Ü çbölüm halinde yayınlanacak olan bu yazının konusu sosyolojinin gençlik konusunu nasıl ele aldığıdır. Sosyolojik kuramlar ve sosyologlar yoğun olarak gençlik konusu ile de ilgilenmişlerdir. Gençlik sosyolojisi, sosyolojinin bir alt dalı olarak 'gençlik' konusu ile ilgilenmektedir.

Çocukluk ile yetişkinlik arasında yer aldığı kabul edilen gençlik dönemi, bir sosyo-psiko-biyolojik şekillenme ve toplumsal karakteri kazanma anlamında gelişme dönemi olarak tanımlanmaktadır. Gençolmak, toplumsal ve tarihsel gelişme sürecinde nesnel bir toplumsal katmanın üyesi olmak demektir. Dolayısıyla tarihsel açıdan gençlik, toplumların geleceği olarak varsayılmış, toplumların gelişmesinde üstlendiği rol sebebiyle her zaman gündemde olmuştur. Gençlik içinde yaşadığı toplumla dinamik bir bağ kuran, toplumsal gelişme ve değişimlere aktif olarak katılan ve kimi zaman yön veren bir toplumsal kategoridir.

Gençlik, sadece belli bir döneme ait bir toplumsal olgu olmadığı için, dönemler üstü bir sosyo-tarihsel kategoriyi temsil etmekte, toplumdan topluma değişebilen bir sosyal gerçekliğe yaslanmaktadır.

dönemini, biyolojik bir temele dayanan ve toplumsal yapı içerisinde anlamlı olarak kabul eden tanımların yanında, gençliği oluşturulmuş bir sosyal statü ve kurgulanmış bir toplumsal adlandırma düzeyinde değerlendiren sosyolojik yaklaşımlar mevcuttur. Bu bakış açısına göre gençlik kavramı en temelde üçşekilde kullanılmaktadır: Birincisi, bebeklikten yetişkinliğe uzanan sürecin ara kesitini oluşturan bir dönemi içerecek şekilde. İkincisi, 'teenager' olarak tanımlanan ve on ila yirmi yaş arasındakiler üzerine yapılan araştırmaları ve ortaya atılan kuramları tanımlamak için kullanılan bir tanımı içerecek şekilde üçüncüsü ise sanayileşmiş toplumlarda kentleşmenin beraberinde getirdiği duygusal ve toplumsal sorunları tanımlamak için kullanılan bir kavramı ifade edecek şekildedir.

Francois Dubet tarih boyunca gençlik tanımlamaları hakkında kapsamlı bir özetleme yapmaktadır. Ona göre 'Gençlik hakkındaki en yaygın basmakalıp: sorumsuzluk, gevşeklik, ahlak ve kültürün bozulması, saygısızlık, hâliyle de tehlike. Modern eğitim değerlerine göreyse gençlik, toplumun dayatmalarına karşıtlık, kendiliğini öne çıkarma, yeni ve özgür bir dünya, tarihin motoru olmak gibi çağrışımlar yapmakta. Kimilerine göre modern gençlik tüketimle damgalanmış, konfor ve narsisizmle tanımlı çünkü hiçbir sorumluluk almıyorlar, kendilerine bu imkân verilmiyor da. Kimilerine göreyse gençlik, toplumun kurbanı. Ve bundan ötürü asi, enerjik, militan ve yaratıcı. Dolayısıyla bu durum suç, şiddet ve zevk kültürünü de beraberinde getiriyor. Bazı gençlik klişeleri ise: Goethe`den Rimbaud`ya 19. yy gençliği romantik ve isyankârdı. 60`lar ve özellikle 68 nesli devrimciydi, ütopyacıydı. 80`lerinkiyse tüketimci ve içe kapanık. Bunlar klişeler. Bugünse gençlik hakkındaki en öne çıkan imge, banliyö gençliği ve tehlike, suç, kriz, şiddet' .

Günümüz gençlerini tanımlanırken ekonomik bağımsızlığının peşinde, aldığı eğitimde başarılı olabilme çabasında, bireyselleşmenin ana figürlerinden biri hâline dönüşmüş ve dolayısıyla 'özgürlük' kavramı etrafında kendisine sosyal bir zemin yaratma arayışında, bu hâliyle kimi kez materyalist olarak değerlendirilen, bazen de değişimin dinamosu olarak görülen karmaşık tanımlar da söz konusudur. Homojen bir tanımdan ziyade heterojen tanımlar ile gençlik tanımlanmaya çalışılmaktadır. Bu noktada en genel anlamıyla gençlik üzerine üçtemel bakış açısının varlığından bahsedilmektedir:

İlki Herbert Marcuse`a aittir. Marcuse, gençliği bütün yönleriyle homojen bir kitle olarak kabul etmektedir.

Diğer bir yaklaşım ise Pierre Bourdieu tarafından dile getirilmekte ve gençliğin asla homojen bir yapı arz etmediğini bilakis aynı toplumda sosyal statüleri farklı gençlerden söz edilebileceğini iddia etmektedir. Ekonomik durum, eğitim süreci ve bir işe sahip olup olmayışıyla veya ne tür bir işte çalıştığıyla doğrudan alakalı olarak gençlerin birbirinden farklılık gösterdiği ve böylelikle homojen bir gençlikten söz edilemeyeceğini düşünmektedir.

Ü çüncü görüşün sahibi François Dubet ise her iki görüşün dışında ve fakat ikisini birleştiren bir yaklaşımla, gençler her ne kadar bulundukları sosyal statüye göre farklı gençlikleri temsil ediyor olsalar da, yaşadıkları dönemin ortak olması ve aynı sosyo-kültürel ortamdan etkilenmeleri açısından bazı ortaklıkları da yaşamaktadırlar. François Dubet yaşanan bu karmaşık hâli şöyle izah etmektedir günümüzde gençlik 'içi boş bir demagoji' hâline dönüşmüştür, dahası gençlik dönemi bir kendini ispat çabası olarak algılanır olmuştur. Gençlik dönemi kişilik gelişme ve ispat dönemi olarak âdeta bir sınav havasında şekillenirken, bir de gençler eğitim alanında pek çok sınava tabi tutulmakta, başarılı-başarısız olarak sınıflandırılmaktadırlar. Bu ise kıyasıya bir mücadeleyi kaçınılmaz kılmakta, gençlik dönemi pek çok sorunun aynı anda halledilmesi gereken bir sınav dönemine dönüşmektedir.

(Önümüzdeki hafta da bu konuya devam edeceğiz.)