Eğitimci İsmail Ayan, İlim ve İrfan Akademisi programları ile kültür faaliyetlerine hizmet etmeye devam ediyor. İsmail Ayan ile Amasya üzerine yaptığımız söyleşiyi siz değerli okurlarımıza sunuyoruz:

Efendim sizi daha yakından tanıyabilir miyiz, İsmail Ayan kimdir?  

1958 yılında Amasya’nın Göynücek ilçesinin Delihasan (Hasanbey) köyünde doğdum. Annem merhume Hanife Hanım, babam Hasan Efendi, dedem Nuri Efendi'dir. Dedem âlim, ârif, fadıl, medreseli birisiydi. Babam ilkokul 3. sınıf mezunu annem ümmi idi. Annem Osmanlı kadınıydı. Misafirperver, edep timsali Anadolu irfanına sahip bir hanımefendi, babam çevresi tarafından sevilen kanaat önderi biriydi. İlkokulu köyümde, ortaöğrenimi Amasya İmam Hatip Lisesi’nde okudum. İmam Hatip Lisesi’nde çok kıymetli öğretmenlerim oldu, onlardan çok faydalandım, beni üniversiteye hazırladılar. 1976 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi’ne kaydoldum. Mezuniyet sonrası sırasıyla Mardin Ömerli ilçesinde Ömerli Lisesi, Tokat Almus ilçesinde Gölgeli Ortaokulu, Tokat Turhal İlçesi Atatürk Ortaokulu, Amasya Bahçeleriçi İlköğretim Okulu, Amasya Macit Zeren Fen Lisesi'nde görev yaptım. 15 Mayıs 2023 tarihinde emekli oldum.

Whatsapp Görsel 2024 02 26 Saat 11.54.01 B0A62993

Erzurum ve üniversite yıllarınızı anlatır mısınız?  

Erzurum'da okumak iki üniversiteyi birden bitirmek gibiydi. Hayatımın en önemli dönüm noktalarından birisidir. İslami İlimler Fakültesi'nde çok kıymetli hocalarım oldu. Ülkemizin önde gelen ilim insanları, kanaat önderleri ile tanışma fırsatı buldum. Erzurum; kültür ve medeniyet şehridir. Bizim öğrencilik yıllarımızda tam anlamıyla bir üniversite şehriydi. Benim öğrencilik yıllarımın bir kısmı 12 Eylül öncesinde oldu. Belki düzenli olarak okullarımıza gidemedik ama çok kıymetli hocalarla tanışmak ve onlardan yararlanmak nasip oldu. Bu arada en öncelikle efsane Rektörümüz Prof. Dr. Kemal Bıyıkoğlu'ndan bahsederek başlamak gerekir. Rahmet olsun Rektörümüze bizim için üç önemli hizmeti oldu. Birincisi; İmam Hatip Okulu mezunlarını üniversiteye aldı. Bu sayede pek çok öğrenci Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde okuma şansı elde etti. İkincisi; İslami İlimler Fakültesi'ni açmak için çok mücadele verdi. Fakültenin adına itiraz ettiler ama dinlemedi yiğitçe bu fakülteyi açtı ve okutulacak dersler dâhil bölümlerin açılmasına onay verdi. Hocalarını bizzat kendi seçti, onay verdi. Ali Şafak Hocamız fakültenin kurulmasında aktif görev üstlendi. Hocalarımın bazılarını zikretmek istiyorum; Ali Şafak, Yusuf Ziya Kavakçı, Şerafettin Gölcük, Sadık Cihan, İbrahim Canan, Sadık Kılıç, İsmail Yakut, Ünver Günay, Kerim Yavuz, Şükrü Arslan, Bahattin Kök, Arif Aytekin, Hamza Aktan, Kerim Yavuz, Lütfullah Cebeci, Mustafa Ağırman, Nasrullah Hacı Müftüoğlu, Necati Tetik ilk etapta sayabileceğim, benim üzerimde en çok etkileri olan hocalarımdan.

