Afyonkarahisar`da Türk hat sanatının ekol sahibi üstadlarından Hattat Ahmed Şemseddin Karahisârî `nin hatırasının yâd edilmesi, yeni yetişen nesle hüsn-i hat sanatımızın neşesinin sevdirilmesi mülahazalarıyla Ahmed Şemseddin Karahisârî Hüsn-i Hat Müzesi tesis edildi.

Mezkû r müzenin öncüsü ve Karahisârî Müzesi fikrinin müellifi Hattat Mahmut Şahin ile ilgiyle okuyacağınızı düşündüğümüz bir hasbihal gerçekleştirdik.

`height=

Afyonkarahisar da Ahmed Şemseddin Karahisari Hüsn-i Hat Müzesi kurma fikri nasıl ortaya çıktı? Bu fikrin müellifi kimdir?

Afyonkarahisar Ahmed Şemseddin Karahisârî Hüsn-i Hat Müzesi fikri bendenizde aittir. Hikâyesini arz edeyim sizlere.

Tabii ki; Bilmeyenler öğrensin!

Afyonkarahisar İl Kültür Turizm müdürü Mehmet Tanır Bey bir hüsn-i hat yarışması için Afyonkarahisar`dan Hasan Hüseyin Ertunçarkadaşımızla görüşmüş o da 'hocamız daha vâkıftır' mülahazasıyla bana haber verdi. Malum olduğu üzere hafta içinde vaktim oldukça sınırlı. Hafta sonlarında da Bursa, Eskişehir ve Kütahya`ya hüsn-i hat dersleri vermeye gidiyorum. Kütahya bir nevi son durak! Ben de hafta içi vaktim olmadığını ancak beni pazar günü ders sonrasında Kütahya`dan almaları durumunda 'pazartesi günü görüşebiliriz' dedim. Böylelikle bir pazartesi günü Afyonkarahisar`a gittik. Mehmet Bey mevzuu açtı. Yarışma için fikrimi sordu. Yine bilenler bilir, oldum olası yarışmalara karşıyımdır.

İnsan yarışacak ise hayırda yarışmalıdır.

İnsan yarışacak ise hayırda yarışmalıdır. 'Yarışma ancak bir şartla olur' dedim: 'Herkes canlı performans ile burada yazacak.' Malum, bizim hüsn-i hat yarışmalarında çalışmalar metin dağıtıldıktan dokuz ay sonra teslim ediliyor. Ben bu işe hiçhoş bakmıyorum. Nasıl ki ilgilileri üniversite sınavına evde çözdüğü sorular ile katılamıyor ise veya alakalıları evde yaptıkları demo kayıtlar ile ses yarışmasına katılamıyor ise hat müsabakalarında da keyfiyet kanaatimce aynen böyledir.  Bu böyledir azizim yahut böyle değilse böyle olmalıdır!

Hâsılı fikrimi beyan ettikten sonra bütçeyi sordum, çok çok cüzi bir rakam ifade edildi. Bunun üzerine muhatabıma 'peki yarışmaya katılan arkadaşlar Afyonkarahisar`da dereceye girdiklerinde kendilerine ne gibi bir fırsatlar sunulacak' sualini tevcih ettim. Cevap yine cılız kaldı. Akabinde kanaatimi şöylece arz ettim: 'Bu gibi bir iş yapmak yerine daimi bir hüsn-i hat müzesi tesis edilse Afyonkarahisar için kalıcı bir eser, sadaka-i cariye olur.'

Mehmet Tanır Beye, Allah`ın inayetiyle hizmet ve tesislerine vazifeli kılındığımız Amasya Şeyh Hamdullah Hüsn-i Hat ve Yazı Tarihi Müzesi ile Bursa Muradiye Kur`an-ı Kerim ve El Yazmaları Müzesi`ni misal gösterdim. Ve dahi müstakil bir binada Hattat Ahmed Şemseddin Karahisârî adına müstakil bir müze tesis edilmesini önerdim ve vakt-i merhunu gelip de müze açılacağı zaman tüm yazılarını da talebelerimle birlikte fisebilillah yazacağımızı beyan ve taahhüt ettim.

