Tarihte önemli şahsiyetlerden Mütercim Rüştü Paşa`dan bahsedeceğim. Bugün Vefa Lisesi`nin kullandığı Şehzabaşı Camii`nin hemen yanında çok güzel bir konağı vardır. Yapı kagirdir ve üçkatlı konak Osmanlı konak mimarisinin önemli örneklerinden biridir. Yapının iki yanında simetrik olarak öne çıkmıştır. Çıkma şeklindeki bölümlerde dikdörtgen pencereler bulunur. Merkez de ise yuvarlak kemerli pencerelerdir. Ben bu binayı çok beğenirim.

Yeri gelmişken Vefa Lisesi`nden bahsedelim. İlk önce 'Dersaadet İdadi-i Mülkiye-i Şahane' adıyla öğretime başladı. 1881 yılında okul, Maarif Nezareti nce satın alınan Mütercim Rüştü Paşa ya ait üçkatlı konağa taşındı ve İstanbul un Türkçe eğitim veren ilk mülkiye idadisi olarak eğitim ve öğretime devam etti. Bu arada ismi bulunduğu semtin adını alarak Vefa İdadisi oldu. 1908 yılında ise ismi Vefa Sultanisi`ne çevrildi. 1910 da İstanbul daki büyük yangın sonrası Vezneciler deki Saffet Paşa Konağı na taşındı. 1912 yılında Balkan Savaşı sırasında birçok öğrenci ve öğretmen gönüllü olarak cepheye gitti ve geri dönmedi. Bu sırada Mütercim Rüştü Paşa Konağı Hilal-i Ahmer Hastanesi olarak kullanıldı.

Bu konağın sahibi Mehmet Rüşdü 1811 yılında Sinop un Ayancık ilçesinde doğdu. Sultan II. Mahmut döneminde yeniçerilerin kaldırılması üzerine kurulan Asakir-i Mansure-i Muhammediye Ordusu`na katıldı. Arapça, Farsça ve Fransızca öğrendi. Askerlikle ilgili belge ve kitapları Fransızca dan Türkçe`ye çevirmekle görevlendirildi. O yüzden mütercim lakabını aldı. 1851, 1855 ve 1857 yıllarında üçkez seraskerlik yaptı. 1859 tarihinde padişah Abdülmecit tarafından ilk defa olarak sadrazamlık görevine getirildi. Daha sonra 4 değişik padişah döneminde 5 kez sadrazamlık yaptı. Sultan Abdülmecit döneminde bir kere, Sultan Abdülaziz döneminde iki defa, Sultan V. Murat döneminde bir kere, Sultan II. Abdülhamit döneminde bir kere olmak üzere beş defa Sadrazamlık yaptı.

Tahtından indirilen Sultan Murad a gözyaşı döktüğü yeni padişaha anlatılmıştı. Kısa zaman sonra uzaklaştırıldı. Aradan iki sene geçti, Ruslarla açılan savaşı kaybettik. Ağır hükümlü Ayestefanos Muahedesi yapıldı, İstanbul`da vaziyet karışıktı. Sultan Abdülhamit, Ahmet Kadri Paşa yı sadrazamlıktan aldı, hasta olan Mütercim Rüştü Paşa`yı bu makama getirdi. Fakat, Berlin Konferansı nın toplanacağı haberi gelince de şahsi güveni olmayan Rüştü Paşa yı sadece bir hafta yerinde bıraktı, sonra azletti..

Tarihte kendisi ve devri için bu kadar sert ve çıplak kıyaslama yapmış devlet adamı nadirdir.

Rüştü Paşa, 1866`daki sadaretinden sonra uzun müddet menküb (rütbe ve haysiyetinden düşme meşakkatlere maruz kalma) ve mazul (azledilmiş) kalmıştı. Sahil hanesinde, bir çeşit sürgün hayatı yaşarken, devlet yönetimini durmadan tenkit ediyordu. Bir gün, Menas Efendi ile sohbet ederken, yine tenkitlerle kendisinden geçtiği sırada, zarif ve nüktedan Menas Efendi dayanamadı:

'Paşa Hazretleri, siz de iktidarda idiniz. Bu buyurduğunuz kusurları o zaman niye ıslah etmediniz?

Mütercim Rüştü Paşa güldü, ve dedi ki: 'Bak, Menas Efendi, ne oluyor. Biz, dışarıda iken devlet teknesinin başta kara olma yolunda bulunduğunu görüyoruz da, içine girdik mi, bakıyoruz ki, oradakiler, rotalarının doğru olduğu inancı içinde vur patlasın, çay oynasın bir hengamedir (kavga, gürültü, şamata) gidiyor. Önce, aman zaman diyoruz, ama kar etmeyince duramıyoruz bu dayanılmaz alame ayak uydurarak katılıyoruz. Hatta gençkalmışız diye düşünerek, ah`la vah`la kaybettiğimiz zamanı telafi edelim diye, bu kervanın başına geçiyoruz. Tenkide de sıra, kervan başlığını kaybettiğimiz zaman geliyor.'

Mütercim Rüştü Paşa, politikacının felsefesini ciltler dolusu kitaplardan daha veciz anlatan bu itirafından sonra iki defa daha Sadrazam oldu!

Hele sonuncu sadaretinde bir cümlesi var ki, şaheser. Sultan Hamid, 1878`de kendisini Sadrazam yapmış, bir hafta sonra da azletmişti.

Yaşlı vezir pek kısa süreli, nasıl başlayıp nasıl bittiğini anlayamadığı bu Sadareti için çok sık kullandığı 'gayrı' sözcüğünü de ihmal etmeden: 'Bizimki bu sefer vezaret değil, rezalet oldu!'

Mütercim Rüştü Paşa, 1882 Şubat`ında Manisa`daki çiftliğinden, Mithat Paşa`nın muhakeme edildiği meşhur düzme Çadırköşkü Mahkemesi`ne sanık olarak sevk edileceği gün öldü Mithat Paşa gibi, idama mahkum edilmekten, Azrail`in lütfu ile kuruldu.