Batı Avrupa fenomeni olarak karışımıza çıkar ve cadılık, şeytanla işbirliği yapan, ruhunu şeytana satarak doğa üstü yetenekler elde eden kadınlar üzerinden kurgulanmış bir algıdır.

Cadı tanımı ilk nasıl çıktı?

Cadı tanımlaması aslında geceleri dolaşarak kötülük yaptıklarına inanılan 50 yaşlarında, dul, tırnakları uzun, pis ve şehvet düşkünü kadınlar için kullanılan bir tanımlamadır.

Roma İmparatorluğu nun Hıristiyanlığa geçişinden sonra başladı.

Cadılık inancının tarihi, daha önceye dayansa da, Roma İmparatorluğu nun Hıristiyanlığı kabul etmesinden sonra kabusa dönüşmeye başlıyor.

Ya da ormanda yabani otlar toplayıp sebze çorbası yapan kadınlar, emri altındaki cinlere ziyafet vermekle suçlanıp cezalandırılıyordu.

Hatta kimi tasvirlerde Katolik ayinlerle dalga geçildiği ve Haç`a hakaret edildiği de belirtilir.

O dönemde kadın bedeninin anlaşılmazlığı büyük ölçüde bir korku yaratmaktaydı.

Kadının doğasına dair vurgular da genellikle onun dirençsizliği üzerinde kurgulanmıştı. Bu dirençsizlik de kadınların, şeytana karşı koyamamasına bağlanıyordu. Birinin cadılıkla suçlanması için kanıta gerek yoktu. Cadılar ve cadı davaları hakkındaki bir kitaba göre davaların 'tek amacı sanığın ikna, baskı ya da zorlama yoluyla itirafta bulunmasını sağlamaktı'

Suçlananların yüzde 70`inden fazlası kadındı özellikle de savunacak hiçkimsesi olmayan dul kadınlar. Kurbanlar arasında yoksullar, yaşlılar ve bitkisel ilaçhazırlayıp ilaçları işe yaramayan kadınlar vardı. Aslında hiçkimse tamamen güvende değildi zengin ya da fakir, erkek ya da kadın, üst ya da alt sınıf fark etmiyordu.

Bütün kötülüklerin nedeni olarak cadılar gösteriliyor

O yıllardaki büyük buhran ve ekonomik krizin yarattığı infiali de önlemek için korku ve baskı yaratılmaya karar veriliyor. Bunun için de cadılar (büyücüler) seçiliyor ve sanki her şeyin nedeni cadılarmış gibi gösteriliyor.

Cadı olduğu düşünülen insanlar her kötülüğün suçlusuydu. Alman dergisi Damals`a göre, onların 'yeryüzünün tohumunu ve ürününü yok etmek için dona, ayrıca salyangoz ve tırtıl belasına neden oldukları' iddia ediliyordu. Bir ürünü dolu vurduysa, bir inek sütten kesildiyse, bir erkek iktidarsızsa ya da bir kadın kısırsa bunun suçlusu kesinlikle cadılardı!

Peki cadılar nasıl teşhis edilirdi?

Birinin vücudunun herhangi bir yerinde beni ya da doğum lekesi varsa, bu, o kişinin şeytanla işbirliği yaptığının kesin kanıtı sayılıyordu.

Eğer bir kadın, kilisedeki ayin sırasında esnerse, kadının içindeki cinin kutsal sözleri duyup kaçmaya çalıştığı düşünülüyordu. Bazı şüpheliler bağlanıp 'kutsanmış' soğuk suya atılırdı. Eğer şüpheli batarsa masum sayılırdı ve sudan çıkarılırdı. Batmazsa cadı olduğuna karar verilir ve orada idam edilirdi ya da tekrar test edilirdi. Başka şüpheliler tartılırdı, çünkü cadıların çok hafif olduğu ya da hiçağırlığının olmadığı düşünülürdü. Hem Katolik hem Protestan hükümetler cadı avlarını destekledi ve bazı yerlerde Protestan yöneticiler, Katoliklerden daha acımasızdı. Ancak zamanla mantık üstün gelmeye başladı. Örneğin cadı olduğuna karar verilip direkte canlı canlı yakılan birçok insana eşlik etmiş Cizvit papazı Friedrich Spee, 1631`de hiçbirinin suçlu olmadığına dair görüşlerini kaleme aldı. Ayrıca cadı avcılığı tüm şiddetiyle devam ederse ülkenin boş kalacağına dair uyarıda bulundu! Bu sırada doktorlar böyle vakaların cin çarpması olmadığını, muhtemelen sağlıkla bağlantılı nöbetler olduğunu fark etmeye başladı. 17. yüzyılda cadı davalarının sayısı aniden azaldı, aynı yüzyılın sonuna gelindiğinde ise neredeyse bitti.

Papa VIII. Innocentius`un yayımladığı papalık fermanının sonucunda Avrupa`da çok geniş çapta cadı avları başladı. Yeni bir buluş olan matbaa da bu hastalığın iyice yayılmasına, hatta Atlas Okyanusu`nu aşarak Amerika`ya kadar ulaşmasına neden oldu.

Yaşadığı çağın en önemli yazarı Dr. Cotton Mather, 'Cadılık ve cin çarpmasına karşı hatırlanmaya değer' 1689 yılında yazmıştı. O zamanın Amarika`sında hiçkimsenin onun ki büyüklüğünde kütüphanesi yoktu. Mather önde gelen bir Püriten olan Harvard başkanı Increase Mather`ın oğluydu. Her iki büyükbabası da Massachusets kolonisinin kurucuları arasında yer alıyordu. Henüz on beş yaşındayken Harvard`dan mezun oldu. 1685 yılında ise rahip olarak atandı. Bununla birlikte neredeyse vaaz vermesini engelleyecek seviyede olan kekemelik sorununu aşmayı başardı. İrlandalı bir cadının hayatını konu alan kitap, zaman zaman 1692 de Salem yakınlarında başlayan cadı avını kışkırtmakla suçlanmıştır. Mather dolaylı bir biçimde yargılamalara dahil olmuştu. Delillerin nasıl değerlendirilmesi gerektiği konusunda yargıçlarla mektuplaşıyordu.

Mather`ın etkisi şehrin Püriten olmayan kesimlerinde tepkiye neden oluyordu. Bunların arasında on altı yaşındaki Benjamin Franklin de vardı. Franklin ilk dönem gazete yazılarında Mather`in bunaltıcı muhafazakârlığıyla dalga geçiyordu.

Cadı avı kışkırtıcılığı ile suçlanan Mather Amerikalıların tarihteki en ünlü şahsiyetlerindendir.