Bilmem denk gelip dinleyeniniz oldu mu?

Kerbela şehitleri için 'hüzün-yas-matem' ayı Muharrem Ayı`nın ilk on gününde Ayasoya ve Sultanahmet Camii`nde münavebeli (karşılıklı-çifte) öğle vaktinde Hüseyni Makamı`nda ezan okundu.

Bizim gazetenin yeri Sultanahmet Camii`nin hemen köşesinde olduğu için 10 gün boyunca dinledik bu ezanı. Kulaklarımızın pası silindi.

Hz. Mevlana 'Güzel sesi dinlemede kalp huzuru ve Allah`a yaklaşma vardır' diyor.

Bıl yıl 'hüzün-yas-matem' ayı Muharrem`in, Menderes`in 57. ölüm (idam) yıldönümüne gelmesi, ayrı bir hüzün kattı.
Yusuf Özarslan Ağabey le Huseyni Makamı nda okunan ezan sırasında Sultanahmet te karşılaştık.    'Menderes, 17 Eylül 1961 tarihinde idam edildiği gün Fatih Cami`nde okunan s
âlayı, aradan 57 yıl geçmesine rağmen hiçunutamam' diye söze başladı.

Sonra 'Allah ondan razı olsun, Türkçe ezan eziyetinden sonra yasağı kaldırarak tekrar ezanı aslına uygun okutması üzerine tam 58 yıl geçmiş' diye devam etti.

'Ben Başakşehir`de otuyorum. Öyle bir ses açıyorlar ki, ezan başlayınca yerimden sıçrıyorum. Müezzin öyle bir başlıyor ki ezana adeta dövecek gibi, tehdit eder gibi; İrkiliyoruz; Ezan bağırmadan tane tane okunsa da sükû netle dinlesek olmaz mı? Ezanımızı bilen okusa, bağırmadan okusa olmaz mı? Yok mu bizde güzel, usulünce ezan okuyan müezzin? İnce bir zevk ve derin bir tefekkürün ürünü olarak asırlar boyunca olgunlaşan ezan kültürü bugün uygulanmıyor. O benim ezanım, okunduğunu duymasam yaşayamam, ama kardeşim lütfen biraz hassasiyet!'

Yusuf Ağabey, kendisinin ve pek çoğumuzun müzdarip olduğu önemli şu meseleyi yazmamı istedi.

Bu mevzuya bir hal çaresi mutlaka bulmalıyız.

Geçmişte bu gibi çalışmalar yapılmıştır. Birçok kaynaklar, Kemaleddin ve Ebû Ali bin Sina gibi ustaların Mısır`da toplanarak o günkü sistemleri gözden geçirdiklerinden söz eder bu toplantılarda 24 terkibin 48&prime e çıkartıldığına değinilir.

Ezan her şeyden önce bir davettir.

Bildiğiniz üzere Bilal-i Habeşi ilk Ezan-ı Muhammediyi okumuştu.

Peygamber Efendimiz in ilk ezanı ona okutması ve bu dünyadan irtihaline kadar ezanı hep ondan dinlemek istemesinin sebebi de Bilal in ezanı en güzel şekilde okumasıydı.

'Emr-i bülendisin ey ezan-ı Muhammedi.

Kafi değil sadana cihan-ı Muhammedi.' Yahya Kemal Beyatlı

Tekdüze tekrarlanan bir çağrı olmaması ve ruhunun zenginleştirilmesi amacıyla her vaktin ezanı ayrı bir makamda okunurdu. Ve bir ezan cetveli vardı.

Vakitlere göre ezan okuma geleneğinin oluşmasında insanların o vakitteki ruh halleri ve seçilecek makamın seyri göz önünde bulundurulurdu.

Sabah namazı vakti Sabâ Makamı`nda ezan okunurdu çünkü Sabâ Makamı`nın özelliği seyrinin yukarıya doğru çıkıyor olmasıydı. Bu makamla sabah vakti uykularından kalkan insanların yavaş yavaş hareketlenmeleri düşünülmüştür.

Bilindiği gibi Akşam Namazı`nın vakti diğerlerine göre pek kısıtlıdır. Bu vakitte genellikle tercih edilen segâh makamı ise biraz daha çabuk bir seyre sahiptir. Segâh Makamı`nın bir diğer özelliği ise kişiye mistik duygular vermesiydi. Akşam karanlığı çöktüğünde insanın yapacağı içyolculuk da düşünülerek Segâh Makamı`nın seyriyle ezan okunuyordu.

Yatsı ezanı içinse Uşşak ve Beyâti makamları tercih edilirdi. Çünkü bu makamlar dinleyene zindelik verirdi. Günün son saatlerinde insanların yorgunluğunu aldığı düşünülürdü.
Osmanlıya has güzel bir ezan uygulaması da perşembe günleri ikindi ezanının nihâvend makamında okunmasıdır. Nihâvend, diğerlerine göre biraz daha neşeli ve canlı bir makamdır. Perşembe günleri ikindi ezanında nihavendin tercih edilmesi müminlerin bayramı olarak kabul edilen cumaya erişecek olmanın müjdesini vermek içindir.

Salâ ise çoğunlukla huseynî makamında okunurdu. Huseynî makamının musikiyle tedaviye dair pek çok yerde, iyilik, sessizlik, rahatlık verdiği ve ferahlatıcı yanından bahsedilir.
Unutmayalım, Ezan-ı Muhammedi sadece insanları mescide davet etmiyor, aynı zamanda gündelik hayatlarının seyriyle ahenkli bir birliktelik içindedir. Musikiden tıbba kadar geniş bir müktesabattan yararlanan muazzam bir 'ezan kültürü' var elimizde.

Tabii ki bilene!