Whatsapp Görsel 2024 02 26 Saat 11.52.55 23F79590

Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma Hocamızla bir hatıramızı nakletmek isterim. 1979 fakülte binamız yok, bu yüzden bazı derslerimizi Ziraat Fakültesi'nde yapıyoruz. Kış ayları ve çoğu zaman kaloriferlerimiz yanmıyor, fueloil yokluğu var memlekette. Salı günleri sabah 08.00 de İslam Tarihi derslerimiz var. Binada tahsis edilen sınıf bodrum katta kalorifer kazanının yanında, ki o gün hava sıcaklığı -20 derece, üşüyoruz. Sınıfta oturdukça donacak gibiyiz. İhsan Hoca sınıfa gelince önce başındaki kalpağı çıkardı, sonra paltoyu çıkardı ve en sonunda ceketini çıkardı onu görünce biz de sınıfça ısındık. Erzurum Üniversitesi bu yönden çok güçlü bağların oluştuğu ve devam ettiği bir üniversitedir. Çok kuvvetli dostluklar kuruldu, bugün devam etmektedir. Şair-Yazar Ferman Karaçam, Prof.Dr. İsmail Demir, Prof.Dr. Osman Gürbüz, Mustafa Köseoğlu, Kamil Uzun, Prof.Dr. İbrahim Kavas, Mehmet Emin Çetin, Kadir Karakuş, Prof.Dr. Sayın Dalkıran, Kadir Kesici, Asım Uysal, Yunus Tuna gibi isimler ilk etapta gelenler, daha yüzlercesi var. Mustafa Yeşildağ, Mustafa Gülle, Abdullah Şahinoğlu, Abdullah Uluçay, Prof.Dr. Mehmet Bayyiğit sık görüştüğümüz arkadaşlarımızdan.  

Günümüzde dostluklar çabuk mu tüketiliyor, dönüşen dünyanın içinde eriyor mu?  

Günümüzde dostluklar galiba çabuk tüketiliyor. Bunun birçok etkenleri tabi ki oluyordur. Daha çok yakın çevrede insanlarla tanışmak, makam ve mevkilerin değişmesi, insanların içine kapanması, sosyal medyada arkadaşlıkların kolayca edinilmesi, sanal dünyada yaşamak, insanların ihtiyaçlarının farklı yerlerden giderilmesi, teknolojinin hızla değişerek çoğalması, büyük alışveriş merkezlerinin olması ve insanların daha çok iş hayatının içinde olmasını da bu etkenlerin içinde sayabiliriz.

Dağlar arasında bir vadide saklanmış Şehzadeler Şehri Amasya’yı okurlarımıza tanıtır mısınız?

Memleketim, yaşadığım şehir Amasya. Bir halk deyişi vardır: ''Tek kapıdan çıktım yüzüm peçeli''
''Amasya’da 99 veli kulun kabri vardır (yaşamıştır). 100 olsa Kâbe-i Muazzama olurdu. '' Pek çok medeniyetler görmüş; Yeşilırmak Havzası'nda, dağların içinde kurulmuş butik bir şehirdir. İki defa devletin kuruluşuna ev sahipliği yapmıştır. Osmanlı'da Fetret Dönemi'nde Çelebi Mehmet devleti burada kurmuş; yine Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri de Amasya'da atılmıştır. 12-22 Haziran 1919 yılında Atatürk Amasya 'da kalmış, Amasya Tamimi burada imzalanarak yayınlanmıştır. Bu sürede Saraydüzü Kışlası'nda kalmış ve pek çok devletin önde gelen asker, sivil bürokratları ve âlimleri ile görüşmüştür.
Şehzadeler Şehri Amasya burada yetişen 7 şehzade padişah koltuğuna oturdu. Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmet, 2. Murat, Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim, 3. Murat ve Bayezid.  
Dünyanın şehre en yakın yaylası yine Amasya'dadır. Şehzadelerin avlaklarının da bulunduğu şimdiki adı Çakallar olan Çakalzade Yaylası dünyanın şehre en yakın yaylasıdır.