Sonra;

Afyonkarahisar İl Kültür Turizm Müdürü Mehmet Tanır Bey ile görüştükten sonra İstanbul`a döndüm. Mutat olduğu üzere hafta sonunda Kocaeli, Bursa, Eskişehir ve Kütahya`da derslerime gittiğimde öğrenci arkadaşlarıma olayı anlattım. Ve proje benim için başlamış oldu.

Müzenin serencamından bahseder misiniz?

Son durak! Kütahya`dan İstanbul a döndükten sonra hangi talebelerime hangi eserleri dağıtacağımı planladım. Onların da araştırma yapmasını istedim.

Daha sonra;

Bizler eserleri hazırlarken Mehmet Bey müze için yer bulacağını vaat etti.

`height=

Yer bulundu mu kısa sürede?

Maalesef. Yine maalesef imkânlar olduğu halde bu süreçuzadı, uzadı, uzadı...

O arada siz nelerle meşgul oldunuz?

O arada bizler çevremizi araya sokup başka çözüm yolları aradık. Hatta bir ara kendi aramızda para toplayarak şehir merkezinde bulunan eski Afyonkarahisar evlerinden birini satın almayı bile düşündük. Projeyi ülkemizin önde gelen iş insanlarına sunduk.

Sonrasında Valilik, Belediye ve İl Özel İdaresi fikrinizi nasıl karşıladı?

Daha sonra Afyonkarahisar Valiliği ve Belediyesi ile irtibata geçildi. Şehrin milletvekilleri bilgilendirildi.

`height=

Geri dönüşler nasıl oldu?

Hepsi katkı vereceklerini beyan ettiler. Fakat somut adımlar da bir türlü atılamadı.

'Tez canlı birisiyim!'

Ben tez canlı birisiyim yapı itibariyle. Yetkililerin bu işi ağırdan almaları fakiri üzdü. Biz bu müzeyi bilaücret bir şehre hediye edeceğiz, yetkililer ise bir telefon ile çözülebilecek işleri öteliyorlar.

Bu durumda nasıl yol aldınız?

Daha önce bu şehirde müzeler kuran İbrahim Alimoğlu Bey imkânları olan bir abimiz. Şehre Kültür ve Sanat yatırımları yapıyor. Bizler ise bir gurup gelenekli sanatlar aşığıyız. Maddi imkânlarımız kısıtlı. İbrahim Bey ile görüşüp desteklerini istedik. En nihayetinde bir mekân bulundu.

Müze mekânı hakkında bilgi verir misiniz?

Müze mekânı olarak önce Kültür Müdürlüğünden şehir merkezindeki danışma ofisinin tahsis edilmesini istedik. 'Orası küçük, olmaz' denildi, ama yerine alternatif de getirilmedi. Bu kez belediyeden bizlere bir yer göstermelerini istedik. Onlar da şehrin merkezindeki Taş Han ı önerdiler.

`height=

Taş Han nasıl bir fonksiyon ifâ ediyordu bugüne kadar?

Taş Han daha önceleri bildiğim kadarıyla tıbbi ve aromatik bitkiler müzesi olarak kullanılıyor idi.

Taş Han, Afyonkarahisar ölçeğinde küçük bir alan değil mi? Daha büyükçe ve müze olmaya daha elverişli mekânlar/alanlar yok muydu?

Mutlaka vardır diye düşünüyorum. Ama 'ele geçmez ise sevdiğiniz, ne çare, eldekini sevmeliyiz'  kabilinden kabul ettik.

Bursa ve Amasya ve belediyelerinin tahsis ettiği hüsn-i hat müze binalarıyla Taş Han`ı mukayese eder misiniz?

