24`üncü Uluslararası Bizans Kongresi 22-27 Ağustos 2022 tarihlerinde İtalya`nın Venedik ve Padova şehirlerinde gerçekleştirildi. 2021 yılında İstanbul`da düzenlenmesi planlanan kongre, Ayasofya Camii`nin ibadete açılması gerekçe gösterilerek kongrenin düzenleme komitesi tarafından İtalya`ya kaydırıldı! 

61`i Türkiye`den olmak üzere binin üzerinde akademisyenin katılım gösterdiği 24`üncü Uluslararası Bizans Kongresi`ni değerli gazeteci, yazar, STK yöneticisi Tolga Saçıkara da takip etti. Tolga Saçıkara ile Bizans âşıklarının Venedik buluşmasını konuştuk!

`height=
Tolga Saçıkara ve İbrahim Ethem Gören

İbrahim Ethem Gören: Tolga Bey istirham etsem okuyucularımıza kendinizi tanıtır mısınız?

Yaklaşık 11 senedir (yazılı basın muhabirliği) gazetecilik yapıyorum. Milli Gazete`de uzun yıllar çalıştım. Ulusal ve uluslararası birçok gazete ve dergiye analizler hazırladım. Şu an Gerçek Hayat dergisinde yazıyorum. Aynı zamanda TV5 kanalında haftalık bir tarih programı hazırlayıp sunuyorum. Bunların yanında tarih ve kültür alanında araştırmalar yapan bir derneğin genel koordinatörlüğünü yürütüyorum. Akademik olarak doktora sürecindeyim.  

`height=
Gazeteci, yazar, kültür insanı Tolga Saçıkara Venedik te, 24`uncü Uluslararası Bizans Kongresi nde

Bizans çalışmaları ve kongreleri ne zaman ve hangi mülahazalarla ilgi alanınıza girdi?

Osmanlı ve onun da özelinde İstanbul medeniyeti çocukluğumdan beri ilgimi çekmiştir. Sırf bunun için 2014`te Antalya`daki düzenimi bozup İstanbul`a yerleştim. Burada kültür araştırmaları yapmaya başladım. Bizim medeniyetimiz ve şehirlerimiz gibi insanlarımız da kadimdir. Bu kadim insanlardan Bizans ve İstanbul tarihçilerinin piri Prof. Dr. Semavi Eyice ve Süleyman Zeki Bağlan hocam beni bu alana itti. Sonra muhtelif kaynaklardan araştırmalarımı yoğunlaştırdım. 2016`daki 23. Bizans kongresinde de bu konuda benim için başka bir pencere açıldı.  

2016 yılında Belgrad`da 'Bizans-Değişim Dünyası' temasıyla düzenlenen 23. Uluslararası Bizans Çalışmaları Kongresine de katıldınız. 2016`dan bugüne Bizans Camiası`nda neler yaşandı?

Dünyada sadece kültürel çalışma yaptığı sanılan bir Bizans lobisi var. Binlerce akademisyen bu konuda çalışıyor. Arkeoloji en büyük silahları. Bugün Türkiye`de 600`den fazla arkeolojik kazı çalışması var. Bunun kâhir ekseriyetini Bizans kazıları oluşturuyor. Bu bir işgal yöntemidir. Arkeolojinin işgal yöntemi olarak kullanılabileceği konusunda yazılan tezler var.  Neyse ki Ayasofya`yı açtık da en azından Fatih`in lânetini üzerimizden kaldırdık. 

Eyvallah! Belgrad`daki kongrede bir sonraki (24`üncü) kongrenin İstanbul`da düzenlenmesi karar altına alınmıştı. Zincirleri kırılıp Ayasofya Camii Ü mmet-i Muhammed`le uzun bir aradan sonra yeniden buluşunca kongre yöneticileri rotayı İstanbul`dan Venedik`e kaydırdı. Ayasofya Camii Bizansseverler için hangi mânâları havi?

Ayasofya onların en büyük mabedi. Ortodoksluğun merkezi olarak gördükleri yer. Bizans krallarının taçgiydiği kutsal mekân. Dünyanın sıfır noktası kabul ettikleri yer. Bizantinistlerin onursal başkanı Yunan Profesör Helene Ahrweiler, Ayasofya`nın açılmasını Bizans`ın ikinci çöküşü olarak yorumladı. Ayasofya bizim topraklarımızda ve senelerce İstanbul umuzun Ulu Camii olmuş bir yapı. Gayet tabii, aslî hakkımızdır onu camiye çevirmek;

Buradan, İtalya`ya, Venedik`e gidelim! 22-27 Ağustos 2022 tarihlerinde İtalya`da düzenlenen 24`üncü Uluslararası Bizans Kongresi`ne katıldınız. Kongreyi genel anlamda teşrih masasına yatırdığınızda neler gördünüz?

