Gazze ve Filistin’de yaşananlar yüzünden, hangi konuyla ilgili yazı yazmayı düşünsem başlayamıyorum. Kendi kendime, buna hakkın yok diyorum. Bir tarafta, insanlığın onur savaşı verdiği; İslam dünyasının ilk kıblesi Kudüs’ün işgal altında olduğu; binlerce çocuk ve kadının hunharca katledildiği bir yer varken, gönlüm razı olmuyor. Bütün enerjimi, bütün gücümü, kalemimi Gazze için kullanmalıyım diyorum. Herkes elinden ne geliyorsa onu yapmalı diye düşünüyorum.

Gazze ve Filistin’de yaşananlar, hepimizi derinden etkiliyor. Bu topraklar, İslam tarihi ve medeniyeti için büyük önem taşıyor. Burası, peygamberlerin, sahabelerin, alimlerin, evliyaların, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin yaşadığı, iz bıraktığı, mübarek kıldığı bir beldedir. Burası, İslam’ın ilk kıblesi, Mescid-i Aksa’nın bulunduğu, Mirac’ın gerçekleştiği, Kudüs’ün başkent olduğu, Selahaddin Eyyubi’nin Haçlılara karşı zafer kazandığı, Osmanlı’nın himaye ettiği, Filistinlilerin vatanı olan bir yerdir.

Ancak, Gazze ve Filistin, aynı zamanda, yaklaşık yüz yıldır süren bir işgal, baskı, zorbalık, soykırım, yoksulluk, ambargo, tecrit, yıkım, gözyaşı, kan ve acı hikayesinin de sahnesidir. Burası, Siyonist İsrail’in kurulduğu, Filistinlilerin vatan topraklarından, evlerinden, haklarından, özgürlüklerinden, onurlarından mahrum bırakıldığı, katledildiği, sürgün edildiği, direndiği, mücadele ettiği,  varlık yokluk savaşı verdiği, sabrettiği, umut ettiği bir yerdir.

Gazze ve Filistin’deki olaylar, sadece Filistinlilerin değil, tüm İslam dünyasının, tüm insanlığın meselesidir. Bu olaylar, bize, adalet, barış, özgürlük, insan hakları, dayanışma, kardeşlik, vicdan, merhamet, iman, cihat, şehadet, gazilik, kahramanlık, savaş hukuku gibi değerleri hatırlatır, sorgulatır, öğretir. Bu olaylar, bize, Filistinlilerin nasıl bir iman, nasıl bir teslimiyet, nasıl bir direniş, nasıl bir kahramanlık, nasıl bir şehadet, nasıl bir sabır, nasıl bir akide sergilediklerini gösterir.

Filistinliler, İsrail’in en modern silahlarına, en acımasız saldırılarına, en kirli oyunlarına karşı, sadece imanlarıyla, iradeleriyle, cesaretleriyle, fedakarlıklarıyla, kardeşlikleriyle, birliktelikleriyle direniyorlar. Onlar, her gün şehit oluyorlar, her gün yaralanıyorlar, her gün evlerini, ailelerini, sevdiklerini kaybediyorlar, ama asla teslim olmuyorlar, asla pes etmiyorlar, asla umutsuzluğa kapılmıyorlar. Onlar, her gün dua ediyorlar, her gün tevekkül ediyorlar, her gün hamd ediyorlar, her gün Allah’ın yardımını bekliyorlar. Onlar, her gün bize, imanın, cihadın, şehadetin, sabrın, ne demek olduğunu bizzat davranışlarıyla öğretiyorlar.

Filistinliler, sadece kendileri için değil, bizim için de savaşıyorlar. Onlar, İslam’ın ilk kıblesini, Mescid-i Aksa’yı, Kudüs’ü, Filistin’i, bizim için koruyorlar. Onlar, İslam’ın onurunu, izzetini, namusunu, bizim için savunuyorlar. Onlar, İslam’ın bayrağını, sancağını, ezanını, selamını, bizim için yükseltiyorlar. Onlar, bize, nasıl Müslümanca yaşanacağını, nasıl Müslümanca ölüneceğini gösteriyorlar.

Filistinliler, sadece İsrail’e karşı değil, tüm zalimlere, tüm işbirlikçilere, tüm suskunlara, tüm duyarsızlara karşı da savaşıyorlar. Onlar, İslam dünyasının, insanlık dünyasının, vicdan dünyasının uyanışına, dirilişine, hareketlenmesine vesile oluyorlar. Onlar, bize, nasıl birlik olunacağını, nasıl dayanışma gösterileceğini, nasıl dua edileceğini, nasıl destek verileceğini hatırlatıyorlar.

Gazze ve Filistin, bizden, sadece seyirci kalmamamızı, sadece üzülmemizi, sadece ağlamamızı, sadece konuşmamızı değil, aynı zamanda harekete geçmemizi, mücadele etmemizi, direnmemizi, cihat etmemizi istiyor.

Gazze ve Filistin, bizden, sadece kendimizi, ailemizi, çevremizi, ülkemizi değil, aynı zamanda tüm İslam ümmetini, tüm mazlumları, tüm mağdurları, tüm kardeşlerimizi düşünmemizi, onlara sahip çıkmamızı, onlara yardım etmemizi, onlarla birlik olmamızı istiyor.

Gazze ve Filistin, bizden, sadece bu dünyayı, malı, mülkü, makamı, mevkiyi, şöhreti, zevki değil, aynı zamanda ahireti, Allah’ı, peygamberi, cenneti, şehadeti, rızayı, sevabı, hayrı istememizi istiyor.

Gazze ve Filistin, bizden çok şey istiyor. Ama bunlar, aslında, bizim de bir Müslüman olarak istememiz gereken, yapmamız gereken, öğrenmemiz gereken, yaşamamız gereken, vermeye çalışmamız gereken, paylaşmamız gereken, takdir etmemiz gereken, savunmamız gereken, öğretmeye çalışmamız gereken, uygulamamız gereken, örnek almamız gereken şeyler. Bunlar, aslında, Allah’ın, peygamberin, Kur’an’ın, İslam’ın, imanın, cihadın, şehadetin, sabrın, tevekkülün, hamdin, şükrün, rızanın, sevabın, hayrın, mağfiretin, rahmetin, cennetin, şefaatin, kurtuluşun söylediği şeyler.

İsmet Özel’in dediği gibi aslında hepimiz:

"Bedeli ne olursa olsun,  Müslümanca yaşamanın hâysiyetine tâlibiz."  diyebilmeli ve bunu örnek yaşamımızla sergilemeliyiz.

2.12.2023

Adem Keven