Kıyas kabul etmez. Eskilerin tabiriyle gayri kabil-i kıyas! Amasya Belediyesi Şeyh Hamdullah Müzesi için 600 metrekarelik bir binayı Bursa Büyükşehir Belediyesi de Muradiye Kur`an-ı Kerim Müzesi için Sultan Murad İmareti`ni tahsis etti bildiğiniz üzere.  Sultan Murad İmareti`nin 12-13 adet derviş hücresi var. Taş Han küçük bir yer. Ama bununla birlikte bizim isteğimiz müstakil yer anlamında kıymetli. Duvarlarının taş olması ve eski bir yapı olması bizleri memnun etmeye yetti.

Mevcut binanın fiziki özelliklerinden ve restorasyon sürecinden söz eder misiniz?

Fiziki özelliklerinden biraz bahsettim gibi: Kadim bir taş yapı.  Restorasyon süreçlerini yakinen takip etme imkânım olmadı. Bununla birlikte içmimarımız Zakire Alimoğlu hanımefendi gayet başarılı bir çalışma ortaya koydu ve müze binası böylelikle tekemmül etti.

Bu süreçte müzeye kimlerin hizmetleri sebkat etti?

Başta Afyonkarahisar`dan öğrencilerim Hasan Hüseyin Ertunçve Mahmut Kahriman olmak üzere Vali Mustafa Tutulmaz, Belediye Başkanı Mehmet Zeybek, başkan yardımcısı Murat Öner ve tabii ki eser bağışlayan tüm öğrencilerim ve hattat ağabeylerim.

Yazıları nasıl organize ettiniz? 140 yazı var. Yazıları kimlerden aldınız? Sizin kaçyazınız var müzede?

Az evvel de söylediğim gibi Afyonkarahisar`da müze için Mehmet Tanır beyle görüştükten sonra İstanbul`a döndüğümde çeşitli illerdeki talebelerime yazmaları gereken yazıları dağıttım. Kendisi de Afyonkarahisarlı olan Ali Hüsrevoğlu hocanız da eserleri ile destek verdi. Fuad Başar hocamız ebru hediye etti. Diğer yazılar, ebrular ve tezhipler gönüllülük esasına göre onlarca arkadaşımızdan alındı. Saymadım ama ben de 15`ten fazla eser takdim ettim.

Niye saymadınız diye sorayım mı?

Tabii ki İbrahim Ethem Bey. Kelâm biiznillah sizin! Şimdi; Buna bir hikâye ile cevap vermek istiyorum. Bir gün bir derviş, kucak dolusu elma ile bayırlar aşan bir gençkıza rast gelmiş. Derviş: nereye gidersin? Ne doldurdun kucağına? diye sormuş. Kız, tarlayı işaret ederek: Sevdiğim çalışıyor orada, ona elma götürüyorum demiş. Derviş: Kaçtane elma var ki kucağında, bir kişi için çok değil mi? diye bir soru daha sormuş. Kız şaşkın bir şekilde 'insan sevdiğine götürdüğü şeyi sayar mı hiç?' demiş. Bunu duyan derviş elindeki tespihin ipini usulca koparmış. Bizimki de o kabilden... Tarihe mâl olacak ve bu sanata başladığım günlerden beri yazılarından, örnek hayatından faydalandığım üstadın adına açılan müzeye kaçeser verdim saymadım.

