Çin in kuzey batısındaki vilayetin adı tam olarak: Uygur Özerk Bölgesi- Sincan. Ancak burada hiçbir şey özerk değil. Han Çinlilerinin devlet tarafından organize biçimde hammadde açısından zengin olan bu bölgeye yerleşmesi Uygurları uzun süredir azınlık haline getirdi.

Çin yönetimi Sincan da çok çirkin bir uygulama yürütüyor. Modern gözetleme teknolojisi ile klasik polis devleti yöntemlerini birleştirerek devasa büyüklükteki eğitim kamplarında halkın tamamını etnik kimlik ve dinlerinden uzaklaştırıyor, onlara güçlü Komünist Parti ye acı biçimde itaat etmeyi aşılıyor.

Geçtiğimiz aylarda BM ye sunulan bir raporda Uygur ve diğer Müslüman azınlıklardan oluşan yaklaşık 1 milyon insanın kamplarda tutulduğu ve ırkçı ayrımcılığa uğradığı kaydedilmişti.

Sincan da milyonlarca Uygur Türkü yaşıyor. Bölgede sık sık şiddet olayları yaşanıyor. Çin Uygurları kitleler halinde yeniden eğitim kampı olarak adlandırılan kamplara hapsediyor.

Batı Sincan bölgesinde Çin in 'radikal İslamcılıkla' suçladığı Uygur Türklerini keyfi göz altılarla zorla tuttuğu iddia edilen ancak Pekin hükümetinin varlığını reddettiği 'gözetim kampları' geçen ay yasallaştırdı.

Sincan Uygur Özerk Bölgesi yetkilileri, 'radikal ideolojilerle' mücadele kapsamında 'mesleki yeterlilik eğitim merkezleri' adı vererek resmileştirdi.

Birleşmiş Milletler (BM) Ağustos ayında yayımladığı raporda Çin in bir milyona yakın Uygur Türkünü 'yeniden eğitim' için Batı Sincan daki kamplara gönderdiği yönündeki haberlerin endişe verici olduğu uyarısında bulunmuştu.

Helal ürünlere karşı kampanya

Gözetim kamplarıyla ilgili yasal değişiklik, 12 milyona yakın Müslüman azınlığın yaşadığı Sincan da gıda olmayan helal ürünlere yönelik kampanya başlatılması sonrası geldi.

Yetkililer, 'helal' kavramının genişlemesinin 'gözaltıyla sonuçlanabilecek davranışlara örnek teşkil edebileceği' uyarısında bulunuyor.

Bir yerel gazetede helal kelimesinin diş macunu gibi ürünler için kullanılmasının, dini ve sekuler hayat tarzları arasındaki çizgiyi bulanıklaştırdığı, insanları radikal dinciliğe ittiği yönünde ifadeler yer aldı.

Çin Komünist Partisi, Sincan hükümeti yetkilileri ve parti üyelerinden de halk içinde yerel dilleri değil Mandarin dilini konuşmaları, Komünist Parti ideolojisine bağlılıklarını yinelemeleri isteniyor.

Komünist Parti liderlerinin yerel yetkililerden de 'helal ürün trendiyle' mücadele etmesini yönünde baskı yapıyorlar. İnsan Hakları İzleme Örgütü, bu adımları eleştirdi.

Aralarında Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü nün de bulunduğu kuruluşlar, bu kişilere kamplarda Çin Cumhurbaşkanı Şi Jinping e bağlılık yemini ettirildiğini söylüyor.

Dünya Uygur Kongresi de haklarında hiçbir suçlama olmaksızın süresiz olarak kamplarda tutulan Uygurların Komünist Parti sloganları atmaya zorlandığını belirtiyor.

Kamplardan çıkan kişilerse, burada fiziksel ve psikolojik işkence uygulandığını, ailelerinin kayıplara karıştığını söylüyorlar.

Birleşmiş Milletler Irk Ayrımcılığının Kaldırılması Komisyonu bu iddialara ilişkin Ağustos ayında bir rapor yayımlayarak, Çin den gözaltına alınan kişilerin derhal serbest bırakılmasını, tutsakların sayısı ve gözaltına alınma gerekçelerinin de açıklanmasını talep etmişti.

Sincan Özerk Bölgesi nde 10 milyon Uygur Türk ü yaşıyor. Bölge nüfusunun yaklaşık yüzde 45 i Müslüman Uygurlardan oluşuyor. İnsan hakları izleme örgütü 2013 teki raporunda Çin i, bölgede yaygın bir etnik ayrımcılık, dini faaliyetlere yönelik baskı ve artan bir kültürel sindirme politikası uygulamakla suçlamıştı.

Temmuz 2009`da Sincan ın başkenti Urumçi`deki ayaklanmada 197 kişi hayatını kaybetmiş, 1721 kişi ise yaralanmıştı.

BM Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Komitesi Ağustos ayında birçok güvenilir rapora göre bir milyona yakın insanın haklarında dava açılmaksızın kamplarda tutulduğunu açıkladı. Bu da 10 milyon Uygur arasında her on kişiden birine tekabül ediyor. Çin böylesine gözaltı kamplarının bulunduğunu ilk kez Ekim ayında teslim etti. 'Terör ve radikallikle' mücadele bahanesiyle Uygur halkının tamamını zan altında bırakılıyor.

Pekin yönetiminin bizzat kendisi görüş alışverişi, anlayış ya da köprü inşa edilmesini sağlayacak her sesi susturuyor. Ekonomi profesörü İlham Tohti gibi yıllardır barışçıl diyalog için çalışanlar gibi. Birçok insan hakları ödülü alan Tohti 'ayrılıkçı' olduğu iddiasıyla tutuklanarak ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.

Çin`in Uygurlara yönelik sert politikalarını eleştirdiği için suçlu bulundu.

Tohti nin eşi Guzeyle Nur, suçlamaları reddederek, 'İlham ayrımcılık yaratacak hiçbir şey yapmadı. ben de baskı altındayım. Evimden çıktığım anda polis takibindeyim' dedi. Çin`de Uygurların yaşadığı, resmi adı Sincan olan Doğu Türkistan`da doğan 45 yaşındaki Tohti, daha önce de verdiği röportajlar ve derslerinde anlattıkları nedeniyle birkaçkez gözaltına alınmıştı. Son olarak Tohti, 16 ocak`ta polis tarafından evi basılarak gözaltına alınmış, bilgisayarına ve birçok belgesine el konmuştu.