`height=

Bugün size okuyucumuz olan eczacı bir ablamızın bizimle paylaştığı bir anekdot ile başlayıp su üzerine bilgi paylaşımında bulunacağım;

36 yıllık eczası olduğunu belirten ablamızın bir sağlık sayfasındaki bir haber dikkatini çekiyor:

'Su ilaçgibi' diye başlayan yazı hayatının dönüm noktası oluyor; Sucu bir eczası olup çıkıyor.

Günde en az beş bardak su içmenin en iyi ilaçolduğunu, kalp krizini, felçriskini azalttığını okuyor, çevresindekilere anlatıyor ve gözlemliyor.

'Baş ağrısı, mide ağrısı, böbrek taşı ağrısı vb. için art arda ama Sevgili Peygamberimizin sünneti üzere oturarak üçyudumda içilen su herkese şifa oluyor' diyor.

'Ayakta içilen su mideye uğramadan 12 parmak bağırsağına gidiyor oradan dışarı atılıyor. Oturarak içilen su midede, mide asidi ve zararlılarını bertaraf ediyor, vücuda yararlı hale geliyor ve içtiğiniz sudan şifa buluyorsunuz' diyor.

Ve enteresan bir ayrıntıya dikkat çekiyor: 'Eşim senelerdir hazımsızlık, kabızlık çeken bir kişi görevi gereği dağlarda taşlarda yattı zor günler geçirdi ve su içmeye, içmeye hep depresyon ilaçları kullandı; 2012 senesinde de Parkinson teşhisi konuldu ve Parkinson ilaçları kullanmaya başladı. Evde senelerdir su içmeyen, suya burun kıvıran, sevmeyen bir kişiyle yaşamam da ayrı bir kaderin cilvesiydi; Tabii ki evde su savaşları çıkıyordu zaman zaman. Düşünün Temmuz ayında Ramazan orucunu tutuyoruz, iftarda orucunu açtığında bile kendisine bir bardak su içiremiyorum; Şimdi artık çok geç, oruçbile tutamıyor; Lütfen yakınlarınızın su içip içmediğini takip edin, su içmeye teşvik edin; Bu basit görünen konu, sizin ileride hayatınızı etkileyecek, yakınlarınızın sağlığını kaybetmeden onları kanser, tümör vb. dâhil tüm hastalıklardan koruyabilecek önemli bir durum. Ve ben bu konuda size yaşadıklarımı anlatmaya devam edeceğim; Özellikle açkarnına, yemeklerden ve kahvaltıdan yarım saat önce içilen bir veya iki bardak su, sizin ve yakınlarınızın hayatını kurtarabilir. Ömür boyu hastanelerde vakit geçirmenizi önleyebilir.

Senelerce hastane eczacılığı yapmış bir kişi olarak, hastanelere gelen hastaların yarıdan çoğu bence su içmeyenler ve suya burun kıvıranlardı.

Bol su içmelisin

Bize 'su içmiyoruz ama çay içiyoruz' diyorlar ama onlar da zararda, çünkü çay diüretik özelliği sebebiyle vücuttaki suyu atıyor. Bazı doktorlar özellikle hastalarını uyarıyor, su içmeye teşvik ediyor ama kişiler pek fazla önemseniyor.

Allah devlete millete zeval vermesin derler, çok doğru. Şimdi de çok güzel devasa boyutta hastaneler, acil servisler, polikliniklerimiz var. Eski SSK hastanesinde (1988) çalışan bir eczacı olarak Sağlık Bakanlığımız bu konuda adeta ülkemize çağ atlattı. Ama bu hastanelere başvuran hastalar da o kadar çok ki;

İkiz kızlarımdan bir tanesi üniversitede okurken bebekliğinde geçirdiği alerjik bronşit derdi nüksetti. Ben ona devamlı 'kızım bol su içmelisin, seni tıkayan tozlar vb. kayar gider rahatlarsın' dediğim halde beni dinlemedi. Ü niversitesi Hastanesinde yapılan testlerde ev tozu, kedi tüyü, zeytin yaprağı vb. alerjisi tespit edildi. Verilen ilaçlar iştahını artırdı ve kilo almaya başladı ama daha çok tıkanıyordu;

Kardeşi yanında daha ince daha narin kalıyor; Hâlbuki bir zamanlar ikisi de aynı kilodaydılar;

Ben bu arada suyu anlatmaya, su çalışmaya devam ediyorum. Hani ilaçfirması çalışanları kendi ilaçlarını anlatıp dururlar ya benim de anlattığım ve çalıştığım ilaçsu, su, su!..