Burada siz nefsinize mi kurban oldunuz! Geçtiğimiz hafta sanat danışmanlığını yaptığım kuruluşun kültür sanat portalında yayınladığım Afyonkarahisar, Ahmed Karahisârî Hüsn-i Hat Müzesi yle şenlenecek' başlıklı yazıda kullandığım 'Ü lkemizin önde gelen hat sanatı ustalarından Mahmut Şahin`in hamilik ve öncülüğünde hayat bulan müze gönüllülük esasıyla tesis edildi' cümlesinden Afyonkarahisar belediye başkan yardımcısı Murat Öner rahatsız olmuş!  Sonrasında kendisiyle telefonda görüştük ve size yönelik şöyle bir eleştiride bulundu: 'Burada ön plana çıkacak olan Ahmed Şemseddin Karahisari dir. Karahisârî den sonra bizim burada Afyon da Müsevvitoğlu hattatımız var, başka hattatlarımız var. Burada insanlar hayır işi yaparken, hele hele hat sanatında Kur an adı zikredilirken kendi nefislerine kurban olarak 'benim himayemde' ortaya çıktı demesini yadırgıyorum' Ahmed Karahisârî yi gölgede bırakıyor, kendi ön plana çıkıyor! ' Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Benim çevrem, öğrencilerim beni bilir. Ben bu hizmeti Mevla`mın rızasını kazanmak için yaptım. Ahmed Karahisârî üstadımız ahirette gidip dizlerinin önüne çöktüğümde 'Aferin evlat bize vefa gösterdin ismimizi andın eserlerimizi taklit ettirdin' desin yeter.

Biz hattatlar imzamızı 'el fakî r' el 'hakî r' olarak atarız. Yani Allah`ın en fakir kulu en, değersiz kulu olarak... Nefsimizi ön plana çıkarmak en son yapacağımız iş. Öncelikle bu sanatlarımıza hizmeti sebkat etmiş üstadlarımızdan âr ederiz.

Bendeniz kim, üstad Ahmed Şemseddin Karahisârî kim? Biz onların bir noktasını yapamayız. Adımızın onlar ile anılması bile bize şeref olarak yeter. Murat Bey bizi tanımak için biraz sosyal medya taraması yapsa idi bize bu şekilde hitap etmezdi sanıyorum. Ayrıca Afyonkarahisar daki hattatların ikisi benim talebem. Ayrıca Ali Hüsrevoğlu ve Orhan Altuğ hocalar da var. Afyonkarahisarlı başka hattat tanımıyorum.

Ön plana çıkmak konusunda ise Afyonkarahisar Belediyesi`nin yaptığı haberden bir örnek vereceğim ve bunu da başta öğrencilerim ve sanat camiasının vicdanına bırakacağım. '; Yine galeri içerisinde Hattat Mahmut Şahin beyefendinin galeriye bağışladığı birbirinden kıymetli eserlere de yer verilmiş durumda; '

Canları sağ olsun ne diyeyim!`

'; Küratörlüğünü Hattat Hasan Hüseyin Ertunç`un yaptığı çalışmada eserler büyük bir titizlikle seçiliyor. Çalışmanın eser seçiminde jüri olarak Unesco Yaşayan Kültür Mirası ve 2019 yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü sahibi Hattat Fuad Başar, Medine-i Münevvere/Mescid-i Nebevî son genişletme projesinde Türk Milleti adına görev almış Afyonkarahisar`lı Hattat Ali Hüsrevoğlu ve Uluslararası birçok ödülün sahibi Hattat Mesut Dikel gibi isimler bulunuyor.' (https://www.afyon.bel.tr/news/1/7938/turk-islam-sanatlari-galerisi-goz-kamastiriyor.aspx)

Habere bakarsanız ben onların gözüyle yalnız eser bağışlayan birisiyim. Canları sağ olsun ne diyeyim!'

Bazı illerimizde kültür sanatın geri kalmasının, yeteri kadar gelişmemesinin sebepleri sizce ne/neler olabilir?

Mevlâ-i Zülcelâl, Nisâ Sû resi`nin 58`inci ayet-i kerimesinde şöyle buyuruyor:  'Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir.' 

Bu ayet-i kerime üzerinde derin bir keyfiyette tefekkür etmeliyiz.  Emanetin ehline teslim edilmesi mühim. En başta bir defa emri ilahi!  Maalesef dertlenmiyoruz. Hüseyin Kutlu hocam biz talebelerine mütemadiyen 'bir cami kubbesinden su alıyor ise veya bir mezar taşı yıkılmak üzere ise ve sizler bunu dert edinmiyor iseniz sizlere hiçbir şey öğrettim diyemem' demektedir.

Herkes görevini severek ve gereği gibi yapsa hiçbir sorun kalmaz.

