Rutin rahmettir, şükür sebebidir. Şükürden uzak her zamanki gibi deyip bir kenara atmak değildir aslında, yolunda giden her şeyi.

Düşünmek, üretmek, yürümek, duymak, görmek sayısız nimetlerle içiçeyiz. Sanıyoruz ki her gün böyle, öyleyse bir kıymeti yok, sanıyoruz ki olmak zorunda.

Yanılıyoruz...

Şükür konusunda ne çok sınıfta kalmışız, üstelik farkına bile varamamışız.

Her sabah doğan güneş, her gece kendini gösteren ay ve yıldızlar, ağrısız alıp verdiğimiz her nefes, bedenen ve ruhen lütfedilen sayısız nimetler hepsi var, hepsi rutin, fakat her gün teşekkürü gerektiriyor.

Her daim yanı başımızda olan nimetlere karşı ne kadar da körleşip, sağırlaşmışız. Bir tanesinin olmaması, aksaması, dünyamızı zindan etmeye yetiyor halbuki.

Teşekkür bilinci ise öncelikle farkındalığı gerektiriyor. Farkında olabilir isek, teşekkürün ve şükrün bir gereklilik insanî bir kurtuluş vesilesi olduğunu anlayabiliriz.

Bu nedenledir ki işe kendimizi fark ederek başlamalıyız.

Çoğu zaman, kendimizi işe yaramaz hisseder, yapamadıklarımız ile yapabileceklerimize ket vururuz değil mi ?

Araba kullanırken hayal edelim kendimizi, direksiyon başında hareketsiz, öylece duruyoruz, hiçbir hareket yok, lakin yol alıyoruz, ilerliyoruz elimiz, ayağımız, zihnimiz, gözümüz, kulağımız, yol işaretlerinde ve arabanın kontrolü bizde esasında.

Bilakis, hareket edip konuşup başka şeylerle ilgilenir isek, direksiyon başındaki dikkat ve pozisyonumuz sekteye uğrayabilir.

O nedenle, insanoğlu iman nimetiyle müsemma  bir hal üzere iken, her haliyle   hem Yaratan ile, hem kendi, hem yaratılan,  hem de tabiat ile sürekli bir iletişim halindedir. Durması, düşünmesi, konuşması, hamt etmesi, tevekkül etmesi, özel işlerini takibi, toplumsal sorumluluk bilinci, kaygıları ve çalışmaları, uyuması dahi ibadet hükmündedir.

Yüce Rabbimiz bize bu kadar değer yüklemiş iken, kendimizi değersiz ve işe yaramaz hissetmek, 'benden bir şey olmaz' demek, 'sadece benim  yapmam ile nereye kadar' diye düşünmek, kendimize, bize verilen sorumluluklarla beraber bahşedilen üstün niteliklere çok büyük haksızlık olur.

Rabbim bizden ümitli olmasaydı, bu koca dünyada başrol olarak yaratır miydi bizleri?

Biz Rabbimizden ümitli olmasak ayakta kalabilir miyiz, insanca taşıyabilir miyiz   bütün azametini, sanatını okuyup, gördüğümüz muhteşem arzın nimetlerini, şükürle karşılayabilir,  külfetlerini taşıyabilir miyiz ?

Evet , nereden geldik buralara diye düşünecek olursak rutinlerimizin bir şükür vesilesi olduğunu bizlere hatırlatan, hayat okulunda hiçbeklemediğimiz bir dersin müfredata girmesiyle, üzerinde düşünüp konuştuğumuz yıllar boyu da ders alıp, konuşup düşünmemiz gereken, ülkece ve milletçe yaşadığımız deprem üzerinden anladığımız ve anlamamız gereken çıkardığımız ve çıkarmamız gereken dersler vesilesi ile buralara geldik.

Yaşamımızda, kendi içimizde, insan ilişkilerimizde, niyetlerimizde işimizi, amelimizi, düzgün  ve insana yakışır şekilde yapma konusundaki içdepremlerimizin, aynadaki yansımasıydı belki de olup bitenler. Kolaycılığa kaçışımız kendimize, çevremize, değerlerimize olan ihanetimiz, bencilliğimiz, aldatışımız ve aldanışımızdı bu depremler.

Çarpık insan ilişkileri ve iş ahlakındaki depremlerin yer küreden dışa vurumuydu belki de.

Güvenin, dürüstlüğün, kanaatkar olmanın, şükürlü ve müteşekkir olmanın, paylaşımcı ve makul olmanın, noksanlıklarıydı   ruhumuzdaki derin deprem yarıklarıydı, yer kürede gördüğümüz iki araziyi birbirinden ayıran o dev yarıklar.

Ruhumuzda oluşan, fakat her sinyalde üstünü kapatıp görmezden gelerek yolumuza devam etmeye çalıştığımız iççığlıklarımızın dev aynada, yansımasıydı bu depremler.

Ders ihtiyaca binaen, büyük merci tarafından müfredata konuldu ise nedenini,  kendi işimizde, niyetimizde, gidişatımızda aramak zorundayız.

'Aynası  iştir kişinin, lafa bakılmaz' derken büyüklerimiz   imkanların, ilmin, bilimin, iyi niyetin, çalışkanlığın, dürüstlüğün   hayatımızdaki yerini, miktarını, yansımasını, tekrar tekrar sorgulamak durumundayız.

Aksi halde,  her türlü  zarardayız demektir.

Diğer taraftan, üzerinde durup düşüneceğimiz, anlayıp anlatacağımız, düzelerek, düzelterek   iyileşerek, iyileştirerek, yaşamak ve yaşatmak niyetiyle, çabasıyla, mücadelesiyle ikmale kalan bu dersi yüzümüzün, vicdanimizin akıyla, alnımızın teriyle,  vermeye çalışacağız.