Muhyiddî n-i Arabî hazretleri vasıyyetinde buyuruyor ki:
'Ey nefsinin kurtuluşunu isteyen kimse.
Herşeyden önce sana lâzım olan,
sana kendi ayıb ve kusû rlarını gösterecek,
seni nefsine itâattan kurtaracak bir üstâd (hoca) lâzımdır.

Bu manada ilim kendini bilmektir ama bu kendini bilmek, kitaplardan öğrenilmez, canıyla başıyla mücadele ve aksiyon gerektirir. Kaybetmek, olduğu yerde sayıklamak, insanın fıtri yapısına ters düşer. Bu nedenle tarihin hiçbir döneminde bu kadar nesneye sahip olunamadığı hâlde, insan gittikçe daha mutsuz hale gelir, anlamı ve aidiyeti yitirir. Çünkü sürekli nefesi içine çeken bir adam gibi çatlayacak kadar şişer (tüketim toplumu) fakat o nefesi veremez. Yani sürekli alan varoluş mertebesinde kalır veren varoluş mertebesine yükselemez. Dolayısıyla özellikle maddi refahın zirvesine yükselmiş batı ülkelerinde depresyon ve intihar oranları daha yüksektir.

Bir Mürşid-i Kâmilin sohbetlerine iştirak etmiş, ondan feyz almaya çalışan hiçkimse eli boş dönmez. Son senelerde yapılan tüm tahribata rağmen toplumumuzda hala hüküm süren bütün zarafet, edep, tevazu, hürmet, diğer gamlık ve muhabbet gibi haller tasavvuftan bize intikal etmiş latif güzelliklerdir. Bir büyüğümden duyduğum şu yaşanmış olay bu gerçeği ne güzel ifade eder. O Zât-ı Muhterem gençliğinde doğu vilayetlerimizden birisinde yemeğe davet edilir. Ortak bir kaptan yemek yenir, yemeğin sonuna doğru muhterem çoğu et parçasının dokunulmadan kalmış olduğunu görür. Kendisi yesin diye diğerleri suyundan almışlar ve etlere ilişmemişlerdir. Efendi Hazretleri gülümser ve 'siz kimin dervişisiniz' der. Nitekim sonra ev sahiplerinin bir mübareğe intisaplı olduklarını öğrenir.

'Karşılıklı konuşmak, arkadaşlık etmek, dost ve yoldaş olmak' gibi anlamlara gelen sohbet, tasavvufta müridlerin eğitimi için başvurulan önemli yöntemlerden biridir. Bilindiği gibi ana hatlarıyla tasavvufî eğitim sohbet, halvet/uzlet ve seyahat aşamalarından oluşmaktadır. Şeyhin yanında, arkadaş ve dostlar (ihvân) arasında bir arada bulunmak sû retiyle mürşid-i kâmilin rû hundaki kâbiliyetlerin müridlere yansıması, bir bakıma kâbiliyet aktarımı gerçekleşmektedir. Sohbette hem sözlü eğitim, irşad ve tebliğ vardır hem de hâl eğitimi ve mânevî yansıma, hattâ şeyhin etkili nazarı söz konusudur. 2

Günümüzde sosyal medya giderek doyuma ulaşıyor ve ulaştıkça da yeni yeni arayışlar içerisine giriyor. Gençlerimiz mütedeyyin de olsa bu cazipliğe kapılarak kendilerini sosyal medyanın o depdebeli çağrısına kulak vermeden edemiyor. Başlangıçta dikkat ediyor amalarla başlayan söyleyişlerin yerini ama bu zamanda da lazım , sözlerine bırakıyor. Peki, neden gençlerimiz bu arayış içerisinde, genel olarak baktığımız zaman bunun bir'boşluktan' olduğunu gözlemleyebiliyoruz.  Gençlerimiz o kadar sahipsiz ki tıpkı abartma olmasın cami önüne konulan bir çocuk kadar sahipsiz. Aman efendim o kadar vakıflarımız var, sivil toplum kuruluşlarımız var, gençlik merkezlerimiz var....Evet, var .Var ama, aması şu..Biz gençlerimizin gönlüne hitap etmeliyiz.  Bütün bunlar var, gerçekten de çok güzel hizmetler yapılıyor , geziler düzenleniyor, kurslar, seminerler düzenleniyor ama iş gönül yani KALP meselesine gelince orada işte 100 le giden arabanın aniden frene basması gibi kalıyoruz. Peki, nedir bu kalp meselesi diyebilirsiniz, ya da nasıl olacak? Kapatılmadan önceki tekkeler öz haliyle tekkeler işte bunu yapıyordu...Yani KALP meselesine önem veriyordu bunu da SOHBET ile yapıyordu.  Düşünün sadece Fatih ilçesinde 32 tane tekke vardı, ve bu tekkelerin görevi aynı zamanda her birey için ayrı ayrı kalbi eğitim veriyordu, birebir sohbetler yapıyordu. Bir nevi onlara danışmanlık, veriyordu. Tekkeler kapatıldı ama, sohbetler hiçbir zaman kapatılmadı, sohbet halkaları hep vardı ve inşallah hep var olacak...

Muhterem Osman Nuri Topbaş hocamızın sohbetlerinde dile getirdiği bir husus vardır, gençlerin kalbine önem verilmelidir, onların iaşeleri ile uğraşmak elbette önemli, kalacak yerleri elbette önemli ama daha önemlisi onların beynini-kalbini de doyurmak gerekiyor. İşte bu da sohbetle olacak.

MUHABBET VE SIR

Merhum Musa Topbaş (k.s) ile ilk karşılaştığım bir sohbet anıydı. Ü niversiteye ilk başladığım yıldı. Kendisine sohbet evinin  girişinde karşılamış, sohbet öncesi çok sevdiği kahvesini ikram etme imkanı bize lütfedilmişti   ve çıkışta da uğurlamıştım. O esnada çıkışta bana cebinden bir kalem çıkarmış hediye etmişti. Neydi beni kendisine cezbeden, o verdiği kalem mi? Hayır, kalemi verirken ayakta   söylediği sözü : ' Sohbet meclislerinde bir an bile bulunmak hele hele mecliste hizmet etmek   kişiyi gafletten kurtarır. Sohbete gelen her ne sıkıntısı varsa rahatlamış olarak çıkar, müşgili varsa halledilmiş olarak ferahlar.' Buyurdu. Evet, yıllar geçti bu söz tıpkı o verdiği kalem gibi hala hatırımdadır.

Gençlerimizin de bu şekilde müşkilleri çözülerek yani dertleri anlattığı veya artık günümüzde anlatamadığı dertlerinin çözülmesi gerekiyor. Ü zerine basarak ve önemine binaen tekrar söylemek istiyorum artık günümüzde gençler gelip de size dertlerini anlatamıyorlar, o sohbet ehli kişilerin işi günümüzde biraz daha zor, gençler konuşamadığı, veya konuşsa da dinleyen olmadığı için sosyal medyanın ağına koşuyorlar. O zaman sohbetin önemi daha artıyor, sohbette bire bir gençlerin ruhi yapısı ile ilgilenmek gerekiyor.

(DEVAM EDECEK)