Ahmed Şemseddin Karahisârî nin Türk hat sanatına yaptığı hizmetlere yönelik olarak neler söylemek istersiniz?

Bir döneme ekolü ile yön veren üstad;   Kanuni Sultan Süleyman dönemi her şeyi ile zirvedir. Şiirde Bâkî , Fuzû lî , mimaride Mimar Sinan, hat sanatında da Ahmed Şemseddin Karahisârî döneme, daha doğrusu Kanuni Asrı`na mühürlerini vurmuştur.

Kanuni Sultan Süleyman döneminde mimaride Süleymaniye Camii ne ise hat sanatında bu bahsi geçen Mushaf-ı Şerif de odur. Yirmi beş senelik bir emeğin ürünüdür. Ömrü vefa etmeyince son seksen sahifesi talebesi Hasan Çelebi tarafından tamamlanmıştır.

Tekrar Karahisârî Müzesi ne dönelim. Burası müze midir, Türk İslam Sanatları Merkezi midir? Nedir?

Biz müze kurulması için çalıştık. Yetkililerin başka isim vermesi konusuna vâkıf değilim. Ben kendi çocuklarıma 'haydi müzeye gidiyoruz' deyince başka bir ağırlığı oluyor. 'Galeriye gidiyoruz deyince' pek kâle almıyorlar. Söz konusu müze için 'İslam Sanatları Merkezi' ifadesi ise başka bir âlem. Çünkü oralar bu işin eğitiminin verildiği yerlerdir.

Biz daimi bir müze için bağışta bulunduk. Siz de bilirsiniz ki bağış vakıftır. Vakıf ise kutsidir. Amacı haricinde kullanımı vebâl olur. Eminim bunu yetkililer bendenizden iyi bilirler. Ben ve öğrencilerim eserleri teslim ettikten sonra bu eserler artık bizim tasarrufumuzdan çıkmış olup Afyonkarahisar`ındır, Afyonkarahisarlılarındır.

Karahisârî Hüsn-i Hat Müzesi Afyonkarahisarlılar ve Türk hat sanatı camiası için neler ifade ediyor?

Afyonkarahisar kadim tarihi olan bir şehrimiz. Ve bizler için çok önemli olan Ahmed Şemsettin Karahisârî üstadımızın doğduğu şehirdir. Onun adının daimi yaşatılacağı bir müzenin kurulması çok önemli bir hizmettir. Oraya gelecek olan ziyaretçilerden bir yavrumuz atalarının en üst seviyeye taşıdığı sanatlardan etkilenip bu sanatlara başlayacak olsa sadece böyle bir örnekle dahi müze görevini hakkıyla yerine getirmiş olacaktır.

Sosyal medyada 'İyilik yaptığınız insanın şerrinden sakının' mealindeki hadis-i Nebevî yi hangi mülahazalarla paylaştınız?

Peygamber Efendimiz (sav) ne söyledi ise başımızın üzerinde yeri vardır. İzninizle bu soruya cevabımı ileriki zamanlarda vereceğim.

Eyvallah. Müze ne zaman açılacak tarih belli mi?

Bu sorunun cevabını ben de, talebelerim de merak ediyor. Birkaçsefer sordum ise de henüz bir cevap alamadım maalesef. Ben kendimden çok eser veren arkadaşların, diğer illerdeki müze açılışlarında olduğu gibi açılışa davet edilmesini ve ağırlanmasını arzu ediyorum. Bu o şehir için de tarihi bir fırsattır. Şevklerini arttırır yeni heyecanlar zuhura getirir. İki yıl önce Amasya`da Şeyh Hamdullah Müzesi`nin açılışına yüzden fazla sanatkâr geldi. Bu başlı başına bir kültür hareketidir. Aynı hareket Afyonkarahisar`ın kültür sanat ortamına ilave katma değer üretecektir.

Bundan sonra hangi Anadolu şehrimizde hüsn-i hat müzelerinin kurulmasına öncülük edeceksiniz?

