yüksek kırattaki hanımefendiler yisalarla (çekerek kaldırmalarla) yerlerinden kıpırdatılarak koltukla güzergâha getirilir. Perdenin arkasında, saz takımı da ayağa kalkar ve 'Marş-ı Hamidî ' terennümsaz olmaya (söylenilmeye) başlar.' cümleleriyle tarif eder. 

`height=

Yüz Yazısı

Yüz yazısı eski İstanbul`da düğünlerin vazgeçilmez âdetleri arasında yer almaktaydı. Yüz yazısı düğün günü Perşembe günlerinde düzenlenir, damat, gelini çoğu kez yüz yazısı merâsiminde görme imkânını elde ederdi. 

Gelin hanım düğün günü damadın kendisine nişan takımlarıyla birlikte gönderdiği atlas veya kadife kumaşlar üzerine sırmalar ve inciler işlenmiş elbisesini giyerdi. Gelinin duvağı, elbisenin eteğine kadar al renkli, bürümcük üzerine altın ya da gümüş tellerle uzayıp giderdi. Duvakta bulunan allı pullu teller, düğme büyüklüğündeki elmas yapıştırmalar gelinin çenesine, yüzüne ve yanaklarına yapıştırılırdı. Gelinin yüzüne yapıştırılan nesneler böylelikle 'yüz yazısı' olarak ifade edilirdi. Süsü ve ihtişamı ifade eden bir düğün âdeti olan yüz yazısı, alın yazısıyla irtibatlandırarak böylelikle gelinin bahtının da açık olması temenni edilirdi.

Koltuk merâsiminden sonra gelin hanım kendisi için hazırlanan köşeye velime cemiyetinin önde gelen bayan misafirleri de minderlere oturduktan sonra kadınlar gelip 'yüzü yazılmış' gelin hanımı görürlerdi. Gelinin bir köşesinde oturmakta olduğu oda, gelin hanımı görmek isteyen tüm bayan misafirler tarafından gün boyu ziyaret edilirdi. Öğle vaktinde gelin hanım yakın akrabalarıyla birlikte mükellef sofralara oturarak yemeğini yerdi. Yemekten sonra gümüş takımlar ve sırma örtülü tepsiler içerisinde misafirlere kahve ve arzu edenlere çubuk ikram edilir, gelin hanım kahvesini içtikten sonra köşesine geçip oturur, meraklı` hanımlar geçsaatlere kadar gelin hanımı ziyaret ederdi. 

YARIN: Doğum, İsim Koyma, Beşik, Beşik Alayı, Lohusa Şerbeti, Kırk Hamamı