Whatsapp Görsel 2024 02 26 Saat 11.51.05 6Ed5014B

Şehzadelerin yetişmesinde hocaların, lalaların Amasya'da olması; saray geleneklerinin uygulanması, yaşatılması; saray geleneklerinin ve yemeklerinin Amasya Kültürü'ne katkı sağlamış olması ayrı bir değer katmıştır. Kültür ve medeniyet şehridir dedik. 180 yıllık bir konservatuar var ve burada musiki geleneği devam etmektedir, pek çok ilim ve irfan geleneğine sahip sanatçılar yetiştirdi. Burhan Özbakır, (Ses Sanatçısı ve folklör derlemecisi) , İrfan Özbakır (Müzisyen, bestekâr), Orhan Özbakır ( Ses Sanatçısı, müzisyen), Özhan Eren, (Bestekâr, Kara Tren Türküsü). Hattat Şeyh Hamdullah Efendi; ünlü hattat, kalem sahibidir. Vavların ucunda Amasya Lalesi’ni kullandı. Pek çok eserleri bizzat kendisi yazmıştır. Özellikle Kur'an-ı Kerim yazmaları meşhurdur.

Whatsapp Görsel 2024 02 26 Saat 11.51.29 Ad9C61E3

Amasya medreseleri hakkında neler söylemek istersiniz?

Amasya medreseler şehridir. En meşhuru Kapı Ağa ( günümüz adıyla Büyük Ağa) Medresesi 80'li ve 120'li medrese örneğidir. Gökmedrese Camii, medrese ve türbeden oluşan kapalı külliye örneğidir. Torumtay Türbesi; camii ve medrese olarak kullanılmıştır. İçerisinde önceden mumyalar da bulunuyordu. Yivli Minarelere örnek olarak ise; Burmalı Minare Camii - Amasya'da ki Ulu Camii olarak adlandırılır. Bayezid Külliyesi ; Sultan 2. Bayezid-i Veli'nin talimatıyla Amasya sancak Beyi Şehzade Ahmet tarafından yaptırılan Camii, medrese, imaret, türbe, muvakkıfhaneden oluşan külliye Amasya'nın merkezinde yer alıyor.
Sabuncuzade Şerefeddin Bimarhenesi; Amasya'da İlhanlılar Dönemi'nden günümüze ulaşan tek eserdir. Anadolu'da müzikle tedavi yapan ilk şifahanedir. İlk Türkçe eser olan Cerrahiyyetü'l Haniye günümüze gelen kıymetli eserdir.

Whatsapp Görsel 2024 02 26 Saat 11.50.17 A75Fd349

Amasya Konakları?

Yalıboyu Konakları günümüze kadar ulaşmıştır. Yeşilırmak kenarında inci, mercan kolye gibi dizilmiş tarihe tanıklık eden bu konaklar restore edilerek şehre kazandırılmıştır. Aynalı Mağarası, Kral Kaya Anıt Mezarları ve Harşena Kalesi bütün ihtişamıyla Amasya'ya yukarıdan bakmaktadır. Sofular Mahallesi'ndeki Kültür Yolu görülmeye değer güzelliklerdir.  

Amasya nükteleri, halk hikâyelerinden örnekler aktarabilir misiniz?  

Amasya'da kahveci kahveye zam istemek için ; '' Kahve Yemen'den gelir, yolu ırak, beş para yetmiyor, on para bırak'' yazar. Bunun üzerine kahvehane müdavimi fincanın altına: '' Kahve Yemen'den gelir, yolu sapa, beş para yetmiyorsa, dükkânı kapa'' yazar.  
Amasya'da büyük bir aşk hikâyesi yaşandı; Ferhat ile Şirin. Böyle bir aşkın yaşadığı yerde ağıtlar yakılır, türküler çığırılır. Pek çok türküler yakılmış, pek çok âşıklar yetişmiştir. Bunun önemli bir sebebi de Ehl-i Beyt vatandaşlarımızın olmasıdır. Manilerimiz de meşhurdur. Daha önce belirttiğim gibi 180 yıllık konservatuarımız var; haliyle şehrimizde Halk, Sanat ve Tasavvuf Müziği yaşatılmıştır. Amasya ilahileri, Nigari ilahileri, Amasya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hakkı
Türabi Hoca tarafından bestelenmiştir. Amasya’da yaşayıp âşık olmamak zordur. Biz semavere bile türkü yakmışız. İlahi formatında okunur ve ilahi diyenler de çoğunluktadır.
Semaveri alıştırın
Maşa ile karıştırın
Küsülüler barıştırın
Hüner senin ay semaver
Semaveri kurduk düze
Bu tarikat cümlemize
Pirim etsin himmet bize

