“Biri gelir seni sen eder, biri gelir seni senden eder”, “senin gönlün değişir ise, dünyan değişir” diyen Hz. Mevlana’nın hocası Şemsi Tebrizi’nin memleketi,

Şehriyar’ın Şeheri,

İlhanlıların, Karakoyunluların, Akkoyunluların, Safevilerin Başkenti,

Selçuklulardan günümüze kadar Azerbaycan eyaletinin (ustân) idarî-siyasî merkezi,

Doğu ile batı, kuzey ile güney arasında; İpek ve Baharat yollarının kesiştiği bir kavşak noktası,

İran’ın batıya açılan kapısı,

Selçuklu hükümdarı Muhammet Tamar’ın hüküm sürdüğü,

Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim Han’ın bir hafta misafir olduğu,

Evliya Çelebi’nin sitayişle bahsettiği,

Azerbaycan Türklerinin yaşadığı, Doğu Azerbaycan’ın merkezi, kadim TÜRK YURDU; Tebriz…(*)

***

Tebriz’e gelirken kafamdaki İran; tüm kadınların kara çarşafa bürünmüş ve peçeli olarak dolaştığı, eli kırbaçlı mollaların gezdiği, her hareketin kontrol edildiği bir antisosyal hayat ve kadın erkeğin her alanda ayrı olduğu bir yaşam şeklindeydi.

Tebriz’in Türk ve Türk Yurdu olmasından mıdır yoksa tüm İran’da böyle midir bilmiyorum ama, Tebriz’e geldiğimde, sanki bir Anadolu şehrine gelmiş gibi oldum. İnsanları aynı bizim Anadolu insanı gibi. Giyimleri, yaşamları, davranışları hemen hemen hep aynı, hatta fazlasını gördüm.

Gece 03.30 da hava limanından bindiğim taksi şoförü Türkiye’den geldiğimi öğrenince, sanki bir kardeşi, çok yakın bir akrabası gelmiş gibi bana, “Konağım ol, otele gitme” dedi. Ben kabul etmeyip otele gidince bu kez de benden taksi parası almak istemdi ve “senin pulunu kabul edemem” (Paraya pul diyorlar) diye para almak istemedi. Bizde gece yarısı havaalanından taksiye binen yabancıları ve hatta kendimizi düşününce gerçekten şoke oldum. Neyse ki İran’da taksiler çok ucuz olduğu için vites kolunun oraya parasını bıraktım. Hani bazı taksiciler daha fazla almak için acaba bunu bir taktik olarak mı uyguluyor diye aklıma geldi ama ertesi gün ve sonraki günlerde bindiğim birçok taksi şoföründen de benzer tavrı gördüm ve hatta birkaçı verdiğim paranın yarısını geri verdi. Yani yolunuz Tebriz’e düşerse kandırılma duygusu yaşamadan rahatlıkla taksiye binebilirsiniz.

Takside, çarşıda, pazarda, esnaflarda hile hurda kandırma ve aldatmaya dönük bir olay yaşamazsınız.

Kadınlarda örtünmek zorunlu ancak, kafamdaki algının aksine diyebilirim ki, kara çarşaflı ve peçeli kadın Türkiye’de gördüklerimden fazla değil. Kadınların çoğu “Yasak savma” babından şöyle başlarının kenarına veya boyunlarına doğru bir örtü atıvermişler o kadar.

Tebriz ve genele olarak İran çok güvenli. Hırsızlık, arsızlık, kapkaç ve asayiş olayları pek görülmez ve gece yarısı hiçbir endişeye kapılmadan rahatlıkla gezebilirsiniz.

İş hayatında, toplu taşımada, çarşıda, pazarda kadın erkek karışık ve sosyal ve iş hayatı aynı Türkiye’deki gibi.

İlkokul, ortaokul ve lisede kız erkek ayrı, üniversitelerde ise karışık olarak okumaktalar. Tebriz Devlet Üniversitesi bizim Çukurova Üniversitesi alanından en az iki kat daha büyük ve kaliteli bir eğitim vermekte.

Tebriz bulunduğu coğrafya nedeni ile, İran'ın batı kapısı olarak görülür bu yüzden birçok modern yapı ve etkinlik, İran’da ilk olarak Tebriz’de yapılmıştır veya görülmüştür.

