Osmanlı Türk şerbetleri, insanın yazın bunaltıcı sıcaklarında içini ferahlatan, kışın ise hem gönlünü hem içini ısıtan binbir derde devadır.

 Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'a gelen Amerikalı hikâyecilerin, Fransız ve İtalyan seyyahların, İngiliz yazarların, Hintli ve Brezilyalı gezginlerin, romancıların 19.yüzyıla kadar binlerce seyyahın gelişi ve bu seyyahlar tarafından yazılan binlerce yiyecek ve içeceklerimizi anlatan tanıtan binlerce kitapların var oluşu; netice itibariyle, antropolojik, sosyolojik ve etnoğrafik kaynakları olmakla birlikte yiyecek ve içecek kültürü üzerinde toplumları tanımanın en belirgin kaynaklarından biridir.
15. ve 16.yüzyıllarda elçilerin ve seyyahların kayıt altına aldıkları yazmalarında Türk şerbetlerinden övgü ile  bahsetmeleri Türk şerbetlerinin ilaç niteliği taşıdığının anlatılarına rastlandığı görülmektedir.

serbet3

İngiliz elçi William Harborne 24 Nisan 1583 tarihinde,III. Murad'ın huzuruna çıkmadan önce bir saray ziyafetinde misafirlere  gülsuyu şeker baharatlarla yapılan bir şerbet ikram edildiğini anlatır. Ağustos 1676'da, Sultan IV. Mehmed ordusuyla birlikte Edirne'de karargâh kurduğunda John Covel, Şerbetçibaşının padişah için hazırladığı birbirinden güzel şerbetlerden ikram ettiğini ömründe tattığı en güzel ferahlatıcı içecekler olduğunu yazmasında söyler.

Eski dönemde şerbetler çeşitli hastalıklar için önerildiği gibi iştah açıcı olmaları, sindirime destek, sağlığı koruma korumak için gerekli sayılırdı. Şerbetler bal, pekmez, şeker, misk anber, çiçek gül çeşitli meyva sebze taze ve kuru baharatlarla iki gün mayalandırılarak lezzetli bir içecek haline getirilen Türk şerbetleri. Yemek dışında yazın Bursa Uludağ'dan getirilen kar ve buzlarla soğutulup içilir, kışın ise sıcak içilen ilaç niteliğinde bir çok hastalığa deva içecekti.

serbetci

Şerbet İngilizcede sorbet sherbet, Fransızcada sorbet, İtalyancada sorbetto, Almancada scherbett olarak kullanılmaktadır .
Priscilla Mary Işın'ın, ''Avcılıktan Gurmeliğe Yemeğin Kültürel Tarihi'' adlı eserinde Türk şerbetlerini, İtalyanların 16. Yüzyılda Osmanlılardan aldıklarını, şerbete sorbetto adını verip sonra  karla dondurmaya çevirdiklerini belirtmektedir.
Şuan Fransız ve İtalya mutfaklarında sıklıkla rastladığımız ağız tazeleyici olarak her yemek arasında servis edilen sorbelerin Osmanlı şerbetleri olduğunu bilmeliyiz. Türk mutfak kültürünün ilaç niteliğindeki bu güzide şerbet kültürüne sahip çıkarak dünyanın en sağlıklı içecekleri literatürüne girdiğini unutmayalım. Bu yazımızın üzerine bu kavurucu sıcaklarda sizlere güzide bir şerbet tarifi vermeden de olmaz:
Kavun çekirdeği şerbeti :
Bir kavunun çekirdeklerini yıkayıp temizleyelim.
1 su bardağı bal yoksa 350 gr. toz şeker, 1 çubuk tarçın (yoksa kullanma), 2 diş karanfil, 1 litre su, yeterince buz.
Bir litre su ile kavun çekirdeklerini blenderda süt gibi olana kadar çekiniz. Bir tencereye alıp bal veya 350 gr şeker, bir çubuk tarçın, iki üç diş karanfille birlikte üç dakika kaynatıp soğutup dolapta 8 saat dinlendirelim.Bardaklara buz koyup üzerine kavun çekirdeği şerbetimizi doldurup afiyetle içelim.
Not: Bu şerbeti dondurulmuş limonata ile blenderda tekrar vurup kar haline getirip  buzluğa koyup her 5 10 dakikada karıştırarak dondurma yapabilirsiniz. Afiyet olsun.
Kültüre sahip çıkmak geleceğin aydınlığıdır. Yurdumun güzel yürekli insanlarına gönülden selâm olsun. 

serbet2