Kızım, 'üniversitede bir profesör hocamız bize derse geldiğinde şunu söylemişti. Hepinizin yanında birer pet su göreceğim: 'Su zekâyı açar gençler, su zekâyı açar!' dediğini söyledi. 'Anne seni o hocamla tanıştırayım, tam senin kafada bir kimse' dedi. Kızım sonunda üniversiteyi bitirdi ve kilo vermeye karar verdi. Annesinin dediği gibi bol su içerek kilo verdi.

Parkinson ile suyun ilgisi var mı?

`height=

Aslında anlatacağım çok şey var ama bu anlattıklarımla yetineyim. Evlendiğimde kayınvalidemde kabızlık sorunu vardı. Hareketleri çok yavaşlamıştı. Devlet hastanesi nöroloji bölümüne götürdüğümde ona Parkinson teşhisi konulup ilaçlar başlanmıştı. 1993 yılında onu kaybettik. Yine elli yaşlarda görümceme de Parkinson teşhisi konuldu. İlaçlara başlandı. Kayınvalidem, görümcem ve eşim üçü de Parkinson`a yakalanınca bunun genetik faktör olup olmayacağını düşünürken öğrendiğim son bilgiler beni biraz rahatlattı.

Bu hastaların ortak özelliği nedir sizce?

Ben söyleyeyim, su içmemeleri.

Gün boyu bir iki bardak suya bile burun kıvırmaları ve sağlıklı beslenmemeleri;

Kızlarım aile boyu bir hastalık olunca 'biz de olur muyuz?' diye tedirgin oldular. 'Korkmayın, bu hastalık su içenlere değil içmeyenlere' diyorum. Diğer üçkardeşte neden böyle bir hastalık yok? Çünkü onlar yeterince su içiyorlar;

Eşime 3-4 senedir bol ceviz yedirdim. Su içirmeye çalışıyorum. Tabii ki ilaçlarına da devam ediyor. Ama onların o kadar yan etkileri var ki mümkün olduğunca az vermeye çalışıyorum. Ben de bol bol ceviz badem fındık yemeye çalışıyorum. Çünkü kemik erimesine ayak kramplarına çok iyi geliyor.'

Bu anekdottan sonra biz de bugünkü yazımızı su üzerine kaleme almaya karar verdik.

Susuzluk bir çok hastalığı tetikler

Evet su en iyi parasempatiktir. Su eksikliği vücutta birçok hastalığı tetikler

Susuz vücudun konsantrasyonu azalır. Astım ve alerjiye yenik düşer. Tansiyon yükselmesine sebep olur. Vücutta kramplara yol açar. Eklem ağrılarına sebep olur. Mide ve bağırsaktaki çalışma sisteminde aksaklıklar oluşturur. Baş ağrısına sebep olur. Böbrekler harap olur.

Niçin;

Aslında hastalıklar vücuttaki sempatik sistemin parasempatik sistem ile dengelenemediği için oluşuyor. Sempatik sistem vücudun hareketlenmesini sağlayan sistem... Tıpkı bir aracın gündüz çalışması için gaz pedalına yüklenildiği gibi; Vücut da gündüz bazen normal bazen power yani maksimum çalışmaya giriyor; Bu aktif yaşantıda kalp yoruluyor, karaciğer yoruluyor, tansiyon yükseliyor, sinir sistemi geriliyor vb.

