Şiddetin Gölgesinde Güven Tesis Etmek

Günümüzde şiddet haberleri oldukça sıradanlaştı. Bir zamanlar yayınlanması bile yasak olan vahşeti, artık kanıksamaya başladık. Neredeyse canlı izlediğimiz savaş görüntülerinden başka, yerel cinayet haberleri de medyada fazlasıyla yer buluyor. Şiddete olan merakımızı çoktan keşfeden basın endüstrisi reyting uğruna bu olumsuz haberleri manşetlere taşımakta tereddüt etmiyor. Geçen haftalarda işlenen bir cinayete taksi kamerasından saniye saniye şahit olduk. Haber alma özgürlüğünün ötesine geçen bu yayınlar bireylerin psikolojisinde derin izler bıraktığı gibi toplumda da güven duygusunun azalmasına neden olmaktadır. Kaygımızı ve umutsuzluğumuzu ne kadar etkilerse etkilesin, kötü haber bağımlılığımız, yeni bir kavram doğurdu; “doomscrolling”. Türkçe’de “felaket kaydırması” olarak karşılık bulan bu ifade, sosyal medya kullanıcılarının, korku ve endişe veren haberleri daha çok tercih etmesini tanımlıyor. Rus haber sitesi City Reporter’ın yaptığı bir deneye göre olumlu içeriklerin daha fazla yayınlandığı gün, haberlerin okunma oranlarının büyük ölçüde düştüğü gözlendi. Okuyucular felaket kaydırmasından vazgeçemediği için haber endüstrisi de giderek daha kasvetli bir havaya bürünüyor. Yapılan araştırmalar öfke, korku ve üzüntü ifade eden manşetlerin oranının 2000 ile 2020 yılları arasında belirgin bir şekilde arttığını ortaya çıkardı. Çoğu insan için ana haber kaynağı olan sosyal medya platformları da algoritmalarını, bu içerikleri üst sıralara taşıyacak şekilde geliştirmektedir.

Endişe verici haberlere sürekli maruz kalmak, kişilerde yaşadıkları çevrenin, ülkenin hatta dünyanın daha tekinsiz bir yer olduğu algısı yaratıyor. Bilişsel psikoloji alanında çalışmalar yapan Nobel ödüllü araştırmacılar Amos Tversky ve Daniel Kahneman’ın “Bulunabilirlik kısayolu” olarak tanımladığı görüşe göre insanlar bir olayın gerçekleşme ihtimalini o olayın örneklerini ne kadar kolay hatırlayabildiğine göre değerlendiriyor. Mesela, araba kazalarından ölüm oranları çok daha yüksek olmasına rağmen, akılda kalan uçak kazaları yüzünden uçağa binmek pek çok insan için daha endişe verici oluyor. Dolayısıyla zihinlerimizde derin izler bırakan vahşet haberlerinin heran heryerde gerçekleşebildiği yanılgısına kapılıyoruz.

Güven, toplumsal huzuru tesis eden en önemli unsur. Vahşi Bir Düzen adlı kitabında Rachel Kleinfeld, güvenin toplumu sosyal hastalıklardan koruyan bir bağışıklık sistemi olduğunu yazıyor. Toplumsal yapı iyi işlediğinde, en azından etrafımızdaki insanların bizi öldürmeye çalışmayacağına güvenebilmeliyiz. Bilişim devrimi, küreselleşme ve demografik yapının hızla değişmesi toplum adına kaygı verici olabilir. Ancak bakkala, manava, komşuya ve bekçiye güven duymadan bir mahallede yaşamak da mümkün değil. Bu sebeple çevremizdekilerin iyi insanlar olduğuna inanmak isteriz. Çölde kalmış bir adama yardım eden bedevinin hikayesi meşhurdur. Yardım ettiği kişiden dayak yiyen, üstelik devesini de çaldıran bedevi, can havliyle adamın arkadasından seslenir. “Bu olanları kimseye anlatma n’olur, yoksa çölde ihtiyacı olana bir daha kimse yardım etmez.

” Şiddet haberlerinin yayılması, toplumda insanların birbirine güvenmesini zorlaştırıyor. Toplumda güvenin kaybolması ise şiddetin sebep olduğu hasardan daha büyük sorunlara yol açmaktadır. Toplumsal güvensizliğin yaraları belki kendiliğinden iyileşecektir. Ancak umut bir strateji olamaz. Kâr amacıyla haber üreten kaynakların da toplumsal fayda peşinde olmasını beklemek güç. Bu sebeple yetkililerin daha sorumlu bir yaklaşımla çözüme yönelik adımlar atması gerekir. Mesela sabah kuşağı programlarının şok edici içeriklerini, kimsenin haber alma özgürlüğüne zeval getirmeden, sınırlamak gibi. Hikayedeki bedevi, yardım ettiği kişiden gördüğü kötülüğü kimse duymasın istemişti. Oysa hergün bu anlatılandan daha beter hikayeler dinliyoruz. Neyse ki Nobel ödülü almış teorilere, şiddete ne kadar meyyal olduğumuzu gösteren deneylere ve hergün maruz kaldığımız olumsuz haberlere rağmen yolda kalana yardım eli uzatan insanlar hala var. Ki onların vicdanı ve çabası, toplumsal güveni tesis etmek için alınacak tüm tedbirlerden daha etkili olacaktır