Burdur da Hafız Osman Efendi Ordu Ü nye de Rakım Efendi, Kastamonu Tosya da Kazasker Mustafa İzzet Efendi, Sivas ta Mehmed Nuri Sivasî ,  Sakarya Taraklı da Saim Özel müzesinin kurulmasına hizmet edebilmek en büyük hayallerim arasındadır. Bir şeyin gerçekleşmesi için önce hayal etmelisiniz. Hayal olmadan aksiyon olmaz. Şüphesiz Fatih Sultan Mehmet Han da İstanbul`un fethini önce hayal etti;

Mahmut hocam, var olunuz;

İbrahim Ethem Bey, bu örnekleri çoğaltabiliriz. Bizlere düşmez ama Diyarbakır da Hamid AytaçMüzesi de kurulabilir.

Amasya Şeyh Hamdullah Yazı Tarihi ve Hüsn-i Hat Müzesi nin açılışına öncülük etmenizden dolayı Amasya Belediyesi size fahri hemşehrilik beratı takdim etmişti. Beratı evinize astığınızda neler düşündünüz?

Amasya belediyesinin kültür, sanat ve estetik odaklı yöneticilerinin bana fahri hemşehrilik beratı takdim etmeleri bittabi zarif bir incelik. Var olsunlar. Bununla birlikte fakir, Amasya daki Şeyh Hamdullah Efendi Hüsn-i Hat Müzesi`nin açılışında kendisine fahri hemşehrilik beratı takdim edilmesinden ziyade Şeyh Hamdullah Efendi ile hemşehri olabilmeyi daha fazla önemsiyor.  Amasya fahri hemşehrilik beratımıza vesile olan dönemin Belediye Başkanı Cafer Özdemir ve dönemin kültür aşığı belediye başkan yardımcısı Osman Akbaş beye teşekkür ediyorum.

Mahmut Hocam, vakt-i merhunu gelmişken Osman Akbaş için de konuşmamızın bu yerinde bir paragraf açsak sezadır. Osman Bey üstadımız Amasya`ya pek çok müze, 40`tan fazla kitap kazandırdı. Ve dahi Osman Bey`in gayretleriyle 2018 yılında bir Anadolu şehri olan Amasya`ya Türkiye Yazarlar Birliği Kamu Yayıncılığı Ödülü`nü verildi. Osman Bey beni de Şeyh Hamdullah Müzesi`nin açılışına davet etme nezaketini gösterdi, yazılarım için telefonla ve e-posta ile teşekkürlerini iletti.

Ne günlere kaldık! Bir tarafta bir şehre kazandırılan müze için yazdığınız yazılardan, verdiğiniz katkılardan dolayı teşekkür geliyor, diğer taraftan azar, beter! Tevbe neû zübillah!

Osman Akbaş Ağabeyim gibi insanlar keşke daha iyi yerlerde değerlendirilse. Amasya da yaptığı eserler her şeyi anlatıyor.  Ziya Paşa  'Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde' sözlerini sanki ona söylemiş.

Bakınız şimdi, Ziya Paşa merhumu nereden hatırladınız! Rahmet olsun kendisine. Ü stad`ın, 'Erbab-ı kemâli çekemez nâkıs olanlar/Rencide olur  dide-i huffaş ziyadan' haykırışı, sözün tam da burasına hüvesi hüvesine denk geliyor.  Celi ta`lik olarak yazmanızı istirham ediyorum.

Tabii ki yazarız, ne demek, yazmak vazifemiz. Mürekkep Demir Ali Ağabeyimizden, kâğıtlar öğrencilerimizden olduktan sonra yazmak mesele değil.

Yaşananlara baktığınızda Afyonkarahisar daki mesainiz için 'keşke' cümlesini kullandınız mı?

Hiçbir zaman.  Bundan Allah`a sığınırım. Bana bu ilhamı veren de O dur.

Hizmetleri şahıs bazlı düşünmüyorum.