Kongrede binin üzerinde tebliğ sunuldu. Bunların belki yarısı direkt Türkiye`yi ilgilendiren çalışmalardı. Mersin`den Edirne`ye, Çeşme`den Trabzon`a kadar birçok şehrimizdeki Bizans eserleri konuşuldu. Türkiye özelinde sunulan tebliğlerde amaçTürkiye deki Bizans eserlerinin tekrar ortaya çıkartılmasıydı. 

`height=
Tolga Saçıkara

Gazeteci Saçıkara: Ana fikir Bizans eserlerinin ihyâ edilmesi.

Ana fikir Bizans eserlerinin ihyâ edilmesi. Bu arkeolojiyle beraber turizm gelirlerini bahane ederek organize edilmiş bir işgal şekli. Buna karşı uyanık olmamız lazım. Yoksa yarın kendimizi mülteci konumunda bulabiliriz;

Kongreye yönelik 'Akademik Haçlı Seferi' tanımlamasını yapıyorsunuz. 61`i Türkiye`den olmak üzere binin üzerinde akademisyeni bulundukları ülke, şehir ve coğrafyalardan İtalya`ya, Bizans Kongresi`ne götüren itici güç, âmil motivasyon sizce nedir?

Bizans kongreleri, dünyanın sosyal bilimler alanında en önemli görülen kongre. Sunulan tebliğlere çok yüksek akademik puanlar veriyorlar. Katılan Türk akademisyenlerin hepsi de kötü niyetli değil. Sadece bir tarih kongresi olarak görüp katılan çok akademisyen var. Ancak orada görüyorlar ki amaçilmî çalışma değil. 

`height=
24`uncü Uluslararası Bizans Kongresi nden

Mesela;

Mesela 2016`daki bir kongrede 2 Türk akademisyen Bilecik`teki bir kalenin Selçuklu kalesi olduğunu bir türlü Bizantinistlere kabul ettirememişti. Bütün bulgular Selçuklu`yu gösterse de Bizantinistler bu duruma itiraz etmişti. 

Kongrede yeni haçlı seferinin teorisinin hazırlandığına vurgu yapıyorsunuz. 'Bizans sevdalıların bilinçaltında haçlı seferlerine yer var' dersek mübalağa etmiş olmayız. Nitekim, Bizans Tarihi Profesörü Paul Magdelino kongre için '4`üncü Haçlı Seferi' ifadesini kullandı. Bizansseverlerin Haçlı Seferi sevdasını/takıntısı da konuşalım;

Aslında 4. Haçlı Seferi Bizans`ı tarumâr eden bir seferdi. Bu saldırıda İstanbul 1204`te büyük oranda yakıldı. Ancak o dönemde Bizans`ı yakan Katolik dünyası bugün Bizans lobisiyle beraber hareket ediyor. Aslında Bizantinistlerin, dedeleri Heraklius`tan örnek alıp Müslümanlara hürmet etmeleri gerekir. Fakat onlar İstanbul`u talan eden ekiple haçlı ittifakında birleşmeyi tercih ediyorlar.     

Bu noktadan hareketle mezkû r profesörün 'Bizans dünyalar arası bir köprüdür' sözünü nasıl yorumlamak gerekir?

Bu ifade kongrenin ana temasını oluşturuyordu. Bu söz ile ilgili en çarpıcı açıklamayı Bizans Araştırmalar Birliği Genel Başkanı John Haldon yaptı. Haldon, Bizans öyle bir devlettir ki etkisi Atlantik`ten İskandinav tarlalarına kadar hissedilir. Bu uluslararası köprüyü tekrar kuracağız; Bizans kongresinin esas yapılacağı yer biliyorsunuz 2021`de İstanbul`du. Ancak hem Covid-19 hem de Türkiye`deki siyâsî faktörler kongreye engel oldu.` demişti.  Anlamak isteyen için gayet sarih aslında. 

Prof. Dr. Albert Berger yeni Bizans çizimleri ve Bizans haritalamaları ile neleri hedefliyor?