İran’da ilk matbaa, ilk modern okul, ilk işitme engelliler okulu, ilk özel dahi çocuklar okulu, ilk ana okulu, ilk belediye, şehir meclisi ve belediye sarayı, ilk modern polis teşkilatı, ilk ticaret odası, ilk madeni para darphanesi, ilk kütüphane, ilk sinema, ilk tiyatro ve tiyatro grubu, ilk modern fabrika, ilk telefon, ilk kadın derneği ve öğrenci yurdu Tebriz’de kurulmuştur.

İran da Türkiye gibi deprem kuşağında yer almakta ve ülkenin %90’ ı deprem bölgesindedir. Tebriz Fay hattı üzerinde olduğundan tarih boyunca çok büyük ve yıkıcı depremlere maruz kalmıştır. Tebriz Belediyesi İmar bölümünde görüştüğüm mimar ve mühendisler, Tebriz’de yüksek katlı binaların hem çelik konstrüksiyon ve hem de betonarme ile karışık yapıldığını, az katlı binalarda ise, kesinlikle duvar aralarına ve taşıyıcı kolanlar yanında ilave demir çerçeve yerleştirildiğini ve yapıların çok sıkı denetlendiğini belirttiler. Hatta bir mühendis, “6 Şubat Depremlerine kadar biz Türkiye’deki yapıların Avrupa standardında ve çok sağlam olduğunu düşünüyor ve kendi binalarımızı basit görüyorduk. Ancak depremde yıkılan binaları ve kaçak ve kanunsuz yapıları görünce çok şaşırdık, Türkiye’de bunlar nasıl olabilir” şeklinde hayretlerini belirtmiştir.

İran köklü bir devlet geleneği ile sağlam bir idari yapıya sahip. Merkezi yönetim şekli valilikler ve kaymakamlıklar ile Türkiye’ye benzerlik gösterse de yerel yönetim şekli Türkiye’den biraz farklı. Mesela belediye seçimlerinde halk, şehrin şura üyelerini seçiyor ve seçilen bu üyeler kendi içinden veya dışardan birisini belediye başkanı olarak seçiyor. Tebriz belediye teşkilatı açısından 10 bölgeye ayrılmış durumda. Ancak bizdeki gibi bu 10 bölge ilçe çeklinde değil sadece belediye hizmetleri açısından 10 bölge şeklinde. Genel olarak belediye hizmetleri ile merkezi yönetim hizmetlerinin ayrımı Türkiye’ye benzerlik göstermektedir.

Ezcümle Tebriz; İlber Ortaylı Hoca’nın de özellikle belirttiği gibi, doğasıyla, insanıyla, tarih, kültür ve sanatıyla görülmesi gereken önemli bir yerdir.

Tebriz, Van ilimize 300 Km yakınlıkta olup, Van ve diğer doğu illerimiz ile tren ve karayoluyla ulaşım ve ticaret yoğunluktadır.

 (*)Tebriz adının  Farçadaki teb (ateş) ve rîz (akıtan, döken) sözcüklerinin birleşmesinden meydana geldiği söylenmektedir. Adın ortaya çıkışına dair bir hikâye bulunmaktadır. 791'de Abbasi Halifesi Harun Reşid’ in ateşli hastalığa yakalanan eşi Zübeyde Hatun'un Tebriz'deki kaplıcalara girdikten sonra sağlığına kavuştuğu için buranın adı Tebriz (ateş döken) olmuştur. (İslam Ansiklopedisi)

Yusuf Özer_tebriz (16)

Yusuf Özer_tebriz (14)

Yusuf Özer_tebriz (15)

Yusuf Özer_tebriz (11)

Yusuf Özer_tebriz (12)

Yusuf Özer_tebriz (13)

Yusuf Özer_tebriz (9)

Yusuf Özer_tebriz (10)

Yusuf Özer_tebriz (7)

Yusuf Özer_tebriz (8)

Yusuf Özer_tebriz (5)

Yusuf Özer_tebriz (6)

Yusuf Özer_tebriz (3)

Yusuf Özer_tebriz (4)

Yusuf Özer_tebriz (1)

Yusuf Özer_tebriz (2)