17-İstanbulluluk,temizlik ve temizliği sevmektir.

Yıllar önce uzak bir ilimizden şehrimize doğru hareket eden otobüsün içinde küçük bir ilan vardı: &bdquo Lütfen yol boyunca ayakkabılarınızı çıkartmayın' Bugünün İstanbulu için böyle bir ikaza ihtiyaçyok.Ama,yine de ter kokusu ile metrodaki hemşerilerimizi,ya da bol sarmısaklı bir işkembe ile minübüsteki yol arkadaşlarımızı bunaltmaya hakkımız olmadığını unutmayalım.

            18- İstanbulluluk, mahremiyeti bilmek ve ona saygı duymaktır.

Lütfen umumî yerlerde yakınlarımızla alçak sesle konuşmaya özen gösterelim. Yoksa bize ait olması gereken anılarımızı, arkadaşlarımızı, yaşadıklarımızı herkes öğrenir. Biz durakta indikten sonra ardımızda güzel anılarımız değil, özel hayatımızı böyle pervasızca ortaya dökmemizi sessiz bir şekilde de olsa protesto eden insanlar kalacaktır.

            19-İstanbulluluk, şehri temiz tutmaktır.

Sıcak bir yaz günü Boğaz sahilinde yürüyoruz. Yerdeki bu mısır koçanları ne Allah aşkına? Şu ayçiçeği kabuklarına, ya denizde salına salına yüzen pet şişelere ne demeli? (Bu arada yıllarca sabrederek evinin yan duvarına 'Lütfen çöp dökmeyin.' 'Buraya çöp dökülmez.' 'Çöp dökmek yasaktır.' 'Çöp döken eşektir.' 'Buraya çöp dökeni cinlerime çarptırırım haa!' 'Buraya çöp dökenin Allah belasını versin.' 'Buraya çöp dökenin ...' yazdıktan sonra, sonunda 'Buraya çöp dökün arkadaşlar tamam mı?' diye yazıp mahalleyi terk eden adamın yeni adresini biliyor musunuz?)

            20-İstanbulluluk, yerlere tükürmemektir.

Osmanlı, temizlik konusunda çok hassasmış. Öyle ki, Fatih döneminde sokaktaki tükürükleri, 'rıh' adı verilen ince kumla örtüp,bir süpürge ile onu faraşa alan görevliler varmış. Hatta bunun için bir vakıf bile kurulmuş. 21. yüzyılın İstanbul`unda, Büyükşehir Belediyesi`nin böyle bir kadro açmasına ihtiyaçvar mı dersiniz?

            21-İstanbulluluk, umumi yerlerde eğlenirken başkalarını rahatsız etmemektir.

Mayıs ayı ile birlikte  kırları özleyenler piknik alanlarına akın edecekler. Piknik çantası hazır. İp, top, mangal... her şey hazır. İncecik yeşillenen dalların altına sergiler açıldı.  Tahta masalara örtüler serildi. Mangallar hazırlanırken, keyiflerin tam olması için teybe bir kaset kondu. İyi hoş da üç-beş masa ilerde piknik yapanlar da sevdikleri havaları, sonuna kadar açtıkları teyplerinden dinlemeye başlarlarsa, kafasını ya da kuş seslerini dinlemek için buralara kadar gelenler nerelere kaçsınlar...

            22- İstanbulluluk, başkasının canını tehlikeye atmamak, kentin huzurunu bozmamaktır.

            Maçtan sonra, galip gelmenin sarhoşluğuyla, eline tabanca alıp, balkona fırlayan ve havaya ateş ederken, sekiz yaşındaki çocuğu vuran 'şehir eşkıyası'nı hepimiz duyduk.Ya döner bıçağını kuşanıp, yeşil sahaları-stadyumları mezbahaya çevirmeye niyet eden gözü kanlıları?Babasının son model arabasına kurulup, İstanbul`un en büyük caddelerinde kornaları bağırtarak gece yarısına kadar son sürat gidenleri ve kentin huzurunu adamakıllı bozanları... Bu şehre herkes &bdquo bir tatlı huzur almaya' gelmedi mi?

            23- İstanbulluluk, kentin kütüphanelerinden faydalanmaktır.

Öğretmen,yine sıradışı bir ödev verdi.Epey araştırma istiyor.Hemen internetin başına oturdunuz. Konuyla ilgili nerede ne var araştırıyorsunuz. Öyle güzel kaynaklara ulaştınız ki, hemen Beyazıt Devlet Kütüphanesi`ne gitmeniz gerekiyor. Kütüphanenin işine sevdalı müdürü bütün kapıları size açtı. Fotokopiler çekildi. Bu iş tamam.İstanbul`a ve İstanbul`un size sunduğu imkanlara şükrederek, sevinerek ayrılıyorsunuz oradan. Bu ödevden sınıfın en yüksek notunu sizin alacağınızı keşfetmek için kâhin olmaya gerek var mı?

24 - İstanbulluluk, kentin kültür merkezlerinden yararlanmak ve bu mekânların kurallarına uymaktır.

Dünyanın en önde gelen kültür merkezlerinden birinde yaşıyoruz. Cemal Reşit Rey Konser Salonu`na gittik. Fuayede nefis bir 'Osmanlı-İran Minyatür Sergisi' var. Sanat şaheserlerini seyrederek sağdan ilerliyoruz. Soldan gelip yolumuzu tıkayanlara yanlış yaptıklarını nasıl anlatmalı?

Ya da, Atatürk Kültür Merkezi`ndeyiz. Konser salonuna girdik. Işıklar ağır ağır sönerken biz çoktan yerimizi aldık bile. Son anda ayağımıza basarak yerine geçmeye çalışan bu zâta ne demeli? 'Başka İstanbul var mı beyler?'

25-İstanbulluluk, nerede nasıl davranacağımızı bilmektir.

Bostancı tren istasyonundaki kahvede treni beklerken arkadaşımızla çay içiyor, bir gün önce Kadıköy İskelesi`nden aldığımız kitaptan pasajlar okuyoruz ona. Birden onun bir tanıdığı yanımızda peyda oluyor. Arkadaşımız pek tabii ki bizi tanıştırıyor. İyi hoş da kırk yıllık dostmuşuz gibi, izin almadan bir sandalye çekip yanımıza oturmasını, hemen senli-benli oluşunu, özel hayatımızla ilgili meraklarını, hele el şakalarını hiçmi hiçsevmedik doğrusu. Allah`tan Haydarpaşa treni çok geçmeden geldi de, canımızı zor kurtardık elinden...

26- İstanbulluluk, ihtiyacı olan herkese yardım etmektir.

Küçük yerde herkes birbirini tanır ve yardım eder. Ama büyük şehirlerde kim kime, dum duma. Elleri poşetlerle dolu olan şu hanımın iki poşetini, hiçdeğilse merdivenlerin başına kadar taşımayı teklif etsek. Kabul etmese de en azından biz görevimizi yapmış oluruz. Bize kalırsa kabul edecek. Hem de büyük bir memnuniyetle...

(Önümüzdeki Hafta Devam Edeceğiz; )