Berger ve ekibi hem İstanbul`u hem de İslam coğrafyasının birçok noktasını üçboyutlu çizimlerle tekrar paganist bir görünüme sokuyor. byzantium1200.com sitesinde ekibin İstanbul çizimleri görülebilir. Bu bir medeniyet çatışması ve biz kendi medeniyetimizi müdafaa etmekten aciziz.

Maalesef; Bizans Coğrafyası Dijital Haritalama Sistemi Tabula` için de özel bir paragraf açalım dilerseniz. Evvelen, okuyucularımız için Tabula hakkında bilgi verir misiniz?

Tabula aslında tablo demek. Tabula Bizans` ve Dijital Byzantium` çalışmalarına Bizans`ı dijitalde hortlatma planı da diyebiliriz. Google Maps gibi bir sistem düşünün, girdiğinizde 3 boyutlu olarak İstanbul sokaklarını Bizans`taki şekliyle gezebileceksiniz. Bu aynı zamanda yeni arkeolojik kazıların da önünü açıyor.  

İtalya`daki kongre Prof. Dr. Andreas Külzer de Bizans Coğrafyası Dijital Haritalama Sistemi Tabula` hakkında önemli bilgiler vermişti. Google Earth ve Zoom Earth üzerinden sunulan hizmetle gerçeğe uygun şekilde Bizans mimarisini aslına uygun olarak tekrar oluşturduklarını söyleyen Külzer, Uydu araçlarıyla yeni arazilerin, gizli kalıntıların ve kalelerin keşfini sağlıyoruz. Ancak bir peyzajın yeniden inşâsı bir modeldir.` İfadelerini kullanmıştı. 

`height=
24`uncü Uluslararası Bizans Kongresi nden

Bu düzlemde neler yapılabilir?

Buna karşılık olarak bizim de Matthaus Merian`ın 1638`de çizdiği İstanbul gravürlerini canlandırmamız, 3D formatına sokmamız gerekiyor. 

Saniyen, Prof. Dr. Andreas Külzer`in konuşmasında Anadolu`da 950 bölgenin haritalamasının yapıldığını belirttikten sonra Çeşme ve bölgesine yönelik 'İşte bizim masalımızın öyküsü' cümlesini kurduğunu biliyoruz.  Bizans ahalisi Anadolu ve Ege coğrafyasında masal okumaya, rüya görmeye varıncaya kadar nasıl ve hangi cür`etle cirit atabiliyor?

Bu bizim zafiyetimiz aslında. Şu an Çeşme sırtlarında Çaka Bey`in kurduğu bin yıllık ilk Türk İslam mahallesi harap durumdadır. Ama Efes Antik Kenti`ne milyonlar aktarılır. Toroslardaki Osmanlı eserleri viranedir ama Likya eserleri koruma altındadır. Bu cür`eti onlara biz kendi elimizle veriyoruz.  Arkeolojide mütekabiliyet esasına uyulursa bu yanlışlar çorap söküğü gibi düzelir. 

DePaul Ü niversitesi`nden Elena Boeck, Gelişmekte olan sorunlu bir sınır olarak 1453` başlıklı sunumunda 'Ortadoks dünyası İstanbul için ağlıyor. Çargrad`ımıza ne oldu? Gün gelecek tekrar tanrısal azizler yetiştireceğiz. Çünkü biz gücümüzü Bilgelik Kilisesi Ayasofya`dan ve Ortadoks`luktan alıyoruz...' cümlesini kurarken laikliği ayaklarının altına alması kongrede nasıl bir yansıma buldu?

Laiklik dünyada bir tek Fransa`da ve Türkiye`de dikkate alınıyor. Yunanistan`da devlet başkanı İncil`e el basarak yemin ediyor. Hatta Yunanistan`da devletin papazlara karışması yasak. Biz de zannediyoruz ki tüm dünya laik, tüm dünya demokrat!

Yunan akademisyen Konstantinos Moustakas`in, Küçük Asya  (Anadolu) Bizans Nüfusunun Kalıntıları: başlıklı sunumundan hatırınızda neler kaldı?

