Malum olduğu üzere camilerimiz salgın önlemleri nedeniyle yaklaşık iki aydır kapalı. Tüm ülkemizde olduğu gibi İstanbul`da da mahzun geçen Ramazan-ı Şerif günlerinde iftarlar, sahurlar, mukabeleler, teravih namazları evlerde hâne halklarıyla birlikte icra ve ifa ediliyor. Bu yazımızda Osmanlı İstanbulu`na giderek Ramazan-ı Şerif ayında ziyaret edilen mekânlara kısaca göz atacağız.

Eski İstanbul`un Ramazan ayı geleneklerinden biri de türbe, cami ve mezarlıkların ziyaret edilmesiydi. Başta sahabe kabirleri olmak üzere Yû şâ Aleyhisselâm, Hz. Hâlid, Yahya Efendi, Merkez Efendi, Aziz Mahmud Hüdâyî , padişah türbeleri ve semtlerde bulunan diğer türbeler genellikle Perşembe günleri ziyaret edilir, buralara yakın konaklarda, ahbap evlerinde ya da kebapçı dükkânlarında iftar edildikten sonra teravih namazları eda edilirdi. Gençler Şehzadebaşı ve Direklerarası`nda düzenlenen eğlencelere ilgi gösterirdi.

Pek çok tekke ve dergâh ile birlikte Kasımpaşa ve Yenikapı mevlevî hâneleriyle, Cerrâhî ve Kâdirî âsitaneleri, Şehidlik, Sünbül Efendi ve Kocamustafapaşa tekkeleri ziyaretçilerle dolup taşar, iftar saatlerinde dervişler ve misafirler için büyük sofralar kurulurdu.

Saray ahâlisi ve devlet erkânı Ramazan`ın on beşinci günü Topkapı Sarayı`ndaki Hırka-i Saâdet Dairesi`ni ziyaret ederdi. İstanbul halkı da Ramazan-ı Şerif ayının 15`inci günü ziyarete açılan Hırka-i Şerif Camii`ndeki Hırka-i Şerifi ziyaret ettikten sonra öğle namazını burada kılar ve akabinde ikindi namazı için Fatih Camii`ne geçerdi.

İstanbulluların Ramazan âdetlerinden biri de oruçayının ilk Cuma namazını Ayasofya`da ikincisini Eyüp Sultan Camii`nde üçüncüsünü Fatih Camii`nde ve son Cuma namazını da Süleymaniye Camii`nde kılmaktı.

Kadir gecesinde İstanbul`daki türbeler ve camiler ziyaret edildikten sonra Ayasofya Camii`nde iftar edilirdi. Devlet ricali de kimi zaman iftarlarını Beyazıt Kulesi`nde açarlardı.

İstanbullular ayrıca Fatih, Süleymaniye, Sultanahmet, Mirgün ve Ayasofya camilerinin avlularında açılan büyük Ramazan sergilerini ziyaret eder, Cihan Devleti`nin dört bir yanından getirilen meşhur hattatların yazılarını, nadir kitapları, antika eşyaları, değerli tesbihleri, ipek kumaşları, Hereke halılarını, İran seccadelerini satın alırdı. Ayrıca Direklerarası`nda kurulan hayâl perdelerine göz atılır, semâî kahvehanelerinde şiir ve edebiyatın tadına varılırken, külhânî kahvehanelerinde âşık atışmaları takip edilirdi.