Yapay zeka artık otomatik sohbet ve dil üretimi alanlarında kullanıldığı gibi gündelik yaşamda karşılaştığımız uzun metinleri de yazıyor. İnternet üzerinden yazıştığımız müşteri temsilcisinin gerçek bir insan mı yoksa bir algoritma ürünü mü olduğunu nasıl anlayabiliriz? Ya da kurmaca bir öykünün makine mi yoksa insan tarafından mı üretildiğine nasıl karar veririz? Şimdilik bu konular bizi ilgilendirmiyor. Teknolojik gelişmelerin tadını çıkarmakla meşgulüz.

Birçok işletme ve firma dijital alanda yarış içindeler. Birçok ülke uluslararası arenada geride kalmamak için yeni yatırımlar peşindeler.

Kasım ayında Alman hükumeti yapay zeka stratejisi hakkında bir metin yayınladı. Bir numaralı hedef, Almanya da üretilen yapay zekayı 2019 da uluslararası bir marka haline getirmek. İngiltere bu konuda daha önce adımlar attı ve hayli mesafe aldı.

Siri, Alexa veya Google Asistan... Akıllı yazılımlar gündelik yaşantımızın birer parçası haline geldi. Yolumuzu bulmak için araçseyir sistemlerine bel bağlıyor, evimizi işe gittiğimizde temizlesin diye temizlik robotlarına emanet ediyoruz. Bot yazılımları arka planda internetteki sörf alışkanlıklarımızı denetliyor, devletler operasyonlarda insansız hava araçları kullanıyor. Bunların çoğu geçen on yıllarda ancak bilim kurgu filmleri tarafından öngörülen fikirlerdi.

Bir zamanlar sadece bilim kurgu klasiklerinde yer alan fikirler günümüzde gerçek oldu. İnsan ürünü makineler giderek daha akıllı hale geliyor. Ancak bu durum endişeleri beraberinde getiriyor.

Otomobillerde, daha fazla yapay zeka kullanılacağa benziyor. Sadece otomasyon ve sürücüsüz araçlar açısından değil, akıllı asistanlar daha fazla kullanılacak. İnsanların makineler yoluyla iletişim kurmasını sağlanacak. Trafik bilgisi ile güzergah planlaması gibi konularda yapay zekadan yararlanacağız.

Örneğin bir otomasyon tekniğine ne kadar kontrol izni verilmeli? Ya da bir bilgisayar kritik durumlarda akılcı çözümler üretebilmek için ne kadar akıllı programlanmalı? Sürücüsüz bir otobüs bir yayayı ezmemek için direksiyonu kırıp, başka bir yayaya çarparsa kazadan kim sorumlu olur? Verileri kim koruyor? İnsansız hava araçları masum insanların ölümüne sebep olabilir mi?

Bu tip sorular onlarca yıldır filmlerde de ele alındı. Özellikle insan elinden çıkma robotların yönetimi ele geçirmesinden duyulan korku uzun yıllardır distopya hikayelerin işlediği başlıca konulardan. 1968 yapımı '2001: Bir Uzay Destanı', 1999 yapımı 'Matrix' ya da 2015 yapımı 'Ex Machina'... Tüm bu filmler insanlığın kontrolü yitirdiği felaketleri konu etti. Yapay zekanın yol açabileceği tehlikeleri izledik bu filmlerde.

Ayrıca bilim kurgu tiyatro, çizgi roman veya edebiyat da teknolojik gelişmelere geniş olarak yer veriyor. Alman Yazar Frank Schä tzing de kısa bir süre önce yayımlanan 'Kelebeklerin diktatörlüğü' adlı son kitabında yapay zekanın barındırdığı tehlikelere dikkat çekiyor.

Köln`lü yazar yapay zekanın insanlar için büyük bir potansiyel barındırdığına ancak aynı zamanda 'karşı konulmaz felaket senaryolarının yeşillendiği bir tarla' olduğuna vurgu yapıyor.

Schä tzing bu nedenle birçok yapay zeka konusunda çalışan bir çok araştırmacının gelişmelerin devlet kontrolü altına alınmasından yana olduğunu söylüyor.