Kâbe`nin Araplar arasında önemli yeri vardı. Dince kutsal sayılmasından başka bulunduğu Mekke, Arabistan`ın ticaret merkezi olmuştu. Her taraftan insanlar akın akın buraya geliyor, burada panayırlar kuruluyordu. Halkı buraya çeken Kâbe-i Muazzama idi. Yemen`e hakim olan Habeş Valisi Ebrehe, San`a`da bir tapınak yaparak Arapları oraya çekmek istediyse de muvaffak olamadı. Nihayet Kâbe`yi ortadan kaldırmağa karar verdi. Habeşlilerden topladığı bir ordu ile Mekke`ye yollandı.

Ordunun önünde büyük bir fil bulunuyordu. Savaşta fil kullanmak âdeti eskidir. Ebrehe`nin Kâbe`yi yıkmağa geldiği haberi Araplar arasında duyuldu. Yer yer Ebrehe`ye karşı durmak isteyenler çıktı. Fakat dayanamadılar. Bu derme çatma gruplar Ebrehe`nin ordusuna esir oldular. Ebrehe Mekke`ye yaklaştığı zaman süvarilerinden birini keşif için ileri gönderdi. Bunlar Kureyşlilerin mallarından ne buldularsa yağma edip Ebrehe`ye getirdiler. Yağma edilen mallar arasında Abdülmuttalib`in 100 devesi de vardı.

Mekkelilerden bir heyet Ebrehe`ye ricacı gitti. Başta Abdülmuttalib bulunuyordu. Ebrehe niçin geldiklerini sordu. Abdülmuttalib alınan malların geri verilmesini istediklerini söyledi. Bunun üzerine Ebrehe:
- Ben sandım ki, Kâbe`yi yıkmayayım diye ricaya geldiniz. Siz ise develerinizin derdinde!.

. Abdülmuttalib Ebrehe`ye şu cevabı vermiş:
- Ben develerin sahibiyim ve onları istiyorum. Kâbe`nin sahibi var. Onu, O korur.

Ebrehe malları iade etti. Sonra ordusuna yürü, emrini verdi ve koca fili ordunun önüne kattı. Bu sırada beklenmedik bir olay oldu. Havayı
Ebabil kuşları kapladı. Ağızlarında ve ayaklarında taşıdıkları ufak taşları askerlerin üzerine atıyorlardı. Danelerin isabet ettiği yerler yara bere içinde kaldı. Askerler perişan olup dağıldı. Ebrehe canını zor kurtarıp Yemen`e döndü ve orada öldü, Kur`an-ı Kerim Fil Süresi`nde bu olayı anlatır.

Hayırlı günler;