Türkiye`nin payitahtı üçdenizin, Marmara Denizi, Altın Boynuz ve Boğaz`ın birleştiği yerde kurulmuş. İki kıtanın arasına yerleşmiş, iki yakasında tabiat harikası tepeler ve eteklerinde deniz olan bu şehrin dünyada bir benzeri yoktur.

Gök kubbenin altında başka hiçbir yerde böylesine bir renk cümbüşü gördüğümü zannetmiyorum ve başka hiçbir şeyin de Tanrı`nın yaptığı kadar güzel olamayacağını hissediyorum.

Şehre daha girerken Hamsun`un şöyle diyor: '; yoksa biz Türkiye`de değil miyiz? Ben otuz senedir beceriksiz sultanlar tarafından iflasın eşiğine getirilmiş bir memlekete dair yazılmış yazıları okumaktayım. Halbuki vapur, bağlık bahçelik küçük şehirlerin ve güllerin kıpkızıl parıltısıyla gözümüzü alan bir masal dünyasında yol alıyor. '

Böyle tasvir ediyorlar İstanbul`u iki büyük yazar. İstanbul da İki İskandinav Seyyah adlı derleme kitap meşhur iki yazarın İstanbul izlenimlerine yer veriyor. Kitap iki bölümden oluşuyor. Birinci bölüm Knut Hamsun un mücadeleci hayat kitabından alınan İstanbul gezisini anlattığı kısım. İkinci kısım ise bu sefer Hans Christian Andersen in bir şairin çarşısı kitabının İstanbul gezisini içeren bölümünden oluşuyor. Norveçedebiyatının ve belki de dünya edebiyatının en gizemli en önemli yazarlarından biridir Hamsun`un kaleminden İstanbul`u okumak büyük şans. Sadece İstanbul değil genel olarak hem İstanbul`un hem de Osmanlı`nın o dönemi hakkında çok şey anlatan bu tarafsız kalemlerin yazdıklarını okumak çok keyifli.

Hamsun 100 seneye yaklaşan ömrüne pek çok eseri, ödülü, sevinci ve azabı sığdırmıştır. Soy ismini doğduğu köyden alan Hamsun gençliğinde başladığı yazın hayatında pek çok güçlükle karşılaşmıştır. Yumruğunu yemedikçe kimsenin bırakıp gitmediği o garip şehir Kristiania`da açaçına sürttüğüm günlerdeydi. Tavan arasında uyanık yatıyordum, alt katta bir saatin altıyı vurduğunu duydum. Hafif aydınlanmıştı ortalık insanlar merdivenleri inip çıkmaya başlamışlardı; ' Kopenhag`ta bir çatı katında yazılan bu romanın adı Açlık`. İş bulabilmek, yeni bir hayat kurmak isteğiyle Amerika`ya giden ve burada yazılarıyla tanınmaya çalışan Knut Peterson`un Knut Hamsun olarak yazmaya başladığı yıl 1885. O yıl Mark Twain üzerine yazdığı bir yazıda kullandığı müstear isim Knut Hamsund`un d`si dizgi hatası yüzünden düşmüş, yazar Knut Hamsun olmuştu.

Uzun yıllarını 'Ne yapmalı?' sorusuyla geçirip, tam her şeyden umudun kesmişken, bir yazar olarak yeniden doğan gençyazar, Açlık`ı yazarken muhtemelen kendi yaşadıklarını yazıyordu. Romanı götürdüğü Politiken gazetesi yazı işleri müdürü bu yazarla karşılaşmasının trajedisini yıllar sonra şöyle anlattı: 'Ondan daha düşkün bir başka insan pek az görmüşümdür. Düşkünlüğü elbisesinin yırtık pırtık oluşundan ötürü değildi yalnız. Ya o yüzü! Çok uzundu müsvedde, kendisine geri veriyordum ki birdenbire kelebek gözlüğü gerisinde gözlerini, gözlerindeki ifadeyi gördüm. Geri çeviremezdim, hiçbir şey diyemedim; '

Hamsun 1920 yılında Nobel edebiyat ödülünü kazanmıştır. Bu dönemden sonra hızlı bir yükseliş görülür edebi kariyerinde ve beraberinde değişen ve gelişen maddi imkânlar. Öyle ki bir dünya turuna çıkmış ve bu sırada İstanbul a da uğramış, bu gezisini de kaleme almıştır. İstanbul da İki İskandinav Seyyah adıyla basılan kitapta Hamsun un ve Andersen in ayrı zamanlardaki İstanbul izlenimleri okunabilir.

Andersen ise tüm dünyanın tanıdığı Danimarkalı masal yazarıdır. Çocukluğunuzda, Kibritçi Kız`ı hepiniz okumuşsunuzdur. Odense`de doğdu. Kopenhag Kral Tiyatrosunun dans bölümüne girdi. Can Çekişen Çocuk` adlı şiiriyle tanındı. Arka arkaya yazdığı romanlar, piyesler, gezi notları, şiirler, özellikle masallar sayesinde geniş bir okuyucu kitlesine ulaştı.

Kralın sağladığı bir ödenekle bütün Avrupa`yı dolaştı. Bu gezisi sırasında Türkiye`ye de uğradı. Büyük bir tiyatro yazarı, güçlü bir romancı olmak isterken dünya edebiyatına masallarla girdi.

Çocuklara Masallar adlı kitabı 1935 yılında yayımlandı. Bu masallar kısa bir süre içinde, 35 dile birden çevrildi. Masallarının pek çoğu Türkçe`ye çevrildi.