Hüner senin ay semaver
İnsan yaşadığı şehrine nasıl hizmet eder, etmelidir?

En öncelikle iyi bir eğitim almalı daha sonra şehrinin medeniyetini, kültürünü iklimini öğrenmelidir. Tarihini şehrinde yetişen önemli ilim, irfan, kültür insanlarını ve sanatçılarını iyi bilmelidir. Şehrinin değerlerini bilmeli o değerlerini korumalı, yaşatmalıdır. Farkındalıklarını hissetmeli her yerde ve zeminde her ortamda güzelliğini önemini anlatmalıdır. Şehrinin ulusal anlamda yerini bilmeli daha yukarılara çıkarmak için çaba sarf etmelidir. Hülasa her alanda kendini yetiştirmeli yaşamalı ve yaşatmalıdır. Şehirler kültürleri, medeniyetleri ilim ve irfan adamları, sanatkârları, devlet ricali, kanaat önderleri ile yaşar, kıymetleri bilinmeli bir sonraki kuşaklara da anlatılmalıdır. Söz gelimi yemek kültürünü, sanatını, adabını, geleneklerini bizden sonraki nesillere bozmadan aktarmalı derim.

Mir Hamza Nigârî Karabağî hakkında bilgi verir misiniz?  

Amasya, kadim tarihi boyunca farklı coğrafyalardan birçok dini ve etnik unsurun göç ettiği, dini ve kültürel çoğulculuğun yaşandığı önemli bir muhacir şehridir. Bu şehrin önemli miktarda göç aldığı coğrafyalardan biri de Kafkasya’dır. H.490/1097’den itibaren Horasan, Hârezm, İran ve büyük oranda Azerbaycan coğrafyasından Amasya ve çevresine çeşitli Türk obalarının, Türk tayfalarının, tanınmış şahsiyetlerin ve özellikle mutasavvıfların yerleştiği görülmüştür. Bu  
şehre yerleşen tanınmış mutasavvıflardan biri de 1866’da Amasya’ya hicret eden Mir Hamza Nigârî’dir. Bilinen Türk obaları ise Nigârî vasıtasıyla bu şehri tanıyan ve göç eden Karakoyunlu Azerbaycan Türkleri ve Karapapak Azerbaycan Türkleridir. Karakoyunlu-Karapapak Azerbaycan Türk Tayfalarının tarihi atayurtları olan Batı/Garbi Azerbaycan’dan Amasya ve çevresine göçleri 1880 yılından sonra başlamış, 1890’dan itibaren yoğunlaşmış, 1896-1901 arasında zirveye
ulaşmış, 1901’den sonra azalarak, peyderpey İkinci Dünya Savaşı yılları sonuna kadar sürmüştür.  
Çarlık Rusya’nın 16. asırdan itibaren Kafkasya’ya yönelip, bölgede işgal ve  
emperyalist politikalarını uygulamaya başlaması üzerine Kafkas halkları  
bağımsızlıklarını, kültürlerini ve inançlarını tümüyle yitirme tehlikesiyle karşı  
karşıya kalmışlardır. Bu tehlikeye karşı Nakşibendiliğin Hâlidiyye kolunun  
yetiştirdiği kâmil insanların nüfuzlu liderleri ve bölgenin halk kahramanları  
liderliğinde Anadolu’da kurulan Kuva-i Milliye birlikleri tarzında  
Gazavât/Müridizm özgürlük/azatlık mücadelesi başlatılmıştır. Mir Hamza Nigârî  
de Gazavât hareketinde yerini alan Hâlidiyye liderlerinden biridir. Bu çerçevede  
