Hiçşüphesiz, küresel kültüre, evrensel değerlere daha açık bir nesil z kuşağı. Memleketimin tavukları, dağları, çeşmesi, suyu, eşeği, horozu; Bu kuşak için pek de bir şey ifade etmiyor. Z kuşağının merkezi tüm dünya.

Oysa x ve y kuşağının merkeze koyduğu hem mekânsal anlamda hem de değerler anlamında bir yer ve değer var. Yerel olan değerler, doğup büyüdüğü alanlar var. X ve y kuşağının merkezi gelenekten, dini başlıklardan, eşten dostan, memleketten beslenerek filizlenir. Her adımın, kararın ve planın ardında bu merkez dikkate alınır.

Z kuşağı ise bir dünya vatandaşıdır. Global konularla bilinçlenerek yetişiyorlar. Yerel olan değil, tüm dünyayı ilgilendiren değerlerle kişilikleri şekilleniyor. Aldıkları eğitim modeli de sürekli bu yöne doğru hızla ilerliyor. Tüm dünyada var olan gelir adaletsizliğine tepki veriyorlar. Önceki kuşaklarda veriyordu ancak bunlar aynı anda dünyanın neresinde olursa olsun sanal programlar aracılığıyla örgütlenebiliyorlar.

Doğadan uzak, insani değelerden uzak, her şeye hemen -tablete dokunur gibi- ulaşılmalı. Haz ve hız bunların doğuştan kazandığı değerler. En çok ihtiyaçduydukları şey insani değerlerden yoksun büyümeleri.

Çoğunluğu robot gibi tepkisiz, merhamet, acıma, el becerilerinden yoksun şekilde yetişiyorlar.

Topraktan çok uzaktalar. Dokundukları şey 'dokunmatik ekranlar'dan başka bir şey değil. Hal böyle olunca terlemeyen, yorulmayan, koşmayan, mücadele etmeyen, yoksulluğu ve her anlamda yokluğu bilmeyen bir kuşak yetişmeye devam ediyor.

`height=

Bağ, bahçe, tarla tapan, koyun, keçi, çamur, güneş gibi kavramları bilmesi gerekiyor. Bu kelimelerle ilgili bunların zihninde her hangi bir anı yok. Yaşanmışlık yok. Ekrandaki bir oyundan farkı yok yani. Özellikle doğal olan, insani olan yönlerini geliştirmemiz gerekiyor. Yoksa yapay zekâ robotları yapmaya, milyonları harcamaya gerek yok. Kendi yetiştirdiğimiz evlatlar, 'ruhsuz, merhametsiz, duyarsız, acımasız, manevi değerlerden yoksun; ' tıpkı bir robot gibi yetişir.

Z Kuşağının İhtiyacı

Z kuşağına doğal olan ve insani olan ne varsa bunun eğitimini vermeliyiz. Bu çocuklar yokluğu bilmeli, mücadele ederek bir çikolataya ulaşmalı, bir ayakkabının üçsene hayalini kuran başka bir çocuğun ruh halini anlayabilmeli. Başkasının ürettiği 'marka' olmuş ürünlerle üstünlük olmayacağını kavramalı. Hem de öyle bir kavramalı ki, iliklerine kadar yaşayarak, yaşatarak bunu öğrenmeli.

Eşitlik, liyakat önemli bu kuşak için. İyi olan yönlerinden biri de budur. Bir devlet kurumunda tanıdığın 'bir çaycı, kapıcı, dayı(!' varsa işler öyle ya da böyle yürür! Anlayışıyla büyüyen x ve y kuşağı değil bunlar. 'Dayıyı !' bulup kendini kurtaran değil liyakati ve eşitliği ön planda tutan bir nesil geliyor.

Z kuşağının imtihanı varlıkla oluyor, olacak geçmiş kuşakların imtihanı da yoklukla oldu. Varlığı taşımak birikim ister, liyakat ister, insanlık, merhamet, eşitlik, acıma, adalet ister. İsraf edilen varlıkla açolan dünya ülkelerinin tamamı refah içinde yaşayabilir.

Bunu herkes dillendiriyor ancak sofraya oturduğu zaman beş kişinin yiyeceği yemeği tabaklarına dolduruyor da dolduruyor! Sonra da tadını beğenmedim, tuzlu olmuş, bayatlamış, yağını beğenmedim, rengini beğenmedim, sunumu güzel değildi vb. diyerek çöpleri dolduruyor.

Bir tarafta da içecek su bulamayan, günde bir öğün yiyecek bulamayan açlıktan ölen insanları izliyoruz. Film izler gibi izliyoruz hem de.

İşte bunun bir hesabı var. Bir sepetle bir ipin hesabını sabaha kadar veremeyen hamalı hatırlayalım. Hesabın zorluğuna bakarsak vay bizim halimize, vay varlıkla övünenlerin haline!

Y kuşağının hatası ise 'Ben yemedim, giymedim, bulamadım, ulaşamadım sen hepsinin üstüne çık takla at, yediğini ye yemediğini çöpe at!' diyerek yetiştirmesidir. Tüket, tüket, tüket, sadece ben tüketmeliyim, daha çok tüketmeliyim;

Kolay bulan, hızlı erişen ve tüketen, haz alan ve köşeyi dönen ve bu mantıkla yetişen z kuşağı var elimizde. Bu kuşağı titizlikle yetiştiren y kuşağının da vereceği hesap var elbette!

Dünyayı tanımak, evrensel değerleri bilmek kesinlikle küçümsenemez. Ancak merkez olmadan kenar olmazmış. Tarihi, dini, geleneksel değerler olmadan da yaşanmaz ki? Bu değerler yerine göre ekmek ve sudur ve daha da ötesidir.

Z kuşağına sorumluluklar yüklenmeli, ben merkezli bir nesille karşı karşıyayız. 'Bir ben vardır benden içeri 'deki beni hatırlatmalıyız.

Vicdanlara, taşa toprağa, etliye sütlüye dokunan bir z kuşağı yetiştirmeliyiz. Dünyayı tanımak ve kendi değerlerimizle karşılaştırmak kesinlikle önemlidir. Dünya vatandaşlığı işin bilim kısmında olabilir ancak geleneksel, dini, yerel, bizi biz yapan değerler kısmında olmaz.

Osman Gazi`den Fatih Sultan Mehmet`e Mevlana`dan Baki`ye, 'nörüyon hemşerimden?', 'nasılsın be ya?' ve 'uy uşağıma! 'kadar;

İlmik ilmik örülen kültürel, geleneksel, dini davranışlar sadece bizimle yaşar. Bizimle anlam bulur. İşin maddi boyutunda ise 'dünya vatandaşlığı' kavramı insanlığın lehine olacak şekilde kullanılır, alacağımız ne varsa alınır.

Ayağı yere basan, karıncanın taşıdığı suyu fark eden, bir çuval buğday için bir yaz ve kış mücadele eden ve sonra sofrasına taşıyan köylünün çektiği zahmeti bilen, seher vaktini gözyaşıyla gül bahçesine çeviren ninelerimizi, dedelerimizi tanıyan ve onlara değer veren bir z kuşağı yetiştirmeliyiz vesselam!