İşte vücutta gündüz yaşanan bu haraketli günü gece dengeleyen bir sistem var; Parasempatik sistem;

Otonom sinir sistemi ikiye ayrılır

Sempatik olan gündüz bize lazım olan enerji için kan basıncımızı yükseltir, tansiyonumuzu yükseltir, kan şekerimizi yükseltir. Ama bunlar yükseldiği gibi düşmeye ve dengelenmeye de ihtiyaçduyar; Eğer hep yüksek kalırsa insan ne yapar, yaşlanır, hastalanır, ömrü kısalır.

Yüce Yaratan bunları dengelemek için geceleri parasempatik sistemin devreye girmesini sağlar; Gece olduğunda vücut uykuya dalar ve sabaha rahatlamış olarak uyanır. Gece vücut seratonin endorfinler rahatlatıcı melanin hormonları vb. salgılar. Şeker düşer, tansiyon düşer parasempatik sistem devreye girerek vücut dinlenir.

Vücut soğumaya başlıyor.

Yani vücut soğumaya başlar; Hatta geleneklerimize baktığımızda bir kimse anlık korktuğunda büyükler hemen 'bir su içyavrum', yüzüne bir su serpin' gibi öneride bulunurlar. Niye? Bunlar da binlerce yıllık folklorik top olarak kültürümüzde vardır.

Yukarıda da söz edildiği gibi insanlar su eksikliğini düşünmeden veya su içmeyi hatırına getirmeden koşturmaca içinde günü tamamlar.

Günlük su ihtiyacını su ile karşılamayı akıl edemez. Allahtan bazıları suyu unutsa da hiçolmazsa salatada salatalık yiyerek, yeşillik yiyerek elma, üzüm havuçgibi meyve ve sebzeleri yiyerek mevsimine göre kavun karpuz gibi yiyecekler yiyerek bu ihtiyacı biraz olsun karşılamaya çalışır ama su içmenin yeri ve faydası tartışılmaz;

Bugün su içtiniz mi?

Bu yazıyı okurken bir sorgulayın kendinizi. Bu gün sabahtan akşama kadar su içtiniz mi hiç?

Oysa su içme alışkanlığı olmayan kimse panik atak yaşadığında, kaygı endişe yaşadığında tansiyon yüksekliği yaşadığında hekime gidiyor. Hekimden tansiyon ilacı, panik atak ilacı vb. istiyor. Oysa biz doğal olarak vücudumuzun ihtiyacı olan suyu vermeliyiz vücudumuza;

Burada dikkat edilmesi gereken bir önemli husus şu:

Bakınız susuzluk bir anda yüksek tansiyon yapmıyor. Susuzluk bir anda kronik yorgunluk yapmıyor. Ama vücut kaslarının suyu azalırsa kaslar yorgun olur, akşamları yığılır kalırsınız.

Mevsimsel yorgunlukların temelinde vücudun yetersiz su alması ve su kaybı vardır.

Şöyle hayata bir bakın; Balıkçılar tezgâhtaki balıklara belirli aralıkta su serperler, niçin? Canlı dursun diye; Sebzeciler marula soğana rokaya arada su serperler canlanıverir yeşillikler; Hepsi su ile olmaktadır.

Susuzluk bu harabiyeti vücutta bir anda yapmıyor. Vücut uzun süre susuz kaldığında baş gösteriyor yukarıda sayılan rahatsızlıklar;

Su Allah`ın ihsanıdır

Dolayısıyla biz maling dediğimiz yani agresif tansiyon agresif şeker vakaları dışında koruyucu temel sağlık hizmetleri dahilinde susuzluk sebebiyle bu tür sıkıntıları yaşayan hastalarımızın günlük su tüketimini düzenlediğimizde, beslenme ve uyku düzenini sağladığımızda hastaların bu tür ilaçkullanmasına gerek kalmadan üçila beş hafta içerisinde değerlerinin yavaş yavaş normale döndüğünü görüyoruz. Yani ilaçlarla parasempatik sistemi devreye sokup da tansiyonu, kan basıncını vb. dengelemeye çalışmak yerine vücudu susuz bırakmayıp bunu dengelemek gerekiyor. Sonuçolarak diyoruz ki:

'Su içmeyi unutmayın! Su için su içirin; '