Etrafımdan çokça söz eden oldu ama hizmeti şahıs bazlı düşünmüyorum. Ben yatırımımı bâki âleme yapmaya çalışan biriyim. Bursa nın Niyazi Mısrî `nin (ks) değerini bilememesi, Hazret`in değerini düşürmemiştir. Hizmet ehli her daim ötelenmiştir. Ben şahıslara kırılırım, bir şehre kırılmam ise abes olur.

Bu hizmetlerde herhangi bir ücret almadığınız gibi cebinizden harcamalar yapıyorsunuz. Sizi ve öğrencileriniz nasıl motive oluyorsunuz?

Hiçbir zaman ücret ile alakalı herhangi bir düşüncem olmadı. Bir işe kalktı iseniz taşın altına elinizi koyarsınız. Ben de bunu yaptım. Bir önceki mülakatımızda talebelerimi ve bu sanata bakışlarını özetlemiş idim.

Eyvallah; Çokça okundu, istifade edildi.

Bilindiği üzere yüzlerce caminin yazılarını fisebilillah yazdık, STK`lar, hayır kuruluşları için yardım sergileri açtık. Öğrencilerim benim heyecanımı bilirler. Onlara ne kadar teşekkür etsem azdır. Bu sanata en ufak katkısı olanın ellerinden öperim. Yıllar önce bir arkadaşımın gördüğü rüya beni çok etkilemişti.

Nasıl bir rüya!

Kısaca anlatmak isterim.

Tabii ki, söz de yazı da sizin!

'Bir gün rüyasında Resul-i Zişan Efendimiz (sav) ile Lâle Devri Sadabad`ında konakları ziyaret ederken bir konağın duvarındaki eserleri mütalaa ediyorlar. Duvarlarda şaheserlerin yanında biz hattatların 'tekke yazısı' diye adlandırdığımız yazılar da bulunuyor. O arada Patrona Halil isyanı çıkıyor ve konakları ateşe veriyorlar. Tabi ki bundan Peygamber Efendimiz (sav) ve Efendimizin (sav) rüyasını teşrif ettiği dostumuz zarar görmüyorlar. Konaklar da, ahşap duvarlara birlikte asılı levhalar da yanıyor.  Ama bazı tekke yazıları yanmıyor ve muallakta asılı kalıyor. Dostum 'Ya Rasulullah (sav) bunun hikmeti nedir?' diye bir arz da bulunuyor. Rasulullah Efendimiz (sav) de 'Onlar ihlâs ile yazılmış yazılardır onlara zarar gelmez.' Buyuruyor. İşte bu vakıa benim yazı sanatına bakışımı değiştirmiştir.

Sallallahüaleyhivesellem. Uzunca bir hasbihâl oldu. Sizin ilave etmek istediğiniz hususlara gelelim;

Son olarak bu hizmetlerin vücuda getirilmesi konusunda kimin en ufak hizmeti var ise Allah onlardan razı olsun. 'Zahmet olmazsa Rahmet olmaz' derler. Ben bu süreçlerin zahmetlerini bilerek yola çıkıyorum. Camiada arkamızdan konuşulmasına alıştık. Bunlara 'meyve veren ağaçtaşlanır. ' olarak bakıyorum. Yıllarca mezar taşlarından, cami yazılarından ücret kabul etmedim. 'Niye?' diye sorarsanız;

Hemen soralım: Niye?

'Sırf Osmanlı daki zevk yerine gelsin, bozuk yazılar bizden sonrakilere kalmasın' diye.

Yıllarca sırf hocamın sözü ile il il dolaşıyorum. Çocuklarımın büyümelerini görmedim desem sezadır. Bu konuda da en büyük desteği hayat arkadaşım Mualla Şahin den gördüm. Bir kez bile bana yeter artık demedi.

Var olsun Mualla Hanım. Size karşı destek ve himmetlerine ben de şahidim;

Allah nasip ederse öğrencilerim de destek vermeye devam ederlerse daha çok yapılacak iş var güzelim memleketimizde. Sizlerden ricam dualarınızda bizleri unutmamanız.