çalışmadan, Nigârî’nin ve bağlılarının, bir kısım Karakoyunlu ve Karapapak  
Azerbaycan Türklerinin Gazavât hareketinde yerini alması ve hareketin  
Amasya’ya göçü tetiklemesi-başlatması hususunu anlama fırsatı vermesi beklenmektedir.  
Nigârî’nin ailesi, sevenleri ve bağlılarıyla birlikte Amasya’ya göç etmesine neden olmuştur. Ayrıca Nigârî’ye bağlılığı ve müridi olmalarından ötürü onun yaşadığı yerde yaşamak istemeleri nedeniyle bir kısım Karakoyunlu-Karapapak Azerbaycan Türkünün Nigârî’nin izni/icazeti ile  
Amasya ve çevresine göçü başlattıkları, Nigârî’nin de son ikametgâhı olan Amasya’yı nihai yurtları olarak seçtikleri söylenebilir. Ancak Amasya ve çevresine göç eden bu toplulukların tamamının Nigârî’nin müridi, bağlıları veya sevenleri olduğu iddia edilmemektedir. Nigârî’nin mürit ve bağlıları, öncü olarak Amasya’da kendisini ziyaret edip yurtlarına döndüklerinde, Amasya’yı bölge halkına anlatmışlar, tanıtmışlardır. Mir Hamza Nigârî, dinî ilimlerde söz sahibi olup, belirli bir aşamayı kat ettikten sonra maneviyata meyletmiştir. Bu maksat ile devrin tanınmış mutasavvıfı Mevlâna Hâlid-i Bağdadî’den (ö.1242-1243/1827) manevî bir eğitim alma isteğiyle Harput’a gitmiştir. Fakat Bağdadî’nin vefatını öğrenince onun halifelerinden olan ve Sivas’ta bu görevi sürdüren İsmail Şirvânî’ye bağlanmıştır. Hac görevini yaptıktan bir yıl sonra Şirvânî’den hilâfet alarak memleketi Berde ve Bergüşad’a dönmüş, Şirvânî’nin görevini devam ettiren en meşhur halifesi olmuştur. Burada hem Nakşibendilik tebliği yapmış hem de Ruslar’a karşı verilen bağımsızlık/azatlık hareketinde ön saflarda mücadele etmiştir.  
Mir Hamza Nigârî, tasavvufî anlayışını Anadolu coğrafyasının tamamına tebliğ etmek görevi üstlenmiş, bu maksatla üç sene Erzurum’da kalarak faaliyetlerini sürdürmüştür. İstanbul’a yaptığı bir ziyarette de aynı amaca yönelik tebliğ etme fırsatı bulmuştur. Sonra Amasya’ya  
yerleşmiş ve bu bölgede etkili tebliğde bulunmuştur. Bölgedeki faaliyetleri bazı kesimleri rahatsız etmiş, Osmanlı Payitahtının emriyle Harput’a gönderilmiştir. Vefat ettiği Harput’ta da tebliğ faaliyetlerine devam etmiş ve kendisine bağlılar edinmiştir. Harput’ta 17 Muharrem 1304/16 Ekim 1886’da vefat etmiştir. Vasiyeti doğrultusunda naaşı sevenleri tarafından Amasya’ya götürülmüş ve buraya defnedilmiştir. Mir Hamza Nigari üzerinde iki kıymetli kalem ehli sevgili dostlarımın çalışması bulunmaktadır. Kurtuluş Altunbaş, Nigari Divanı’nı latin harfleriyle yayınladı. Doç.Dr. Metin Hakverdioğlu’nun Nigari üzerine çalışmaları var. Hem Amasya’da hem de Azerbaycan Karabağ’da sempozyum düzenlemiştir.