Yunan akademisyen Moustakas, Küçük Asya (Anadolu) Bizans Nüfusunun Kalıntıları` başlıklı sunumunda, tablolarla 16. yüzyıldaki Hristiyan nüfusun Anadolu`daki yerleşimini göstermişti. Sık sık Ord. Prof. Dr. Ömer Lütfi Barkan`dan veriler aktardı. Maoustakas`ın sunumuna göre, 1520-1535 yılları arasında Anadolu`da 517 bin 813 Müslüman hâne bulunurken, 8 bin 511 Hristiyan hâne bulunuyordu. Karaman`da ise 134 bin 452 Müslüman hâne varken, Hristiyan hâne sayısı sadece 3 bin 127 imiş. Maoustakas Rum Eyaleti` diye tanımladığı Tokat, Amasya ve Sivas dolayında ise 116 bin 772 Müslümana karşılık, 51 bin 662 Hristiyan olduğunu iddia etti. Maoustakas, bazı insanların da kendi dinlerini açıklamaktan çekindiğini bu yüzden net rakamların bilinemediği de ileri sürdü. Aslında bu sunumun arka planında ispatlamaya çalıştığı şey şu: Anadolu bir Hristiyan coğrafyasıdır.` Gerçekte Anadolu İslâm ile müşerref olalı bin yılı aşmıştır.  

`height=
24`uncü Uluslararası Bizans Kongresi nden

Prof. Dr. Nevra Necipoğlu`nun GeçBizans Manastırları tebliğini de konuşalım;  

Nevra Necipoğlu bu sunumunda 1455`teki İstanbul mahallelerindeki hâne sayıları ile kilise ve manastır sayılarını paylaştı. Haritalar üzerinde Fatih mahallelerindeki kiliseleri gösteren Nevra Hanım, restoresi biten Molla Fenârî Câmii gibi Bizans yapılarını örnek gösterdi. Ayrıca Ayasofya`nın müzeden çıkartılmasından dolayı üzüntülerini ve endişelerini belirten Necipoğlu, ilerleyen zamanlarda İstanbul`da bir kongre düzenleme temennisinde bulundu.

Türk akademisyenler Ayşe Ercan ve Barış Altan, Bizans Konstantinopolisini Keşfetmek ve Korumak: İstanbul da Arkeoloji ve Miras Politikaları` başlıklı tebliğlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türk akademisyenler Ayşe Ercan ve Barış Altan, tebliğlerinde, Zeyrek Câmii (Pantokrator Manastırı), Saraçhane`deki yeraltı kilisesi, Küçükyalı ve Aydos arkeolojik kazı bölgeleri hakkında bilgi verdiler. Arkeolojik kazıların Bizans çalışmalarına yaptığı katkılara dikkat çektiler. Ayrıca Barış Altan, Yerebatan Sarnıcı ve Bizans`ın Bukaleon Sarayı ile ilgili İBB`nin yaptığı restorasyonu da örnek gösterdi. İşin enteresan tarafı, bu tebliğ sunulduktan bir ay sona İBB, Sultanahmet`teki Hipodromu ihyâ edeceğini açıkladı. 

Son olarak okuyucularımıza nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?

Bizans lobisinin en büyük hayali 84 milyonu Asya`ya sürüp tüm Anadolu`yu Hristiyan ve pagan motifleriyle inşa etmek. Bunun önüne geçmek için arkeolojide mütekabiliyet esasına uyulması gerekiyor. Türkiye`deki bir Bizans kalıntısı için kazı izni istendiğinde, Yunanistan`da son yüzyılda yıkılan 10 binden fazla Türk İslam eserinden birisi için de izin talep edilmeli. Bu hem uluslararası hukukta hem de Lozan`da Türkiye`nin aslî hakkı. Arkeolojide mütekabiliyet esasını uygulamayan diplomatlar, kültür üzerinden fiili işgale zemin hazırlıyor demektir. Türkiye`deki gibi kendi medeniyeti dışında bu kadar çok arkeoloji iznini hiçbir ülke vermiyor. İspanya`da Endülüs ile ilgili, Yunanistan ve Bulgaristan`da Osmanlı ile ilgili yapılan kazılar yok denecek kadar azdır. Arkeolojik emperyalizmi görmezden gelmek sur kapılarını açık bırakmaktan farksız; Şuurlu Müslüman kardeşlerimden özel ricamdır özellikle Fatih`teki mülklerini satmasınlar. Durumu olan şuurlu Müslümanlar Fatih`ten mülk alsınlar. Bu konu bir millî güvenlik meselesidir. İnşallah geçolmadan tehlike fark edilir;  

İnşallah. Var olunuz;

Yazı No: 436