Dualarımızdasınız;

Hz. Allah (cc)  Hucurât Sû resi`nde mealen şöyle buyuruyor 'Allah göklerde olanı da, yerde olanı da bilir. Allah her şeyi en iyi bilendir.'

Amennâ ve saddaknâ; Vakit bir hayli ilerledi. Mülakatımızın son sorularına doğru ilerleyelim.

Mahmut Hocam maşallah elinizden kalem düşmüyor. Velû d bir şekilde yazılar kaleme alıyorsunuz. Müze, cami ve türbelerin dışında yazılarınızın bulunduğu yerlerden söz edebilir misiniz?

Estağfurullah. Yazılarımıza gösterilen teveccüh Mevla`mın lütfu, keremi ve hikmetidir.. Haftanın dört gününü il dışındaki derslerde geçiriyorum. Hocalarımın duasından olsa gerek evde kaldığım süre içinde elimden kalem düşmüyor. Gerek siparişler, gerek ferdi projelerim hepsine yetişmeye çalışıyorum. Yazılarım birçok koleksiyoner ve yazı meraklılarında olmakla beraber Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Bey`in de koleksiyonunda bulunuyor.

5-6 kadar yazınızın Külliye`de olduğunu biliyorum.

20 civarında eserim Beştepe Külliyesi nde bulunuyor. Çeşitli vesilelerle zaman içerisinde Külliye`deki eserlerim çoğaldı. Gerek hediye ve gerek siparişler ile eserlerimiz koleksiyondaki yerini aldı.

En son olarak da Ankara daki bir açılışta Sn. Cumhurbaşkanımıza takdim ettiğim ayet-i celile levhası manidar olmuştu.

`height=

Hangi ayet-i celileydi?

Saffat Süresi`nin 'Onları tutuklayın. Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.'  mealindeki 24`üncü ayet-i kerimesi.

Yazıyı Cengiz Holding YK Başkanı Mehmet Cengiz Bey sipariş verirken kendilerine 'Metnin ne olmasını istiyorsunuz?' dediğimde bana bırakmışlardı. Bendeniz de arz ettiğim ayet-i kerimeyi sadırdan satıra aktarmıştım. Sonrasında bazı tutuklamalar olmuş yazı da gündeme o yüzden gelmişti.

Geçtiğimiz yıl Kültür ve Turizm Bakanlığı özel ödüllerinin takdim edildiği törende konuşan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan benzer endişelerle 'Bir toplumda sanat ve edebiyat felçolmuşsa, o toplumda ortak değerlerin üretilmesi ve yaşatılması zordur. Tarihteki kadim medeniyetlerin ve büyük devletlerin ortak özellikleri, kültür ve sanat alanında önemli değerler üretmeleridir' dedikten sonra kültür-sanat meselelerimizi en az terörle mücadele kadar önemli bir bekâ meselesi olarak gördüğünü ifade etti.

`height=

Cumhurbaşkanımızın belirttiği üzere Osmanlı büyük bir devletti, edebiyattan musikiye güzel sanatlardan mimariye kadar pek çok alanda 'alâ değerler üretti.' Şimdi biz değerlerimizi hebâ ediyoruz, kıymetini bilemiyoruz. Bu husustaki kanaatlerinizi almak isterim.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Bey`in bizim gelenekli sanatlarımıza ne kadar değer verdiğini bilmeyen yoktur. Almanya Şansölyesi Merkel`i Beştepe`de ağırladığı zaman hat eserlerini gösterdi. Libya Başbakanı Serrac`a yine aynı şekilde eserleri gezdirdiğini ulusal basınımızdan takip ediyoruz.

Bize 'barbar' millet muamelesi yapanlara bizler gerek mimarimiz ve de gerekse gelenekli sanatlarımızla cevap verebiliyoruz. Bu konuda daha çok yol almamız gerekiyor.

Teşekkür ediyorum.

İbrahim Bey, ben de sizlere en kalbi duygularımla teşekkür ediyorum.