Bu incelememizde yirminci asır Türk düşünce hayatının en büyük ismi Ziya Gökalp`in iktisat sosyolojisini ilgilendiren görüşlerini ele almaya ve bugünkü realiteden hareketle, bazı hususlara dikkat çekmeye çalışacağız. Ziya Gökalp 1874-1924 yılları arasında yaşamıştır. 48 yıllık ömründe 'konaktan, apartman dairesine sıkıştırılan' yani ümmet devrinden, millet devrine doğru hızla geçiş yapan milletimizin meselelerine şahit olmuş ve bu sosyal meselelere sağlıklı çözümler getirmeye çalışmıştır. Sosyal ve toplumsal çözümlerini nihayetinde 'Türk milletindenim, İslâm ümmetindenim ve Batı medeniyetindenim' şeklinde formüle etmiştir. Gökalp, ülkemizin fikir hayatında birçok ilk`e imza atmıştır. Hilmi Ziya Ü lken`e göre: 'Garp ilmine istinat ederek, cemiyetimizin bütün meselelerini en detaylı ve sistematik bir tarzda gören, ilk büyük mütefekkirdir.' Türkiye`de sosyolojinin kurucusu odur. Tarihimizi ilk defa sosyal gelişmesine göre devirlere ayıran yine Gökalp`tir. Türk (Atatürk) milliyetçiliğini sistemli hâle getirmiştir. Nitekim Atatürk, onu 'fikirlerimin babası' diye nitelendirmektedir. Gökalp`in sosyolojisinde vazgeçemediği en önemli tutkusu, millî liktir. Ele aldığı her konuyu, durumu ve bilgiyi, Türk halkının şartlarına göre yorumlar. İşlediği konuları, Türk tarihi ile toplumundan ele aldığı örneklerle öylesine zenginleştirir ki, okuyucunun anlattıklarına inanmaktan başka çaresi kalmaz.

Gökalp, meramını anlatırken yazı sanatının çeşitli biçimlerini kullanmıştır. Masal, hikâye, makale, diyalog, vaaz ve gibi.. Kaleminden inceleme olarak çıkan, 'İktisadi Vatanperverlik' isimli bir makale, başka bir yerde aynı başlıkla bir şiire konu olmaktadır. Her ne kadar, 'şuur devrinde, şiir susar' dese de, hece vezniyle yazdığı şiirlerinde, daha çok nesirlerinde ele aldığı konulara temas etmiştir. Bir bakıma rayından çıkmak üzere olan Türk toplumunu, yeniden rayına oturtmak için entelektüel manada her türlü yolu denediğini ifade edebiliriz.

Gökalp`in İktisadî görüşlerinin temelini, 'millî iktisat' kavramı teşkil eder. Ele aldığı her konuda olduğu gibi, iktisatta da tamamen millî liği savunmakta, bunu da ancak devletin gerçekleştirebileceğine inanmaktadır. Nitekim Türkiye`de uygulanan devletçilik politikalarının temelinde, Gökalp`in düşünceleri yer almaktadır. Gökalp`in, millî iktisadı savunmasının sebebi, Avrupa`da ve ülkemizdeki değişmelerdir. Ondokuzuncu asrın ortalarından itibaren Avrupa`nın devlet anlayışındaki 'millî devlet' olma gerçeği, zamanla imparatorlukların yıkılmasına ve bu coğrafyalarda millî devletlerin kurulmasına yol açtı. Nitekim Osmanlı coğrafyasından 27 farklı devlet ortaya çıktı. Batı`daki bu gelişmelere bağlı olarak, yirminci yüzyılın başlarında Türk devleti de 'ulus devlet' olma projesini uygulamaya koydu. Ziya Gökalp bu projenin en önemi teorisyenidir. Diğer bir faktör ise, liberalizm ve Marksizm karşıtlığıdır. Ziya Gökalp`e göre 'Adam Smith ekonomi politik`i kurarken, insanî bir ilim kurduğunu sandı. Yani bulduğu doğruları, her zaman ve her mekân için doğru varsaydı. Hâlbuki farkında olmaksızın, İngiliz ekonomisinin dayandığı esasları ve onun gelişme şartlarını yazıyordu. Amerikalı John Ray ile Alman Fredrich List, bu düşüncenin kendi memleketleri için yanlış olduğunu belirtti. Şimdi Almanya sanayide çok ilerlediği için, bu defa Adam Smith`in (Manchester okulu-liberal iktisat) kaideleri burada canlanıyor. Şüpheniz olmasın ki, Amerika sanayide çok ilerlediği, İngiltere ve Almanya rekabetinden korkmadığı zaman, Adam Smith`in fikirlerini müdafaa edecek ve her millete zorla kabul ettirmeye çalışacaktır. Her ne zaman olursa olsun, endüstride ileri gitmiş milletlerin ekonomi kitaplarını, değişmez kutsal kitap kaideleri gibi aynen okutmaya ve hayatımızda böyle bir devlet ekonomisinin peşinden gitmeye kalktıkça, iktisaden çökmeye doğru gideceğimizden şüphe etmeyiniz.'

Gökalp aynı zamanda, Marx`ın ekonomiyi toplumlar için tek belirleyici faktör olarak görmesine karşı çıkar. Bu noktada Gökalp, sosyolojisinden etkilendiği Emile Durkheim`in '; Diğer içtimaî hadiseler, iktisadî hadiselere sebep olabildiği gibi iktisadî hadiseler de içtimaî hadiselere sebep olabilir.' görüşünü destekler. Gökalp, Edmond Domolens`in tesis ettiği 'yarınki cemiyet yalnız müstahsillerin olmalıdır' anlayışını da abartılı bulur. Çünkü müstahsilin manası genişletilince bir şair, bir âlim, bir musikişinas, bir filozof, bir ressam da müstahsildir. Yani üretici... O halde 'yarınki cemiyet mütehassıslardan mürekkep olmalıdır' fikri daha doğrudur der. Aslında Gökalp`in bütün çalışmaları bir maksat doğrultusundadır: O da, millî kalarak çağdaşlaşmaktır. Bu çağdaşlaşma projesinde, Türkiye`de millî ekonominin oluşturulması ve tarım toplumundan, sanayi toplumuna geçilerek, Batı seviyesine erişilmesi önemli bir yer tutmaktadır. Nitekim Türkiye`deki durumu hep İngiltere, Almanya, Amerika gibi Batı memleketleriyle kıyaslamakta ve ülke realitesine göre çözümler üretmeye çalışmaktadır. Gökalp meselelere getirdiği çözümler noktasında ise yerli ve milli olduğu görülmektedir.

Gökalp`in iktisadi meselelere ilişkin ilk yazısı, 16 Mayıs 1904 tarihli 'Diyarbekir Gazetesi`nde yayınlandı. Adı 'Kışla Meydanı' idi. Diyarbekir ve Peyman gazetesinde yazdığı birçok yazıda daha ziyade kendi bölgesinin ekonomik meselelerini konu almıştır. Ziya Gökalp, İktisat Mecmuasında kaleme aldığı bir dizi yazıda ise, 'Millet nedir? Millî iktisat neden ibarettir?' sorularına cevap aramaktadır. Burada millî iktisadı, Türkleri bir camia haline getirecek, Türk harsının teşekkülünü temin edecek amillerden birisi olarak görmektedir. Ona göre iktisadî hayatın aile, şehir ve millî olmak üzere, üçdevresi vardır. Aile iktisadı devresinde mübadele yoktur. Ü cret ve fiyat kurumları henüz mevcut değildir. İşler imece usulüyle yahut esirler ve serfler vasıtasıyla yapılır. Küçük bir iş bölümü vardır. Şehir iktisadında ise mübadele doğrudan doğruya ve vasıtasızdır. Ona göre, bu üçiktisadî devre realitede birbirlerinden tamamıyla ayrı değildir. Her kavimde bu üçanlayıştan biri asıl, diğerleri de ikincil planda olarak bulunur. Yani şehir iktisadının hâkim olduğu yerlerde, aile iktisadının izleri olabileceği gibi, millî iktisadın hâkim olduğu yerlerde de aile ve şehir iktisatlarının izleri bulunabilir.

 

(Önümüzdeki hafta bu konuya devam edeceğiz..)